1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Bir Belediye Başkanı İstanbul ile Özdeşleşebilir mi?

İstanbul tarih boyunca siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik yönden özelliğini korumuş bir şehirdir. Her birinin ayrı ayrı özellikleri olan eserleri ile de ayrıcalıklıdır. İstanbul’un bu özelliklerini yitirmeden günümüze ulaşmasında devleti yönetenler kadar belediye başkanlarının da büyük payı olmuştur. Osmanlı döneminden günümüze kadar geçen süreç içerisinde bu tarihi şehirde şehremini veya belediye başkanı olarak görev yapmış olanlardan bazıları onunla özdeşleşmiş, bazıları da hiçbir iz bırakmadan silinip gitmiştir. İstanbul’a ismini kazıyan bu başkanlardan bazılarının isimleri her zaman hatırlanmakta, hayırla yad edilmektedir.

İstanbul’da iz bırakmış belediye başkanlarının başında Op.Dr.Cemil Topuzlu gelmektedir. Topuzlu, 1912-1914 ve 1919-1920 yıllarında iki kez bu görevi üstlenmiş, yapmış olduğu hizmetlerden ötürü İstanbul’un tarihine geçmiştir. İstanbul’da ilk kez geniş caddelerin açılmasına ön ayak olmuş, şehrin temizlenebilmesi için Avrupa’dan özel çöp arabaları getirtmiştir. Sütlüce Mezbahanesi’nin temelini atarken Eminönü Meydanı’nı da düzenlemiştir. Op.Dr.Emin Erkul Seyitoğlu (1924-1928) ise şehir kanalizasyonunun yanı sıra Kayışdağı sularının Kadıköy’e ulaşmasını sağlamıştır. Dr.Lütfü Kırdar (1938-1949) olumlu veya olumsuz yönleri ile tartışılan bir belediye başkanı olmasına karşılık, İstanbul’da iz bırakanlardan bir diğeridir. Prof.Henry Prost’un bu tarihi şehir için hazırladığı imar planını uygulamış, Taksim Kışlası başta olmak üzere şehrin özelliğini yansıtan bazı yapıların, tarihi mezar taşlarını içeren Ayazpaşa Mezarlığını da ortadan kalkmasına neden olmuştur. Onun döneminde yapılan Atatürk Bulvarı, Taksim meydanı düzenlemeleri, Atatürk Köprüsü, Refik Saydam Caddesi (eski Tozkoparan), İnönü Stadyumu, Üsküdar İskele Meydanı bunların başında gelmektedir. Ne var ki tarihi bir geçmişi olan Taksim Topçu Kışlası Taksim Meydanı düzenlemelerine feda edilmemeli idi. Pekala kışlanın iç avlusu İnönü Gezisi’nin devamı olarak kullanılabilirdi. Ayrıca Sultanahmet Meydanı’nda tarihi doku içerisine oturtulan ve çevre ile hiçbir bağlantısı olmayan Adliye Sarayı bu kışlanın içinde yer alabilirdi. Haşim İşcan Saraçhanebaşı düzenlemeleri ve kendi ismini taşıyan geçit ile İstanbul’a damgasını vuran belediye başkanları arasındadır. Öte yandan Bedrettin Dalan açtığı sahil yolları ve yaptığı düzenlemelerle İstanbul’u denize kavuşturan bir belediye başkanı olmuştur. Haliç’in temizlenmesi, zaman zaman tenkitlere uğramasına rağmen Tarlabaşı Caddesi’ni açması ile unutulmayacak isimler arasına kendisini katmıştır.

İstanbul belediye başkanlarının belki de düşündüğü ancak uygulamaya koyamadığı bir projeyi dile getirmek isterim. Yaşamımın büyük bir bölümünü geçirdiğim ve halen de kopamadığım Sultanahmet ile belediye başkanlarının yeterince ilgilendiklerini pek sanmıyorum.

Tarihi Yarımada olarak isimlendirilen Sultanahmet, Ayasofya, Sultanahmet Camisi, Hagia Eireni, Firuz Ağa Camisi, Sokollu Mehmet Paşa Camisi, Bizans Büyük Saray kalıntıları ve mozaikleri, Milleion Taşı, Bazilica Sarnıcı (Yerebatan), Binbirdirek Sarnıcı (Floksenus), Alman Çeşmesi, Dikilitaşlar gibi eserlerle yerli ve yabancı turistlerin, İstanbul’u sevenlerin her zaman hayranlıkla izlediği bir yöredir. Sultanahmet bu yönden dünyanın en önemli meydanlarından birisidir. Ne var ki, Ramazan aylarında burada yapılan trajikomik, çirkinlikler örneği gösteriler bir kenara bırakılacak olursa gerçekten Sultanahmet’in kendine özgü bir konumu vardır. Hepsinden önce Bizans Hipodromu’nun ayrı bir önemi bulunmaktadır.

Roma İmparatoru Septimus Severus’un 196’dan sonra yapımını başlattığı Hipodrom I.Constantinus döneminde (324-337) tamamlanmış ve Bizans’ın sosyal, siyasal ve töresel yaşamında önemli bir merkez konumuna gelmiştir. Roma’daki Circus Maximus örnek alınarak yapılan Hipodromda Bizans döneminde araba yarışları düzenlenmiş, kathisma denilen imparator locasında imparatorlar halka seslenmiş, çeşitli isyanlar yine burada meydana gelmiştir. Bizans döneminde Hipodromun bulunduğu alan her geçen gün biraz daha önem kazanmış, yapılar yoğunlaşmış çevre çeşitli heykellerle süslenmiştir. Bu arada Hipodromdan Marmara Denizi’ne kadar uzanan alanda da çeşitli yapılardan oluşan Büyük Saray yapılmıştır. Ayasofya’dan Hipodroma, oradan da Büyük Saray’a ulaşan dehlizler bulunmaktadır. Bu dehlizlerin ortaya çıkarılması konusuna da yeterince önem verilmemiştir.

Osmanlılar Hipodroma önem vermiş, buraya At Meydanı ismini yakıştırmışlardır. Osmanlı döneminde de burada yine ayaklanmalar olmuştur. Bunun yanı sıra Hipodrom görkemli Osmanlı törenlerine, şölenlerine, sünnet düğünlerine ve çeşitli eğlencelere tanıklık etmiştir. Bütün bu olayları Derviş Abdi’nin Surnamesi ile Nasuh-el Matraki’nin Hünername isimli eserindeki minyatürlerde görmekteyiz.

XIX.yüzyılda Sultanahmet konakların yer aldığı bir semt olmuş, 1863’te Sergi-i Umumi-i Osmani burada açılmış, 1898’de Alman İmparatoru II.Wilhelm İstanbul’u ziyareti anısına bir çeşme yaptırmıştır.

Ne yazık ki günümüzde Sultanahmet Meydanı’ndaki Hipodrom ile Avrupa’daki meydanlar, özellikle Roma Meydanı kadar ilgilenildiğini söyleyemeyiz. Örneğin Hipodromun alt yapısı, Marmara Üniversitesi tarafındaki duvarları, zeminde mahzenleri olduğu gibi durmaktadır. Günümüzün teknik imkanları ile burada yapılacak çalışmalar ve düzenlemelerle Hipodrom tüm görkemi ile ortaya çıkarılabilir ve Türkiye’nin turizm gelirlerine de çok büyük katkısı olabilir.

Bu işin üstesinden gelebilecek bir belediye başkanı, belki de İstanbul tarihine ismini altın harflerle yazdıracağı gibi, bu tarihi kent ile özdeşleşmiş olacaktır.




erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 28 Mayıs 2005 Cumartesi 22:36:36
Güncelleme :7 Haziran 2005 Salı 23:01:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
hüseyin aydın IP: 85.96.71.xxx Tarih : 4.06.2005 23:25:40
hiç kimse hiç bir şeyi görmememizlikten gelmiyo. yazılan makaleyi iyi okuyun beyfendi. İYİ OKUYUN

Fadıl Günyüz IP: 212.253.34.xxx Tarih : 29.05.2005 23:30:16
Sultanahmet'de Belediye otopark düzenlemesini yaparak otobüsleri belli yerlere yöneltti bunu görmemezlikten gelmeyelim. Taraflı yazınızdan nasıl bir sonuç çıkarmak istiyorsunuz? Ramazanda Meydanda kurulan stentleri ve Ramazan eğlencelerini görzden gelmenizin nedeni ne? Bu bir Belediye hizmeti değil mi? Onca insaün oradan ekmek yiyor? Sadece turistleri kazıklayanlar mı sebeplensin?