19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Bir Zamanların ve Bugünün Dahi Çocukları!..

Basınımızı izlediğinizde bazı siyasilerin çocuklarının gencecik yaşlarına rağmen dâhilere taş çıkartacak derecede beceri sahibi olduklarını görüyoruz. Kuşkusuz memleketimiz ne cevherler çıkarıyor diye onları eleştirmek yerine sevinmeliyiz!.. Ancak onların dehaları bilim ve kültür yerine ticarete odaklanmış durumda... Günümüz ekonomi devri derseniz, bizlere de haklı olarak söyleyecek bir söz kalmaz. Ekonomi bütün dünyayı sarsıyor, bizi ise teğet geçmek yerine göbekten vuruyor. Bu yönden ilerisi için ekonomi ve ticaret alış verişi yönünden dehalara ihtiyacımız olduğu da bir gerçektir.

Şimdi dehanın, dâhinin ne olduğu konusu üzerinde biraz duralım;

Yetenekleri olağanüstü işler başaracak, pek önemli ve şaşılacak şeyler yaratacak üstün kişilere dahi ismi yakıştırılmıştır. Bunlara deha sahibi de denilir. Dâhiye yakışan biçimde davrananlara da dâhiyane kişi sözcüğünü de sık sık kullanırız.

Türkiye’de “Dahi Çocuklar Yasası” vardır ve bu yasa 7 Temmuz 1948’de TBMM’de kabul edilmiş olup halen yürürlüktedir. Kanunun çıkış nedeni ise küçük yaşta, müzik alanında büyük bir deha sahibi olan İdil Biret ve Suna Kan’dan kaynaklanmaktadır. Bu kanun teklifi Milli eğitim ve Bütçe komisyonundan geçtikten sonra TBMM genel kuruluna getirilmişti. Mecliste konu tartışılırken Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu söz alarak şöyle konuşmuştur:

“Efendim, takdir buyurursunuz ki, bu gibi çocuklar, milletlere tabiatın bir mevhibesidir. Bunlar nereden çıktı diye düşünmeyelim, hakikaten böyle çocuklarımız vardır diye sevinelim. Bunlar milli dehamızın filizleridir, verimleridir, ispatlarıdır. Güzel sanatlarda, bilhassa müzikte bu gibi dehalar küçük yaşta kendilerini belirlerler. Büyük müzisyenleri böyle yaşta deha eserlerini gösterdikleri sabittir. Garp memleketlerinde bu gibi çocuklara çok ehemmiyet verilmektedir, bunlara çok ihtimam olunmaktadır. Bunlar için ayrı müesseseler vardır ki, bizde bunlar yoktur.”

TBMM’de onaylanan beş esas ve bir geçici maddeden oluşan yasanın 4. maddesi de şöyledir;

“Bu kanun uyarınca yabancı memleketlere gönderilecek olağanüstü sanat istidatlı çocuklar öğrenim hayatlarında umulan sonucu vermeden memlekete geri çağırıldıkları takdirde hiçbir tazminat soruşturmasına bağlı olmadıkları gibi hizmet ödeviyle de yükümlü tutulmazlar. Tahsillerini başarı ile bitirip döndükleri zaman mecburi hizmet ödevi ile yükümlü tutulmazlar...”

Bu yasa uyarınca İdil Biret ve Suna Kan’dan sonra dahi çocuk olarak kimlerin yurt dışında eğitim gördüğünü tam olarak bilemiyorum. Ancak Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye’nin en büyük eksikliğinin bilim, ekonomi ve güzel sanatlar yönünden olduğu görülmüş, birçok öğrenci devletin kısıtlı imkânlarına rağmen yurt dışına gönderilmiştir. Bu öğrenciler yurda dönüşlerinde kendi alanlarında faydalı olmuşlardır. Bu arada akla gelen bir soru, o günlerin siyasilerinin deha çocuk niteliğinde yurt dışına gönderilip gönderilmediğidir. Bildiğim kadarıyla bunun tek istisnası CHP’li Dr. Suphi Baykam’ın oğlu olmuştur. Çeşitli tartışmalara rağmen Suphi Baykam’ın oğlu yurt dışında bu yasadan yararlanarak eğitim görmüştür ve O da günümüzün ünlü ressam ve yazarlarından Bedri Baykam’dır. Kuşkusuz birçok başvurular olmuştur ancak hiçbir siyasetçi, çocuklarını bu yasadan yararlanarak yurt dışı eğitime göndermemiştir. Göndermiş olsaydı zaten kıyamet kopardı. O günlerin siyasilerinin anlayışı bugünkülerden çok farklıydı. İsmet İnönü’nün, Adnan Menderes başta olmak üzere Turgut Özal’a kadar geçen süre içerisinde siyasilerin çocukları babalarının maddi imkânlarıyla çok iyi eğitim görmüşler, ancak hiçbir zaman da gündeme gelmemişlerdi.

Cumhuriyetin yarım yüzyıla yakın süreci içerisinde siyasilerin çocuklarının ticaretle ilgilendiği görülmemiştir. Yanılmıyorsam bunun miladı, şirketlerin kurulması, ithalat ve ihracat işleri Turgut Özal ile başlamıştır. Turgut Özal ile başlayan süreçte siyasilerin çocuklarının bilimsel ve güzel sanatlar alanda ön plana çıktıklarını söyleyemeyiz. Devir değişmiş, para kazanmak, ekonomik yönden gelişmek, daha doğrusu zenginleşme düşüncesi genç beyinlere hâkim olmuştur. İsim vermek istemiyorum, bilen biliyordur; bazılarının çocukları babalarının paraları yetmediğinden, dostluklarla kişilerden veya kuruluşlardan burs sağlayarak yurt dışında öğrenim görmüşlerdir. Bu çocukların hepsinin ortak yanı yukarıda da belirttiğim gibi bilimsel yönden ağırlık kazanmak yerine ekonomik yönden kişisel zenginlik sağlamak olmuştur.

Gerçekten devir değişmiştir...

Ortaya becerikli mahdumlar çıkmıştır. Kuşkusuz, bu çocukları suçlamak da yersizdir. Bizde meşhur atasözleri vardır;

Bal tutan parmağını yalar derler...

İş bilenin kılıç kuşananın derler...

Ne tuhaftır ki, bu atasözünün bir benzerini yabancı literatürde bulamazsınız.

Bazılarının işlerinin başında durmadığı halde kârlı şirketlere ortak edildikleri mücevher işleriyle, ticaretle uğraştıkları, futbol kulüplerinin başına geçtikleri basının bir kısmında yer alıyor. Basının bazı kesimi nedense bu konularda sessizliğini koruyor...

Çok genç yaşta eğitimlerini tamamlayan bu çocuklar acaba dâhi midirler? Becerileri hünerleri nedir?

Tartışılır...

Bizim toplumun bazı kesimleri kendileri yoksul olsalar da zengini, ne şekilde olursa olsun zenginleşeni sever, onları alkışlar... Belki de böyle yaparak kendi sorunlarını unuturlar...

Sanırım bu konuda en güzel sözü köşesinde Okay Gönensin söylemiş;

“Çoluk çocuk para peşinde...”

 


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 21 Şubat 2009 Cumartesi 13:34:06


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Gökhan IP: 88.244.215.xxx Tarih : 22.02.2009 13:35:25

   Sayın Yücel, yine çok önemli bir konuya değinmişsiniz.Bu dahi çocuklar ile ilgili olarak hep merak ettiğim bir durum söz konusudur.Cumhuriyet kurulduğu dönemde ve ilk on on beş yıl içinde ülkedeki gençlerin yurtdışına eğitime gönderilmesi normaldi.Çünkü o yıllarda ülkenin yeterli eğitim kurumları yoktu.Ama bugün,dünyadaki teknolojik imkanların büyük bir çoğunluğu ülkemizde de mevcuttur.Üniversitelerimizin de nerede ise tüm illerde bir çok ilçe de fakülte ve yüksek okulları mevcuttur.Buna rağmen sadece dahi çocuklar değil düzgün bir hayat standardına ve iyi bir işe sahip olmak isteyen,gelecek vaadeden gençler bir an önce yurt dışına gitmek istiyor ya da bu, resmi ya da gayri resmi yoldan teşvik ediliyor.Bakın,gazetelerde ve internet sitelerinde çeşitli ülkelere,özellikle ABD de çalışma ve vatandaşlık hakkı için ilanlar mevcut ve artık kanıksandı.Amaç Türk milletinin varlığının devamını sağlayacak,onun bilimde,sanatta,teknolojide ilerlemesini sağlayacak nesilleri ülkeden koparmak ve ülkenin gelişmesini engellemektir.Bunun için de IMF ve AB ekonomik,sosyal,siyasal baskı kurmaktadır.Uzun yıllardır borç alınan IMFnin anlaşmalarda ileri sürdüğü şartların en önemlileri sağlık,sosyal ve eğitim alanlarındaki devlet desteğinin kısılması,bu yönlere yatırımların azaltılması yönündedir.Türkiye nin getirilmek istendiği nokta,bir zamanlar Hindistan,Avustralya gibi sömürgelerdir.Emperyalist ülkelerin çalışma sistemi,sömürdükleri ülkelerde tesbit edilen her türlü değerin İmparatorluk yararına kazanılması dönüştürülmesidir.Bu eğitilecek insan anlamında da aynıdır.Eğitim için giden gençlerin büyük çoğunluğu sunulan imkanlardan dolayı geri gelmemektedirler.Geri dönenler de tıpkı bir süre önce ülkenin ekonomisinin yönetimi verilen Kemal Derviş gibi bu sistemin devamını sağlamak için dönmüşlerdir.Bunlar vatandaşlarımıza hakaret olarak algılanmalıdır.Biz,sürekli başkalarının yardım,destek ve lütuflarına muhtaç acizler değil, asırlardır yok edilmeye,dönüştürülmeye,yozlaştırmaya karşı inatla varlığımızı,dilimizi kültürümüzü devam ettiren başı dik haysiyetli  bir milletiz.Açıkça söylemek gerekirse,Atatürk'ün devrimleri ve ideallerinin yerini AB nin standartları ve uyum yasaları rehber alındığı sürece bir adım ileri gidemeyeceğimiz gibi Osmanlı nın son günlerine döneceğimiz gün gibi açıktır...

 

 


ERDAL GEYİKÇİ/SANATCI IP: 88.230.109.xxx Tarih : 21.02.2009 16:08:03

merhaba erdem abi.köşenizi okuyunca aklıma ata sözümüz"FAZLA SÖZE NE HAÇET"sözü geldi.bende şöyle bir düşündüm,dedem ve babamın ne iş yaptığını.dedeme ve bizim sülaleye GEY GEL diyorlar.GEY GEL'İN ne anlama geldişğini araştırdım erdem abi.padişahlık zamanında atalarım padişahın huzuruna çıkmışlar,padişahım ben bir zırh yaptım ne ok geçiyor,nede kılıç demiş.belki mehteren takımı görmüşündür erdem abi.2 kişi mehterenin yanında zırhıyla dikelirler,o zırhı atalarım yapmış:)))o günden sonrada atalarıma padişah siz GEY GEL'SİNİZ  demiş..annemin dedesinede kadı derlermiş.dedeme kadının ali derler yozgatta.annemin dedeleride kadıymış galiba erdem abi.tabi artık ne gadılık kaldı,nede padişahlık.:)))bende atalarımdan olsa gerek yapmış olduğum sanatta bütün kıyafetleri kendim dikerim:hepsinin tasarımınıda kendim yaparım:)))neyin sahibisin erdal diyede sorarsan hiç birşeyin erdem abi.:)))bu devirde ya baban tanınmış birisi olacak,yada yadasıda yok işte erdem abi:))babam kıbrısta  savaşmış,babamın savaştığı yeri görmeye bile gidemiyoruz.kimlerin gittigini benden iyi biliyonuz erdem abi:)))orhan gencebayında dedigi gibi"ANLAYANA SİVRİ SİNEK SAZ ANLAMAYANA DAVUL ZURNA AZ..aslında daha çok şeyler yaptımda,bilenler biliyor,bilmeyenlerde ya okuyorlardır,yada duyuyorlardır.allahtan yüz kızartıçı hiç bir iş yapmadım erdem abi.saygılarımla.erdal geyikçi/sanatcı


mehmet ersindigil IP: 88.76.87.xxx Tarih : 21.02.2009 22:24:37

Saygilarimi sunarak ellerine saglik Hocam" Ne diyelim hocam Zenginin Parasi Fakirin cenesi vardir.Yaliniz kriz göbekten teget degil,Beyinden vurdu demek lazim.Bilmem anlatmaga gerek varmi,Her sey ortada kriz cok insani faciaya sürekledi.Hatta kriz yüzünden iflas eden insanlar cinnet gecirip aile facialari yasandi.

Intihar edenler ortadadir,Gün gecmiyor hirsizlik vakalari,Fuhus vakalari gasp davalarini duymaktan ve okumaktan biktik.Ve Allah dahada beterinden korusun,bu is nereye varacagini ve yarin neler olacagini kestirmek imkansiz.Hani görülen köy kilavuz istemez derler ya Türkiyenin durumu hepimizin bildigi gibi,Anlatmaga gerek yoktur.

Simdi Devlete dayali bir dayin varsa köseyi dönersin.Yok dayin yoksa bilmem hangi üniversiteyi bitirebilirsen bitir  is yoktur.Üniversiteyi bitiripte sokaklarda neler yaptigi cogumuz tarafindan bilinmektedir.Yok bilim,mis güzel sanatlar,mis hangisini okursan oku Türkiyede devlet tarafindan dayin yoksa hic bir ise yaramaz.Ticaretle ugrasanlara bir göz atalim,Kimler ticaret yapiyor,kimlerin vasitasi ile yapiliyor,Acaba bilmeyen varmi,Sanmiyorum.Yaza yaza bu yazim uzayacak en iyisi yerinde birakmak saygilarimla.