2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Bu Ceza Bekleniyordu.


Türkiye-İsviçre maçında çıkan olaylardan sonra beklenen ceza Türkiye’ye verildi. Sonunda FİFA Disiplin Kurulu resmi açıklamasını yaptı; Türk Milli Takımı 6 maçını tarafsız sahada ve seyircisiz oynayacak, antrenör Mehmet Özdilek 12 ay, futbolculardan Alpay ile Emre 6’şar, Serkan ise 2’şer maç ceza aldılar. Bunun yanı sıra Türkiye’ye ve futbolculara ayrıca para cezası verildi. Türkiye 200.000 İsviçre Frangı para cezasını ödemek zorunda kaldı. Bunun yanı sıra 20.000 İsviçre Frangını da duruşma ücreti olarak ödeyecek. Futbolcuların ve antrenörün ödeyeceği para cezası ise toplam 50.000 İsviçre Frangı...

Türkiye’nin almış olduğu ceza belki de FİFA’nın şimdiye kadar vermiş olduğu cezaların en ağırlarından birisidir. Ancak, FİFA daha önce de bu tür cezalar vermiş, İngiltere bile bundan nasibini almıştı.

Şimdi oturup kendi kendimize düşünelim; biz bu cezayı hak ettik mi?

Bu cezalar son Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası finallerine katılmayı son play off maçlarında kaybeden, biraz da kura şansı ile Dünya üçüncülüğünü kazanan Türkiye’ye verilmiştir. Önümüzdeki Avrupa Futbol Şampiyonası için Türkiye’nin şanslı bir kura çektiğini düşünenler, acaba FİFA’nın vermiş olduğu bu ceza ile guruptan çıkabilme şansını mı ortadan kaldırmak istediler? Üzerinde durulacak ve düşünülecek bir konu...

Başka bir deyişle Türkiye’yi 2008 Avrupa Şampiyonası finallerinde İsviçre’de görmek istemiyorlar mı? Onu bilemiyoruz.

Türkiye’nin en üst makamlarından, basınımıza ve sokaktaki adama kadar aklıselim ile oturup düşünmeliyiz; Türkiye’nin bu cezayı almasında bizlerin hiç mi kabahati yok. Sütten çıkma ak kaşık mıyız? Kısacası bu konuda elimizden ne gelirse yaptık ve ettiğimizi de bulduk... Her şey Türkiye-İsviçre maçı öncesi misafir takımın İstanbul’a gelişi ile başladı. İstanbul Atatürk Havalimanında yaşanan, organize olaylar, protestolar ve saldırı niteliğindeki kendini bilmez, önceden ayarlanmış, çetelerin tutumu bizi yakan olayların başlangıcı oldu. Misafir takımın otobüsüne atılan yumurtalar, yoğurt, ayran kutuları rakip takımın moralini bozmak için önceden hazırlanmış bir senaryo idi. Soyunma odaları koridorlarına hiçbir sorumluluğu ve görevi olmayan kişiler maç öncesi alınmıştı. Basın bunu uzun uzun yazdı ama resmi olarak da üzerine gidilmedi. Bütün bu olayların asıl sorumlusu Levent Bıçakçı başkalığındaki eski Futbol Federasyonudur.

FİFA kurallarına göre misafir takımın sorumluğu havalimanından itibaren ev sahibi takıma bırakılıyor. Anladığımız kadarı ile FİFA, havalimanında yaşanan olayların organize yapıldığı kanısına vardı. Futbol Federasyonu savunmasında, Türkiye’nin suçsuz olduğunu gösterecek yeterli bir açıklama yapamadı. Türkiye’nin 4-2 galip geldiği bir maçta elenmesi futbolumuz adına üzücü bir olay olarak spor tarihimize geçti. İsviçre’de yapılan ve 2-0 yenildiğimiz ilk maçta tur atlama şansı büyük ölçüde zora sokmuştu. Ancak bunun üzerinde gerçekçi biçimde durulmadı. Toplum turu atlayacağımız konusunda şartlandırılmıştı. Sporda yenmek kadar yenilmenin olası olduğu, bununla vatan, millet, namus gibi kavramların bağdaşmayacağı bilinmeliydi. Şark kafası ve kurnazlığı ile sporda ilerlemek mümkün değildir.

FİFA’dan bu cezayı almamızın en büyük nedeni de Türkiye’nin suçluları bulup ortaya çıkaramamasıdır. Antrenör Mehmet Özdilek’in İsviçreli futbolcuya attığı tekmeyi, Alpay ile İsviçreli futbolcuların tünelin girişindeki kavgasını herkes gördü de soyunma odaları önünde neler oldu? İşte bilinmeyen de odur. Futbol Federasyonu açıkça ortaya çıkıp, yapmış olduğu savunmasında, şu futbolcularımız soyunma odasında rakip futbolcularla dövüştü, filanca futbolcu soyunma odalarının kapılarını tekmeledi, güvenlik görevlisi de rakibe tekme attı, teknik direktör onları yönlendirdi gibi gizlenen bazı gerçekleri ortaya koyabilseydi. Ardından da gereken cezaları biz onlara verdik diyerek cesaretle savunmasını ona göre yapsa idi, belki de sonuç bu kadar ağır olmayacaktı.

Türkiye bu işten ucuz kurtuldu desem herhalde içinizden bana kızanlar olacaktır. Ancak, UEFA As başkanı Şenes Erzik’in sözlerine kulak verelim; “6 maç seyircisiz oynama cezası çok ağır. Bu ceza gösteriyor ki ihracın eşiğinden döndük. Yani FİFA bizi 2010 Dünya Kupası elemelerinden atabilirdi. Fakat bizde, son günlerde boş yere iyimser bir hava gelişti. Havalimanındaki olaylar bizi ilgilendirmez dediler. Hâlbuki böyle bir şey yok. Futbol federasyonlarının sorumlulukları havalimanlarında başlıyor.”

Bu konuda futbolu bir savaş olarak gören namus meselesi yapan herkes suçludur. Yöneticisi de spor basını da... Tribünlerde insanları “ Bilmem ne cehennemine hoş geldiniz!”, “Ölmeye ölmeye geldik” diye bağırtır, yöneticiler el altından bazı güruhları desteklerse sonuç bundan başka olamazdı ve olmadı da. Bugün tribün teröründen ötürü, ben de dahil pek çok spor yazarı evinde televizyonlardan maçları izleyip yorumunu ona göre yapıyor. Kuşkusuz, bir maçı çıplak gözle izlemek başka, televizyonda görmek başkadır. Gelin görün ki, basına bu izni tribündeki saldırganlar veya onları yönlendirenler vermiyor. l955-1960 yıllarında biraz futbol oynadım, bizlerin tribünlerden duyduğu küfürler bugünkülerin yanında devede kulak kalırdı. Hep bizler maç içerisinde, arkadaşımız olan rakip oyuncularla konuşur, oyunun bitiminde bir yerde oturup sohbet etmeyi kararlaştırırdık. Çoğunlukla da Çiçek Pasajına gider, o zamanın modası votkalı bira içerdik; ancak sigara kullanmazdık. Her şey daha iyiye, daha güzele gideceğine geriye gitti ve daha da gidiyor.

Bir zamanların Karıncaezmez Şevki’sinin, Metin Oktay’ın ve bu alemden göçen diğer futbolcuların, yöneticilerin kim bilir, şimdi nasıl da kemikleri sızlıyordur.

Bu çirkin olayda Türkiye FİFA tarafından millet olarak cezalandırılmıştır. Takımın Teknik Direktörü Fatih Terim hala yerinde duruyor; bu olacak şey değildir. Yeni seçilen Haluk Ulusoy başkanlığındaki Futbol Federasyonu Fatih Terim’le yola devam kararını aldı; hayırlı olsun !.. Teknik Direktör takımının her şeyine hakim olmalıdır, yardımcısına da futbolcusuna da... Terim’in bu olaylarda payı var mı, yok mu araştırılmalıdır. Soyunma odaları koridorunda olayları ateşledi mi, yoksa futbolcularını yatıştırmaya mı çalıştı? Bu sorulara yeterli yanıt alınmadı. Herkes sus pus... Öte yanda yabancı basında aldığımız bu cezanın haksız olduğunu gösteren bir tek satırın yayınlanmaması da üzücüdür.Futbol Federasyonunun oy birliği ile Terim ile devam kararına, Teknik Direktör dünyaya meydan okurcasına demeç veriyor; “Maçlarımızı Zürich’te de oynayabiliriz!..” Kuşkusuz, bu olayla Fatih Terim için Avrupa kapıları da kapanmıştır. Yabancı basında çıkan haberler de bunu gösteriyor.

AB’ye girme yolunda da Türkiye bu olayla büyük bir darbe almıştır. Öte yanda ceza alan ve diğer futbolcularımız öfkeliymiş!.. Gülerler adama… Yapmasaydınız, rakibe saldırmasıydınız. Futbolun bir oyun olduğunu çoktan öğrenmeliydiniz. Bence başta teknik direktör olmak üzere futbolcular, Avrupa Kupasına Türk Milli Takımının gidememesinden çok alamayacakları pirimler düşünüyorlar.

Bir memlekette kas gücü akıl ve beyin gücünden önce gelir, ücret dağılımı da buna göre yapılırsa bundan başka da bir sonuç beklenemez... Bizi kurban seçtiler sözü de eskilerin deyişi ile lâfı güzaftır. Bakanın söylediği gibi FİFA’nın vermiş olduğu kararda önyargılı olduğuna da inanmıyorum.

Gerçekler ortada...



erdemyucel2002@hotmail.com


Yayın Tarihi : 11 Şubat 2006 Cumartesi 11:46:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?