19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Bu Ne Biçim Profesör?

Üniversitelerde, öğretim üyeliğinin en üst mertebesi olan profesör unvanına bir zamanlar erişebilmek öyle kolay değildi. Profesörler bilimsel yönden oldukları kadar, aynı zamanda saygın insan olmak zorundaydılar. Üniversitedeki öğrencilerine ve çevrelerine saygın kişiler olduklarını göstermek zorundadırlar...

Gerçekten bilimsel yönden ağırlıklı, saygın öğretim üyelerini bu yazımın dışında tutuyorum. Ne yazık ki, üniversitelerimizde bilimsel yönden eksikleri olan, sözleriyle davranışlarıyla öğretim üyeliği vasfına yakışmayanlara rastlamak çok hazin… Bu gibilere arka çıkanları görünce, inanın üzüntüm çok daha artıyor…

Son yıllarda politik nedenlerle peş peşe açılan yüksek öğretim kurumlarına öğretim üyesi bulabilmek de başlı başına sorun olmaya devam ediyor. Üniversite açmak kolay değildir; öncelikle onun alt yapısı, öğrencilerin kalacağı yerler ve ders verecek nitelikli öğretim elemanlarına gerek vardır. Biz yaptık oldu-bittiyle bu işin yürümesi olanaksızdır… Bu memlekette bir gecede profesör olanları, yine doktorasız öğretim üyelerini çok gördük…

Ne garip ki, yeni açılanları bir yana bırakalım, Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden bir profesör çıkıyor ve kadınlara ulu orta laflar ediyor… Kendince çağdışı öneriler getiriyor, yeterli eğitim almamış, hurafeleri din sanan insanların beyinlerini karıştırıyor… Bu kafadaki öğretim üyelerinin yetiştirdiği öğrencilerden ne beklenir? O da işin başka bir hazin yönü…

Tecavüz suçundan yargılananlar ve süratle artan tecavüz suçlarının önlenebilmesi için saldırganların hadım edilmesiyle ilgili hanım milletvekilleri tarafından yasa önerisi hazırlanmış… Buraya kadar her şey normal…

Yasa meclisten çıkar veya çıkmaz…

Onu bilemeyiz…

Türkiye’nin çoğu yerinde cinsel sorunların yaşandığı da bir gerçektir. Bazıları basına yansıyan, bazıları yansımayan aile içi de dâhil olmak üzere cinsel saldırıların büyük boyutlara ulaştığı biliniyor…

Türkiye gerçeği böyleyken, Selçuk Üniversitesinden bir profesör ortaya çıkıyor ve cinsel saldırıların gerçek sebebinin açık giysili kadınlar olduğunu iddia ediyor. Ne yönde bilimsel çalışmalar yaptığını, bilimsel makaleler veya sempozyumlara tebliğler sunduğunu bilmediğimiz İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı hocamız(!) bakın ne cevherler yumurtlamış;

Sorunun kaynağında kadın var. Sen dekolte (açık giysi) giyinirsen, bu çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra şikâyet etmek makul değildir...”

Kadını cinsel bir meta olarak gören, cinsel bunalımlı, her şeyden tahrik olan ve büyük olasılıkla da kadın düşmanı yoz bir kafa…

Bu adam Türkiye’nin en büyük üniversitelerinden birisinde İslam Hukuku Anabilim Dalı Başkanı!...

Kadınlara açık saçık giyinmeyin; sonra tecavüze uğrarsınız… Tecavüz edilirseniz suçlu cinsel sapık değil, sizsiniz demek istiyor; bu yoz kafa…

Meğer her şeyden tahrik olan bir toplummuşuz da haberimiz yokmuş... Ne erkekler varmış! Kadının saçından, el sıkmaktan tahrik olan erkeklerin sözcüsü mübarek…

Ama merak etiğim bir sorum olacak Sayın Hocama (!)… Yanıtlar mı yanıtlamaz mı bilemem… Kırsal kesimlerde örtülü mörtülü kadınlar da tecavüze uğruyor… Acaba onların örtülü giysileri mi erkekleri tahrik ediyor? Küçücük çocuklar bu tür sapıkları acaba nasıl uyarıyor? Ya tecavüze uğrayan at eşek gibi bazı gariban hayvanlara ne demeli? Onların nesi var ki, bazı cinsel gücü fazla erkekleri tahrik ediyor?

İlahiyatçı hocanın incileri bununla da kalmamış… Haber Türk araştırmış ve 2008’de dini bir internet sitesindeki incilerini(!) bulmuş;

Avret yeri (Erkek ve kadında örtülmesi farz olup başkalarına gösterilmesi haram olan uzuvlar), toplumumuzda hukuken bulunmayan cariyeler için de geçerlidir. Cariyelerin sadece mahrem olan erkeklere karşı değil, bütün erkeklere karşı avret yeri göğüsten diz kapağına kadar ki yerleridir. Dolayısıyla cariye, İslam toplumunda baş açık ya da kolları açık veya diz kapağından aşağısı açık gezdiği zaman günah işlemiş olur.

Dekolte ayakta başlar. Kadının yabancı erkeklere karşı avret yeri yüz ve eller hariç vücudunun her tarafıdır. Ayakları dahi avret yerine dâhil eden göğüsler ağırlıktadır.

Kadının, yüzü avretten değildir. Ama bir fitne söz konusu ise yüzünü de örter. Evden çıkması caiz olmayabilir.

Zamanımız Müslüman kadını, başını örtüyor, pardösü de giyiyor ama dar giyindiği için vücut çizgileri olduğu gibi ortada olabiliyor. Bu hanımlar tesettür adına örtünüyorum demesinler. Ne şiş yansın ne kebap hesabı bir örtünme. Bu noktada Müslüman kadında ciddi bir yozlaşma görüyorum.

Kadın yabancı erkeklerin alabileceği şekilde koku sürünecek olursa, o kadına cennet kokusu haram olacaktır. Evde sürünür, yabancı erkekleri celp edici kokular sürünemez.

Kadının topuğuna ses çıkaran şey çaktırması, yolda yürürken, ta uzaktaki erkeklerin bile dikkatini çekecek sesler çıkarması, ayete aykırı düşmektedir.

Gösteriş olsun diye saç boyama caiz değildir. İnsanı kibre ve şımarıklığa götürür.

Kadının sesi düz konuşma şeklinde caizdir. Kadının sesini yabancı erkeklerin dinlemesini yasaklayan ayet bilmiyoruz. Ancak şu tavsiye var. Erkeklerle konuşurken kırıtmadan, fazla laf etmeden konuşmasının sakıncası yoktur.

Kadının yola çıkmasına, evinden çıkıp dönünceye kadar can ve mal, özellikle namus konusunda, emniyet içerisinde gidip gelebiliyor mu, gelemiyor mu? Hatta namusu, evinden dışarı çıktığı zaman tehlikedeyse evinden çıkması caiz değildir.”

Kadını aşağılayan, ikinci sınıf vatandaş gören, seks makineymiş gibi algılayan bu tür sapık düşüncenin üniversiteye kadar uzanması gerçekten çok acı. Bu tür sapık düşüncelere öncelikle kadınlarımızın karşı çıkmaları, biz köle değiliz demeleri lazım diyecektim; baktım ki, kadınlardan tepkiler çığ gibi geliyor...

İlahiyatçı Hoca’ya tepki öncelikle YÖK’ten gelmiş ve hakkında inceleme başlatılmıştır.. Bunun ardından Konya Cumhuriyet Başsavcılığı da konuya el atmış… Her ikisi de sevindirici olaylar… Soruşturma sonucu ne olur bilemeyiz ama bu zihniyette olan hocaların, üniversite kürsüsünde, daha çok öğrenciyi zehirlememesi için uzaklaştırılmalıdır. Ne garip ki, bazı eğitimli kişilerin, toplumla din ile hurafeleri karıştıranların kendisini desteklemesi de bir başka üzücü olaydır…

İlahiyatçı Hoca tepkiler karşısında ekranlara çıkarak kendince söylediklerini düzeltmeye çalışmışsa da konuyu daha da saptırmış; “Kur’an da ve sünnette hadım etme yoktur” gibisinden konuşmuş!..

Türkiye’nin büyük bir kesimini öfkelendiren profesöre karşı bir tepki de Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’den geldi: “İslam dininde hem kadına hem erkeğe kendi cinsiyetini insanlığın önüne geçecek şekilde teşhir etmede eleştiriler, yasaklar söz konusudur. Ama bunlar hiçbir zaman ne taciz ne de tecavüzü mazeret olarak gösterilemez.”

Uzun süredir toplumda mahalle baskısından söz edilir. Bu hocanın sözleri örtülü, çarşaflı olmayan kadınlara saldırmayı kışkırtmıyor mu?

Sorunun odağında çağdaş kadın var. Sen dekolte giyinirsen tecavüze uğrarsın bunun sorumlusu da sensin .. Şikayetçi olursan suçlu sensin denilmek isteniyor!...

Bu hocanın etkisinde kalan eğitimsiz kadınlarımız olacaktır. Ama onlara Quanta Ahmed’in “Görünmez Kadınlar Ülkesinde” isimli kitabı tavsiye ederim. Suudi kadın doktor yazarın kitabındaki şu sözler birer ibret örneğidir: “Suudi ve Arap meslektaşlarımın gözünde garip bir varlıktım ben. Kadın bedeninde bir erkek, Müslüman adı altında bir Batılıydım.”

Malum hoca biraz toplum dışında çağ dışı olmalı ki kadının ruhsal ve içgüdüsel özelliklerini anlayamamış. Kadınların güzel görünmek ve beğenilme arzusu onların genlerinde vardır. Ama kadınların bu özellikleri onların ahlak dışı davranışlara yönelmesini de önler… Kadınlar hakkında pek çok araştırma yapılmış, yığınla kitaplar yazılmıştır. Bunları bilmeden onları cinsel araç olarak görmek, kümese tıkılan tavuklar gibi görme düşüncesi, bir de bunu dine bağlama safsatası karanlık çağların ürünüdür. Günümüzde bir de kendilerini köle gibi gören, bunu kabullenmiş zavallı kadınların oluşu da cehaletten de ötedir…

Türkiye’de üniversitedeki hocanın sözleri tartışılırken, Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan’ın Belçika’da Crans Montana Forumunda “Kadının Onuru Ödülünü” alması hemen hemen aynı zamana rastlaması garip bir rastlantı… Vakıf Başkanı ödülün verilmesindeki gerekçeleri açıklarken; “Bu ödül için sizi seçtik, çünkü Türkiye’de parlayan, sönmeyen ve daha da parlayacak bir ışık var. O da Kemalist devrim…” demişti.

Emine Erdoğan bu ödülü alırken “Şahsıma tevdi edilen bu ödülü, her zaman barışın, özgürlüğün ve demokrasinin öncüsü olan Türkiye’nin tüm kadınlarına ithaf ediyor, ülkemin tüm kadınları adına gururla alıyorum” demişti…

Türkiye ne garip çelişkiler ülkesi ki, aynı anlarda TCDD’nın Raillife dergisinde “Trenden Kaçan Oğlan” başlıklı bir yazı yayınlanmış. Bu dergiyi biz görmedik ama söylenenlere göre; “Tren Erzurum’a geldikten sonra Yeşilçam’a artist olma heveslisi Erzurum kızları, İstanbul’a kaçarlar, türlü maceralar yaşadıktan hatta çam dibine yatırıldıktan sonra, tabii artist olamadan ancak kız gittim kadın geldim havasında tekrar memleketlerine dönerler…” gibisinden saçma sapan bir yazı varmış… Bu çirkin yazı üzerine Erzurumlu kadınlar ayağa kalkmış tepkilerini ortaya koyup dergiyi parçalamışlar… Ne derece doğru bilmiyorum ama yazıyı Ulaştırma Bakanlığı basın Müşaviri kaleme almış, olay patlak verince de görevden alındığı söyleniyor. İnşallah öyledir…

Kısacası toplumu bu tür sapık zihniyetli insanlardan kurtarmanın zamanı gelmiş ve çoktan geçmiştir… Bir üniversite öğretim üyesi bunları söyler, Bakanlık Müşaviri bunları yazarsa, bundan böyle ham softaların söylediklerine hiç kızmayacağım…

Sözün bittiği yerdeyiz…


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 19 Şubat 2011 Cumartesi 12:29:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet E. IP: 84.62.37.xxx Tarih : 20.02.2011 10:51:49

Hocam ellerin dert görmesin! Umarim o Konya,nin Selcuk üniversinenin ilahiyat profesörü bu güzel yazini okur ve icinden ders alir.Gercekten söylediklerine anlam veremiyorum.Ama ne yazik,ki bu bütün islam ülkelerinde kadin hep ücüncü dördüncü sinif görülerek hor görülmüstür.Birde utanmadan cennet kadinlarin ayagi altinda deriz.

Örnek bir ailenin bir cocugu oldugunda ilk sorduklari sey neyi oldu,Oglan denildimi oh oh masallah sesleri yükselir,Onun icin türlü türlü adaklar adanir.Babaya,da erkek adamin erkek oglu olur derler ve böylelikle övünürler.Kiz oldumu suratlar eksir durur,Ve kimse demez,ki erkek adamin erkek damadi olur diye.

Bir profesör insanlara gelecegin cagini anlatip ögretmesi gerekirken,Ne yazik,ki gecmis caglari kadin üstündeki baskiyi anlatmaktadir.Ve halen bu baskinin devam etmesi icin fetva vermektedir.Bu hem insan haklarina aykiridir hemde islam dinene tamamen zittir.Bunun Akademik özgürlük deniliyor,Nasil bir özgürlükse.

Efendim dekolte tacize davetiyeymis,Ne varsa hicbir etken taciz sebebi degildir.Ahlaki bozuk olan sapik her yerde sapiktir,Bunun dekolte ile uzaktan yakindan hicbir alakasi yoktur.Güzel olana,da masallah cekilerek Allah sahibine bagislasin denir.Bu son zamanlarda taciz eden sinifa bakiyorum ve sasa kalmaktayim,

Cogu zaman ya din hocasi okul ögretmenleri doktorlar vs. görülmektedir.Oysa hareketleri ile Halka örnek olmasi gereken insanlar bunlar.Yaliniz yanlis anlasilmasin ben herkesi kast etmiyorum.Cok deyerli Hocalarimiz ögretmenlerimiz doktorlarimiz prfesörlerimiz vs. vardir.Hepsini bir kefeye koymak yanlis olur.

Birde tutmus cariyeler üzerinde söyledikleri inanilir gibi degil.Nasil oluyor böyle bir tahsilli ve ilahiyat profesörü olmus biri böyle utanc verici kelimeler sarf ediyor.Ve ayriyeten bu tür zihniyeti destekliyenler,de az degil.Kadin haklarini hice sayan bu zihniyetli insanlar acaba evlerindeki kizlarina kadinlarina ne gibi iskence yapiyorlar.Bunlar aslinda insan haklarini savunanlar tarafindan denetim altina tutmak lazim saygilarimla.


Yılmaz Ergüvenç IP: 88.234.218.xxx Tarih : 19.02.2011 15:05:32

Sevgili Erdem. Hangi üniversiteden bahsediyorsun? Bugün ülkemizde 200'ü aşkın üniversite adı verilen okul var. Bunların içinden sadece 10'u üniversite sayılabilecek nitelikte olup bunlar bile dünya üniversiteleri içinde ilk 500'e  giremiyorlar. Diğerleri üniversite değil, lise seviyesinde bile olamayan meslek okulları. Liselerimiz de dünya standartlarının çok çok altında. Dünya ilâhiyat fakülteleri tüm din ve inançları inceleyen ve irdeleyen teoloji fakülteleridir. Bizde ise ilâhiyat fakülteleri deyince sadece İslâmın dar kalıpları içine sıkışmış okullar anlaşılıyor. Yani evrensel anlamda fakülte değiller. Bunların hocalarına Osmanlı'da 'fakı' denirdi. Bizler prof. diyoruz.