19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

“Büyük Selanik” Hezeyanı!..

Günlük yaşantımızda bağnaz sözcüğünü bilip bilmeden çoğu kez kullanırız. Bağnaz sözcüğünü genellikle fanatik, geri kafalı kişileri tanımlamak için kullanırız. Bir düşünceye, bir inanışa aşırı derecede bağlanarak ondan başka düşünce ve inanışı kabul etmeyenlere de bağnaz diyenlerimiz çoğunluktadır.

Hayatım boyunca karşılaştığım bazı olaylar karşısında empati yaparak, kendimi sorgulamayı ön plana çıkardığım anlar olmuştur. Yeri geldiğinde kendi kendime acaba ben de bağnaz mıyım diye düşünürüm. Yazım hayatımda sinirlerimin bozulmaması için bazı gazeteleri elime almaktan kaçınırım… Bence bu davranış da bir bakıma bağnazlıktır… Kimlerin finans sağladığı tam olarak bilinmeyen Taraf ve Akit gazetelerini okumaktan kaçınmam da bir bağnazlık sayılır mı?

Bilemiyorum…

Ne var ki, bazı okuyucu ve dostlarım mailime o gazetelerde yayınlanan saçma sapan, yıkıcılığa, bölücülüğe yönelik yazıları gönderiyorlar. O zaman da onları, çöpe atmadan önce ister istemez okumak zorunda kalıyorum. Birkaç gün öncesi ismi basında çok sık çıkan bir dostum, Taraf’ta Ahmet Altan imzasıyla yayınlanmış ”Büyük Selanik” başlıklı yazısını gönderince okuma gafletinde bulundum. Doğal olarak aşırı sıcakların olduğu şu günlerde yine kan tepeme sıçradı…

İnternet ortamında dolaşan yazıyı bana gönderen dostum da sinirlenmiş olacak ki, bir yığın hakaret içeren sözleri peş peşe sıralamış, ardından bu kadar da olmaz demeyin diyerek Ahmet Altan’ın yazısını altına eklemiş…

Bu yazı yazarın özgün düşüncesi mi, yoksa birileri tarafından servis mi edilmiş; yoksa kendisine yine taşeronluk görevi mi verilmiş bilemeyiz…

Meğer bizim seksen yıllık cumhuriyetimiz sahtelikler cumhuriyetiymiş!..” dedikten sonra, utanmadan sıkılmadan Atatürk’e dil uzatmaya kalkmış…

Adama sen kim, Büyük Atatürk kim diye sormazlar mı?

Atatürk’ün aldığı askeri eğitimi yazdıktan sonra, o büyük adamın iki büyük tutkusu olduğunu aklınca dile getirmeye çalışmış.

Birincisi lider olmakmış... İkincisi de, ta gençliğinden beri söylediği gibi Osmanlı’nın diğer topraklarından vazgeçip Anadolu’da büyük bir Selanik yaratmakmış!..

Güzel kadınlar, şık beyler, balolar, danslar, temiz evler, çiçekli bahçeler, köylerde vals çalan orkestralar, kahve ve konyak kokan cafeler, beyaz örtülü lokantalar... “

Atamız lider olma tutkusundan mı, yoksa eriyip gitmekte olan bir ulusu kurtarmak için mi tüm varlığını ortaya koymuş, yoksa köhneleşmiş, çökmüş, ekonomisini Galata sarraflarına bağlamış, kapitülasyonun baskısında denizlerinde ulaşım bile yapamayan, İstanbul’un işgalinde istilacı subayların emir kulu olan padişah ve yandaşlarından bu milleti kurtarmış?..

Türkiye Cumhuriyeti’nin tartışmasız bir lideri olması bir yana ileride baş gösterecek tehlikeleri de “Gençliğe Hitabesinde” ardı ardına sıralamış… Onu yazarken ileride palazlanınca kendisine dil uzatacakları bile unutmamış…

Atatürk’ün yüzyılın en büyüt asker ve siyaset dâhisi olduğunu bizler değil yabancı yazarlar söylüyor…

Altan'ın şu hezeyanlarına bir bakın;

Yüzlerce yıllık gelenekleri yıkmak ve başka bir tarihin, başka bir mücadelenin, başka bir kültürün sonucu olan bir ülkeyi burada yeniden kurmak öyle bir kişinin kararıyla olacak iş değildi. Onun hayalindeki ülke ne Osmanlı"nın bir mezbele halinde tuttuğu Anadolu"nun geleneklerine, ne de Müslümanlığın inançlarına uyuyordu. Sanırım bütün diktatörlerin düştüğü hataya düşüyordu.”

Türkiye Cumhuriyetini batı seviyesine yükseltmek için yapılan devrimleri bakın nasıl küçümsüyor;

Zorla şapka giydirdi, zorla Batı müziği dinlettirdi, zorla dans ettirdi... Birçok açıdan muhalefetle karşılaştı. Müslümanlar, bu Batılı hayat tarzını reddediyorlardı ve emirle Batılı olmaya yanaşmıyorlardı. Kürtler, kendilerine Kurtuluş Savaşı sırasında söz verilen eşitliği istiyorlardı. Demokratlar, diktatörlüğüne karşı çıkıyorlardı. Onu ürkütecek kadar gerçek kökleri olan direnişlerdi bunlar. Sanırım hem ürktü hem öfkelendi. Korkunç bir baskı uyguladı. Kürt liderlerini astı, Müslümanları gazeteler vasıtasıyla irticacılar olarak ilan etti, demokratları Meclis’ten attı, solcuları hapse koydu…”

Anlaşılan Ahmet Altan, son cümlesiyle Atatürk karşıtı bağnaz kesime, her gün askerlerimizi şehit eden PKK’ya da yaranmak istiyor;

Kürtler, Müslümanlar, demokratlar, solcular devletten dışlandılar Cumhuriyet tarihi boyunca ezilen, dışlanan Müslümanlar, Kürtler, demokratlar, solcular şimdi haklarını istiyorlar.”

Ve Selanik konusundaki saçmalıklarına devam ediyor;

Ve çok istediği Selanik’i, büyük şehirlerin yeni zenginleri ve bürokratlarla yarattı. Artık Atatürk olan Mustafa Kemal’i memnun edecek göstermelik bir Selanik yaratıldı memleketin küçük bir parçasında. Geride kalan kısımlar da, yeni Selaniklilerin esiri durumuna düştü. Bu Selanikleşme hareketine Atatürk ilke ve inkılâpları adı takıldı ve bunlara uymayanlar devlet düşmanı ilan edildi. Biz bugün Türkiye’de Selaniklilerle Anadolulular mücadelesini yaşıyoruz.”

Oysa Atatürk, annesi ve kardeşi, doğup büyüdüğü Selanik’i bir daha hiç göremedi.

Cumhuriyetin 100. yılına yaklaşıldığı günlerde, cumhuriyet döneminde doğmuş, dedesi cumhuriyetin önde gelen bürokratlarından biri olan birinin bunları yazmasına söyleyecek söz bulamıyorum… Yalnızca Şevket Süreyya Aydemir’in “Tek Adam”, Turgut Özakman’ın “Şu çılgın Türkler”, “Diriliş”,”Cumhuriyet”, “Vahidettin M.Kemal ve Milli Mücadele” Tevfik Çavdar’ın “Osmanlıların Yarı sömürge Oluşu” Şükrü Bileda’nın “İmparatorluğun Çöküşü” kitaplarını ve hepsinden öte Ata’nın Nutuk’unu okumasını tavsiye ederim… Fırsatı olursa yine Şevket Süreyya’nın İkinci Adam’ı ve Ata’nın silah arkadaşlarının anılarını ve Cemal Kutay’ı da okumayı sakın ihmal etmesin derim…

Yazdıklarına kendisinin de inandığını sanmıyorum. En azından İstiklal Savaşını, devrimlerin amaçlarını dededen, babadan biliyor olmalı… Atatürk’ü, Milli Mücadele öncesi ve sonrasını, Dersim ayaklanmasını, Menemen gerçeğini yazan onlarca kitaptan yine de bir şeyler öğrenmiş olmalıdır…

Ne var ki birilerine piyon olmak, onların istediği şekilde yazmak belki kendisine maddi kazanç sağlayabilir… Ama gerçek Atatürkçü, cumhuriyete inanmış kesim hıyanete varan sözlerini hiçbir zaman unutmayacaktır…

Ama yine de, insanoğluna sağlanan menfaatler, işte böylesine ipe sapa gelmez şeyler yazdırıyor diye düşünüyorum.

Günümüzün basın patronlarının gazeteciliği kendi çıkarlarına alet ettiği bilinen gerçeklerdir. Uzun uzun bunları yazmaya gerek yok… Bilen, okuyan biliyordur… Ancak ortada bir başka gerçek var ki; o da Altan ailesinin basının değişik kesimlerinde yazarak kendi hegemonyalarını kurmuş olmalarıdır. Biri Taraf’ta diğeri Kiler Market’te bedava dağıtılan Star’da, torunları da Vatan ve yine Taraf’ta… Belirli televizyonlarda, başka akademisyenlerle al gülüm ver gülüm konuşmaları da işin cabası… Altemur Kılıç’ın Altan ailesi hegomonyasını Dalton biraderler olarak tanımlaması, tam yerine oturmuş bir espri!..

Baba Çetin Altan, bizim üniversite yıllarımızın tek kelimeyle idolüydü (mini putu). Hergün Akşam gazetesini alır öncelikle “Taş” başlığı altındaki sütununu bir solukta okurduk… Bizlere sosyalizmi aşılamış, Karl Marks’ı, Lenin’i, Mao’yu Che Guevara’yı öğretmişti… Kısacası sosyalizmin, ezilenin, ezenin ne olduğunu ondan öğrenmiştik… Üniversitelerde Her türlü sömürüye karşı çıkan 68 kuşağını yaratmıştı… Yazılarının büyük çoğunluğunu kesip arşivlemiştim. Yayınları bütün kitapları kütüphanemde hala durur, yazdığı tüm oyunları o zamanlar hiç kaçırmazdık… İstanbul Radyosunda “Dostlarım” diye başlayan konuşmalarını sabırsızlıkla beklerdik… Fakirlik, fukaralık edebiyatı yapardı… Sonraki yıllarda Ankara Tanin’de kendisinden esinlenerek köşe başlığımı “Taşlama” yapmıştım…

Aradan yıllar geçip, biraz aydınlanma felsefesinden esinlenip, siyasetin, basının ne olduğunu öğrendiğimizde ise kullanıldığımızı anlamıştık… Şimdi Milliyet’te bir zamanki idolümüzün yazılarına bakmadan geçiyorum. Artık biliyorum ki, ortada sosyalizm mosyalizm yok; laf olsun torba dolsun türü yazılar… Baba böyle olunca oğullardan, torunlardan ne beklenir ki?..

Mustafa Mutlu, Vatan’daki köşesinde Orhan Koloğlu’nun “Üç İttihatçı” kitabını tanıtırken, yazımıza cuk oturan bir ifade kullanmış;

Düne kadar solcu olup liberalliğe dönen, oradan da Türk ya da Kürt milliyetçiliğine sıçrayan arkadaşların, bu dönüş süreçlerini değişim-gelişim olarak isimlendirmelerine şaşıyoruz ya… Aslında şaşırmamıza şaşırmak gerek… Çünkü bu topraklar; yüzlerce yıldır her kademede on binlerce dönekliğe tanıklık etti…”

Sanırım bu memleketin başına ne geldiyse, ne geliyorsa hep çıkarcı döneklerden geldi…


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 30 Temmuz 2011 Cumartesi 11:11:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 88.244.131.xxx Tarih : 30.07.2011 15:52:59

İmparatorluk tacını 2 asır önce kafasına kendisi giydiren (Korsika asıllı) Napolyona'a, iki büyük askerî yenilgisine karşın Fransaya kazandırdığı modern kurumlar, yasalar için Fransız halkı hâlâ her an minnetini sunuyor. Parisin merkezindeki  Arc de Triomphe de l'Étoile'da onun zaferleri kayıtlı, Fransanın her yanı onu heykelleri ve anıları ile dolu. Bir zamanlar modernizmin bayraktarı geçinen, her köyde konser salonları, operalar olmasını düşleyen Çetin Altan'ın zürriyeti için yüz karartıcı bir kader.


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.38.xxx Tarih : 30.07.2011 19:54:37

 Hocam sen sag ol"Ellerine saglik,Umarim Ahmet Altan bu yazini okur ve dogru yolu bulur.Ne olursa olsun ve kim olursa olsun,Cikar icin dahi Mustafa Kemal Atatürk, Ve silah arkadaslari icin kötü düsünen Türkiye Cumhuriyetinde yeri yoktur.Bu tamamiyle Vatan hainligi demektir.Nasil oluyor,da o Vatanin kurtulmasinda önderlik etmis bir dahi hakkinda böyle seyler yazilip ciziliyor.

Bugün eğer hür ve rahat bir nefes aliyorsak,Önder olan Dahi Mustafa Kemal Atatürk,Ve silah arkadaslari sayesindedir.Hür bir sekilde,Yedigimiz ekmek ictigimiz su bile onlarin sayesindedir.Türkiye,de neler yapilmak isteniliyor onu kestirmek mümkün degil.4 genarelin istifasi ve Taraf gazetesinin haklarinda atmis oldugu baslik,Tamamen ayrilikci ve utanc verici bir vakadir.

Ne demek daha karpuz kesecektik,Kendilerin namusunu bekciligini yapan o sanli Askerlerimizin hakkinda böyle dalga gecer bir yazi yazmalari, Ne muslumanlik,ta nede islamiyete uyar bir durumu yoktur.Bir insan,Ailesi icin yasamali Vatani icin savasmalidir.Bir yazar cikari icin kendi benligini satmamalidir.Türkiye Cumhuriyetinin kurucularina ve silahli kuvvetlerimizi hor gören müslüman olamaz saygilarimla.


avibeto IP: 109.160.202.xxx Tarih : 30.07.2011 22:01:45

Sayin Hocam,

Bir ayrıntı gözünüzden kaçmış: araştırdım bu yazı Taraf gazetesinde tam 2 sene önce yayınlanmış.Bunu bugün gündeme getiren,size yazan kişinin iyi niyetinden şüphe ederim.Birde sormak istiyorum: Türkiyenin hemen hemen her şeyini borçlu olduğu ULU Atamıza hakaret ve karalama kampanyaları hızını arttırarak devam etmektedir.BU CESARETİ KİMDEN ALIYORLAR ACABA?


Dr. S. A. IP: 88.229.234.xxx Tarih : 30.07.2011 18:24:43

Kendilerinin değersiz ve bir "hiç olmadıklarının"; "bir işe de yarayamayacaklarının" da bilince olanlar, hasb-el-kader, kendilerini kabul ettirmeye - nafile - çaba gösterirler. Bu gibi kişiler, "sanki şahsiyetlerine değer veriliyormuş gibi" kendilerinden konu edilmesi karşısında daha da şımarırlar ve "haddini bilmezlik sınırlarını" zorlarlar. Sayın Altan, sizin meslektaşınızdır; ben de haddimi aşmayarak yazacaklarımın bundan ibaret olduğunu belirtim. Son vurgulayacağım nokta ise, pişmanlığımı belirtecektir !; "68 kuşağı olarak ben de, ne yazık ki, bu Zat'ın babasının yolundan gitmek gafletinde bulunmuştum." Geçmişi bu günlerle mukayese etmek ne kadar acı imiş ! En derin saygılarımı sunarım.