22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Cambaz Yine mi Ortaya Çıktı?


Rauf Tamer’in yanılmıyorsam 1979 yılında yazdığı bir köşe yazısı vardı; ”Cambaza Bak...”

Pek çok kişinin bildiği bu hikayeyi, bende birkaç kez günün koşullarına göre daha önceki köşe yazılarımda yer vermiştim.

Sırası geldi, güncelliğini yitirmemiş bu öyküyü bir daha kısaca yineleyeyim:

Vaktiyle kasabanın birisine bir cambaz gelmiş. Kasabanın meydanına direkler dikilmiş ve arasına tel gerilmiş. Akşam vakti de kasabalılar ip üzerinde yürüyecek cambazı seyretmek üzere meydanı doldurmuş... Kasabanın güzel kızı da tel üzerinde yürüyen cambazı seyretmeye koyulmuş. Cambaz telin ortasına geldiğinde arkasında birisinin kendisine periyodik olarak değdiğini hissetmiş. Hışımla arkasına döndüğünde kasabanın bıçkınının icra-ı sanat etmekte olduğunu görmüş. Bıçkın hiç istifini bozmamış;

“Cambaza bak” demiş...

Kız yeniden cambaza bakmış, bıçkının dokunmaları artmış, kız yine hiddetle arkasına dönmüş. Bıçkın aynı sözü bir kez daha yinelemiş;

“Cambaza bak...”

Kıssadan hisse bir fıkra...

Şimdi biz günümüze dönelim. Yazılı ve görsel basında günlerdir ne yazıldığını, ne çizildiği bilinmeyen bir Anayasa tartışması sürüp gidiyor. Hemen herkes kendince ahkam kesiyor...

Güdümlü ve yalaka basın erbabı yağcılığın tipik örneklerini sergilerken, sayıları pek az da olsa cumhuriyete, devrimlere sahip çıkmak isteyenler onlara karşı çıkıyor. Bazı kalem erbabı da ne şiş yansın ne de kebap örneğini sergiliyor... Halkın belirli bir kesiminin de olup bitenlerden haberi bile yok... Mübarek Ramazan ayında orucunu tutuyor, Sultanahmet Meydanında çimenler üzerinde iftar yemeklerini pişirip iftarı, teravih namazını bekliyor,öte dünyadaki geleceklerini hazırlamakla meşguller. Biz maddi değil manevi alemde yaşıyoruz! diyorlar.

Daha doğrusu cambaza bakıyorlar!..

İş çevreleri ara sıra seslerini çıkartırlarsa da onların asıl düşüncesi faizlerin yükselip yükselmemesi, borsanın durumu...

Onlarda cambaza bakıyorlar!..

Bu bakımdan türban sorunu, üniversiteye türbanlı alınsın mı alınmasın mı öyle pek umurlarında değil...

Herkes cambaza bakıyor!..

Bu arada Türkiye, Malezya’ya benzer mi, toplumda mahalle baskısı var mı? tartışmaları da gündeme geldi. Malezya’nın nerede olduğunu bilmeyenler bile kendi akıllarınca tartışmaya katılıp, yalan yanlış konuşuyorlar...

Türkiye’de devletin en üst seviyesinden yerel yönetimlere kadar sistemli bir kadrolaşmanın olduğu da gerçek... Kurumlardan bazıları çok kolay teslim olmuş, bazıları da direniyor.

Geçen gün bir dostum sordu;

Acaba bir devlet dairesine veya yerel yönetime işi icabı gittiğimde memura “Günaydın mı, yoksa Selamun Aleyküm mü desem”

Ben yanıt veremedim... Ben de cambaza bakıyorum!..

Günümüzde Milli Eğitim Bakanlığında, Hüseyin Çelik sayesinde kadrolaşmanın tamam olduğu söyleniyor. Demek ki, kültürün ana kalesi Milli Eğitim düşmüş...

Atatürk’ün “Gençliğe Hitabının” ders kitaplarından çıkarıldığı söyleniyor...

Çanakkale gezisine katılan ilköğretim öğrencileri Bakan’ın yanında sıkma başlı resim çektirmişler!..

Sıra diğerlerinde... Her şey yavaş yavaş...

Sırada kimler var?

Ordu mu? YÖK mü? Anayasa Mahkemesi mi?

Ordunun işi biraz zor. Genelkurmay’ın bildirileri, Genel Kurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın zaman zaman söyledikleri ve Kara Harp Okulu’nda Harbiyelilere ilk dersi veren Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ’un sözleri bunun ne denli güç olduğunu gösteriyor.

Biz cambaza bakalım...

Türban yasağı Anayasa’ya girer mi?

Türban yasallaşırsa kara çarşaf, peçe gibi çağ dışı giysiler yasallaşacak mı diye soranlar da var.

Anayasa’nın ikinci maddesi değişmedikçe türban serbest olamaz. Kısacası yeni bir laiklik tanımına gerek var... Anayasa’nın ilk üç maddesini değiştirmeye kimsenin gücü yetmeyeceğine göre bu iş biraz zor...

Her ne kadar cambaza baksak da, Anayasa’nın laiklik maddesi ile oynamak zor. Zor değil imkansız...

Bu durumda üniversitelerde kılık kıyafet serbesttir diye anayasaya bir madde eklemek de kolay değil...

O halde yapılacak iş YÖK’ü ele geçirip kılık kıyafet sorununda topu üniversiteye atmak.

O halde YÖK ele geçirilmeli...

Yeni Anayasa maddelerine göre YÖK’ün on bir üyesi olacak ve bunun altısını Bakanlar Kurulu seçecek...

Yani çoğunluk Bakanlar Kurulunun belirleyeceği kişilerin tekelinde olacak...

Bu arada Mehmet Tezkan, sütununda AKP’ye yakın bir isimden söz ediyor;

Abdüllatif Şener...

Başbakan Yardımcığından seçim öncesi ayrılan, hakkında bir yığın methiye yazılan (buna ben de dahilim) Doç. Dr.Abdüllatif Şener, üniversitede derslerine başladı...

Neden Bakanlar Kurulu’nun seçeceği altı üye arasında, on bir kişilik YÖK’e girip başkan olmasın?

AKP’nin güçlü siyasetçilerinden Şener, YÖK Başkanı olabilir mi? Niye olmasın yakışır da...

O zaman türban yasağı da Anayasa’da yer almadan yumuşatılır ve yürürlüğe konulur... Yeni Anayasa ve türban kargaşası toplumda yaşanırken, daha doğrusu millet cambaza bakarken, şıpın işi bu iş çözülür...

Böylece konu kapanacak...

Cambaz kasaba meydanında boşuna tele çıkmamış...

Fenerbahçe’nin Inter’i 1-0 yenişine, Ümit Karan’ın Kasımpaşa’ya attığı harika röveşata golüne bakalım!..

En iyisi biz yine cambaza bakalım!..



erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 26 Eylül 2007 Çarşamba 11:23:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
süreyya IP: 88.226.27.xxx Tarih : 26.09.2007 21:51:25

Abdüllatif Şener bugün derslerine başladı ve ilk dersinde türban sorunu olduğunu belirtti. Eğer YÖK başkanı olursa herkesi yanıltan bir manevrayla tekrar siyaset gündeminde bomba gibi patlayacaktır. 1982 anayasası askeri darbe sonucu refarandumla kabul edilmiş, 1987 itibaren sürekli olarak değişiklik yapılmıştır. Türkiye'nin önünde Kıbrıs,terör,Irak sorunu ,avrupa birliği,ermeni tasarısı,işsizlik, susuzluk sorunu varken ve göllerimiz,ormanlarımız kaybolurken , gündem bu kadar doluyken sıfırdan anayasa yaparak Türkiye'nin gündemi değişmiştir. Türkiye'nin Avrupa para biriminde simgeselde olsa haritası vardı, yeni basılacak parada haritamızın olmayışı Avrupa'nın Türkiye'yi gözden çıkarmış olduğunu göstermektedir.Bugünlerde Malezya'yla beraber anılan Türkiye niçin Avrupa ülkeleriyle kıyaslanamaz duruma düşmüştür? Bize Cumhuriyeti armağan eden Büyük Önder Atatürk,29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda Anıtkabir'de huzuruna gelecekler için ne düşünecek? ne isteyecektir?