20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Çankaya, Köşk mü? Müze mi?


Türkiye Cumhuriyetinin kalbi Ankara’da Çankaya Köşkü’nde atar. Çankaya Köşkü, Büyük Atatürk’ün eski bir bağ evinden bozdurarak yaptırdığı, ondan sonra gelen cumhurbaşkanlarının yaşadığı, devlet görevlerini yürüttüğü bir mekândır. Çankaya Köşkü’nün tarihçesinden uzun uzun söz ederek yazımı uzatmak istemem. Merak edenler Kenthaber’de aynı sayfayı paylaştığımız Y.Müh. Mimar Yılmaz Ergüvenç’in Resmi Konutlar (27 Ekim 2007) ve Çankaya Köşkleri (13 Eylül 2007) isimli iki ayrı makalesini okumalarını ve konuyu enine boyuna düşünmelerini isterim.

Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün köşke çıkışı ile birlikte Çankaya Köşkü yeniden gündeme geldi. Köşkün belirli bölümlerinin halka açılacağı söylendi, sonra da köşkün tadilatı için Maliye Bakanlığından ayrılan 30 milyon TL’lik bir ödenek ile tadilata başlandı.

Böylesine geniş çata bir tadilata gerek var mıydı? Bunun tartışması basında yapıldı.

Köşk gerçekten Türkiye Cumhurbaşkanına layık şekilde değil miydi?

Eskimiş, harabe haline mi gelmişti?

Başka bir deyişle önceki cumhurbaşkanları burada çok zor koşullar altında mı yaşamıştı?

Bugünkü tadilatın, konunun eğitimini almış mimarlar, iç mimarlar kısacası ehil eller tarafından yapıldığı konusunda şüphemiz bulunmuyor. Oysa Çankaya Köşkünde Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün, Celal Bayar gibi tarihe mal olmuş, şahsiyetlerin izleri bulunmaktadır. Onların yaşamış oldukları ortamların, duvarların, döşemelerin değiştirilerek yeni bir görünümün ortaya konulmasının nedenini anlayabilmek mümkün değil...

Çankaya Köşkü hiçbir zaman bir Osmanlı veya modern bir saray görünümünü almamalıdır. Kaldı ki, yasalarımıza göre belirli bir dönemi burada geçiren cumhurbaşkanlarının yerini yenileri aldığında köşk yeni baştan elden mi geçirilecektir?

Çankaya Köşkü’nün gündeme taşınmasının bir diğer nedeni de Dolmabahçe Sarayı depolarından bazı eserlerin buraya götürülmek istenmesinden kaynaklanmıştır.

Dolmabahçe Sarayından Çankaya Köşküne eser taşınması müze-bilim yönünden sakıncalıdır. Müze depolarında korunan eserlerin hiçbir zaman teşhir edilenlerden daha değersiz oldukları ise hiçbir zaman düşünülmemelidir. Çağdaş müzecilik anlayışında teşhir edilen eserler belirli aralıklarla depodakilerle değiştirilir ve böylece müzelere ziyaretçilerin sürekli gelmeleri sağlanır. Kaldı ki, batı standardındaki müzelerde depolar teşhirdekilerden farklı olmayıp ayni şekilde düzenlenmişlerdir. Dolmabahçe Sarayı gibi bazı müzelerimizde de bu uygulama yapılmaktadır.

Cumhurbaşkanının eşi Dolmabahçe Sarayı’nın depolarını incelemiş ve köşke gönderilmesini istediği eserlerin fotoğraflarını çektirdikten sonra bağlı bulunduğu TBMM Başkanlığından talip etmiştir. Basından öğrendiğimize göre Sultan Abdülmecit döneminde yapılmış bazı tablolar, Osmanlı padişahlarının sarayda kullandıkları sehpa, koltuk takımı, biblo, soba, avize, halılardan oluşan otuz beş parça eşya bunların arasındaymış... Bugün depoda veya nerede olursa olsun bu eserler Osmanlı sarayında, padişah veya saray halkınca kullanılmış objelerdir. Dolmabahçe Sarayından dışarı eşya çıkarılmama prensibi dikkate alınarak sarayda bunların benzerlerinin (imitasyonlarının) yapılıp gönderileceği önerisine ise sıcak bakılmamıştır. Bu konuda Köşkten Dolmabahçe sarayına resmi bir istek yazısının gelip gelmediği bilinmemektedir.

TBMM Başkanı ise gazetecilerin bu konudaki sorusuna şöyle bir yanıt vermiştir;

“Bir talep söz konusu olursa, Başkanlık Divanı’na götürürüz. Bu konularda Divan’ın karar vermesi gerekir. Karara göre hareket ederiz. Teşhir edilenlerin verilmesi söz konusu olamaz. Depo müze’de bulunan, teşhir edilmeyen objeler olursa, onların verilmesinde, bunların Çankaya Köşkü’nde özellikle yabancıların görmesinde sakınca görmem.”

Sırası gelmişken unutulan bir noktaya değinmek isterim; Çankaya Köşkü’nün dekore edilmesi, özel konut dekorasyonuna hiçbir zaman benzemez. Burası kişilerin değil Türk milletinin malıdır. Orada yaşayanlar gelip geçicidir, ancak yapı, içerisindeki eşyalarla birlikte Türk milletine aittir.

Sırası gelmişken kendi aramızda bir fikir jimnastiği yapalım; Böylesine bir olayla batı dünyasında karşılaşılır mı? Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Louvre Müzesinden böyle bir talepte, istekte bulunabilir mi? Aynı durum British, Vıctoria Albert, Dahlem, Prado,Ermitage müzeleri içinde geçerlidir.

Dolmabahçe Sarayından önceki yıllarda Çankaya Köşküne giden eşyalar olmuş mudur?

Cumhuriyetin ilk yıllarında Çankaya Köşkü’nün ilk bölümleri yapıldığı yıllarda Dolmabahçe Sarayından bazı eşyaların gönderildiği olmuştur. Ancak o zamanın şartları bugünkünden çok farklıydı. Yeni Türkiye Cumhuriyeti maddi olanaklardan yoksundu. Daha doğrusu buna ayıracak parası yoktu. O yıllarda Emanullah Han Türkiye’ye gelecek ve köşkte ağırlanacaktı. Bunun için saraydan yemek takımı başta olmak üzere bazı eşyalar, gönderilmişti. Bu arada konunun uzmanı Enver Ziya Karal’a danışılarak hareket edilmişti. Sonraki yıllarda Köşke eşya gönderilmemiştir. Yalnızca 1979 yılında Dolmabahçe Sarayından büyük boy bir aynanın Çankaya’ya gönderilmesi istenmiş, bu ayna Ankara’da kırılınca basında uzun uzun tenkitleri olmuştur. Geçmişe yöneldiğimizde İsmet İnönü sonrasındaki cumhurbaşkanlarının böyle bir talebi olmamıştır. Ahmet Necdet Sezer ise önceden getirilmiş olan eşyaları ilgili yerlere geri göndermiştir.

Bu arada unutulmaması gereken bir nokta da eşyalar sigortalansa bile başlarına gelecek bir kaza maddi değeri ile hiçbir zaman ölçülemez. Daha doğrusu yerine bir daha konulamaz. Ankara’ya götürülmek üzere saraydan alınıp 1979 yılında orada kırılan sarayın aynası gibi...

Çankaya Köşkü’nün özel bir konut olmadığı da hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.

Yayın Tarihi : 4 Haziran 2008 Çarşamba 00:22:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Erem Çalıkoğlu IP: 88.244.131.xxx Tarih : 5.06.2008 16:37:04

yazının içeriği fikrime göre, bir çok insan tarafından olumlu karşılanır. elinize sağlık. Ancak, merhum Enver Rıza Karal,merhum Cumhur Başkanı Korutürk zamanında danışmanlık yapmıştır. Milli Saraylar'dan 1979 yılında gönderilen ayna Köşk'e değil T.B.M.Meclisi tören salonuna konulmak üzere gönderilmiş ve gittiği yerde bir talihsizlik sonucu kırılmıştır. Bilgilerinizi rica ederim . Sevgilerimle


mehmet ersindigil IP: 84.62.54.xxx Tarih : 4.06.2008 21:11:15

Sayin erdem takdirle karsilanacak yazilar yaziyorsun,Tebrik etmekten baska birsey diyemiyorum. Kösk tadilati icin 30 milyon TL;lik parayi ceyplerinden degil Halkin vermis oldugu vergilerden yapilmaktadir. Halk acmis Sefil,mis Huzurlu,mu Huzursur,mu Onlar icin umurlarinda,mi. Köskün tadilati demek temizlik anlamina gelmektedeir,AK Parti milletvekillerinden bazilarinin degisi ile Kösk,e Müslüman Reiscumhur gelmistir. Sanki daha önce Gelmis gecmis Reiscumhurlarimiz Müslüman degilmis gibi söylenmis bir laf,Iste bu tür zihniyetler nice nice 30 milyonlari bos yere harcarlar. Türkiyede Reiscumhur en büyük makamdir,O Makami denetleyen herhangi bir baska üst kurum varmidir varsa sahsen bilmiyorum. Cünkü ögrenmek istedigim Kösk,te Atatürk,ten Ismet Inönü,den Celal Bayar,dan ve diger Tüm Reiscumhurlarimizdan bu tadilat dolayisi ile herhangi bir iz veya eser biraktilar,mi. Yoksa firsat bu firsat deyip sil bastan,mi yaptilar.Bugün o yüce Makamda rahat oturyorlarsa bilsinler,ki TÜRKIYE CUMHURIYETINI Kuranlarin sayesinde olmustur. Bu tadilat bence dönüp dolasiyor siyasetle din birbirine karismistir.Buda laik Türkiye Cumhuriyetine terstir. Acaba Köskte Müze gibi kullanmak istedikleri yeri Halk,a veya basina acik tutacaklarmi yoksa sirf kendileri icinmi Sonra ne gibi Tarihi eserler bulunduracaklar.Merak ediyorum dogrusu. Bu gidisle Kösk özellesiyor demektir.Onun icin Müze,de yaparlar Saraylar,da yaparlar nasil olsa Halkin vergisi ile yapiyorlar,Halk,ta bu tür zihniyetler icin Altin yumurtlayan tavuk gibidir, kime ney saygilarimla.