19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Cehaletiniz, Töreniz Batsın!..

Mardin, Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge Köyündeki nişan törenini basan kalaşnikoflu saldırganların 44 kişiyi acımasızca katletmesinin yankıları yurt içi ve yurt dışında sürüyor. Katledilenlerin 22’si erkek, üçü hamile olmak üzere 16’sı kadın ve 6’sı da çocuk... Olayın duyulmasının hemen ardından akıllara gelen ilk soru PKK baskını olmuştu. Köy erkeklerinin çoğunlukla korucu olmaları başlangıçta çoğu kişiyi böyle düşünmeye yöneltmişti. Bu tür katliamları önceki yıllarda PKK yapmış, çocuk yaşlı demeden önüne geleni öldürmüştü. Bu yüzden de Apo’ya bebek katili denilmiyor mu? Ne var ki yakalanan zanlılar ve hayatta kalanların ifadeleri bu katliamın PKK işi olmadığını, töreye dayalı bir vahşet olduğunu ortaya koydu.

Bu çirkin ve acımasız olay dış dünyada da geniş yankı buldu. Reuters, Neue Westflısche, Daily Telegraph, Independent, Dıe Welt gibi uluslar arası yayın organları bu katliama geniş yer verdi. Türkiye’nin AB’ye alınıp alınmaması konusunda karşımıza çıkacak reddedilme yolunu bile açacaktır.

O bölgedeki töreye göre, bir ailenin genç kızı önce amca oğluna verilirmiş!.. Bu kez öyle olmamış, kız gönlünü teyze oğluna kaptırmış, aileler de uygun görünce nişan töreni yapılması kararlaştırılmış. Bunu hazmedemeyen amca tarafı da nişanı basmış, orada kim varsa kaleşnikofla taramış...

Neden sevdiğim kızı başkasına verdiler, töreye göre hepsini öldürelim, ortada şahit de kalmasın, köklerini kurutalım!.. Ne garip, katiller de öldürülen masumlar da aynı aileden ve aynı soyadını taşıyorlar.

Töre yerine getirilmediği için gelin ile damat başta olmak üzere törende bulunanları öldürmeyi kendilerine hak saymışlar!...

Diyecek tek söz; töreniz batsın olmalı...

Vahşeti, canavarlığı, katilliliğin daniskasını töre adına yapmak!..

Töre nedir?

Günümüzün koşullarında, hukuk düzeninde çağ dışı bir davranış olan töre, geçmişte benimsenmiş bir takım davranış kurallarıdır. Her ne kadar iyiye uygun, kötüye de uzak olması gereken bu kurallar cahil, eğitimsiz insanların elinde tutarsızlaşmış, geçerliliğini yitirmiş, etik olmaktan uzaklaşmıştır.

Büyük olasılıkla yasaların elverişsiz kaldığı zamanlarda ortaya konulan bu kurallar günümüzde topluma faydadan çok zarar vermektedir. Ne yazık ki, bugün törelere inanarak uygulayanlar ile VII. yüzyıldan kalma şeriat düzenine inanmış insanlar bu topraklarda yaşıyorlar. Olayın asıl acı yönü de bu olmalı...

Gün geçmiyor ki, basında töre cinayetleri, töre intiharları, töre yüzünden evlerinden kaçanlar yer almasın!... Özellikle kızların mal olarak alınıp satıldığı, imam nikahı ile evlendirildiği, duyguların hiçe sayıldığı, kaderciliğe dayalı evlilikler Doğu ve Güneydoğu’da yapılıyor. Çoğu eğitimsiz aile bireylerinin baskısı ile gençlerin, çocukların hayatlar soluyor.

Bunun son örneklerinden birisi de Mardin Bilge Köyünde yaşandı. Başta Başbakanımız olmak üzere pek çok kişi bu olayı cehaletle, eğitimsizlikle geçiştirmeye çalıştı. Ancak bu korkunç canavarlık, bazı gerçekleri de gün yüzüne çıkardı. Son olay gösteriyor ki, bazı gerçeklerin üzerine eğilmenin zamanının gelmesi bir yana, çoktan iş işten geçmek üzeredir. Kim aksini söylerse söylesin Doğu’da, Güneydoğu’da aşiret sistemi, toprak reformunun yapılamayışı, engellenmesi, ağa düzenin ağırlığı insanları ezmektedir. Kuşkusuz, bu gibi olumsuzluklar seçimleri de etkilemektedir. Ağa’nın istediği adayların seçilmesi de bunun en açık göstergelerinden birisidir. Son olarak da Bilge Köyü katil zanlılarının korucu olmaları, devletin verdiği silahlarla katliam yapmaları koruculuk müessesesinin masaya yatırılmasına neden oldu. Bu arada idam cezalarının yeniden gözden geçirilmesini, töreyle ilgili cezaların, haklı olarak ağırlaştırılması isteyenler de oldu.

Bilge Köyü katliamını fırsat bilen DTP yöneticileri ise baştan beri karşı oldukları, işlerine gelmeyen korucu sisteminin kaldırılmasını istemeye başladılar. Bazıları gerekirse ıslah edelim, bazıları kaldıralım, bazıları da kalsın dedi…

Koruculuk sistemi 1985’den bu yana Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde uygulanan, köylüleri PKK’ya karşı koruyan, askere yardımcı olan bir sistemdir. Günümüzde 22 ilde 47.819. geçici köy korucusu, 32 ilde 24.88 gönüllü köy korucusu olmak üzere toplam 71.907 korucu görev yapmaktadır. Bunlara geçtiğimiz yıl 360.000.000 TL maaş ödenmiş. Bu sisteme DTP karşı olmasına rağmen terörle mücadeleye katkı veren bir sistemdir. Korucular yöreyi çok iyi tanıyan insanlardır. İçlerinde PKK ile bağlantısı olanlar veya çürükler çıkıyorsa da onlar cezalarını çekiyorlar.

Ne yazık ki, katil zanlılarının veya canavarların sıktığı kurşunlar devletin dağıttığı silahlardan çıktı. Ayrıca ellerinde kalaşnikof olan korucular diğer köy halkı üzerinde baskı veya korku unsuru oluyorlar mı?

Korucuları kimler seçiyor? Aşiret reislerinin istekleri doğrultusunda korucu oluyorlarsa, bunun adı derebeylik sistemidir.

Bu konuyu önümüzdeki yazımda biraz daha detaylı ele alarak geçmişteki Hamidiye alayları ile karşılaştıracağım.

Devlet her türlü yardımı katliamdan zarar gören insanların ayağına götürüyor ama ortada çözülmesi gereken bir konu daha var. Ailesini, yakınlarını kaybeden çocuklar ne olacak? Devlet devletliğini, bazı kurumlar kurumsallaştığını, hayırseverlerde hayırseverliliğini gösterebilecek mi?

İnsanların aydınlanmasını istemeyen, onları oy ambarı olarak gören zihniyet, aşiretlerden meclise seçilmeler daha ne kadar sürecek?

Aydınlanma çağını bile çok geride bırakan XXI. yüzyılda insanlara, hala töreler, kan davaları, aşiret yapılanmaları hakim oluyorsa, gerçekten durum vahim...

Kimse timsah gözyaşları dökmesin, eğitimsiz, ilkellik, vahşet diyerek işin içinden sıyrılmayalım. Bu çaresiz insanlar üzerindeki PKK, cemaat ve ağa baskıları kaldırılmalıdır. Zülfü Livaneli, köşe yazılarının birisinde “Artık lütfen, çanlar kimin için çalıyor diye sormayalım, çanlar bizim için çalıyor. Hem de bangır bangır” diyerek ne kadar güzel söylemiş...



erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 11 Mayıs 2009 Pazartesi 10:42:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Cevdet ÜSTÜNDAĞ IP: 85.101.22.xxx Tarih : 11.05.2009 12:55:26

21. yüzyılda ve Atatürk ülkesinde bu tür vahşeti yaşamak ne kötü birşey! Atatürk ve İnönü tarafından Doğu ve Güneydoğu'da başlatılan başta toprak reformu olmak üzere, bir çok yenilik ve atılımın hep önü kesilmiştir. Anımsayalım, DP'nin CHP'den doğma gerekçelerini? Bu coğrafyada Osmanlı devrinden beri devam eden feodal yaşam biçemi, ne yazık ki yok edilememiştir. Bu yok edilemediği gibi bunun üzerine bir de "Territorial Defence" yani Köy Koruculuğu sistemi de getirilince, işin içinden çıkılmaz bir hal de doğdu. Özeleştiri yapacak olursak; 85 yıldır biz oraya aydınlığı, çağdaşlığı, bilim ve teknolojiyi götürebildik mi? Orada yaşayan insanları, batıda yaşayanların içinde bulunduğu yaşam standardını kavuşturabildik mi? Oradaki insanlara anadilleri kadar Türkçe öğretebildik mi? Onları, cehaletin kör kuyusundan çıkarabildik mi? Onları, etnik ve din temasının hakim olduğu feodal zihniyetten uzaklaştırıp, koruyabildik mi? Hayırrrrrrr, denildiğini duyar gibiyim. Şunu sorabilir miyiz peki? Seçimlerde, etnik ve cemaat - tarikat bağlamı dışında politikalar ile bu bölgeden yeterli oyu alabilecek parti ya da partiler var mı? 


mehmet ersindigil IP: 88.76.88.xxx Tarih : 12.05.2009 20:07:32

Hocam ellerine saglik"Bu canice cinayete birsey yazmak istemiyordum.Cünkü bu tamamen insanlik disi bir vakadir,Normal bir insan bunu yapmaz.Ne yazacagimi ne diyecegimi sahsen basindan izlerken sanki kanim dondu.O dogmamis cocuklarin o kücücük cocuklarin günahi nedir diye hep düsündüm.Ayriyeten korkularindan köylerinden göcmek zorunda kalan o ailelerin cocuklarinin günahi neydi.

Okullarini birakip köylerinden kactilar,Bu Katliam cehaletten gelen birsey degildir.Cahil bir insan bile böyle bir katliami tasarlamaz.Bencillik egoistlikten baska birsey degildir.Büyük balik kücük baligi yutar misali,Köyün tavugunu bile sag birakmayin diyen seytandan nasil cahil diyebiliriz,ki Kadere inanan bir insanim,Ama dilim varip kader diyemiyorum,Bu konuda sen sagol yazinda herseyi yazmissin benim diyecegim bu kadar saygilarimla.