Toplumun belirli bir kesiminin umudu olan CHP’deki çekişmeler, parti içerisindeki sancılar bir türlü sona ermiyor. Her geçen gün iç hesaplaşmalara yenileri ekleniyor. Böyle olunca da AKP iktidarının önü biraz daha açılıyor, yönetenlerin içleri biraz daha ferahlıyor. Önümüzdeki dönemde yapılacak anayasa değişiklikleri, yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı veya başkanlık seçimi ve sonra da genel seçimler…
Dış politikadaki uygulamalar ise apayrı bir sorun!
Bütün bunlara karşı CHP ne yapıyor?
Eskilerin deyişiyle; “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur!”
CHP önümüzdeki dönem iktidara talip olmak istiyorsa çok daha önceden ve bir bütün olarak seçime hazırlanmalıydı. Genel Başkan değişiminden sonra bir türlü toparlanamadı, bugünkü görünümüyle de toparlanacağa hiç benzemiyor. “Yüzde elliye yakın oy bana yeter, ana muhalefet partisi olmak benim işime gelir” diyorlarsa, söyleyecek bir sözümüz olmaz. Böylesine bir düşünce de iktidar partisinin ekmeğine yağ sürmekten öteye gidemez.
Parti içerisinden yükselen ayarsız sesler ve olumsuz çıkışların partiye oy kaybettirecekleri de çok açıktır. Sanırım AKP’liler onların parti içerisindeki aykırı seslerin yükselişinden son derece memnun oluyorlardır. CHP milletvekillerinin ayarsız sözlerinden ötürü beklemedikleri kozları yakalamış ve CHP ırkçı bir parti durumuna düşmüştür.
Bazıları bu sözlerde kafatasçılık arayışına girerse bunun sorumlusu kim olur?
Bir milletvekilinin mecliste “Türk ulusu ile Kürt milliyetini eşit sayamazsınız” sözleri ne kadar ırkçılığa çanak tutuyorsa, bir başka milletvekili de bölücülere taziye ziyaretine gidiyor ve bunu Twitter’den duyuruyorsa ortada bir açmaz yok mu?
Bütün bunlar CHP’ye oy kaybettirecek davranışlardır. O kişiler partilerinin lehinde mi yoksa aleyhinde mi davranıyorlar? Aklın alacağı şeyler değil!..
İlk defa İsmet İnönü’nün ortaya attığı ortanın solu sözünden sonra bugünkü CHP solda mı, yoksa milliyetçiliği ön plana çıkaran bir parti mi?
Aklı başında köşe yazarları yıllardır milliyetçiliği ve yurtseverliği tartışıyorlarsa da bir sonuca varamıyorlar. Bu konuda tartışanlar bilgi ve metottan uzaklaşınca konular içerisinden çıkılmaz denklemlere dönüşüyor. Bazıları her iki kavramın aynı olduğunu sanıyorlar. Oysa bu kavramlardan biri tarihte çok yıkıcı örnekleri sergilemişti. Diğeri ise daha yapıcı rolü üstlenmişti. Bu kavramlar tarihin akışı ve günün koşulları içerisinde farklı algılanmıştır.
Çoğumuzun farkında olmadığı bu ayrıntıyı en güzel açıklayanların başında Zülfü Livaneli geliyor: “Sol eğer zamanında milliyetçilikle yurtseverlik arasındaki ayrımı kavrayabilseydi; bugün sürüklendiği noktalara gelmez, daha sağlıklı bir noktada dururdu. Ama ne yazık ki, bu iş başarılamadı.”
Bu ince ayrıntıyı bilmeyince de bazı CHP milletvekilleri partilerini zor duruma düşürdüler. Kısacası CHP’den bazıları ırkçılığı savunurken, bazılarının da ona karşı bir tavır sergilemeleri, biraz da bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. Onun yanı sıra okyanus ötesindeki cemaat lideri hakkında övgülü sözler söyleyenin de parti içerisinden çıkması daha da şaşırtıcı olmuştur. Böyle olunca da CHP iki arada bir derede kalarak bir türlü rayına oturtamadığı bir siyaseti izlemek zorunda kalıyor. Şimdi çözüm Kılıçdaroğlu’nun davranışına veya parti üzerindeki otoritesine kalmıştır.
Topluma karşı anlamsız tartışmaya girişen partililerine Genel Başkan sinirlenmiş olmalı ki, sonunda “hoşgörülü oldum ama artık yeter demek zorunda kaldım” diyebilmiştir. Seçimler yaklaştıkça CHP üzerine oynanan oyunlar artacak, bazı vekilleri bilerek veya bilmeyerek buna prim kazandıracaktır. Bu yöndeki kaypaklığı, okuma oranı düşük, bilgi birikimi eksik olanlara anlatmak hiç de kolay olmayacaktır.
Daha da önemlisi CHP’nin yönetimi ile seçmeni veya tabanı arasında kopukluk yaşanmaktadır. CHP seçmeni parti yönetiminin ve bazı milletvekillerinin izlediği politikayı beğenmiyor. Değiştirilmek istenilen bazı sloganları tutmuyor, cemaat yakınlaşmasını istemiyor, laiklik konusunda sus pus olmasından da yana değil… Diyarbakır İl Örgütünün olağanüstü kongresinde resmi dili Türkçe olan bir memlekette Kürtçe seslenilmesinden de hoşnut değil.
Din ticaretinin yerini bir de ırk ticareti veya polemiği alırsa bunun sonu ne olur?
Kimlik siyaseti yapmak biraz tehlikelidir; toplumlara demokrasi, özgürlük değil de ayrışma getirir. Bu böyle bilinmelidir.
CHP seçimler öncesinde, neyi temsil edeceğini ve hangi yolu izleyeceğini topluma açıkça anlatmak zorundadır. Ayrıca açık, net ve şeffaf bir politika izlemelidir. Aksi durumda önümüzdeki seçimler yine hüsran olacak, AKP’nin konumu daha da güçlenecektir.
Meşhur sözdür; “Dost acı söyler”…
erdemyucel2002@hotmail.com
Galiba en iyisi ulus-devleti kuran CHP'yi şanlı tarihi ile baş başa bırakmak, yeni toplumumuzun ihtiyacına cevap verecek yeni bir sosyal-demokrat parti kurmak olmalı.
(okuma oranı düşük, bilgi birikimi eksik olanlara anlatmak hiç de kolay olmayacaktır.) Bu cümle, Benim düşüncelerimi ve nedenli tehlikeli durum içinde olduğumuzu açık seçik anlatıyor. Elinize sağlık, Erdem YÜCEL.
Ellerine saglik Hocam"Bu güzel yazin insallah CHP Millet vekillerini ve aday kadrosunun aklini basina getirir insallah.Keskin sirke küpüne zarar verir derler Atalarimiz.Cumhuriyet Halk Partisindeki olaylar ayni o sirke dolu küp gibidirler.CHP de disiplin yok,olmayisinin sebebide,Cok hürriyet var,cok özgürlük var,cok bencillik egoistlik var,biz degil ben var oldugu müddetce CHP de tas üstüne tas konmaz.
1946 dan sonra CHP gün be gün adim adim gerileyerek bu günlere geldi.CHP,nin felsefesinde alti ok var,secimlere giderken bu alti ok bayragini sallandirarak oy istiyor.Ayriyeten Parti meclisinin bu alti okun anlamini bilen cok az insan oldugunu saniyorum.Oy istemege gittiklerinde alti ok bayrak disinda bir sempatileri yok gibi davranmaktadirlar.
Oysa Mustafa Kemal ATATÜRK,ÜN Partisi Milli mucadele dönemini ideolojisinin temel unsurlari olarak,görülen alti ok sembolize edilen ilkeleri vardi.Milli Mucadele dönemi Cumhuriyetcilik,Milleyetcilik,Halkcilik,Devletcilik,Laiklik,ve inkilapcilik,li idi.Söz konusu ilkeler Kemalist bürökrasinin öncülük ettigi burjuva dönüsüm sürecinin cesitli evrelerinde günün ihtiyaclarina yanit olarak progmatif bir bicimde gündeme getirilmistir.
CHP 1925 te ilk kurultayi ile baslayip kademe kademe 1937 de Anayasa,ya dahil edilmistir.1927 de CHP ikinci kurultayinda Mustafa Kemal ATATÜRK,ÜN 36,5 saat süren nutkunda cok fakli ideolojiye sahiptir.Oysa simdiki CHP idarecileri ve Milletvekilleri yükselen cekismeli ve olumsuz cikislari CHP ye zarar verdikleri gibi iktidar olma hevesinde olmadiklarinin kanitlar.
Eger CHP yöneticileri iktidar olmak istiyorlarsa,alti okun ilkelerini oy topliyacagi Halka iyi bir sekilde analizm edip anlatmasi lazim.Ates olmayan yerde duman cikmaz.disiplinsiz ve programsiz yapilan isler hep cikmaza gittigi gibi basarisiz olur.Halk is istiyor,as istiyor,huzur istiyor,Türkiye Cumhuriyeti kayitsiz sartsiz bagimsiz bir ülke olmak istiyor,sizler hizipcilikle ne yapiyorsunuz demezler,mi saygilarimla.