22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

CHP’’nin Seçim Bildirgesi


Seçime sayılı günlerin kaldığı şu günlerde geceleri televizyon kanallarını dolaşıyor, siyaset ile ilgili oturumları izlemeye çalışıyorum. Yine böyle yaptığım saatlerde televizyon kanallarından birisinde muhabirin halka mikrofon tutarak görüşlerini almaya çalıştığını gördüm ve oraya odaklandım. Yer Bağcılar idi ve görüşlerini bildiren kişilerin çoğu elli yaşın üzerinde emekli ve esnaftı. Çoğunluk AKP’den yana olduklarını söylüyorlardı. Muhabir neden AKP diye sorunca da yanıtlar üç aşağı beş yukarı aynı doğrultudaydı; Bizi iyi idare ediyor, emekli maaşımızı alıyoruz, fiyatlar artmadı, istikrar var, genç adam yakışıklı adam... Yanıtlar bu şekilde sürüp gidiyordu... Belli ki, bu vatandaşlar yazılı ve görsel basını yeterince izlemiyorlardı. Kulaktan dolma bilgilerlerle oy vermeye gidecekleri belliydi. Böyle olunca da insanın aklına demokrasimizin daha yerine oturup oturmadığı sorusu gelip takılıyor. Öncelikle eğitim ve kültür ama nedense buna itibar edenler sayıca diğerlerinden çok daha az...

Önceki gün Deniz Baykal, ATV ekranlarındaki Seçim Meydanı programında, Bahçeşehir Üniversitesi örgencileri önünde Türkiye’nin iç ve dış politikasını, özellikle Kuzey Irak konusunu en ince detayları ile gözler önüne serdi. Geç saatlerde yapılan bu programın seçime ne derece etkili olup olamayacağı bilinmez... Ne var ki, Baykal konulara hakimiyetini açık bir dille sergiledi.

Yazılı ve görsel basını izleyip izlememek bir yana, vatandaşın büyük çoğunluğunun siyasi partilerin seçim bildirilerinden ne derece bilgisi olduğu da ayrı bir tartışma konusudur. Belki de siyasi partiler seçim bildirgelerinde zorunlu olarak ortaya koydukları vaatlerini tutamayacaklarını bildiklerinden onları halka indirgemek istemiyorlar diye de düşünebiliriz.. Yine birkaç gün öncesi Beylikdüzü’ndeki festival alanında bulunan CHP’nin seçim standı önünden geçerken CHP’nin seçim bildirgesini istedim ve sevinerek de bana verdiler. Bir süre orada oyalandım ancak, başka bir vatandaşın CHP seçim bildirgesini istediğini de göremedim. Çoğunluk ucuz fiyatlı giysi ve takı standları önünde kümelenmişti... Ayrıca oradaki bir kitapçı standının da önünde hiç kimse yoktu.

Bununla beraber duyarlı bir çok vatandaşın, daha doğrusu elektronik özürlü olmayanların bilgisayarlarının başında partilerinin sitelerine girerek seçim bildirgelerini okuduklarını biliyorum.

Ne yazık ki, onların sayıları öylesine az ki...

CHP’nin seçim bildirgesinde;

Biz sizi dinledik,
Seçim için gücümüzü birleştirdik;
Şimdi sıra sizde ...

Deniyordu.

Bu bildirge, yeni bir Türkiye kurma iddiamızın çerçevesini oluşturmaktadır... CHP iktidarında oluşturulacak yeni düzende neler yapacakları sıralanıyordu;

Terör, şiddet ve kapkaçın kökü kurutulacak; ülkede güvenlik, sokakta huzur sağlanacak...

Kararlı savunma politikamızla bölgemizde barış, güç ve denge unsuru olacağız.

Çağdaş laik cumhuriyetimizi her koşulda koruyacağız.

Dış ilişkilerimizde, Türkiye’nin “Haklarını, çıkarlarını ve onurunu koruyacağız.

Temel hak ve özgürlükleri özenle koruyacağız, demokrasimizi geliştireceğiz.

Yargı bağımsızlığı ve güvencesi hukuk devletinin ön koşuludur.

Türkiye son 5 yıldır yolsuzluk batağı, keyfilik ve kuralsızlık kıskacına sokuldu !..

Hedefimiz:Temiz siyaset, dürüst yönetim ve yolsuzluklarla sürekli mücadele.

Son 8 yıldır uygulanmakta olan istikrar programı, artık çözüm değil, sorun yaratmaktadır.

Ekonomik kırılganlıklar giderek artmaktadır.

Hedefimiz: Verimli, örgütlü, kayıtlı, Dünyaya açık, sosyal piyasa ekonomisi.

Vergide adaletli, çağdaş “Yeni düzen”.

Hedefimiz güçlü ve ileri sanayileşme.

Bilgi teknolojisi ve bilişimde önder ülke olacağız.

Lobilerin değil, kobilerin iktidarı olacağız.

Tarım yük değil, Türkiye’nin gücüdür.

Enerjide ulusal politikalar temel ilkedir.

Madencilikte, doğal kaynaklarımızın ekonomimize katkısını arttıracağız.

İşsizlik kabusuna son vereceğiz.

İşsizlik sigortasını amacına uygun yapıya dönüştüreceğiz.

Çalışma hakkı kutsaldır...Emek en yüce değerdir...

Sadaka dağıtan devlet yerine, insan onuruna saygılı sosyal devlet...

Parası olana değil, herkese gerekli ve kaliteli sağlık hizmeti.Öncelikle hedefimiz “Kapsamlı çağdaş yeni bir eğitim reformu”.

Çeşitliliği koruyarak, ortak ulusal kültürel değerlerimizi öne çıkaracağız.

Gençlerimize yeni bir Dünya kuracağız.

Sağlıklı gençlik ve toplum için spor.

Cumhuriyet kadınlarıyla çağdaş yarınlara.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu gelişmiş bölgelerimizin düzeyine çıkaracağız.

Kamu yönetimi reformu, ulusal birlik temelinde gerçekleştirilecektir.

İstanbul özel yönetimi, İstanbul’u yaşanabilir bir kent yapacak.

Kentlere, güvensizlik ve yoksulluk değil, huzur ve gelişme egemen olacak.

Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak ve yeterli kalitede konut sahibi olmak temel bir haktır.

Vatandaşı, deprem tehdidi karşısında kaderiyle baş başa bırakmayacağız.

Ulaştırmada kaynakların ve ulaşım yollarının etkin kullanımını sağlayacağız.

Çevre hakkı evrensel bir insan hakkıdır.

Yurt dışındaki Türkler unutulmayacak.

Dünya sosyal demokrat partileriyle yakın ilişkilerimizi sürdüreceğiz.

Kısacası CHP seçim bildirgesinde iktidara geldiklerinde halkı ezdirmemekten, ülkeyi soydurmamaktan ve devleti böldürmemekten söz etmektedir.

Gerçekten Türkiye böyle bir tehlike ile karşı karşıya mı?

Bunun yanıtını sizlere bırakıyorum. Ancak Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana neredeyse bir yüzyıla yakın bir süre geçmiştir. Bu bakımdan CHP bildirgesinde sözü edilen vaatlerin çoğu şimdiye kadar çözümlenmiş olmalıydı. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyette her şey yerli yerine oturtulmaya çalışılmıştı. Ancak İkinci Dünya Savaşından sonra batının baskısı ve İsmet İnönü’nün çabaları ile bir anda memlekette yerleştirilmeye çalışılan demokrasimiz sağlam temeller bulamamıştı. Daha doğrusu kültür ve eğitim yönünden topluma yönelik çabalarla kurulan Köy Enstitüleri, Halkevleri oy uğruna Demokrat Parti tarafından kapatılmıştı. Demokrat Parti ve onu izleyen hükümetler sürekli oy uğruna uğraş vererek eğitimi yeterli olmayan kesimlere taviz üzerine taviz vermişler ve sonunda da bugünlere ulaşılmıştı.

Şimdi CHP seçim bildirgesinde öne sürdüğü gibi Türkiye Cumhuriyetini yeniden sağlam temeller üzerine oturtmaya çalışıyor. 22 Temmuz seçiminde bunu başaracak gücü halktan alabilir mi? Onu da bilemiyoruz. Halktan alacağı güç ile bunu başarabilir mi? O da apayrı bir konu...

Bekleyelim ve görelim...


erdem@kenthaber.com
Yayın Tarihi : 13 Temmuz 2007 Cuma 13:35:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Burak ULAŞ IP: 85.104.169.xxx Tarih : 13.07.2007 15:30:32
Sayın üstadım, bu zamana kadar tüm siyasilerin seçim meydanlarında yayınladıkları bildirilerde hep vaatler verildi ama bu vaatlerin hiç birisi yerine gelmedi yerine getirdikleri işlerin de büyük bir kısmı gerçekleşmedi hep kendi istekleri doğrultusunda vatandaşın yararına olmayan işler gerçekleşti. hepimiz biliyoruz ki bu seçimlerde de verdikleri vaatlerin hiçbirisi yerine gelmeyecek yada çok az bir kısmı yerine gelecek fakat yaptıkları işler ile de yine vatandaşa kaşıkla verip kepçe ile alıcaklar. umarım bu seçimler sonrasında gerçekten vatandaşın huzuru mutluluğu açısından birşeyleri yerine getirirler. şu anda iktidar partisinin yaptıkları ortada dikkatli bakarsak seçim öncesi neler söylenmiş fakat neler yerine gelmiş? bunları iyi gözlemlemek gerek. hatta bizlere dayatılan avrupa birliği konusu; bu konu hakkında o kadar çok konuşuldu ki artık kimse aldırış etmez bir durumda. neden bu kadar çok bu konu üzerinde çalışılıyor hiç düşündünüz mü? kimse bunun nedenlerini sebeplerini sorgulamıyor. biz avrupa birliğine muhtaçmıyız öncelikle bu soruyu soralım? türkiye cumhuriyeti hiçbir ülke ve hiçbir ulusa muhtaç olmamıştır ve olmayacaktır. şimdi sizlere gerçekten görülmesi gereken bir link veriyorum. sizlerden ricam bu linkteki videoyu izlemenizdir. videonun içeriğinde sayın abdullah gül' ün 08.03.1995 yılında TBMM' de avrupa birliği konusunda yapmış olduğu konuşması yer almaktadır. http://video.google.com/videoplay?docid=8592012851858935786 saygılarımla, Sayın üstadım, kaleminiz kırılmasın...

edral geyikçi(köçek)..! IP: 88.232.174.xxx Tarih : 13.07.2007 19:47:58
MERHABA ERDEM YÜCEL ABİ.DAHA ÖNCEDE SÖYLEDİGİ GİBİ BEN FAZLA SİYASETTEN ANLAMAM..!BEN KIRIKKALDE OTURAN BİRİSİYİM.KIRIKKALEYE SIRASIYLA SİYASETCİLER GELİYOR.İLK GELEN CHP GENEL BAŞKANI SY:DENİZ BAYKAL OLDU.ARDINDAN SY:RECAYİ KUTAN GELDİ.BUGÜNDE DP GENEL BAŞKANI SY:MEHMET AĞAR GELDİ.AKLIMA RAHMETLİK SY:TURGUT ÖZALIN YILLAR ÖNCE SÖYLEDİĞİ SÖZ GELDİ"SİYASETCİ OLMAK İSTEYEN KIRIKKALEDEN GEÇMELİDİR"DEMİŞTİ.CHP GENEL BASKANI SY:DENİZ BAYKAL ONLARCA GELMİŞTİ DAHA ÖNCE..!SY DENİZ BAYKAL BU GELDİĞİNDE MİTİNKTE İNSANLAR"TAYİP SANA KURBAN OLSUN SÖZLERİNİ"DUYDUĞUMU SÖYLEMEDEN GECEMEYECEĞİM.AYNI SÖZLERİN DAHA SONRA GELEN PARTİ BAŞKANLARINADA SÖYLEDİLER....!HEPSİNİDE DİNLEMEYE GİDİYORUM AÇIKCASI"NEDENİNE GELİNCE"BİZ ANADOLU İNSANLARI EVİNE GELEN MİSAFİRLERİ DİNLER VEDE İYİ EV SAHİPLİGİDE YAPARLAR.NE DİYELİM (BİZİM KAPIMIZ CAN KAPISI GELENE CANIMIZ KURBAN,BİZİM KAPIMIZ DOST KAPISI GELENE CANIMIZ KUBAN)...!SAYGILARIMLA.ERDAL GEYİKÇİ(KÖÇEK)...!