15
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Cumhuriyet'in Buruk Bayramı!..


Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana tam 84 yıl geçti...

Cumhuriyet’in 84.yılını kutluyoruz.

Cadde ve sokaklarda, evlerde bayraklar asılı...

Türkiye’nin tümü Cumhuriyet bayramını kutlamaya çalışıyor...

Ne var ki, insanların yüzlerinde hüzün var, gözler yaşlı...

Kısacası buruk bir Cumhuriyet bayramı kutluyoruz.

Kısa bir süre önce otuzun üzerinde askerimizi yitirdik; içlerinde subaylar, astsubaylar, uzman çavuşlar ve erler var...

Bayrağa sarılı tabutlar yine kalktı, aslanlarımız toprağa verildi. Yine aynı, bildik sloganlar atıldı...

Saldırılar yine Kuzey Irak’tan ve beyinleri yıkanmış iç düşmanlardan geldi...

Genelkurmay Başkanımızdan rütbesiz askerimize kadar tüm ordu kararlı. Bu melaneti yok edecek... Hazırlıklar, yığınaklar yapıldı. Kuzey Irak’ta yalnızca nokta atışları yapılıyor, gereken yerlere küçük timler giriyor...

Ordu kararlı. Halk kararlı ve beklenti içerisinde...

Kararsız olan yalnızca hükümet...

TBMM’den tezkere çıkmasına rağmen adım atılamıyor. Korku dağları mı bekliyor!..
Biri höt derse al sana bir öpücük mü deniliyor.

Bilemiyoruz!...

ABD başta olmak üzere AB ülkelerinden izin bekleniyor.

Başbakan 5 kasımda ABD’ye gidecek, her şey ondan sonra belirginleşecekmiş!..

İsrail iki askeri için Lübnan’ı kan gölüne dönüştürmüştü. Başkan Bush, İsrail savunma hakkını kullanıyor demişti!..

Türkiye bağımlı mı bağımsız mı? Tartışılır...

Ankara’ya K.Irak’tan içlerinden PKK’lı oldukları söylenen heyetler geliyor, ABD Büyükelçisi sürekli temas halinde...

Bizden yana mı, onlardan yana mı? Bilinmez... Göstermelik olarak bizden yana. Ancak Kuzey Irak’ta Kürk liderlerinin peşmergelerini eğitiyor, PKK’ya her türlü, ağır silah da olmak üzere silah, malzeme yardımı yaptıkları ayan beyan ortada...

Türkiye’nin her yerinde mitingler düzenleniyor. Genç ihtiyar herkes ellerinde bayraklarla caddelere, sokaklara dökülmüş... İçlerinde ilk,orta ve üniversite öğrencileri de var. Cumhuriyeti emanet ettiğimiz genç kuşaklar...

Milli Eğitim Bakanlığı, il müdürlüklerine gönderdiği resmi yazılarda öğrencilerin mitinglere katılmalarına izin vermiyor. Katılanların isim listeleri Milli eğitim il müdürlülerinden istenmiş...Oysa yakın tarihlerde öğrencilerin ellerine parti bayrakları verilip, slogan attırılmamış mıydı? Küçük öğrencilerin başlarına türban takılıp parti yandaşları karşılanmamış mıydı.

Cumhuriyetin 84. yılında Türkiye’nin ayağa kalkıp, sokaklara döküldüğü günlerde Milli Eğitim Bakanlığının kararı garabet örneği değil mi?

“Tekke ve Zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıklarla bir takım unvanların men ve ilgasına dair” 677 sayılı yasa yürürlükte olmasına rağmen günümüzde dergahların açık olması ve buradaki sözde şeyhlerin hala cahil halkın beyinlerini hurafelerle doldurması, onlara siyası telkinlerde bulunması Cumhuriyet ilkelerine yakışıyor mu?

İşte bu nedenle buruk bir Cumhuriyet Bayramı yaşıyoruz. Gözler yaşlı, ellerde, caddelerde, sokaklarda ,evlerde ay yıldızlı bayraklar...

Büyük Atamızın nutkuna bakıyorum, öncelikle gençliğe hitabını bir kez daha okuyup onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir farkla gençlerin daha iyi anlamasını sağlamak için, bugün onlara yabancı olan sözcüklerin açıklamasını yaparak...


Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet (sonsuza kadar), muhafaza (korumak)ve müdafaa (savunmaktır) etmektir.

Mevcudiyetinin (varlığını)ve istikbalinin (geleceğinin) yegâne temeli budur.

Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.

İstikbalde (gelecekte) dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî (iç) ve haricî (dış) bedhahların (kötüler) olacaktır.

Bir gün, istiklâl (bağımsızlık) ve cumhuriyeti müdafaa (savunma) mecburiyetine (zoruna) düşersen, vazifeye (göreve) atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin (durumunu) imkân (ortamın) ve şeraitini (koşullarını) düşünmeyeceksin!

Bu imkân (olanak) ve şerait (koşullar), çok nâmüsait (elverişsiz)bir mahiyette (durumda) tezahür edebilir. (meydana gelebilir)

İstiklâl (bağımsızlık)l ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Cebren (zorla) ve hile (kandırmaca) ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş (ele geçirilmiş), bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil (tamamen) işgal edilmiş (ele geçirilmiş) olabilir.

Bütün bu şeraitten (durumlardan) daha elîm (acı) ve daha vahim (kötü) olmak üzere, memleketin dahilinde (içerisinde), iktidara (yönetime) sahip olanlar gaflet (aymazlık) ve dalâlet (sapkınlık) ve hattâ hıyanet (hainlik) içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidar (yönetim) sahipleri şahsî menfaatlerini (kişisel çıkarlarını), müstevlilerin (dış düşmanların) siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet (ulus), fakr ü zaruret (yoksulluk) içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin (geleceğinin) evlâdı (çocukları-kuşakları) ! İşte, bu ahval(ortam) ve şerait (koşullar)içinde dahi, vazifen (görevin); Türk istiklâl (bağımsızlık) ve cumhuriyetini kurtarmaktır!

Muhtaç olduğun (gereksindiğin) kudret (güç), damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk, 20 Ekim 1927


Günümüzde her şeyden önce Büyük Atatürk’ümüze büyük gereksinim duyuyoruz...

Belirli günlerde ve başımız sıkıştığı günlerde Anıt Kabir’e gitmekten çok Atatürk’ün çizdiği yolda akıl ve bilimin ışığı altında emin adımlarla yürümeliyiz.

Atatürk’ten yoksun olan bizler, O’nun kurduğu Cumhuriyetin 84.yılını ne yazık ki, buruk olarak kutluyoruz.


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 29 Ekim 2007 Pazartesi 00:00:35
Güncelleme :30 Ekim 2007 Salı 22:19:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?