27
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Damadın Spor Yazarlığı!..

Türkiye’nin gündemi yine değişti, beklenmedik bir alana kayıverdi. Oysa ben bu gün Türkiye’nin dış politikasında değişim olup olmadığını irdelemek istiyordum.

Olmadı.

Gündemimiz, İnternet sitelerinde birkaç gündür sporcu mu, müzikçi mi tam kestirilemeyen iki kişinin sohbetinin görüntüleri yayınlanıyor. Ardından da aralarında geçen çirkin konuşma televizyon ekranlarından basının köşelerine yansıyor. Bu olaya spor sayfamızdaki köşemde, kısa da olsa haftanın futbol kritiğini yaparken taşımıştım. Ama olay büyüyüp, dallanıp budaklanıp, bambaşka boyutlara ulaşınca da haklı olarak burada yinelemek istedim.

Bu çirkin olay sporumuzun küfürlü, saldırgan hale gelmesinin altındaki nedenleri açıkladığı kadar bazı kişilerin eş dost, akraba aracılığı ile hakkı olmadığı yerlere gelmesini sergiliyordu.

Fanatizm denilen illet, saldırganlık ve düşmanlık hangi akılsız beyinlerden çıkıyordu?

Olayı kısaca özetlersek; 2006 yılında yapılan bir Fenerbahçe-Galatasaray maçının galibi Fenerbahçe olmuştu. Fenerbahçe TV. Kanalında müzik programı yapan Metin Özülkü ile Hürriyet Gazetesinde futbol yazıları yazan Ercan Saatçi karşılıklı oturmuşlar, yayın öncesi geyik sohbeti yapıyorlar. Spor yazıları yazan Saatçi, nasıl s…. Galatasaray’ı gibi bir söz söylüyor(!). Ardından da karşısındaki a…koyduk (!) diyor. Sonrada çekimi yapanlara bu bölümü kesin, yayına girmesin diyorlar… Yayıncılar kestik diyorlar ama kasetin o bölümünü de bir yerlere servis ediyorlar…

Aradan iki yıl geçiyor ve adı sanatçıya çıkmış kişilerin edep dışı, bir kulübü rencide eden, taraftarlarını galeyana getiren sözleri yazılı, görsel ve internet basınında yer alıyor…

Sözcüğün tam anlamıyla rezalet ve çirkinlik, daha doğrusu edepsizlik…

Televizyon ekranlarından birisinde mahkeme (!) kuruluyor, ifadeler alınıyor (!) ancak karar tam çıkmıyor (!). Fenerbahçe ve Galatasaray kulüpleri birer deklarasyon yayınlıyor, bu sözleri söyleyenlerden çok günah keçileri aranarak bu haberin kimler tarafından basına servis edildiği araştırılıyor. FB TV’den GS TV. Geçen kişilerden şüpheleniliyor ve onlar suçlanıyor!.. Sanki FB Tv’den GS’Tv’ye geçmek suçmuş gibi… Oysa futbolumuzun önde gelen kulüplerinden birbirilerine geçen futbolculara bir şey, denmiyor, onlara profesyonel deniyor da, televizyon değiştirenler neden zan altında bırakılmak isteniyor?

Anlayabilen beri gelsin…

Bizim asıl sorunumuz bu çirkin konuşmanın basına nasıl sızdırıldığı değil, altında yatan gerçeklerdir. Sporumuzu bugün saldırganlaştıranlar kimlerdi. Sporumuzun yakın tarihlerindeki manşetlerine, taraf tutan spor köşe yazarlarına bakın hepsi vurmaktan, kırmaktan, ezmekten, yok etmekten söz ediyorlar. Oysa sporun asıl amacının kavga dövüş, düşmanlık olmadığını, yenmek kadar yenilmenin de onuru olduğunu bilmemiz gerekmez mi? Tribündeki insanlara bunu en iyi şekilde kim anlatabilir? Kuşkusuz aklı başında spor yazarları…Ama nerde!..

Ercan Saatçi, Fenerbahçe kulübü üyesi olmamakla beraber fanatik bir Fenerbahçeli olabilir? Buna kimsenin itirazı da olamaz. Ancak kayınpederinin gazetesinde asıl mesleği olan müziği bir kenara bırakıp spor yazarlığına soyunacaksan, her şeyden önce objektif olmak zorundasın. Son yıllarda basının spor sayfalarını şöyle bir düşünün, hangi spor yazarının objektif olarak yorum yaptığını görürsünüz. Türkiye’de basının en kolay yanlarından birisi de magazin kadar spor yazarı olmaktır. Futbolu bırakanlar ya teknik direktörlüğe, ya televizyonlarda spor sunuculuğuna ya da spor yazarlığına soyunurlar. Ancak içlerinde fanatik olmadan, objektif olarak doğruları yazanlarda vardır. Bunların başında rahmetli eski BJK’lı Vedat ile yazılarını zevkle okuduğum Sergen Yalçın geliyor… Birkaç kulüp değiştirmesine rağmen her zaman BJK’lı olmakla övünen Sergen Yalçın çoğu yazara örnek olacak biçimde maçların analizini objektif olarak yapıyor, doğruları yanlışları gösteriyor…

İzin verirseniz, biraz tevazuu bir kenara bırakarak kendimden söz edeceğim. Ayaklarım biraz topa değdi, sonra da üniversite eğitimimi engellediğinden futbolu bir kenara bıraktım, eğitimi ön plana aldım. Bu arada da Fenerbahçe kulübünün 1985’den bu yana kongre üyesi olmakla da onur duyarım. Kenthaber öncesinde 1970’li yıllarda çeşitli basın organlarında spor yazıları yazdım. Sırası geldiğince de Fenerbahçeli olduğumu yazılarımda belirtmişimdir. Ancak hiçbir Allahın kulu çıkıp ta yazılarında objektiflikten taşıp Fenerbahçe’yi tutuyorsun diyemez. Öncelikle spor yazarlığına soyunmuşsam okuyucuya taraf tutan yazılar yazmanın spor yazarlığına yakışmadığını düşüyorum. Fenerbahçe iyi ise iyi, kötü ise kötü demişimdir…

Sanırım yalnız sporda değil, siyasette olsun, toplumda olsun, iş çevrelerinde ve bürokraside olsun eş dost, akraba ilişkilerinin suyun başında olanlara ne büyük dertler açtığını yakın tarihimizde hep görmüşüzdür.

Ercan Saatçi bunun bir örneğidir. Hürriyet gibi basının amiral gemisinde sporun başına getirildiğinde, hakkı yenenler varsa onların tepkilerini dile getirmesi de doğal olacaktır. Böyle olunca da ekranlara yansıyan, ister talihsiz, ister edepsiz diyen sözleri ile kendi kalesine gol attırdı. Her ne kadar Galatasaray camiasından özür dilese de spor müdürlüğünden bir süre içinde olsa ayrılmalıdır. Etik denilen davranış budur… Bu arada spor yazılarını sürdürecekse sütunun başlığına da “Fanatik Fenerli” koymalıdır. Böyle yaparsa yalnızca fanatikler okur diğerleri boş verir, sorun da çıkmamış olur!..

Şimdi merak ediyorum, Hürriyetten kendi deyişiyle kovulan Emin Çölaşan “Sözcü” de bu olayla ilgili neler yazacak. Onun eline de beklenmedik şekilde mükemmel bir koz geldi…

Benim hiç sevmediğim bir sözcük vardır; işi tatlıya bağladık diye…Yap et, yık, dök sonra da işi tatlıya bağladık de çık işin içinden!..

Ben de onlara uyarak, bir peynirci fıkrası ile tatlıya bağlayacağım:

Dar gelirli birisi büyükçe bir markete gelmiş, biraz kahvaltılık alacak, fiyatlara bakarak parasını denkleştirmeye çalışıyormuş. Derken kapıya lüks bir otomobil dayanmış, içerisinden çıkan kişi çalışanlara isteklerini söylemeye başlamış; bir tekerlek kaşar, bir teneke yağ gibi…Dar gelirli bir kenarda onun isteklerini sıralamasını izledikten sonra veznedeki adama yanaşarak sormuş; Bu zengin adam da kim? Hesabı tutan kişi de “ne zengini beyim bizim patronun damadı” demez mi? Dar gelirlinin kanı başına sıçramış, bana bir kilo peynir verin, ben patronun bütün sülalesini hallederim! demiş.

Kıssadan hisse bir fıkra…


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 4 Kasım 2009 Çarşamba 13:38:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
KEMAL ÖZKAN IP: 85.105.182.xxx Tarih : 5.12.2009 18:50:46

sayın yücel yazılarınızı çoğunlukla takip ederim ve beğenirimde ama dikkatimi çeken bir izlemi vurgulama ihdiyacını duydum bu belki yazılarınızı beğendiğimden belki sizi daha dürüst gördüğümden olsa gerek neden genelde ahlaksız haraketlerin spor ahlağına uymayan davranışların hep yada çoğunlukla fener bahçelilerden çıkdığını bir araştırma içine girseniz bariz küfür onlarda rakibe ahlak dışı hareket aklına ne gelirse neden hep fenerde merak ettim mesela  doksanlı yılların ortalarında yanılmıyorsam kendileri rize trabzon arasında parayla tuttukları kişilere kendi futbolcularını taşıyan otobüsü taşlattılar sonra stada asker yığdırıp güvenlik diye baskı kurarak trabzonun elinden şampiyonluğu hile ile aldılar bir galatasaray maçında galatasaraylıların oturacağı koltuklara pislik sürdüler daha birçok olaya sebep olmalarının ardındaki gerçek hazımsızlık mı kıskançlık mı yoksa sırf pislik olsun duygusumu yatıyor NOT. TRABZON OLAYLARINI BİZZAT ALİŞEN KENDİ AÇIKLAMIŞ  sanki çok iyi bir halt etmiş gibi kendini ve dahiane planını ballandıra ballandıra anlatmış o gurur duymuş olabilir ama ben bir vatandaş olarak hicap duydum  ve o açıklamaya federasyon hiç bir ceza vermiyerek fenerbahçenin korunup kollandığını kanıtlamışdır haksızsam söyleyin. isterdim ki sadece örnek olsun diye fenerin o şampiyonluğu ipdal edilip  bir de uygun bir ceza verilmeliydi kanısındayım ben ahlak dışı kazanılmla alınan başarının başarı deyil hırsızlık olduğu kanısındayım bu haraketi kabullenmek tüm fener camiasını tömbet altında bırakır yardımcılarıda federasyon olur. saatçinin yapdığıda başdakilerden aldığı ahlak dersiyle  aynı uyum içinde olduğudur. saygılarımla. kemalozkan50@hotmail.com