1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Damızlık Erkek İttifakı!..

Bu başlık bana ait değil.. Büyük tirajlı, Türkiye’nin önde gelen gazetelerinden birisi manşete bunu yazmış, ardından da hemen hemen tam sayfa haberin içeriğini girmiş. Tabi bu ilginç, Türkiye’yi ilgilendiren bir habermiş gibi!..

Ankara, Çankaya Belediye Meclisinin CHP ve AKP’li üyeleri bunca devlet işi, çözüm bekleyen yerel sorunlar varken kafalarına Abdullah Cevdet’in “Bu milleti adam etmek için Batı’dan damızlık erkek getirmek gerek” sözünü yeni duymuşlar ve Abdullah Cevdet isminin yıllar önce verildiği sokağın ismini Prof. Dr.Yusuf Halaçoğlu ismi ile değiştirmeye kalkmışlar. İsim değiştirme önerisi de AKP’li Keçiören Belediye Meclisi üyesinden gelmiş. Kuşkusuz bu üye, herhalde yakın tarihi, Türk edebiyatını iyi biliyor ki, bu öneri ile gündeme kendini getirivermiş. Ardından da peş peşe bir takım inciler sıralamış; Cevdet Ermeni yanlısıydı. Konuşmalarında şanlı ordumuza da leke çalardı demiş!.

Bunları söyleyen belediye meclis üyesi Şevket Tandoğan’ı gerçekten çok merak ettim ve ne eğitim aldığını da öğrenmek isterim. Bu arada da aklıma bir fıkra takıldı;

Yeniçerinin biri Hz.İsa’yı Romalılara ihbar edenin bir Yahudi olduğunu öğrenmiş. Kızmış, köpürmüş ve yakaladığı bir Yahudi’den palasını çekip bunun hesabını sormuş. Zavallı, ecel derleri döken Yahudi “aslanım, o olay yüzlerce yıl önce olmuş, bunda benim günahım nedir “ diyerek yalvarmaya başlamış. Yeniçerinin tepesi atmış bir kere “Bana ne ben şimdi duydum. Hesabını ver bakayım” demiş. Anlaşılan Belediye Meclis Üyesi de Abdullah Cevdet’in sözüm ona söylediklerini yaklaşık 80 yıl sonra duymuş ve harekete geçmiş.

Kıssadan hisse, kitap okumuyoruz, geçmişi, hele tarihimizi, edebiyatımızı hiç bilmiyoruz. Ondan sonra da böyle çarpık çurpuk işlere kalkıyoruz. Belediye Meclis üyesinin hassasiyetine, bilgisine şaşmamak elden gelmiyor. İlericiliği hiç kimseye vermeyen, AKP ile bu konuda anlaşan CHP’ye ne demeli? Bu yüzden konuyu mercek altına almadan önce Abdullah Cevdet’in kim olduğuna şöyle bir bakalım. Bilinler bilmeyenlere anlatır ama bir de konuyu biz ele alalım.

Ansiklopediler, Abdullah Cevdet’i fikir adamı, şair ve yazar olarak tanımlar.
Arapkir’de 9 Eylül l869’da dünyaya gelmiş, 28 Kasım l932’de İstanbul’da ölmüştür. Elaziz (Elazığ) Askeri Rüştiyesi’nden sonra İstanbul’da Askeri Tıbbiye İdadisi’ni ve Askeri Tıbbiye’yi bitirmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin siyasi olaylarına karışmış ve göz hastalıkları ihtisasını yaparken Trablus Hastanesine sürgün edilmiştir (1892). Abdullah Cevdet oradan Avrupa’ya kaçmış (l897), Cenevre’de Jön Türklerin çıkardığı Osmanlı gazetesinde devrin idaresi aleyhinde yazılar yazmıştır. Bu arada sırası gelmişken eklememde yarar vardır. Avrupa’da Sultan II.Abdülhamit aleyhinde çalışanların bazılarının saray tarafından maaşa bağlandığını, bunun belgeleri bulunduğu halde nedense hiçbir tarihçimiz bunun üzerine eğilmek zahmetine katlanmamıştır.

Biz dönelim yeniden Abdullah Cevdet’e; Bir süre muhalefetten vazgeçmiş ve Viyana Sefaret doktorluğuna atanmıştır. Ancak l900’de yine padişahın aleyhinde yazmaya başlamış ve bu yüzden de gıyaben mahkum olmuştur. Bu arada Cenevre’de İçtihat dergisini çıkarmış ve dergi 28 yılda 358 sayıya ulaşmıştır. Abdullah Cevdet’in dergisi birkaç kez kapatılmış, l911’de Kahire’den İstanbul’a gelmiş, çeşitli mahkumiyetlere uğramış, bir yandan göz hekimliği, diğer yandan da dergi ve kitap yayıncılığı yapmıştır.

Gerçekte Abdullah Cevdet bir çok edebiyat araştırmacısının belirttiği gibi ittihatçılarla çalışmış olmasına rağmen ne jön Türklerdendi, ne de ittihatçılardan... Gerçekte kendine özgü bir yazar ve şairdi. Eskilerin deyişi ile nev’i şahsına münhasır felsefi, sosyal, düşünce yazarı idi.

Muhafazakar bir aileden gelmesinden ötürü ilk şiir ve yazılarında İslamiyet’e yakın düşünceler görülmektedir. Sonraki yıllarda da bu düşünceden uzaklaştığı yine Dozy’den tercüme ettiği Tarih-i İslamiyet de görülmektedir. Bununla beraber Ömer Hayyam. Mevlana, Shakespeare, Schiller, Guyau ve Gustave Lebon’dan yaptığı tercümelerle o dönemin kültürel gelişmesinde büyük payı olmuştur. İlk kitabını 1898’de İki Emel ismi ile yazmıştır. Yanılmıyorsam 23 kitabı yayınlanmıştır. Sonuncusu da l931’de Karlıdağ’dan Ses’dir.

Şimdi gelelim; Abdullah Cevdet’in “Bu milleti adam etmek için Batı’dan damızlık erkek getirelim” sözüne...Bakıyorum bazı gazeteci ve araştırmalar dedi,demedi tartışmasına girişmişler, konu magazin programlarını da bastırıp televizyon ekranlarına yansıdı. Prof. Mete Tuncay, hayatı boyunca böyle bir söz söylemediğini; Abdullah Cevdet hakkında kitap yazan Prof.Şükrü Hanioğlu hiçbir kitabında veya makalesinde böyle bir kayda rastlamadığını belirtiyor. Avni Özgürel ise söylediği kanısında... Öte yandan Çetin Altan konuya biraz da kara mizah gözle bakarak Adam, Avrupa’dan kadın getirelim” dese kimse itiraz etmezdi diyor.

Kısacası bu konudaki iddiaları ortaya koyanların hiç birisi Abdullah Cevdet’i yaşları icabı tanımamış... Bu bakımdan söylenenlerin hepsi kendilerinden menkul faraziyeler. Bu arada garibime giden de Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof .Dr.Yusuf Halaçoğlu hiç itiraz etmeden “beni uygun görmüşler” diye sevincini gizlemiyor.

Gerçekte Abdullah Cevdet’in bu sözü söylemiş ya da söylememiş olması hiç de önemli değildir. Hepimiz kızgınlık anımıza veya umutsuzluğa yakalandığımızda söylediklerimizi bir düşünelim. Bunlar bir gün ortaya çıksa kim bilir neler düşünülür... Bu arada üzerinde durulacak asıl önemli konu yerel yönetimlerin canları istediklerinde aldıklar meclis kararları ile sokak isimleri ile oynamalarıdır. Siyasi iktidarlara yaranmak için de isimlerin değiştirilmesi gerçekten çok üzücüdür. Bunları yapanların çoğu tarih, sosyoloji ve edebiyat bilgisinden yoksun olduklarından, konuyu da araştırma zahmetine girmeden rasgele sokak isimlerini değiştirip yaşanmış bir tarihin belgelerini yok ediyor. Bunların örnekleri öylesine çok ki, hangi birini sıralamalı... Çeşitli siyasi dönemlerde yönetimdeki kişilere yaranmak, aferin almak amacıyla siyasi isimler verilmiştir. Örneğin Türkiye’nin bir çok yerinde Kenan Evren caddeleri bulunmaktadır. Bir dönemde Cemal Gürsel, İnönü isimleri revaçtaydı. Ardından bunların yerini Adnan Menderes caddeleri, havaalanları aldı... Bazı yerler Türkçeleştirme adına uydurma isimlerle donatıldı. Örneğin Terkos Durusu; Istranca Binkılıç; Istranca Dağları Yıldız Dağları; Midye Kıyıköy; Kağıthane Caddesi Hüsrev Gerede; Çihangir’de Tavukuçmaz Akyol; Bayıldım Yokuşu Varyant; Sormagir Başkurt; Abanoz Sokağı Halas... Ankara’da Hergele Meydanı bir dönemi yansıtmaktadır. Buradaki hergele ile Ankara’da bir zamanlar at ve hayvan alım satımının yapıldığı meydanı anlatıyordu. Bu konudaki örnekleri çoğaltmak öylesine çok ki,hangi birisinden söz etmeli...İstanbul Göztepe’de yanılmıyorsam Tütüncü Tahsin Sokağı vardı, adamı tütüncü sanmışlar. Oysa Milli Mücadele yıllarında Ankara’ya silah taşıyan gruptan imiş... Sokaklara, caddelere yeni isimler mi verilecek; Bugün İstanbul başta olmak üzere bir çok yeni yerleşimler açılıyor; istedikleri isimleri oralara versinler yağcılık mı, siyasi çıkar mı orada yapsınlar. Buna kimsenin itirazı yok, ama bu konuda milliyetçilik yapacağız, yağdanlık olacağız diye tarihi, ün yapmış kişileri silmeye de kimsenin hakkı yoktur. Bu arada unutulan bir nokta da halkın bu isimleri tutup tutmamasıdır. 27 Mayıs İhtilalinden sonra Beyazıt Külliyesinin bulunduğu Beyazıt Meydanı’na Hürriyet Meydanı denmiş, bu isim yalnızca otobüslerin tabelalarında kalmıştı. Bugün yılların Samatya tren istasyonuna Kocamustafapaşa ismi verildi, ama herkes yine Samatya diyor...

Ankara Belediye Meclisi üyeleri Abdullah Cevdet Sokağı’nın ismini değiştirmekle Abdullah Cevdet’i Türk edebiyatından ve fikir alanından silebilecek misiniz?...İşte bütün mesele burada.


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 17 Ağustos 2005 Çarşamba 21:44:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yüksel gider IP: 81.215.68.xxx Tarih : 21.08.2005 11:23:54

Kim kimin peşinde, kim neyin peşinde! Ben kenthaberi takip eden bir okuyucu olarak yazar erdem yücel in kaleme aldığı bu konunun çok önemli ve çok da basit bir durum olduğundan kısaca eleştirmek gereği duydum. Neyimi? Abdullah Cevdet’in cadde'den isminin silinmesi meselesine ne olmuş ya Abdullah Cevdet yıllar önce şöyle bir söz sarf etmiş''Avrupa’dan damızlık erkek getirelim'' bu söz yıllar önce söylenmiş doğru veya yanlış onu pek bilmem. Belgesi yani kayıtlarda mevcut ise düşündürücü bir söz! Bence bu olay çok basit bir hesaptır neden mi? Ülkenizde onca sorun varken suni konularla insanları oyalamak bence çok basittir. Ya ülkede geçinemeyen insanların aylıklarını düzeltmeye çalışınız. Ülkede aylığını kira parası verenlere bir göz atın derim. Bırakın böyle küçük hesapları. O bunu demiş şu bunu demiş oynayacak zaman mı? Varsayalım ki o zaman o söz söylenmiş bu güne kadarki vekiller, başkanlar vs. İnsanlar neden o zatın ismini kaldırmamışlar. Hem kaldırsanız bile yazarında belirttiği gibi edebiyat tarihinden mi sileceksiniz Abdullah Cevdet’i o zaman bu küçük hesapları bırakalım lütfen. Halkın ekonomik bağımsızlığını kurtarmaya çalışalım. Bu konunun üzerine düşün. Türkiye’de vatandaşlar aç, aç geziyorlar hele şu işe bak yetkililer küçük işlerin hesabı peşindeler. Ben bir vatandaş okur olarak bu konuyu çok küçük, pısırık ve basit buluyorum bu konuda yazarın yazdığına katılıyor kendini kutluyorum. Done insan olmalı, insanca yaşamaları için olumlu çalışmalar olmalı, şunun ismini kaldır bunun ismini kaldır nereye varılır bilinmez ama gerçek bir şey vardır halk bu konuları fazla dikkate de almıyor. Çünkü halk geçim sıkıntısı içerisinde kıvranıyor. Benden hatırlatması.