Türkiye’nin gündemi ışık hızında değişiyor. Günlük basına bakıyorum; artık Ergenekon soruşturması, gözaltına alınanlar, orada burada bulunan silahlar, cephaneler, liderlerin eften püften tartışmaları, gruplarda yapılan karşılıklı atışmalar, Kılıçdaroğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı, Kadir Topbaş’ın Onunla televizyonlarda tartışmaktan kaçınması, vaka-ı adiyeden olmuş!..
Gündemimiz Davos’ta yaşananlar...
Öncelikle Davos toplantılarının ne olduğuna bakalım...
Davos’ta dünya ekonomik forumudur ve yıllardır yapılmaktadır.
Bu yılki toplantıya Türkiye Başbakanının yanı sıra İsrail Cumhurbaşkanı, Arap Birliği Genel Sekreteri ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de katıldılar.
Öncelikle İsviçre’nin doğusunda Grabünden kantonunda bir kasaba olan Davos toplantıları pek çok kişinin sandığı gibi uluslararası siyası sorunlara çözüm üreten bir platform değildir. Burada daha çok uluslararası iş ve finans çevrelerinin üst düzey yöneticileri, akademisyenler, basın-yayın kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin üyeleri katılır; ülkelerin ticari ilişkileri dikkate alınır. Bundan ötürü de çeşitli ülkelerin sermaye piyasalarında söz sahibi olanların katıldıkları bir toplantıdır. Ancak bu yıl Davos toplantısı ekonomiden siyasete, daha doğrusu Filistin-İsrail savaşına kaydırıldı...
Amaç budur...
Dünya gündemini işgal eden son Davos toplantısında ağırlık İsrail’in Filistin saldırısına ve sivil halka yapılan acımasız saldıralar gündeme oturdu. Davos tartışmalarının ayrıntısına burada girmeyeceğim; olup bitenler zaten hepinizin malumu...
Davos toplantısını birkaç noktadan ele almakta yarar vardır. Bunun başında da paneli yöneten, Yahudi kökenli olduğu söylenen Washington Post yazarı David Ignatius’un nezaket kurallarını aşan tutumu geliyordu. Başbakan Tayip Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres ile karşılıklı sert tartışması krizin odak noktasıydı. Başkanın toplantıyı terk edişi krizin bir başka boyutuydu. Bunun ardından karşılıklı söylemler her iki taraf için seçim yatırımı mıydı?
ABD başta olmak üzere Avrupa Davos’ta patlak veren krizi nasıl değerlendirmişti?
Arap ülkelerinden söz etmeye hiç gerek yok; o ülkeleri yönetenlerin işleri tıkırında olmalı ki, sesleri bile çıkmadı. Suudi Arabistan basınının bu olaya hiç yer vermediği de biliniyor. Zaten veremezler onların elleri kolları ABD’ye bağlı... Yalnızca İran, Libya ve Lübnan’dan övgülü mesajlar Türkiye’ye geldi...
Öncelikle paneli yöneten Moderatör’ün Tayyib Erdoğan’a yaptığı elle müdahale son derece çirkindi. Aynı şekilde de haklı olarak Başbakandan karşılık gördü. Konuşmacılardan birine 12 dakika diğerine de 25 dakika söz hakkı tanıması da adil davranış değildi. Ancak bu tür panellerde taraflara eşit zaman ayrılması teamüldendir. Bazı özel durumlarda ise taraflardan birinin birkaç dakika fazla konuşması hoş görülür...
Başbakan ile İsrail Cumhurbaşkanı arasındaki tartışmanın benzerine uluslar arası arenada hemen hemen hiç rastlanmamıştır. Perez’in sesini yükselterek konuşması ne kadar yakışıksız ise sinirlerine hakim olamayan Başbakan’ın “Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” tepkisi de yanlıştı. Uluslararası düzeydeki toplantılarda bir başkanın diğer başkana katilsiniz gibisinden iması da şık değildir. Toplantıyı terk ederken, Perez’i alkışlayan izleyicilere “O çocukları öldürenleri alkışlamak da insanlık suçudur” deyişi de diplomatik kurallara uygun düşmedi.
Bu sözlerin Türkiye’ye getirisi mi, yoksa götürüsü mü olur bilemeyiz...
Gazze faciasına tepki göstermek ne denli doğru ise de bunun yolu yordamı böyle olmamalıydı...
Diplomasi de bu tür konuşmaları kabul etmez. Ancak toplantıyı öfkelenerek terk eden Başbakan’ın “Ben siyasetçiyim diplomat değilim” gibisinden sözleri çoğu kişi gibi beni de düşünmeye yöneltti.
Siyasetçi nedir?
Diplomat nedir?
Uluslararası düzeye çıkan bir siyasetçi diplomat olmak zorundadır. Uluslararası ilişkiler diplomasinin önde geldiği siyaset ile çözümlenir.
Siyasetin okulu yoktur.
Diplomasinin ise okulu vardır.
Mahalle muhtarından devleti yönetenlere “sen necisin” diye sorsanız, hepsinden alacağınız yanıt aynıdır; biz siyasetçiyiz!..
Diplomatlar bugünkü adıyla çoğunlukla Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olurlar. Bu arada Yüksek Ticaret Okulundan çıkan konsolosların da hakkını yemeyelim. Türkiye’de Siyasal Bilgiler Fakülteleri varsa da asıl diplomatlar, eski ismiyle Mülkiye olan Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinden çıkarlar. Bu yüzden de diplomatlarımızın çoğu biz mülkiyeliyiz derler. Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirerek Dışişleri Bakanlığına girmekle de hemen diplomat olunmaz. Çeşitli merhaleler aşıldıktan sonra liyakate göre, yavaş yavaş yükselir, dış ülkelerde görev aldıkça da bilgiler, ilişkiler gelişir…
Günümüzde bazı üniversitelerin uluslararası ilişkiler bölümlerini bitirenler de Dışişleri Bakanlığında görev yaparak diplomat olmaktadırlar.
Siyasetçi öyle mi?
Seçimi kazandın mı oldun sana siyasetçi!.. Bu işte bilgi beceri eğitim bile aranmaz... Vatandaştan yeterli oyu aldın mı oldu bitti her şey!..
Başbakanın yurda dönüşünden sonra kendisini tenkit eden bazı emekli büyükelçileri ima eden, biraz da alaylı üslupla “ Bazı monşerler bunu anlamakta zorluk çekebilir” sözü üzerine “monşer” sözcüğüne takıldım.
Merak ettim, sözlükleri karıştırdım monşerin ne olduğu konusundaki bilgilerimi tazeledim.
Monşer, aslında Fransızca bir sözlük... Orijinali “mon cher” dir.. Azizim, dostum anlamında belirli bir yaşı aşan saygınlar tarafından kullanılır. Monşer denilenler iyi eğitim almış yüksek görevlerde bulunmuş, kültürlü, saygı değer insanlardır. Aynı zamanda görgülü insanlardır. Bununla beraber çok eskilerde züppe tabir edilenler de birbirlerine monşer diye hitap ederlerdi.
Bu bakımdan Başbakan’ın diplomatlarımızı ima eden monşer sözcüğünü yadırgamadım. Ancak bu sözcük aşağılama anlamında kullanılırsa o zaman işin rengi değişir. Nasıl ki, bir zamanlar “Efendi” sözcüğü önemli kişilere söyleniyordu. Bugün ise birine “Efendi” desen kızarlar... O da apayrı bir konu...
Monşerdi değildi tartışması başlatmadan biz dönelim Davos’a…
Türkiye Davos toplantısından kârlı mı yoksa zararlı mı çıktı?
Bunun sonuçlarının hep birlikte önümüzdeki günlerde göreceğiz...
Diplomaside dayılanmanın, delikanlılık gösterisinin, sinirlenmenin, karşısındakine bağırmanın veya gözdağı vermenin yeri olmadığını monşerler! bilir.
Davos tartışması yaşanmadan önce İsrail ile olan askeri ve ticari ilişkiler göz önüne alınmalıydı. Hem Hamas’tan yana olmak hem de İsrail ile iyi ilişkiler içerisinde görünmekteki politik inceliği monşerler! gibi ben de anlamakta zorluk çekiyorum. Kuşkusuz, Filistin’de yaşanan insanlık dramı da göz ardı edilmemelidir. I.Dünya Savaşında Osmanlı askerini sırtından vurmasını, bir zamanlar bizim anarşistlerin oradaki kamplarda eğitilmelerini içeren tarihi olayları bir yana bırakalım... Üzerinde durulması gereken nokta Ortadoğu’da barışı sağlamayı, arabuluculuğu üstlenen Başbakanın her şeyden önce tarafsız bir tutum sergilemesi beklenirdi. Önce de belirttiğim gibi Arapların sesi çıkmadığı bu durumda bizim Hamas’tan yana tutum sergilememiz biraz tuhaf kaçtı... Her ne kadar Hamas Filistin’de seçimle gelmişse de uluslararası düzeyde PKK gibi Hamas da terörist olarak belirtilmiştir. Demek ki, her seçimle gelen makbul olmuyor...
Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri ne olur? Onu şimdiden kestirmek çok zor... ABD ve Avrupa ülkelerinin tutumu nasıl olur? Onu da bilebilmek çok zor... Ancak, bundan sonra Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılması biraz güçleşmiş olmalı... Bu toplantıdan önce alınan karara göre, Obama yönetiminin Özel Ortadoğu Temsilcisinin bölgeye yapacağı ziyarette Türkiye’nin çıkarılmış oluşunun da Davos toplantısı ile alakası var mıdır?
Bilemeyiz...
Monşerler! diplomaside duygusallığın yeri yoktur diye düşünüyorlar. Duygusallıktan çok her türlü ülke çıkarlarını gözetmek ön planda gelmelidir.
Bu işten kazançlı çıkan var mı diyecek olsanız; benim yanıtım var derim. Başbakanın bu tavrı, basında yer alan, dünyada hiçbir yabancı devlet başkanı eşinde görülmeyen, Emine Hanım’ın gözyaşlar da dahil yaklaşan yerel seçimlerde Kadir Topbaş, Melih Gökçek başta olmak üzere AKP belediye başkanlarının işine yaramıştır. Bugün artık Kılıçdaroğlu’nun ortaya koyduğu dosyalar değil de Başbakan’ın yedi düvele posta koyması önde geliyor...
Haydi hayırlısı...
erdemyucel2002@hotmail.com
merhaba erdem abi,bende işim icabı sanatla ugraştığım içinde örnek bir davranışta bulunuyorum;türkiye cumhuriyetinin başbakanı olan sn:başbakanımızın davosta göstermiş olduğu duruşunu alkışlıyorum.daha sonraki günlerde düşüncesizce söylenen sözden dolayıda kurtlar vadisinin kötü kalekteri olan"kılıç"atila olgacıda kınıyorum:)))bende bir gazi çocuğu olduğum için açıklama yapmıştım medyaya sizlerde biliyorsunuz.gazeteye açıklama yapmadan birgün öncede kafamı ve sakalımı sıfıra kestirmiştim.arkadaşlar bune hal erdal kafada kıl kalmamış dediler.bande "KILDA KERAMET OLSA BERBERLERDEN EVLİYA,KADINLARDANDA PEYĞAMBER OLURDU"DEDİM:))ARKADAŞLARDA DOGRU SÖYLÜYON GÜZEL LAF ETTİN DEDİLER..eskilerde saçı uzun aklı kısa sözleride hep kulağıma küpe olduğu için hersene kestiririm saçımı.bazen sakal bırakıyordum;sözümü dinlemiyorlardı.:)))bende temizlik imanın yarısıdır deyip,saçımıda sakalımıda kestiriyorum,nede olsa kökü bende ne zaman istesem çıkar erdem abi:)))3 aydırda evimdeki hz:ali efendimizin sözünü kağıda yazmıştım bugüne nasipmiş yazmak erdem abi.hz:ali efendimizin resminin üzerinde yazan sözleri:ÇOLUK COCUĞUNU KENDİLERİNDEN UZAKLAŞTIĞINDA.DOSLARINI,BİR MUSİBETE UĞRADIĞINDA;AKRABANI ,FAKİR DÜŞTÜĞÜNDE ,ASIL ÖLÇÜSÜNÜ O ZAMAN ANLAMIŞ OLURSUN...SÖZÜN HAYIRLISI,MANAYA DELALET EDİP MAKSAT VE AMACI YANSITANDIR.KONUŞMANIN HAYIRLISI BIKKINLIK VERMEYENİDİR.YEMEGİN HAYIRLISI MİGDEYİ BOZMAYANIDIR.GÜVENİLİR KİŞİLERDEN NAKLEDER KONUŞMA,SONRA YALANCI DURUMUNA DÜŞERSİN.HAYIRLI,CENTİLMEN KİŞİLERLE KAYNAŞKİONLARDAN BİRİ OLABİLESİN.BAŞKALARINA GÜVEN TELKİN ETKİ,GÜVEN İÇİNDE KALABİLESİN..CÖMERTLİGİN SONU SADET,YALANCILIĞIN SONI REZALET,DOĞRULUĞUN SONU KURTULUŞTUR.KARDEŞLERİN EN HAYIRLISI SANA İYİLİK VE HAYIR İLE TAFSİYEDE BULUNANDIR.MALIN HAYIRLISI,İHTİYAÇ ANINDA İŞE YARAYANIDIR.KAZANCIN HAYIRLISI HELAL OLANIDIR.HZ.ALİ(R.A)den...burda yazanları ne kadar yapıyoruz tartışılır erdem abi:)))çok sevdigim sanatcı sn:orhan gencebay abimizin şarkısının bir sözünü yazmak istiyorum"anlayana sivrisinek saz,anlamayana davul zurna az":))))saygılarımla erdal geyikçi/sanatcı.....
Diplomaside görev alacak kimselerin, Türk Milletini ve Türk Devletini Dünya yüzünde temsil misyonu olduğu için liyâkat bakımından seçimlerine olaganüstü itina gösterilmesi gerekmektedir ve özen de ülkemizde çok büyük bir ciddiyetle yapılmaktadır. Sayın yazarın değindi gibi bu kariyerin ağırlıklı kaynağı geleneksel olarak Mülkiye mektebi idi. Fakat görevin duyarlığı bakımından, bu alan anılan öğretim kurumunda her yıl belli sayıda hariciyeci olmak üzere yetiştirilen mezunun inhisarına bırakılmamış, kariyer hariciyecilikde en yüksek yetenek, ahlâkî yapı ve liyakat sahiplerini bulmada daha zengin bir seçim alanı elde edebilmek için benzer sosyal bilimler okutulan (Hukuk, İktisat, Yüksek Ticaret ya şimdiki isimleri ile İktisadî Ticarî Bilimler Fakülteleri, tüm Üniversitelerin Uluslararası İlişkiler Fakülteleri) mezunlarına açık tutulmuştur. Ayrıca, uluslarararı terminolojide "plenipotentiery" denilen tam temsil yetkisi taşıyan Büyükelçiler içinde, hizmet ve liyakatleri ile temayüz etmiş yüksek tahsilli her hizmet dalındaki kişiye de bu görev verilebilmektedir. Bir popülizm uğruna bu yaşamsal önemdeki meslek mensuplarının istihfafı (küçümsenmesi) esef verici ciddiyetsizliği bir yana, halkın kültürüne yapacağı etki bakımından tarif edilmez derecede zararlıdır. Uluuslararası güç kazanmaK için POLİTİKACININ GÜCÜ YETMEZ; MUTLAKA VE MUTLAKA DİPLOMATA İHTİYACI VARDI. Belki ilerde benim de bu konuda daha geniş söyleyeceklerim olacaktır.
Hocam önce yazini ve kenthaberde cikan haberleri cok özlemistim.Ilgilenip actirdigin icin cok cok tesekkür eder saglik ve afiyetler dilerim.Davos tartismasi ve halen onunla cikan haberler bence Türkiyeyi etkilemistir.Yani hem arabuluculuk yapmak istiyeceksin hemde taraf tutacaksin,Bu dogru degildir.Tamam israilin yaptigini savunacak bir durum yoktur.Orda terörle savasmamis tam tersine sivil halka savas acmis,Ve coluk cocuk demeden rasgele ates edip binin üzerinde ölü binlercede sakat kalmak sartiyle yarali vardir.Davos olayinin yaraticisi moderatör,dür.Basbakanimiza az zaman ayirip konusturmamasidir.Belkide Türkiye acisindan böyle daha iyi olmustur,Cünkü Basbakanimiz bir kac notum daha var demisti kimbilir o notlarda neler yazilidir.Basindan ögrendigimiz kadari ile Perez kabine üyelerine fazla konusmayin bu konu ile ilgili diye demecini okudum.Demek israilin Türkiye ile iliskilerini sürdürmek istiyor. Türkiyenin tutumu bana göre biraz degisik,Yakinda Belediye secimleri vardir,Basbakanin bu davranisini siyasi deyip Partisine puan kazandirmaktir.Bana görede buda bayagi tuttu.Cünkü AKP karsi olan bir kesim vardi simdi agiz deyistirip AKP destekleyeceklerini söylemleri vardir.Yani bir nevi politik oyunudur.Bende burda Mustafa Kemal ATATÜRK;ÜN Bir lafini hatirlatmak isterim Yurtta sulh Cihanda sulh isterim saygilarimla.