15
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Demokrasimizin Altını Oyanlar!..


Demokrasinin en iyi yönetim şekli olduğunu çoğu kişi gibi biz de kabul ediyoruz. Halkın egemenliğine dayanan, temsili bir organ aracılığı ile gerçekleştiren rejim biçimi olan demokrasinin başlangıcı Antik Çağlara kadar uzanmaktadır. Demokrasinin temel ilkesi de halkın iradesine dayanan seçim sistemidir. Avrupa’da demokrasi XII.yüzyılda başlamışsa da gerçek anlamda XIX.yüzyılda bugün anladığımız anlamda gerçekleşmiştir.

Osmanlılarda Tazimatın ilanından sonra Meşrutiyetin ilanı ile demokrasi yolunda ilk adımlar atılmışsa da gerçek anlamda demokrasi Yeni Türk Cumhuriyeti ile başlamıştır.

Demokrasimizi yıpratan unsurlar, altını oyanlar her zaman ortaya çıkmıştır. Bunların başında irtica ve bölücülük gelmektedir. Biri diğerinden daha az tehlikeli değildir.

Demokrasimizin altını oyanların başında, son günlerdeki davranışları ile DTP gelmektedir.

Son seçimlerden sonra PKK mecliste diyenler acaba yanıldılar mı, yoksa doğruyu mu söylediler...

K.Irak’a girme teşebbüslerimizde ABD bize siz önce sınırlarınız içerisindeki sorunları halledin dememiş miydi? Kızdığımız ABD doğruyu mu söylemişti?

TBMM’ne seçilen milletvekilleri ile birlikte DTP’li milletvekillerinin okudukları bir and vardır:

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma;

Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma;

Toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma;

Büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.!

Sergiledikleri davranışlar ve söyledikleri sözlerle acaba bu andı okurlarken ayaklarını mı kaldırdılar ?

Bu andı okuyan milletvekilleri Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne karşı davranışlarda bulunabilirler mi?

Türkiye’nin tek bayrağı, tek vatanı ve tek millet ilkesine karşı olup, bunun bir dayatma olduğunu söyleyebilirler mi?

Bunun aksini yaparlarsa milletvekilliğinin namus ve şerefini ayakları altına almazlar mı?

Güneydoğuda askerlerimizi şehit eden, Kürt vatandaşlarımızı da katleden eşkıyaya terörist diyemez, onları kardeş olarak kabul edenlerin TBMM’de ne işi var?

Başka bir deyişle 4 Ağustos 2007’de bu yemini ettikten ve milletvekilliğinin tüm nimetlerinden yararlanmaya başladıktan sonra nasıl ona karşı davranış içerisinde bulunuyorsunuz ?

Yüksek Seçim Kurulu PKK örgüt suçundan yargılanan bir kişinin TBMM’ne girmesine nasıl onay veriyor?

Eşi PKK’lı bir kadını nasıl TBMM’ne gönderiyor?

Yüksek Seçim Kurulu milletvekili adaylarının yeterince incelemesini yapmış mıydı?

Türkiye’de beyin takımından çok sayıda insan var. Parti genel başkanları onların farkında bile değil... Köşelerinde oturan veya kendi kendilerine bilimsel çalışmalar yapan, Türkiye’ye faydalı bilgileri kendi başlarına üreten bu kişileri neden bulup ortaya çıkarmıyoruz? Onların yerine çeşitli konularda şaibeli olanlara olanak tanıyor, devletin tüm imkanlarından yararlandırıyoruz?

Düşünebiliyor musunuz; Diyarbakır Belediye Başkanı Ankara’ya kafa tutan demeçler veriyor... Bunu DTP’li diğer belediye başkanları da aynı doğrultuda sözler söylüyor... Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü üzerinde ileri geri sözler söylüyor, PKK’lı cenazelere katılıyor, taziyelerde bulunuyor...

Apo’dan Başkan diye söz eden, eski milletvekili, hüküm giymiş Leyla Zana, Diyarbakır’da yaptığı bir konuşmada Türkiye’nin bölünmesini içeren eyalet sistemini dile getiriyor...

Kısa bir süre öncesi yapılan DTP 2.Olağanüstü Kongresinde İstiklal Marşı okunmuyor, göstermelik küçük bir Türk Bayrağı platforma zoraki olarak konuluyor, özgürlük ve demokrasi şehitleri (!) (PKK’lılar) için saygı duruşunda bulunuluyor, Türkiye’deki geleneksel devlet anlayışının şiddete dayalı olduğu söyleniyor...

Büyük Atatürk’ün resmine ise tahammül bile edemiyorlar...

Kongreye katılan ÖDP Başkanı “Hepimiz Kürdüz, hepimiz DTP’liyiz” diyor...

Seçimler yapılıyor; Ahmet Türk yerini askere gitmemek için sahte çürük raporu alan, Muğla Üniversitesi öğrencisi iken PKK üyeliği suçundan cezaevine giren Nurettin Demirtaş’a bırakıyor.

Nurettin Demirtaş’ın DTP Grup Başkanvekili ve Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın ağabeyi olduğu ortaya çıkıyor.

Apo’nun kardeşi Mehmet Öcalan ile Öcalan’ın talimatıyla Kandil Dağı’ndan inerek teslim olan, 5 yıl cezaevinde kalan, Şeyh Sait’in torunu Bedri Fırat DTP Parti Meclisine seçiliyor...

“Piro” kod adlı Kuzey Irak dağlarında bulunan ve terörist elebaşlarından, Adana 6.Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 askerin şehit edilmesi, 1 kişinin öldürülmesi olaylarına adı karışan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası ile gıyabında yargılanan Salman Kurtalan’ın Van Milletvekili Fatma Kurtalan’ın eşi olduğu ortaya çıkıyor. Bununla da kalmıyor Van milletvekili Fatma Kurtalan’ın terör örgütü üyesi olduğu, PKK’lılarla birlikte dağda eğitim gördüğü iddia ediliyor ve onların giysileri içerisinde resimleri basında yer alıyor. DTP’liler bu resmin Fatma Kurtalan’a ait olmadığını iddia ediyorlarsa da savcılık bu belgeyi açılan dava dosyasına koymuştur.

Basından öğrendiğimiz kadarıyla DTP genel kurulunda tüzüklerine siyasi tutum belgesi ekliyorlar. Bu belgeye göre “ İllerin gruplar halinde bir araya getirilmesi, o bölgenin en büyük ilin adıyla anılması ve bu yapının içinde kurulacak yerel meclislerin eğitim, kültür gibi konularda özerk olması öngörülüyor.”

DTP etnik temellere dayalı bir partimidir?

Türkiye’yi bölmek ve kaosa sürükleyen bir kuruluş mudur?

Amacı nedir?

Her şeyden önce bunların açıklığa kavuşturulması önceliklidir.

Büyük Atatürk’ü her zamankinden çok daha fazla arıyoruz diyenler ne kadar haklı ...

Demokrasimizin altı oyuluyor mu?

Bilmem kararı sizler verin!..


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 13 Kasım 2007 Salı 11:40:00
Güncelleme :13 Kasım 2007 Salı 14:56:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?