20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Deniz Feneri’nin Türkiye Uzantıları Ne Olacak?


Almanya’da tarihinin en büyük dolandırıcılık olayı olarak nitelenen (Bu sözü Alman Makamları söylüyor) Deniz Feneri davası sonuçlandı. Almanya’da yaşayan, gurbetçi vatandaşlarımızın duygularına yönelik, Allah ve din adına para toplayan taşeronlar cezalandırıldı.

Gurbetçi Türklerden toplanan 41 milyon Euroluk bağışın 18 milyonunun amacı dışında kullanıldığının farkına varan Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesinin 26. Büyük Ceza Dairesi sanık Mehmet Gürhan’a 5 yıl 10 ay, Mehmet Taşkan’a 2 yıl 9 ay ve Firdevsi Ermiş’e 1 yıl 10 ay hapis cezası verdi. Bunlardan Mehmet Taşkan ile Firdevsi Ermiş’in cezaları tecil edildi. Mehmet Taşkan ücretsiz olarak kamu yararına bir dernekte çalışmak zorunda... Alman yasalarına göre sanıklar iki yıl içerisinde aynı suçu işlemezlerse cezaları silinecek... Mehmet Gürhan’ın ise tutuklu kaldığı süre cezasından düşürüldükten sonra 3 yıl 10 ay cezaevinde kalacak... Bu arada sanıklardan Mehmet Gürhan, para topladığı vatandaşlarından özür diliyor... Oysa onun bilmediği hukukta işlenen suç özür dilemekle affedilmiyor. Sanıkların cezalarının az olmasının nedeni de suçlarını kabul etmesinden kaynaklanıyor. Ancak cezalarını kendileri mi kabul etti, yoksa bir yerlerden talimat mı aldılar?

O konu şimdilik biraz karanlık...

Kısacası ucuz kurtuldular...

Almanya’da yaşan Türk vatandaşlarını dolandırmak için kurulan Deniz Feneri Derneğine açılan dava kapandı mı?

Mahkemenin verdiği karar, son değil, belki de sonun başlangıcı...

Frankfurt Federal Mahkemesi asıl suçu işleyenlerin, hukuk dilinde azmettirenlerin Türkiye’de olduğunu açıkça söylüyor. Nitekim Alman Savcısı Kertsin Lötz; “Mahkeme altı hafta içerisinde gerekçeli kararını yazacak. Bu süre içerisinde Türk Adalet Bakanlığı’nın dosyayı istemesini bekleyeceğiz. İstemezlerse biz göndereceğiz” dedikten sonra toplanan paraların Türkiye’de siyasi amaçlı kullanıldığı konusunda mahkemede kuvvetli bir kanaat oluşmuştur. Biz davanın Almanya ayağını tamamladık. Türkiye’deki bağlantıları da ortaya çıkardık. Bundan sonrası, artık Türkiye’nin işi diyor...

Frankfurt Federal Mahkemesinde kararı veren hakim Dr. Johann Müler de “Deniz Feneri Almanya’da yaşayan Türkleri dolandırmak için kurulmuş bir organizasyondur. Hiyerarşinin üst kademeleri, talimatı verenler ve asıl suçu işleyenler Türkiye’de dedikten sonra Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik, Harun Kapıyoldaş ve Zahid Akman gibi isimleri de vermiştir.

Almanya’daki bu davanın açılmasında, iki yıl süren bir hazırlık soruşturmasından sonra Frankfurt Kriminal Polis Şefi Alexander Böhm’ün büyük katkısı olmuştur. Polis Şefi toplanan paraların nerelere gittiğini, Türkiye’deki bağlantılarını tespit etmiştir. Bu çalışmasını yaparken de toplanan 41 milyon Euro bağışın 18 milyonunun amaç dışı kullanıldığını, hangi şirketlere aktarıldığını ortaya koymuştur.

Alman yasalarına göre suç, Almanya’da işlendiğinden gereken yapılmıştır. Şimdi asıl yapılması gereken Türk adaletinin üzerine düşmektedir. Başbakan’ın deyişiyle “bu hamur daha çok su kaldırır!..”

Almanya’da dava sürerken Türkiye’de adli bir işlem yapılmamış, büyük olasılıkla da davanın sonucu beklenmiştir. Savcılarda henüz bir soruşturma başlatmamıştır. Neden hala soruşturma başlatmadıkları da bilinmez... Gün gelecek, belki o da ortaya çıkacaktır.

Bazı basın organlarımız savcılarımız neden sessiz kaldılar derken asıl eleştiri Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’ten geldi.

Bakanın basına verdiği demeç oldukça ilginç ve biraz da kara mizah...

“Savcı görevini yapmak istedi de hükümet engel mi çıkardı. Savcılar gereğini yapmıyorsa onlar bakımından suç teşkil eder. Savcıları ben göreve davet ediyorum. Günlerdir hepimizi rahatsız eden bu olayla ilgili ne gerekiyorsa yapılsın. Yurt dışında olan bu olay Türkiye’nin aleyhinedir ve ülke imajına zarar vermiştir.”

Şimdiye kadar suskun kalan savcılar artık harekete geçerek Deniz Feneri sömürüsünü ortaya çıkarmak zorundadır.

İşte; beklediğiniz emir de büyük yerden geldi!...

Başbakan da daha önceki demeçlerinde yolsuzluklara damardan gireceğiz dememiş miydi!..

Top artık hükümette ve Türk adaletinde...

Şimdi merakla beklenen de, Alman Mahkemesinde Deniz Feneri davasında Türkiye ayağı olarak gösterilen Kanal 7 televizyonu sahibi Zekeriya Karaman ile RTÜK Başkan Zahid Akman’ın durumları ne olacak?

Bu kişiler istifa edecekler mi? Yoksa pişkince yerlerinde mi kalacaklar? Alman Savcısının iddianamesinde bunların isimleri yazılmıştı ya!..

Türkiye’de onlarla ilgili bir dava açılmazsa yerlerinde mi kalacaklar?

Doğrusunu söylemek gerekirse, bence yerlerinde kalacaklar. Nitekim RTÜK Üst Kurulu toplandı ve CHP kontenjanından kurula seçilen üç üye dışında üçe karşı beş oyla Zahid Akman koltuğunda kalmayı başardı.

Şimdi Başbakan atadığı bu kişiye görevinden alır mı? Hiç beklemeyin; almaz!...

Görünen köy kılavuz istemez örneği, Almanya’daki dava sona erdiyse de Türkiye’de daha çok kişinin başı ağrıyacağa benziyor. Türkiye’de savcıların harekete geçerek dava açıp açmamaları konusunda da geç kalmamalı...

Kenthaberin ana sayfasındaki “Ateşten Gömleği Giyecek savcı Aranıyor“ başlıklı yazı boşuna yazılmadı...

Frankfurt Mahkemesi, dindar ve merhametli vatandaşlarımızın haklarını bizden önce koruyacak, onların duygularının sömürülmemesi konusunda karar alması bir yana, bu çirkin organizasyonu gözler önüne serdi. Sonra da bize gerisini de siz yapın, Türkiye’deki bağlantıları çözün mesajını verdi.

Gerçekler apaçık ortaya çıkmalı...

Bunun aksi olursa yine hükümet-basın ve çıkar çekişmeleri daha da şiddet kazanacaktır. Nitekim bunun sinyallerini Başbakan’ın basını eleştirmesinde görüyoruz. Ankara İl Başkanlığının Bilkent Otelinde düzenlediği iftar yemeğinde “Bu ülkede medya güvenirliğini yitirmiştir, kendini bitirmiştir. Onun için, bundan sonra ben de diyorum ki, yalan yanlış bu haberleri yapan medyaya karşı sizler de kampanyanızı başlatın, sürdürün ve bu gazeteleri evinize sokmayın, almayın.” demekten de kaçınmıyor. Kısacası topluma bizden yana olan basını izleyin diğerlerini dışlayın demek istiyor.

Çok talihsiz ve gereksiz bir söz... Toplumu ayrımcılığa iten bir söz...

Bu söz bana Cumhurbaşkanının lütfu ile affa uğrayan Milli Görüşün mimari (!) Necmettin Erbakan’ı hatırlattı. İlerlemiş yaşına rağmen son seçim öncesi, Saadet Partisi saflarında konuşma yaparken şöyle demişti:

“Türkiye’de iki parti var. Biri Saadet Partisi, ikincisi ve diğerleri!..”

Hoca haklı galiba ileriyi çok güzel görmüş!.

Yandaş medya ve diğerleri!..

Türk halkının ve aydın çevrelerin beklediği; İtalya’da bir süre önce yapılan “Temiz Eller” operasyonunun bizde de bir an önce başlamasıdır. Nitekim İçişleri Bakanı Deniz Feneri’nin Dernekler Yasasına göre denetlenmesi emrini vermiştir. Ayrıca yöneticiler savcıları da bu yönde harekete geçirecekleri söyleniyor...

Geç kalınmış olsa da hadi hayırlısı diyelim!..

Acaba İtalya’da Temiz Eller Operasyonunu yürüten Savcı Antoni Di Pietro’lar bizde var mı?

Ortaya Ergenekon’a yeni tutuklamalar gibi gündemi değiştirecek olaylar çıkmazsa...

Türkiye’deki Deniz Feneri skandalı uluslararası arenada ne denli onur kırıcı yaralar açmıştır?

Bunları önümüzdeki günlerde göreceğiz... 



erdemyucel2002@hotmail.com    

Yayın Tarihi : 21 Eylül 2008 Pazar 11:12:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mehmet ersindigil IP: 84.62.26.xxx Tarih : 22.09.2008 17:28:11

Önce selamlarimi sunarim hocam,Ellerine saglik.Hocam Türkiyemde Vatanimda neler oluyor.Ve yahut,ta nereye götürülmek isteniliyor.Tek güvencemiz Türkiye Cumhuriyetinin üc diregi olan Askerime,de birseyler olmaya basladi ve baslatilmak isteniliyor.Mesela ergenekon davasina yeni katilan askerler.Temiz eller operasyonu lazim Türkiyeme,Atesten gömlek giyecek Savciya ve savcilara ihtiyac var.Yaliniz bu durum karsisinda hic bir Savcinin cesaret edip haraket edecegini sanmiyorum. Eskiden Teksas filimleri seyrederdik simdi,de ne yazik,ki Türkiyem o yoldadir.Insan önce ahlakli olmasi lazimki dini olsun,Ahlaksiz kimsenin ne dini nede imani olur.Cumhuriyet Savcilarimizin harekete gecmeleri icin önce Asker güvence vermesi lazim diye düsünüyorum.Cünkü Siyaset ve Politika artik güvence vermemektedir.Bence Asker taslari yerine oturtmak icin en kisa zamanda haraket etmesi lazim.Yumrugunu masaya vurmasi lazim Aksi takdirde halkin güvencesini Asker kaybeder.Asker yumrugunu masaya vursun,ki Halk güvencede oldugunu anlasin.Aksi takdirde sen sag ben selamet demekten baska caremiz kalmiyor. Türkiyem,de son zamanlarda cerayan eden olaylar karsisinda halk cogu tamemen sinir küpüne dönmüs durumdadir.Örnek,mi Ergenekon,davasi Deniz Feneri davasi bu tamamen birer faciadir.Digerlerini saymaga gerek yoktur,Yaliniz burda Sayin Basbakanin medyaya takindigi taviri deginmeden gecemiyecem.Sayin Basbakanimiz Asagi yukari her demecinde demokrasiden bahsediyor.Allah askina farkli seslere tahammül etmeyen Sayin Basbakan hangi demokrasisinden bahsediyor.Bence basina koydugu tavir hicte demokratik degildir,Ve yaptigi konusmalarda basina resmen baski altina almak istiyor,Medyanin hep yandas medya olarak görmek istiyor.Böyle birsey olurmu Muhalefet olmazsa dogrulari nerden bileceksin.Ha iktidarda oldugu icin herseyi yaparim diyorsa o zaman baska,Halki birak uyusun sakin ha uyandirma diyorsa tüm basin ve yayin organlarina kapat.Hükümet,te binsin ata dört nal istedigi istikamete dogru sürsün.Bu tür siyasetin adini belirlemek lazim ,Ama ben isim bulamadim. Bugün kent haberde CHP Grup baskan vekili Kemal Kilicdaroglu elinde denir feneri ile ilgili belge gösteriyor.Belgeye dayanan her seye inanmak zorundayiz,Oysa Sayin Basbakan Deniz Feneri yüzünden Medyayi karsisina alip Deniz Fenerinin yapmis oldugu yolsuzluga göz yumup en büyük hamisidir.Belge olunca yüz kizarir ve acaba Halktan bu konuda özür dileyecekmi saygilarimla.


ERTUĞRUL DELİAK IP: 78.171.248.xxx Tarih : 11.10.2008 10:53:52

YOLSUZLUKLARIN ÜZERİNE KARARLILIKLA GİDECEK TEK PARTİ VAR ODA MHP ANCAK DEVLET BAHÇELİ ORADAN AYRILMASI LAZIM ERCİYESTE KÜKRÜYOR ANKARAYA GELDİĞİ ZAMAN SUSUYOR MECLİSİ ERCİYESE TAŞIMA ŞANSI YOK AMA DEVLET BAHÇELİNİN GİTME ŞANSI VAR ÜLKENİN YARARINA VE BU PİSLİKLERİN AÇIKLANMASI İÇİN


Gökhan IP: 88.241.45.xxx Tarih : 21.09.2008 23:11:34

İşte sayın hocam,ülkemizde siyaset bu kadar kirli.Demokrasi diye tanıtılan budur.İktidara gelen parti,kendine yakınlığı bilinenleri kollar muhalefete nefes aldırmaz ve her fırsatta muhalefeti yasadışı gibi göstermek için çalışır durur.1950 iktidarı da CHP ye karşı aynı tutumdaydı fakat daha açık bir tutumla.Ama bugün TV8 de açıklamalrına şahit olduğum sayın Başbakan işi daha ileri vardırmış vaziyettedir.Artık açıkça CHP adı ile de hedef durumda.Yazık,çok yazık.Umarım bu ders olur da kesin çoğunlukla iktidara geldiği gün CHP, bunların hesabını misli ile sorar.Çünkü sen yapmazsan sana yaparlar.Atatürk ün CHP si katılımcı bir sistem yaratmaya uğraştı.Ama kurulan her parti Cumhuriyet ve inkılap karşıtı kamp haline geldi.Bunun için de kapatıldılar.Şimdi daha güçlüler ve her yönden saldırıyorlar.Üstüne üstlük AB nin de desteği var ulus devlet anlayışının terkedilmesi hususnda.Eğer bunları söylemek suçsa,Atatürk ilke ve inkılaplarını savunmak ve bunun demokrasiyi feda etmek uğruna yapılmasını desteklemek suçsa bu ülkede çok suçlu var....