23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Densizlik Örnekleri


Milletlerin, toplumların hassas olduğu bazı konular vardır. Kuşkusuz, bunların başında bayrak veya o milletin önde gelen kişileri gelir. Bunlara karşı yapılacak ters bir davranış veya yapılacak bir densizlik tepki ile karşılanır. Türk milleti için de Atatürk hassas bir konudur. Çökmüş bir Osmanlı İmparatorluğundan, hemen hemen her köşesi ile işgale uğramış bir vatandan yepyeni bir Cumhuriyet kuran ve yapmış olduğu devrimlerle onu çağdaş düzeye ulaştırmaya çalışan bu yüce kişiye her halimizle layık olmaya çalışmalıyız. Atatürk’ü anlamayan, bilinçsiz, eğitimsiz ve bağnaz kesimi bir dereceye kadar önemsemeyebiliriz. Onlar kitap okumaktan acizdir. Çağdaş düşünceye ulaşamamış, aydınlanmadan geçememiş kişilerdir. Bir bakıma onların davranışlarını mazur görür, eninde sonunda bir gün hidayete erer, akıllanırlar diye düşünebiliriz. Ancak aydın olduklarını iddia eden ve aydınlanma felsefesinden geçtiklerini iddia edenlerin yapmış olduğu densizliğe ne demeli...

Geçtiğimiz günlerde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlama çerçevesi içerisinde çeşitli etkinler düzenlendi.Türk toplumunun çağdaş düzeye gelmesini sağlayan, Anadolu’nun işgalden kurtulmasını sağlayan bu gerçek bayram için çeşitli resepsiyonlar verildi. Gazetelerden öğrendiğimiz kadarıyla bunlardan birisini de Ankara’da Bilkent Otelinde Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar bir balo ile kutladılar. Bu kutlama çerçevesinde TÜTAV ekibi bir skeçle sözüm ona Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu gözler önüne sermiş!..Cumhuriyet Balosuna katılan Hür ve Kabul edilmiş Masonların gözleri önünde Cumhuriyet sanki rakı sofrasında alınan kararlarla ilan edilmiş ve bu konuda verilen savaş böyle kazanılmış!... Bu haber Vatan Gazetesinin 31 Ekim Pazartesi günkü sayısında birinci sayfasında verilmiş. Buradaki fotoğraftan gördüğümüz kadarı ile bir masa etrafında asker giysileri içerisinde üç kişi oturuyor, derin düşünceye dalmışlar ve bunların önünde de rakı bardakları duruyor. Bu kişilerden birisi de sözüm ona Atatürk’ü temsil ediyor...Üzerlerindeki üniformaların gerçeğe uymadığını bir kenara bırakalım Cumhuriyet bin bir güçlükler içerisinde, iç ve dış düşmanlara karşı kazanılmış bir zaferdir. Kuşkusuz, bu sahneleri izleyen Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar da en az bizim kadar üzülmüşlerdir.

Masonların Birinci Derece Ritüeli’nde; Mason, töreyi ve tüzeyi üstün tutan, boş inançları ve masalları benimsemeyen, zengin, yoksul, her ırk,din, ve ulustan olan insanları seven, kendini sevdirmeye çalışan iyi ahlaklı ve özgür bir insan olarak tanımlamaları öngörülmüştür. Ayrıca Mabet olarak tanımlanan toplantı salonlarında da oturum açılışında Atatürk ve Cumhuriyete bağlılık dile getirilir. Bu bakımdan herkesten önce Masonların TÜTAV’ın skecine herkesten önce tepki göstermesini beklerdik.

Bu densizlik Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar ile Özgür Masonları bağlamamalıdır. Ortada büyük bir terbiyesizlik ve densizlik vardır. Ancak, kınanması gereken bu olay bizlere bir gerçeği de göstermiştir. Son zamanlarda bir çok sinema filminde ve belgesellerde Atatürk’ü rasgele bir oyuncuya temsil ettirmeye başladık. O oyuncu Atatürk’e ne kadar uyum sağlıyor, Cumhuriyet tarihinin gerçek olaylarının ne derece doğru yanstılıyor. Anımsadığım kadarı ile yıllar öncesi Hollywood stüdyolarında Atatürk’ü içeren bir film çekilecekti. Bu konuda hassas olan Türk toplumu Atatürk’ü oynayacak oyuncu konusunda tartışmıştı. Bu filmin çekilip çekilmediğini şimdi anımsamıyorum ama Rex Harrison’un en uygun olduğu söylenmişti. Yakın tarihlerde Türkiye’de çekilen belgesel türü filmlerde Rutkay Aziz en gerçekçi olarak bu rolü hakkıyla yerine getirmiş, Savaş Dinçel’de İsmet İnönü’yü en iyi şekilde oynamıştı . Bunun yanı sıra Turan Oflazoğlu’nun Atatürk’ün Ankara’ya Gelişi oyununda Cüneyt Çalışkur en iyi temsil eden aktörlerden biri olmuştur. Kısacası bu iki tiyatro sanatçısı rollerini hakkıyla yapmışlardı. Yıllar öncesi Güngör Dilmen’in Kanuni Esasi Aşevi oyunundaki Haluk Kurtoğlu Atatürk’ü bence yeterince temsil edememişti. Vatan Gazetesinden öğrendiğim kadarı ile Beşiktaş Belediyesi’nin Cumhuriyet kutlamasında Oktay Kaynarca’yı sözüm ona Atatürk yapmış, ardından Beyoğlu Belediyesi de Burak Sergen’i Atatürk olarak Pera Palas Oteli’nin önünde halka selamlatmıştı.

Eski günlerde Atatürk’e layık olarak Onu temsil edebilecek yerli ve yabancı aktör bulunamazdı. Ne yazık ki, bugün bazıları işin cılkını çıkardılar ve her önüne gelene Atatürk rolü verilmeye başlardı. Kısacası Atatürk, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası ile Beşiktaş ve Beyoğlu Belediyelerinin yaptığı gibi ilkokul müsameresi şeklinde temsil edilmemelidir. Bunlar O büyük adama yapılacak en büyük sayısızlıktır.

Atatürk , her önüne gelen tarafından temsil edilmemelidir. Ona candan bağlı Türk halkının büyük bir kesimi bu tür gösterilere karşıdır. Masonların Atatürk’ü, Beşiktaş Belediyesinin Atatürk’ü, Beyoğlu Belediyesinin Atatürk’ü olamaz. Bu tür densizlikler toplum önünde sergilenmemelidir. Topluma daha gerçekçi bilgi vermek istiyorsak, o günlerden kalan gerçek filmler, kitaplar ile bu büyük insanı daha da topluma sevdirilmelidir. Bunun yolu da böyle uydurma skeçler ile olmamalıdır. Sırası gelmişken bir yanlışı da düzeltmek isterim. Atatürk’ün sofrası bir içki masası değildir. Günün koşullarında yeterince fırsat bulunamayan konulara o sofrada çözüm getirilmeye çalışırdı. Atatürk’ün hizmetini yapan ahçısı anılarında Atatürk’ün iki bardaktan fazla rakı içmediğini de belirtmişti. Ayrıca Atatürk’e, İngilizce, Fransızca ve Rusça bildiği için uzun yıllar kütüphanecilik yapmış olan Nazım Canca bu konudaki anılarını şöyle dile getirmiştir:

“Genellikle sofra devam ederken benim de görevim sürerdi. Çünkü zaman zaman kütüphaneden bazı kitapları sofraya isterlerdi. Ben de derhal getirirdim. Ama bir gece izinliydim. Çankaya’ya yeni dönmüştüm. Sabah olmuştu. Ben döndüğümde sofra dağılmıştı. Yatmak üzere soyunuyordum ki koridordan Atatürk’ün sesini işittim.
-Yahu kimse yok mu oralarda ?
Derhal koşarak yanlarına seğirttim. Atatürk soyunuktu. Rop dö şambırını giymişti. Ayaklarında da terlikleri vardı.
Beni görünce:
Ha...Sen mi varsın? İyi öyleyse. Haydi mutfağa git bak. Buzdolabında şayet pilav, kuru fasulye ve yoğurt varsa bana kış bahçesine getir. Oradaki masada yiyeceğim. Karnım aç.
Karnını doyurduğu zaman saatime baktım, sabahın beş buçuğuydu! Ve o sabah da Atatürk demek ki ,gene sofrasından aç kalkmıştı!”

Kısacası, hepimiz oturup düşünmeliyiz; O büyük adamı acaba ne kadar tanıyoruz?




erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 3 Kasım 2005 Perşembe 19:17:53
Güncelleme :4 Kasım 2005 Cuma 00:47:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
hüseyin aydın IP: 85.99.178.xxx Tarih : 9.11.2005 13:54:28
mürsel bey iyi demişsiniz hoş de3mişsiniz ama eksik demişsiniz siz beya ben ATATÜRK Ü iyi tanıyabiliriz tanımayan vatandaşlarımız için de yeterli bir eğitim şart bu dedikleriniz eğitimden geçer ama malesef bizim ülkemizde eğitime o kadar önem verilmiyo bu yüzden tanıtılması güç

mürsel gider IP: 81.215.90.xxx Tarih : 4.11.2005 19:01:42
Yazar'ın ATATÜRT'ü oynayacak kişiler'in ATATÜRK'ü iyi bilen ve karekter olarak'ta ATATÜRK'ü seven kişilerin olması gereklidir.Her önüne gelen ATATÜRK rolüne bürünmemelidir.Bir de yazar'ın belirttiği gibi ATATÜRK bu Ülke'yi rakı masasın'da düşünmemiştir.Bilinçsiz halkın içindeki bir çok insanımız Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK'ü henüz tanıyamamışlar.Tanıyabilmeleri içinde gerçekçi ATATÜRK'ü seven ve onunla ilgili araştırmaları olan kişiler O'u tanıtmalıdırlar. Yoksa ATATÜRK'ü herkes kafasına göre kullanmamalıdır.ATATÜRK TÜRKİYE CUMHURİYET'inin Kurucusudur.O'nu anlamak DMOKRASİYİ ANLAMAKTIR. O'nu Anlamak Çağdaş 'lığı anlamaktır. Diyorum .Şunu Belirtmek İtiyorum; DÜNYA ATATÜRK'ü Tanıdı'da Millet Olarak(bir çoğumuz) Hala Atatürk'ü anlayamadık. İlk önce bunun idrakinde olmalıyızdır bence. Mürsel GİDER