Yaşadığımız toplumda gün oluyor, çeşitli densiz insanlarla ve onların yaptığı densizliklerle karşılaşıyoruz. Bunların bazıları bireysel, bazıları da toplumsal oluyor. Bu tür olaylara tanık olanlar bazen gülüp geçiyor, bazen de kızıyor. Oysa hiciv edebiyatımızda densizliğin pek çok örneği vardır. Çoğu zaman da densizlik ile görgüsüzlük birbirine karışır, bazen de birbirini pekiştirir.
Sözlükler densizliği yakışıksız ve saygısızca davranan, yerli yersiz hareket edenlere yakıştırılmış olarak tanımlıyor.
Densiz adam...
Kusura bakma densiz adam...
Densizleşme…
Bunlar günlük yaşantımızda çok sık duyduğumuz sözlerdir. Ne var ki, bazıları densizliği yazılı ve görsel basına yansıtınca bu sözcük çok daha başka anlamlar kazanıyor.
Son günlerde densizliklerle ilgili örneklere basında öylesine çok karşılaştık ki, hangi birinden söz etmeli; sütunumuzun el verdiği ölçüde onlardan birkaç örneği sıralamak isterim:
Yüksek Askeri Şura’nın başlamasına 24 saat kala bazı densiz çevreler İnternet sitesinde Org. Yaşar Büyükanıt ile ilgili çirkin bir iftira kampanyası başlatarak Paşamızın Yahudi asıllı olduğunu ileri sürmüşlerdi. Oysa Büyükanıt Paşa’mızın dedesi I.Dünya Savaşı’nda bugünkü İsrail topraklarında şehit düşen ve oraya gömülen bir Osmanlı subayıdır. İsrail Genelkurmay Başkanlığı bu mezarın yerini tespit etmiş, mezarı düzenleyerek jest olsun diye Büyükanıt Paşamızı davet etmiştir. Şehit bir subay torunu olan Paşamıza yapılan bu iftira densizlik değil de nedir?
Bir başka densizlik örneği de spor yazarı Erman Toroğlu’ndan gelmiştir. “Ben kodu mu oturtan Genelkurmay Başkanı isterim” sözü bazı çevrelerde polemik yaratmıştır.
Türk ordusunda bir subay kolay yetişmiyor. Harp Okullarında verilen eğitim çoğu üniversitelerimizin de üzerindedir. Bunun yanı sıra generalliğe ve Türk Ordusunun en yüksek kademesi olan Genelkurmay Başkanlığı’na yükselmek de öyle kolay değildir. Bu kademeye yükselen general ne yapacağını, günün iç ve dış siyasetine göre nasıl davranacağını bir eski futbolcu ve hakemden çok daha iyi bilecek düzeydedir. Ne var ki, Türkiye’nin kritik bir döneminde Genelkurmay Başkanlığı yapan Özkök Paşa bu söze üzülmüş, masaya yumruk vurmakla değil akıllı olunmasının daha gerekli olunmasını söylemişti.
Aynı spor yazarı ve yorumcusu geçtiğimiz yıl televizyonlara uzun uzun gösterilen Emre’nin Nobre’ye yaptığı ters bir hareketi basur muayenesi yapıyor diye anlatmıştı. Bazı dostlarımın çocukları da babalarına sormuştu; “Baba futbol oynanırken basur muayenesi nasıl yapılır” diye...
Futbolumuzun taraftar denilen bir grubunda acayip bir densizlik örnekleri de yakın zamanlarda yayılmaya başladı. Bazı densizler Avrupa Kupalarında oynayan takımlarımızı değil de rakip takımı tutuyorlarmış. Örneğin Fenerbahçeli ise Galatasaray’ın yabancı rakibi ile oynadığı yabancı takımı tutmak gibi...
Bir başka densizlik veya akılsızlık örneği İstanbul Metrosunda Taksim–4.Levent İstanbul Metrosunda yaşanmıştı. Yaşanmak bir yana faciadan dönülmüştü. Saatte 80 km hızla giden metronun üst örtüsü izinsiz, 25 m. derinliğe kadar sondaj yapan bir firma tarafından delinmişti. Metro bu sondaj borusuna çarpmış ve sürücünün durumu erken fark etmesiyle facia önlenmişti. Daha birkaç gün öncesi de karayollarının hiçbir önlem almadığı yolda açtığı çukura bir aile arabaları ile düşerek hayatlarını kaybetmişlerdi.
İzmir’in Karaburun ilçesindeki Club Asya Otelin önündeki Aphrodite heykelinin alçı ile üzerinin örtülerek sansürlendiği haberi de basında yer aldı. Bunun yanı sıra aynı otelin duvarlarındaki çıplak erkek heykelleri de aynı yöntemle sansürlenmiş. Mitolojiden habersiz otel yöneticisi “Bundan böyle Afrodit’in sokaktaki hali ile görüleceğini” söylemiş(!). Mitolojideki Aphrodite sanki geçmişte sokaklarda dolaşıyormuş(!)
Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı Fatma Barbarosoğlu’na göre İslamcı erkekler, Sibel Can benzeri eşler istiyorlarmış. İslamcı erkekler, İslamcı kızları Sibel Can’a benzetmeye çalışıyorlarmış (!).
Sibel Can, tesettürlü mayo giyip tesettür giysilerine bürünen bir sanatçı değil ki... Bu ne turşu bu ne perhiz demekten başka bize bir söz kalmıyor. İslamcı erkekler tesettürlülerden bıkmış olmalılar.
Diyanet İşleri Başkanlığı, kadını aşağılayan, kadına şiddeti öven ve doğruluğu olmayan hadisleri ayıklamak için harekete geçmiş. Çok da iyi yapmış, hurafelerle, batıl inançlarla, İslam dininde olmayan yasaklarla ne oldukları belli olmayan sahte şeyhlerin, şıhların, efendibabaların söyledikleri cahil kesimde öylesine yer etmiş ki, şaşmamak elden gelmiyor. Okuma özürlü cahil kesim onların söylediklerine öylesine inanıyor ki, ona da şaşmamak elde değil. Bunlardın birisine göre de kadının kalktığı yere bir erkeğin oturamayacağı imiş. Bu erkekler de ne çok şeyden tahrik oluyor, ona da şaşmamak elde değil (!)
İbadet ve arınma için alınan abdest suyunun nazara karşı iyi geldiği, nazara uğrayanın bu suyu içmesinin gerekliliğini söyleyen bazı din adamları da bir başka densizlik örneğini ortaya koyuyor. Bereket, Diyanet İşleri Başkanlığı “Nazar değene abdest suyu tedavisinin iyi geleceğini “öneren hoca (Ne biçim hocaysa...) için soruşturma başlatmış. Önümüzdeki günlerde bazı cahil kesim Diyanet İşleri Başkanlığına mı, yoksa bu tür safsataları söyleyen hocalara mı inanacak o da pek bilinmez. Bu arada abdest suyunun faziletleri de din kültürümüze girmiş oldu(!)
İzmir’deki bazı heykeller, anıtlar kendini bilmez densizlerin saldırılarına uğruyormuş. Bir kentin kültürünü simgeleyen bu sanat eserlerin üzerine yazılar yazılıyor, yüzlerine sakal bıyık yapılıyormuş. Aynı densizliği yıllar öncesi Trabzon’da Sümela Manastırı’nın freskleri üzerine yapıldığını görmüş, İncil’den alınma dini konulara isimler yazılıp kimin kimi sevdiğini (!) öğrenmiştim. Bu densizlik örneği de ”ben böyle sanatın içine tükürürüm” diyenlere ithaf olunur.
Siyasetten, dinden, hurafelerdeki birkaç densizlik örneğinden söz ettim. Bu kez de biraz spora yönelelim. Doğruluğu konusunda yeterli bir bilgim yok ama Futbol Federasyonu Başkanı’nın Fenerbahçelileri kastederek “Ben bunları 100. Yıllarında Şampiyon yaptırmam” dediği ileri sürülüyor. Son Fenerbahçe-Sakaryaspor maçını yöneten Kuddusi Müftüoğlu ile yan hakem Ekrem Kan’ın maçın sonucunu değiştiren hataları sanırım pek çok kişiyi bu sözlerin doğruluğu üzerinde düşünceye yöneltmiştir.
Bu densizlikleri yapanlar nedense hiç utanmıyorlar ve utanacaklarını da pek sanmıyorum.
erdem@kenthaber.com
Yayın Tarihi :
6 Eylül 2006 Çarşamba 12:05:39
Yorumlarınız
davutpolat IP: 85.96.252.xxx Tarih : 6.09.2006 16:36:57
Yazınızı okudum gerçekten bahsetmiş olduğunuz şeyler gerçekten doğru tespitler. yazınız çok doğru bir çalışma . iyi çalışmalar saygılar.
yüksel gider IP: 88.233.2.xxx Tarih : 8.09.2006 20:09:12
Hocam: Halkımızın b,r çoğunun cahilliğe doğru gittiğini yazdığınız yazıyla isbatlamış gibisiniz bence.Mualesef gerçeklerde böyle.Türkiyede uzman olmayan insanlar bir çok konuda yetkili kendilerini görmeye başlamışlar.Oysa insanlaröğrenmeye araştırmaya yönelmelilerki.Bu cahilce sizinde bahsettiğiniz densizliklerden arınsızlar.Yoksa ülkemizide densiz aramaya gerek yokki!.. İnsanlarımız halktan duyduğu gibi bir çok şeye inanamaktadırlar.Hiç kendilerine zahmet edipte bir araştırma öğrenme yolına baş vurmamaktadırlar.Bu durumde Ülkemizde bir çok densizliğin ortaya çıkmasının göstergesi olmaktadır. Son olarak şunu belirtmek isterim.İnsanlarımız bildiklerinin cahili densizi olmamak için biraz kitap karıştırmalı ve uzman kişilerin açıklamalarına kulak vermelidirler diye düşünüyorum.Tesbitlerinizden dolayıda sizleri tebrik ediyorum.Saygılar sunarım...