30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Diken Üzerindeyiz!..


Türkiye’de aklıselim sahibi politikacılar ve toplumun aydın kesimi mutlak kendi aralarında konuşuyorlardır; Türkiye nereye gidiyor?

Türkiye’yi geriye götürmeye çalışan irticai olaylar ve onu bölmeye çalışan güneydoğu olayları bir kez daha gösterdi ki, iki büyük tehlike ile karşı karşıyayız. Bunlardan biri laik cumhuriyeti yıkarak yerine çağ dışı bir model getirmeye çalışanlar ile Türkiye’yi bölmeye çalışınlar... Bunları pompalayanlar hem içeride hem de dışarıda var...

Kısacası irtica ve bölücüler...

Anayasa Mahkemesinin, üniversitede türban yasağının kaldırılmasına yönelik Anayasa değişikliğinin iptaline ilişkin gerekçeli son kararı birincisini şimdilik frenledi gibi görünüyor...

Türkiye’yi bölmeye çalışanların ortaya koyduğu senaryolar ise birkaç gündür Güneydoğu başta olmak üzere doğu il ve ilçelerimizde yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının, Dicle Üniversitesinde yeni akademik yılını açmak ve incelemelerde bulunmak üzere Diyarbakır’a gidişinde, önceden hazırlanan senaryo bazılarınca yürürlüğe konuldu. Diyarbakır Belediyesi, Başbakanının gelişinden bir gün önce şehrin çöplerini toplamadı, ertesi günü umuma mahsus nakil vasıtaları sefere çıkarmadı... Böyle olunca da öğrenciler okullarına gidemedi... Aynı gün esnaf kepenklerini kapattı ve dükkânlarını açamadı... Bunun da nedeni esnafa yapılan terörist baskıydı... Basından öğrendiğimiz kadarıyla esnaf kepenk kapatmaktan hiç de memnun değildi; bir günlük kazancımız için canımızdan, malımızdan mı olalım diyorlardı... Önceki yıllardaki oyun bir kez daha sahneye konulmuştu...

Başbakan’ın Diyarbakır’da olduğu saatlerde olaylar gün boyu devam etti. İzinsiz gösteriler yapıldı, bayrağımızı asan bir evin camı, çerçevesi indirildi, şehrin değişik yerlerinde barikatlar kurularak polisle çatışıldı. Polis ise yalnızca havaya ateş açmak ve biber gazı kullanarak daha çok kendisini göstericilerden korumaya çalıştı... İstese yapılan korsan gösterileri anında bastıracak güçteydi. Ancak elleri kolları bağlıydı ve fazlaca bir şey yapamadılar. Karşılarına da kandırılmış insanlar ve öne sürülen çocuklar vardı... Eylemlerini şehir içerisinde uygulamaya koyanlar yüzlerini maskelemiş, çocukları öne sürmüşlerdi. Şehir teröristleri her şeyi önceden planlamışlar, taşlarla, sapanlarla polise yalnızca karşı koymadılar; sözcüğün tam anlamıyla hücum ettiler...

Aynı günlerde basından bazı arkadaşlarımız cezaevinde iken milletvekili olan DTP’li Sebahat Tuncel’e sordular; sizin çocuğunuz olsaydı böyle bir eyleme sürer miydiniz

Verdiği yanıt son derece ilginçti;

Çocuğum olduğunda düşünürüm!..

Kandırılmış insanların çocuklarının beynini yıkayacaksın sonra onları ateşe atacaksın ve bunun üzerine saçma bir politika sürdüreceksin...

Ohh! Ne ala memleket...

Bunun da adı politika olacak!..

Aynı gün TBMM’de grup toplantısı yapacak olan DTP Diyarbakır’a taşındı. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün sözleri adeta fitili ateşleyen bomba gibiydi!...

1980 askeri darbesi hem Kürt halkı için, hem de bir bütün Türkiye için eşi benzeri görülmemiş siyasi, sosyal ve kültürel soykırıma neden oldu. PKK bu darbeye hazırlık ve soykırım ortamında doğdu, büyüdü. Son on yıl içinde çok önemli gelişmeler yaşandı.. İdam cezası, OHAL, 301 kalktı. Demokratik siyaset alanları açılır inancı gelişti. Ancak, sıra Kürtlere gelince demokrasi lafları rafa kalktı. Bugün ise tam bir kaos ortamı yaşanmaktadır. Kürtler barış dedikçe savaşın dayatılması, Kürtler birlikte yaşam dedikçe linç girişimleri ile ayrılıkçılığın dayatılması, AKP’ nin hükümet ettiği devlet politikalarıdır...”

Ahmet Türk, bu minval üzerinde sözlerine devam ederken, araya sayın Öcalan’ı sıkıştırmayı da ihmal etmiyordu!..

Kısacası, Diyarbakır ve onu izleyen il ve ilçelerdeki olayları körükleyen bir konuşma yapmıştı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının da bu konuda bir soruşturma başlattığını yine basından öğreniyoruz...

DTP adına konuşan Ahmet Türk’ün bu provakatif konuşmasına CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP Genel Başkan Devlet Bahçeli’ den tepki geldi. Başbakanın Diyarbakır ziyaretinde ortaya çıkan manzaranın Türkiye’de terör tehdidinin hangi boyutlara geldiğini gösterdiğini, Diyarbakır olaylarının bir ayaklanma provası olduğunu, bir kalkışma yapıldığını belirttiler.

DTP böyle bir çıkışa neden gerek duymuştu?

DPT’nin kapatma davası Anayasa Mahkemesinde görüşülüyor. Kısacası DPT var olmaya çalışıyor. Güneydoğu’da yaklaşan yerel seçimlerde büyük bir oy kaybı yaşacağının hesabını yapıyor... Belki de ben varım demek istiyor. Öte yanda PKK İstanbul’da araç yakma, market bombalama gibi olaylarla o da varlığını hissettirmeye çalışıyor. K.Irak’ta, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da aldığı ağır darbenin etkisini hafifletmek istiyor. İstanbul polisi İstanbul’daki olayların faillerini yakalayarak onları bir anda etkisiz hale getirdi. Bu bakımdan polisi canı gönülden kutlarız...

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un terörle mücadele konusundaki sert uyarılarına, “ Herkes doğru yerde durmalı” sözüne destek vererek “Herkes sorumluluk duygusuyla hareket etsin” dedikten sonra terör konusunda yeni bir yapılanmaya gidileceğini de belirtti.

Şimdi herkes kendi külahını önüne alıp düşünsün; Türkiye nereye gidiyor?

Diyarbakır olayları ardından polise saldırılar, halkı sindirmeye yönelik ayaklanma teşebbüsleri, Doğubeyazıt’ta, Batman’da, Hakkari, Cizre, Kızıltepe, Derik, Nusaybin ve Bismil’de devam etti. Esnafa zorla kepenk kapattırıldı. Ancak güvenlik güçleri zor kullanmadan bunların üstesinden gelmeyi başardı...

Bu işleri kimler tezgâhlıyor?

Kuşkusuz, hükümet bunun sorumlularını biliyor, ancak gücünü neden göstermiyor?

Diyarbakır olayları konusunda en güzel görüşü sanırım Mehmet Tezkan söyledi;

“İşin içine seçim yarışı girdi... Başbakan, AKP kurmaylarına! Diyarbakır’ı istiyorum dedi... PKK vermem diyor... Diyarbakır’da yaşananların özeti budur...

Yangına benzin dökenler de var. Ahmet Türk’ün sözlerinin amacı bu... Ayrımcılığı körükleyerek tabanı kontrol altında tutma girişimi...”

Bunun nedeni AB’ye şirin gözükmek mi? Yoksa yaklaşan yerel seçimlerde oy kaybı endişesi mi?

Bilemiyoruz...

Ancak bilinen bir gerçek var;

O da Türkiye nereye gidiyor?

Türkiye diken üzerinde mi? 



erdemyucel2002@hotmail.com 

Yayın Tarihi : 24 Ekim 2008 Cuma 11:07:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mehmet ersindigil IP: 84.62.59.xxx Tarih : 24.10.2008 15:52:59

Sen sagol Hocam,Senin gibi yazarlar bizlerden eksik olmasin.Baslik güzel olmus yalniz ne dikeni oldugunu yazmamissiniz.AB DIKENIMI YOKSA ABD Dikenimi zikretmemissiniz.Türkiyedeki sag duyulu ve akli selim insanlarin ne yazik,ki büyük bir cogunlukta yetirmekteyiz.Irtica ve bölücüler her zaman vardi,Ve bilinmektedir.Yalniz bunu Hükümetlerimiz görmedi ve isitmediler.Bazi bölücü olaylarini görmemek icin Turban davasini ortaya attilar Erkenegonk davasi Deniz feneri gibi davalarin pesine düsüp gittiler.Simdide Anayasa Mahkemesinin AKP nin kapatma davasi ile verdigi kararla ugrasmaktadirlar.Ayriyeten Anayasa Mahkemesinin Anayasa,dan daha büyük degil denilmege basladilar.Oysa Türkiyede günden güne cogalmakta olan terör olaylarinin ne boyutlara vardigini ve nelere mal olacagini düsünen sanki kimse yok gibi davranilmaktadir.Bu siddet bu sekilde hizli devam ederse PKK Türkiyenin dört bucagina bayragini diker.Ve üzülerek söylemek gerekir,ki bir kac yil sonra Türküm demek icin tarihe karisacaktir.Tipki bir tarih Müslüman olan Aleviler cesaret edip ben Aleviyim demedikleri gibi.Simdilik,te Kürt kardeslerimizi göz önünde bulundurmak lazim,Onlara yapilan baskidan Türk Vatandasiyim demege korkmaktadirlar.Evet cok aci bir tablo ile karsi karsiyayiz.Böyle devam ederse Türkiye yerinde kalir ama Kimlik deyistirir gibide geliyor.Yani Yoguslavyada oldugu gibi kan gövdeyi götürür,Ha suclu kim daga cikan PKK limidir,Yoksa Büyük Millet Meclisinde,ki PKK BORAZANLIGINI YAPAN MILLETVEKILLERIMIDIR: Ayriyeten bu ise bircok Belediyeler,de karisti.Milletvekillerinin dokunulmazligi var oldugu müddetce PKK Türkiyenin her kösesine bayragini diker vede Halk bana ne deyip korkudan agzini acamaz.Su anki gidisat budur,Örnek,mi Buyurun Türkiye Cumhuriyeti,nin Basbakani Diyarbakira gidiyor bu kadar korumasina karsilik her nerdeyse Diyarbakira sokmiyacaklardi.Sanki orasi baska bir ülkeye aittir.Korumasiz halk ne yapabilirki.AB ilkelerini yerine getirmek isteyenler Askerin ve Polisin elini kolunu bagladilar.Eskiden Asker ve Polis korumaci durumdaydi,Simdi Asker ve Polis korunmaya muhtac gibi görülmektedir.Simdide Basinin sık sık kullandigi kelime Güneydoguda yerel secimlerde oy kaybina ugrayacaklari icin bu tür eylemleri yapildigini söyleniyor.Buna ancak kargalar güler derim.Ögle bir durum olsaydi oradaki Halk Hükümet tarafinda yer alirdi ve kepenk indirmezdi Bas kaldirirdi.Görülen köy kilavuz istemez kimi kandirmaya calisyorlar.Vatani kaybetme ugruna Hürriyet Özgürlük bu ise ben Bu Hürriyetimden ve Özgürlügümden Faragat ediyorum.Islam yazari Hüseyin Üzmez,in dedigi gibi Ask, yok Mesk yok,Yat kalk,Yat kalk Allahu ekber yatta geber,Dedigini unutmuyorum saygilarimla.