20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Doktorların ve hastaların feryadı!

Gün geçmiyor ki, doktorlara saldırılar ve hastaların şikâyetleriyle ilgili bir haber basında yer almasın. Bazen doktorlar hasta yakınları tarafından dövülüyor! Bazen de doktorlar hastalarına kaba kuvvet uyguluyor. Trafik kaza yerine şu veya bu nedenle geç gelen ambulans personeline saldırılıyor!..

Bu çirkin olayların nedenleri nedir?

Doktorlar ile hastalar veya hasta yakınları neden karşı karşıya?

Doktorlar hastalarına ilgisiz mi, yoksa insanlar mı saldırganlaşıyor?

Sağlık Bakanlığı bir süre öncesi bazı kararlar alarak yürürlüğe koymuştu. Bunların başında aile hekimliği ve hastanelerde görev yapan doktorların muayenehanelerinin kapatılması gelmişti.

Bakanlığın aldığı kararlar yerinde mi, değil mi? Bu yazımda biraz bu konuyu irdelemeye çalışacağım.

Aile hekimliği eskiden aile bireylerini tedavi eden doktorlar için kullanılırdı. Günümüzde doktorların sayısı artmış, uzmanlık alanları çoğalmıştır. Aile hekimi kendini aşan konularda hastaya bir bakıma sağlık danışmanlığı yapmaktadır. Gerçekte iyi bir uygulamadır. Hastanelere yığılmaları önlemesine karşılık aile hekimleri maaşları dışında diğer doktorlara yapılan ödeme sistemlerinden prim almaktan mahrum bırakılmışlardır.

Muayenehanelerin kapatılmasının doktorlar ve hastalar için yerinde olduğu pek söylenemez. Muayenehaneye giden hastalar doktorlarıyla daha yakın ilişki ve konuşma olanağı bulmakta ve belirli bir ücret ödediklerinden hekime daha çok güven duyuyorlardı. Uygulamada doktorlar da hastalarıyla çok daha ilgilenmekte, hastası kendilerini gerektiğinde her zaman telefonla arayabiliyorlardı.

Devlet hastanelerinde görev yapan sağlık personeli aynı yakın ilişkiyi hastalarına gösterebiliyorlar mı?

Mesai saatleri sona erdiğinde özel hastası için hastanede kalıp kendisiyle ilgileniyorlar mı? Yoksa benim mesaim bitti nöbetçi hekim ilgilensin deyip çekip gidiyorlar mı? Özellikle bu durum ameliyat edilmiş hastalarda çok daha önem kazanmamaktadır. Ameliyatı yapan operatör ne yaptığını bilir, yerine bakan doktor ise ameliyatın safhalarını ne kadar bilebilir?

Hasta ve doktorlar arasındaki çatışma bu durumlardan kaynaklanmış olabilir mi?

Sağlık Bakanlığı devlet hastanelerinde performans denilen bir sistemi uygulamaya koydu. Devlet hastanelerinde doktorlara ödenen bir barem sistemi vardır. Bu yönden konuya bakıldığında şöyle bir tablo ile karşılaşırız; yeni mezun bir doktor 1500-2000 TL arasında bir maaş alırken, en kıdemli doktora ödenen 2000 Tl civarındadır. Ayrıca baktığı hastaya göre kendisine bir “Performans pirimi” ödenir. Yapılan muayeneden, istediği tahlillerden ve gerekiyorsa ameliyata kadar ödenin primler arasında farklılıklar vardır. Kısacası doktor maaşı dışında yaptığı her işlemden puan alır ve ay sonunda bu puanlar toplanarak kendisine Döner Sermayeden belirli bir ücret ödenir. Ancak doktor izinli veya raporlu ise maaşı dışında alacağı ücretten mahrum kalır. Doktorun puan ortalaması belirli ortalamanın altında kalırsa bu kez hastane yönetiminin inisiyatifiyle ek puanla biraz para verilmesi sağlanır. Ancak bu ödeme kesin değildir ve bazen de verilmez. Böyle olunca da aile geçindirmek zorunda olan doktorlar mümkün olduğunca rapor almaktan ve izin kullanmaktan kaçınırlar!..

Bu konuda doktorları açmaza düşüren bazı durumlar vardır. Türkiye’de azımsanmayacak sayıdaki hastanenin döner sermayesi yoksa o zaman doktor devletin sağladığı belirli bir maaşla yetinmek zorunda kalır. Bu durumu önlemek için bütün hastanelerin tek Döner Sermaye altında toplanması gibi bir uygulamaya gidileceği söylenmektedir. Bu nasıl bir sonuç verir; o da tam netlik kazanamamıştır. Türkiye’nin değişik yerlerinde parasal yönden iyi kazanan hastaneler olduğu gibi kazanamayan hastaneler de vardır. Böyle olunca da devlet hastanelerinde çalışan doktorlar arasında birbirlerinden farklı parasal sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Devlet hastanelerinde doktorlara verilen puan sistemi bir garabet örneğidir. Bu sistem hangi kıstaslara göre yürütülmeye çalışılmaktadır? Örneğin muayene 21 puan, çocuk muayenesi 30 puan, ultrason 35 puan, fıtık ameliyatı 400 puan…

Bu puanlama neye göre yapılmış? O da tam net değil. Uygulamada 10 dakikada yapılacak bir ameliyata 400 puan, safra kesesi ameliyatı 500 puan, apandisit ameliyatı 400 puan değerindedir. Aynı şekilde 2,5 saat veya daha az süren ameliyata da aynı puan veriliyor. Bu da gösteriyor ki, ilaçla tedavi edilebilecek bir hastayı doktor ameliyat ederse çok daha fazla puan alacak!..

Garabet örnekleri bununla da kalmıyor. Hastayı muayene ederek teşhis koyan doktor 21 puanda kalırken, ultrason için gönderdiği radyolog 35 puan alıyor. Doktorların branşları arasında muayene sayısı yönünden de dengesizlik bulunmaktadır. Çocuk, göz, dâhiliye gibi branşlardaki hasta sayısı daha çok; beyin cerrahisi ile genel cerrahinin hastaları daha azdır. Böyle olunca da hasta sayısı daha çok olan doktor diğerinden daha fazla kazanç sağlamaktadır. Ayrıca bir cerrah yatırarak tedavi ettiği her hasta için sıfır puanı almaktadır. Buna karşılık mide kanaması, safra kesesi iltihabı gibi hastalıklarda dahiliye servisine yatırırsa puan almaktadır. Oysa aynı hasta cerrahi servisinde tedavi görürse doktorun puanlaması yine sıfırdır (!). Bağırsak tıkanıklığı olan bir hastayı ilaçla tedavi eden doktor da sıfır puanlıdır(!). Hastayı ameliyat eden, cerrahların tabiriyle aç kapa yapan bir cerrah 250 puan, kısa bir dokunma ile yetinirse 500 puan almaktadır.

Kısacası uygulanan bu sistem hastanelerde branşlar arasında çalışma huzurunu bozmaktadır. Örnekler öylesine çok ki; hangi birinden söz etmeli? Cildiye uzmanı hastaya dışarıdan bakarken, uzun süre ameliyatta kalan kalp cerrahından daha fazla puan alması olasıdır. Kısacası ameliyat edip etmemek, ilaçla tedavi edip etmemek gibi her şey doktorun vicdanına kalmıştır. Vicdan ile cüzdan arasında çelişki!..

Özel hastanelerde ise durum biraz daha farklıdır; puanlama sisteminin yerini bu kez fatura almıştır!..

Özel hastaneye başvuran sigortalıysa cüzi bir muayene ücreti alır. Hasta bununla kurtulacağını sanır. Ne var ki, hasta yine yanılmış ve bir tıp bir komedisi ile karşı karşıya kalmıştır. Doktor hastayı diğer branşlardaki doktorlara yönlendirir; hepsi ayrı ayrı tahlilleri, bazen de aynı tahlilleri ister. Sonuçta hasta sigortalı olsa da hepsine ücret ödemek zorunda kalır. Bu durumda doktorlar ne kadar tahlil yaptırırsa, röntgen, ultrason çektirirse ona göre fatura almaya hak kazanır. Özel hastanede kesilen her faturadan pay alacağını bilen doktor da ona göre davranır. Burada da vicdan ile cüzdan birbirine karışmıştır.

Hipokrat yemini derseniz o da artık günümüzde rafa kaldırılmıştır.
 

NOT: Değerli dostum Prof. Dr. Turan Yazgan’ın vefatını üzüntü ile öğrenmiş bulunuyorum. Türk Dünyası Araştırmaları ve Türk Dünyası Tarih Dergisi’nin sayfalarını bana açmış olan hocamıza rahmet diler, ailesinin, yakınlarının ve milliyetçi camianın başı sağ olsun.

erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 25 Kasım 2012 Pazar 20:13:29
Güncelleme :26 Kasım 2012 Pazartesi 12:59:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Dr. S IP: 95.15.191.xxx Tarih : 26.11.2012 19:19:11

Sayın Erdem Yücel; Bakanlığımızın uygulamaya çalıştığı politikasındaki (!) haksızlıkları ve çelişkileri böylesine açıkça belirttiğiniz için en içten şükran duygularımı sunarım.  Halen bir kamu görevlisi olduğumdan ismimi açıklayıp, sizin ortaya koyduğunuz bu gerçekleri ifade etmekten kaçınmak zorunda kaldım. 40 yıllık meslek yaşantımda, Hipokrat ın yeminine sadık kalarak, hiçbir zaman bedensel ve ruhsal açıdan hiçbir kimsenin sağlığını istismar etmedim ve gene devlet görevimde özveriyle çalıştım. Bugün "Kamu Hastaneleri Birliği" ne dönüştürülen sağlık teşkilatında ne yazık ki, -önceden olduğu gibi bugünde- çok az sayıda olsada bazı istismarcıların olduğunu kabullenmek zorundayız; ayrıca halkımız bu gibi kişilerin niyetleri ve davranışlarını hemen anlayabilmektedirler. Bakanlığımızın, geçmişte olduğu gibi, zorlandığı ve yapıcı bir çözüme varamadığı bir konu ise, özel hastanelerdir; çünkü, bu kuruluşlarda kendi adamlarının menfaatlerine ve de kendi çıkarlarına kazanç söz konusudur. Halkımızda diğer bir zihniyet de şudur ki; "- parasıyla değil mi, veririm paramı-alırım hizmetimi ! dir (!).. Devlet hastanesinde devletin ödeyeceği kaynakla muayeneden kaçınan kişi, kendi cebinden bu özel hastanelere -gereksiz olarak- büyük meblâğlar ödemek zorunda (!) kalmaktadır. Ben, uzunca meslek yaşantımda bu gibi durumlara da çok şahit olmuş bir kişiyim; öyle ki 'bir gripal enfeksiyondan', 'basit bir ishal rahatsızlığından', 'baş ağrısından', v.b şikayetlerle özel hastanelerde 10-15 gün yatırılanları gördüm. Özel hastanelerde -ayrıca- 20 yaşında geniz eti alınanı (bu rahatsızlık çocuklara özgüdür ve alınmasa da 11 yaşında kendiliğinden kaybolur); hazımsızlık nedeniyle oluşan geçici bir karın ağrısıyla apandisit teşhisiyle (!) ameliyatı olanı; burnunda et var deyip burun mukozasına neşterle bir çizik atılanı; v.b, v.b... sanki hiç bilmiyorum mu ki !.. İşte, sizin sunduğunuz gerçekler, benim sunduğum gerçekler !.. Dolu keseler, boş laflar, insan sağlığını hiçe saymalar varsın gene politikacılarımıza lâyık olsun !  Mesleğimize göstermiş olduğunuz saygıdan dolayı da, tüm meslektaşlarım adına sizlere en içten saygılarımı sunarım !       


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 26.11.2012 17:01:22

mehmet ersingil e yorumu icin tesekkür ediyorum bu cümleleri yerde gökte araken bu yorumda buluyorum

hasta cok doktor yok doktor cok para yok vicdan degil cüzdan daha fazla makül görünüyor  son cümle kapitalizm sisteminin temel tasi iste bu tasi yerli yerine oturmak gerek buda yasalarca ve sistemin calismasinda kazanilan paralarin yasalara uygun kontrol sisteminde kontrolü  olmasi gerek  " bir telsizden bir anons geldi her sey kontrol altinda"" ama bizde her sey sümen altindami acaba


Yılmaz Ergüvenç IP: 78.181.133.xxx Tarih : 26.11.2012 10:45:37

Sevgili Erdem. Sağlık, hepimizi ilgilendiren bir konu. Yaşamımızda en önemli iki konu, sağlık ve adalettir. Gerisi daha sonra gelir. Onun içindir ki, her zaman söylerim; Tanrı hiç birimizi hekimsiz-hâkimsiz bırakmasın. Konuyu çok iyi etüt etmişsin; bu makaleden bilmediğim çok şeyler öğrendim. Sağlıklı ve mutlu günler dileği ile çok çok teşekkürler...


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 26.11.2012 11:36:36

hangi isimize baksak bir güvensizlik bir tutatsizlik var her sistemde var olan kurallar yapanlar tarafindan ve yaptirlanlar tarafindan yontula yontula yontulmus her kisi kafasina göreye gitmis neticede bir kocaman güvensizlik gelmis bir is yaptirmaya kalktiginda adamini bul , sen bu kafa ile  bir is yaptiramassin, benden selam söyle vs. sözlerimiz dogmus. örnek memlekette saglik sistemi basamak gibidir her mahallede doktor vardir bunlarin branslarida vardir ortopedi . cild vs. gibi ilk olarak oraya gidersin oradan onun yapamiyacagi ilerlemis vs. varsa o seni hastahane vs. yollar mahelle doktorunda karsilama randevulu veya randevusuz olabilir 1- giriste müracat yeri ve orada sana kard acilir hastakiugin ilac vs doktorun oraya yazar 2-bekleme odasina gecersin orada dergi kitab vs. vardir beklersin adin mikrofondan cagrilir  doktorun odasina gidersin  3-doktorun odasi bir masa sandelye vs vardir önce doktor elini sikar buyur otur der derdini anlatirsin ap ilac vs. kisadansa ilacini verir gidersin önemli ise yanodasi vardir orasi ilc igne vs. dolablari ve yatak vardir seni konto leder derdin budur der ve ilac vs. verir duruma göre bir dahakine randevu verir güle güle der veya buis kötü bu beniasar der hastahane vs. yollar 4-tekrar odadan cikar mpracat yerine gelirsin oradaki calisan kisi sana randevu tarihini veya han gi hastahane adres vs. recete yi verir cikarsin sistem oturmus güven ortada kendi isini kendin doktorda kendi isini kendisi yasalar cercevesinde yapar ahh ölüm yokmu hastalik yokmu var ama ölsende hasta ligin ilerlesede  usul kaide yapilmis huzur ve sistem tikir tikir calisir vay bizdeki gibi güven olmassa ve biride hastahanede ölürse vay sen öldürdün diye düsünülüyor ve kendi ölüsü olan kimse ne doktoru ne hashasnedeki diger hastalarin durumunu düsünür ortaligida karistirir her kisileri kendi icin zor duruma sokar onlarin saglik vs. oynar kaza lardada bu cok görünür yakini ölmüs veya kötü acil ihtiaca var her dakikaya ihtiyac var  sag kurtulan kendini yirtiyor atiyor ona yardim etmekten esas kisiye ulasilamiyor aslinda soguk kanli olmak gerek bu seferde toplum yav suna bak kili bile kipirdamiyor ozaman atalim kendimizi yerden yerlere görün halimizi


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.48.xxx Tarih : 26.11.2012 12:02:27

Hocam, Kaleme aldigin bu güzel saglik sorunu ile ilgili yaziyi okudum,  okumaysaydim herhalde yüz sene yasasaydim ögrenmemis olacaktim bu saglikla ilgili hesaplari... Sen sagol ellerin dert görmesin. Gercekten Türkiye'de ögle bazi  siddete dayali vakalar vuku buluyor ki insani hayrete düsmemesi imkansiz. Neden bu kadar siddete egilimli oldugumuza hayretler icinde okuyup ögrenmis oluyoruz. Kanimca bu kavgalar hastalarin ve hasta yakinlari, su an Türkiye'de gecim sıkıntisindan kaynaklanan bunalim icine girmis görülüyor. Hasta cok, Doktor yok, Doktor cok, Para yok, kazandiklarini az bulup, Hipokrat yeminini unutan cok... Bu arada vicdan degil, cüzdan bir hastadan daha fazla makbul görüyor. Ögle ki eskiden gemiyi yürütene kaptan derlerdi, simdi ise herkes kaptan olmus, yetinemiyor pilot olmaya ugrasiyor, ve de cogu pilot olmus durumdadir. saygilarimla.