Bu sabah bilgisayarın başına geçtiğimde ne yazacağımı düşünüyordum. Biraz önce de günlük gazeteleri karıştırmış, internet haber sitelerindeki haberlere göz gezdirmiştim. Aslında yazılması gereken önemli konular vardı. Güçlük eskilerin deyişi ile “ehemmi mühime” tercih etmekti.
Kısacası hangisi diğerinden daha önemli olmalıydı?
Güncel olayların başında Ergenekon Soruşturması geliyordu. Ancak gazeteci arkadaşlar bu konunun üzerine öylesine yüklenmişlerdi ki, ben de onları aşamayacağım, daha doğrusu bana yazacak pek bir şey kalmadığını görünce vazgeçtim. Geriye Başbakan ile Rahmi Koç arasında geçen sakal bıyık tartışması geliyordu. Aslında memleketin tartışılacak onca şeyi varken bunun üzerinde durmak, yalnızca bir hiciv olayı idi.
Bunu da bir başka bir yazımda ele almayı düşündüm.
Güncel haberler arasında, ikinci planda kalan, gerçekte önemli bir konu vardı; DSP’de bir şeyler olup bitiyordu. Daha doğrusu Rahşan Ecevit ile Zeki Sezer çatışması ivme kazanıyordu. Her ikisi arasındaki görüşmeden sonra bazı basın organlarında Zeki Sezer’in istifa ettiği yolunda haberlere yer verilmişti. Ancak Zeki Sezer, istifayı ima bile etmediğini söyledi.
Sonunda bu konu üzerinde durmaya karar verdim.
DSP’de partinin Kurucu, Onursal Genel Başkanı Rahşan Ecevit ile Genel Başkan Zeki Sezer arasında bir iç çekişme yaşanıyor. Daha doğrusu her ikisi arasındaki köprüler atılmış durumda... Başlangıçta kol kırılır yen içerisinde kalır diyerek çekişmeyi dışarıya sızdırmak istemedilerse de güneş balçıkla sıvanamadı. Rahşan Ecevit’in yerel seçimler öncesinde olağan üstü kurultayı toplama girişimlerinde bulunduğu anlaşılıyor. Böylece Zeki Sezer’den kolayca kurtulacağını sanıyor. Ancak bu konuda kurultay, kimden yana yanıt verir; şimdiden kestirilemiyor.
Rahşan Ecevit’in merkez sağdan partimize katılımlar yapalım çağrısına Zeki Sezer, karşı koymuş. DSP’nin demokratik ve laik çizgisinden ödün vermeyeceğini ve sonra da sağdan değil soldan transfer yapılmasının daha uygun olacağını açıkça söylemiş. Bu arada da partiden daha önce zorla saf dışı bırakılanların geri dönmesindeki olası yararları belirtmiş... Kuşkusuz, önceki yıllarda pek çok değerli partilinin Rahşan Ecevit’in Bülent Ecevit’e yaptığı baskılar sonucu, DSP’den ayrıldıkları siyaseti uzaktan yakından izleyenlerce biliniyor.
Rahşan Ecevit’in çağrısı üzerine O’nun evine giden Zeki Sezer ile neler konuşulduğu tam netlik kazanamamıştır. Bununla beraber Rahşan Ecevit, parti politikası üzerinde Sezer’in tam etkili olmadığı konusunda suçladığı söyleniyor. Zeki Sezer, partinin genel başkanı benim, ben başa geçtiğimde %30’larda değil %1’lerde bir parti aldım sözünde ise gerçek payı vardır. İki seçim öncesinde büyük bir patlama yaparak, koalisyon ortağı olan DSP gerçekten %1’lere düşmüştü. Son seçimde ise TBMM’ne milletvekilleri sokmuşsa da bunun nedeni; CHP’nin seçim şemsiyesi altında seçime girişidir.
Özellikle bu noktanın altı çizilmelidir.
Rahşan Ecevit ile yapılan görüşmede Zeki Sezer, istifa resti çekmiştir. Bu arada DSP’li milletvekilleri de ikiye ayrılmış durumdalar. Bazıları Rahşan Ecevit’ten, bazıları da Sezer’den yanadır. Nitekim Rahşan Ecevit’in Oran’daki evinde yapılan toplantıya birkaç milletvekili dışında katılanda pek olmamıştır. Bu da Sezer’in partide Rahşan Ecevit’ten daha güçlü olduğunu göstermektedir. Basına demeç veren Sezer, “DSP’nin laik, demokratik sol bir parti olduğunu, kendisinin partinin genel başkanı olduğunu, merkez sağdan bir isme partide yer verilmeyeceği” konusundaki görüşünü bir kez daha yinelemiştir.
DSP’lilerin oturup düşünmeleri gerekir;
DSP’nin iktidar ortaklığından, oy oranının %1’lere düşmesinin nedeni nedir?
Rahşan Ecevit’in merkez sağdan partiye almak istedikleri kimlerdir?
Bazılarına göre kesin olmamakla beraber bu isimlerin Yaşar Okuyan ve Sadettin Tantan oldukları söylenmektedir.
Rahşan Ecevit’in son rahatsızlığından da kaynaklanarak Bülent Ecevit üzerinde etkili oluşu partiye zarar mı, yoksa yarar mı sağlamıştır?
Toplumun dilinden düşmeyen, sloganlaşmış “Rahşan Affı” partiye kan kaybettirmiş midir?
Ola ki, DSP olağanüstü kurultayı toplanacak olursa bu soruların yanıtlanması gerekir. Türkiye’de solun yaşayabilmesi için...
DSP’de olağanüstü kurultay toplanma kararının ise partinin yetkili organları ile parti yönetiminin vereceğini bu arada söylemekte yarar var sanırım.
Demokrasilerde başarısızlık karşısında siyasette istifa müessesi vardı. Ancak Türkiye’de bu kural nedense hiç mi hiç işlememektedir. Seçim sonrası hezimete uğrayıp istifa eden parti liderleri olmuştur; ancak bunlar sular durulunca istifalarını geri almış, yeniden partilerinin başına geçerek yollarına devam etmişlerdir.
Türkiye’nin batı demokrasilerinden en büyük farkı da budur.
Zeki Sezer, son seçimlerde kendisine sunulan milletvekilliğini kabul etmeyen, ender politikacılardan birisidir. Bunun yanı sıra CHP şemsiyesi altında girmiş olmasına rağmen Bülent-Rahşan Ecevit çiftinde olduğu gibi yaşanmış bir seçim hezimeti de yoktur. Rahşan Ecevit’in dediği gibi Sezer’in parti içerisinde olumsuzluk yarattığını da sanmıyoruz.
Önümüzdeki seçimlerde oy potansiyelinde onların katkısı ne olur?
O da açık değildir.
Büyük olasılıkla sol çizgide olmayanların alınması, partiye faydadan çok zarar getireceği de açıktır. Kaldı ki, değneğe dayanarak yürümeye çalışan Türk solunun sağcıların alınması ile ortadan kalkması hız kazanmış olacaktır.
Siyasi Tarihimize, demokrasi anlayışımıza baktığımızda bir takım eksikliklerin olduğu da açıkça görülmektedir. Sanırım R.Ecevit- Z.Sezer anlaşmazlığı da burada kaynaklanmaktadır.
DSP’nin kuruluş tüzüğüne baktığımızda, partinin demokrasiyi tam içerisine sindiremediği de görülmektedir. Bülent Ecevit, CHP’den ayrıldıktan sonra partiyi kendi malı gibi görmüş, eşi de aynı doğrultuda bu görüşü sürdürmektedir.
İşte; demokrasimizin aksayan en büyük tarafı da budur. Parti liderleri partilerini kendi mal varlığı olarak görürler ve ona göre bir tutum sergilerler. Bu durum DSP’de de diğerlerinde de aynıdır.
Değişmez bir kuraldır!..
Kuruluşundan bu yana DSP kongrelerinde bir genel başkan adayı çıktı mı? Bir keresinde genel başkan adayı çıktı da o hanıma partililer yapmadıklarını bırakmamışlardı.
Nerede demokratik sol anlayış?
Nerede partinin yetkili kurulları, milletvekilleri ve delegeleri?
Yoksa hepsi figüran mı?
Parti tüzüklerine yasaya uysun diye mi konuluyorlar?
Bu sorunun en tipik örneklerinden birisini Rahşan Ecevit- Zeki Sezer çatışmasında yaşıyoruz.
Parti’nin Onursal Kurucu Başkanı, yasal Genel Başkana hükmetmeye, onu emri altına almaya çalışıyor.
Dayanağı nedir diye soracak olsanız; alacağınız yanıt merhum Bülent Ecevit’in eşi olmak!..
Demokratik sol anlayışı bumudur?
erdemyucel2002@hotmail.com
erdem bey tespit ve eleştirilerinizi yerinde görüyorum ben DSP yanlısı demokrat bir kişiyim sayin ecevit sağlık nedenleri ile son dönemlerde senbolik lider konumuna düşmüş adeta güdümlü vüze misali iktidar ortağı ve yandaşları tarafından kullanılmıştır taktir edersinizki liderler değişince alt tabana yenisini kabül ettirmek hayli zor DİZİ FİLMLERDE BİLE BİR OYUNCUNUN DEĞİŞİMİ dizinin heyecanını tadını bozuyor izleyicinin şefkını kırıyor. rahşan hanımıda vermiş olduğu demokratik mücadeleden dolayi şahsım adına kutlarım zira yaş itibarı ile aktifideyi düşürmesi gerekdiği kanısındayım ben özde DSP li olmama rağmen yeni liderleri kabüllenne zorluğu içindeyim ülkemizin içinde bulunduğu koşullar ve zaruretler doğrultusunda bir cephede toplanma gereği duyuyorum bütünleşme zamanı gelmişte geçiyor diyorum. güç birliği yapmamakda bireysel mücadele etmekte israrcı olmak ÜLKEMİZİ VE HALKIMIZI istemediğimiz zihniyetlerin vurguncuların yönetimine mahküm etmek demekdir. suçluları af etmek hiçbir zaman aksi netice vermez karşi olanlar kınayanlar olsada af etmek BÜYÜKLÜK erdemlikdir nufusumuzun yüzde atmışı cezaevlerini ve koşullarını bizzat görmüş yaşamış o şartlar içinden kurtarılmanın ne demek olduğunu iyi biliyor ben eski bir hükümlü olarak ecevitin ortağı bulunduğu ANAP iktidarının infaz yasalarında yapmış olduğu düzenlemeden yaklaşık iki yıl faydalanmışım ve minnet borcumu her seçimde göstermiş göz onünde tutmuşumdur. SAYİN ECEVİT UNUTULAMAZ BİR LİDERDİ . hak edenlere hakkını vermek gerek . DSP ikdidar çoğunluğundan yüzde birlere düşmesi artık liderinin senbolık efsane bir lider oluşu faal aktifitesini kaybetişi yeni lider kadrosunu tabanın kabül etmemeyişidir birçoğu yeni yüzleri denemeyi seçerken birçoğuda solda birlik dirlik arayişi ile tercih ettikleri partilere iştirak etmişlerdir bu şartlarda DSP yi yükseklere çıkartmak GAYRETİ hayli zor ve hayli zamana ihtiyaç gereksinimi içinde olur saygılarımla hüseyin.
Sayın yazar'ın, Zeki SezerXRahşan Ecevit kıyaslamasına ve Parti başkanlarının Parti'yi kendi malları gibi görmeleri eleştirisine katılıyorum. Ne var ki, Türk seçmeni parti liderlerinde, genellikle kendilerine göre bir karizma arıyor ve geçiciliğini kabûl edemiyor. Ben de, 1980 darbesi yasakları kalktıkdan sonra, seçmeninin Demirel'e açtığı kucağı kıskanmış, farklı kişilik ve dürüstlüklükde bir politikacı olarak gördüğüm Ecevit'e vefa borcu olarak bir kaç yıl DSP'nin Kadıköy ilçesi "Hukuk Komitesi"nde hizmet etmiştim. Ama , açık söyleyeyim, parti'ye tamamen "Ecevit'i Sevenler Kulübü" gözüyle girmiştim. Zaten, programından bir şey anlamadığım Parti doğru dürüst organize olamadı; partinin Kadıköy ilçesine katılanlara, kurucular dışında, yıllarca üyelik kimliği gelmedi. Rahşan Hanım'ın aşırı titizliği yüzünden araştırma bir türlü bitmiyordu. Sırf "Ecevit sevgisi" rüzgârı ile iki seçimde (görece) başarı gösterdi. Nasiyesinden iyi bir adem gibi görünen Sayın Sezer'in ne yazık ki halkı coşturacak bir karızması olmadığı gibi, zannediyorum, parti programından, benim gibi bir şey anlayamayanlar da çoğunlukda. Artık, bana göre, DSP'den ne köy olur, ne kasaba. Ben eskiden parti füzyonlarına muhalifden ama; sosyal demokrat kuruluşlar bir daha birleşmeyi denesinler. Gene olmazsa, Felek onları kurtaramaz.
Bu denli iddialı yorumlar yapabilmek için Parti tarihi hakkında birazcık bilgi sahibi olmak gerek.Bu konuda çok eksiğinizin olduğu anlaşılıyor.Saygılar
Sayin Hocam sagol gene de güzel konulara deginmissin.Daha önceki yazimda belirtmistim Politikayi sevmedigimi,Cünkü Türkiyedeki Politikacilari Karalama defteri gibi siyaset uyguluyorlar.Birbirlerini karalamaktan kötülemekten baska ne yapiyorlar.Demokrasilerde Türklere basarisizlik yakismaz,Malesef her türlü oyunlar bizim türk siyasetindedir.Oysa türlü türlü kanun maddelerini Türk halkina sunuyorlar,Yaliniz kendilerini etkileyecek her hangi bir maddeye imza atmazlar.Oysa yüzde on barajini asamiyan bir siyasi partinin lideri bir daha siyasete girmemesi icin bir kanun maddesi hazirliyarak kanunlastirsinlar gör Türkiye nasil iyi bir yol alacagini seyretsinler.Ama islerine gelmez böyle bir seye asla yanasmazlar.Avrupadaki siyasetcilerden hic örnek almiyorlar,Tabiki islerine gelmez,Cünkü Türkiyedeki Siyasetcilerimiz mezara kadar siyaset yaparlar.Sayin Zeki Sezer,i Takdir ettim gecen secimde milletvekili adayligini reddettigi icin.Sebebi,de bence baska bir parti himayesinde secilmek istemedigini saniyorum.Eger Sayin Sezer denildigi istifaya zorlaniyorsa ne yazikki Sezer,in yerine gelen kim olursa olsun sayin Sezer,i aratacaktir.Nasil daha önceki siyasetciler arandiysa ayni sekilde Sezer de aranacaktir.Iste siyaset ögle bir sey bende bu tür olaylari uzaktan dahi takip ettiysem benim Politikadan soguttugu gibi uzak durmak ve sevmemegi ögretti.Benim siyasetim Laik Türkiye Cumhuriyetidir.Onu sevmek onu korumak elimden geldigi kadar savunacagim,Ucunda ölüm olsa dahi ben varim saygilarimla selamlarim.