15
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

DTP Milletvekilleri ve Dokunulmazlık!..

Ankara’nın gündemi yine alev alev… Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ve tek adaylı AKP kongresinin yanı sıra Apo posterlerinin açıldığı, sahnede PKK gösterilerinin yapıldığı DTP kongresinin yankıları sürüyor. Bu arada Kürt açılımı mı, yoksa demokratik açılım mı ne olduğu belli olmayan açılım(!) sözcüğünün tartışmaları, biraz tavsamakla beraber yine de yapılıyor.Siyasi parti liderleri şiddetle, ağır sözlerle birbirlerine yükleniyorlar!..

Bütün bunların arka plana ittiği çok önemli bir karmaşa ortada duruyor…

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi yerel seçimler öncesi ve sonrasında yapmış oldukları eylem ve konuşmalarında Anayasanın 14. maddesinde suç olarak nitelenen, terör suçları kapsamındaki davranışlarından ötürü üç DTP milletvekilini ifade vermek üzere mahkemeye celbine karar vermiştir. Bu milletvekillerinin mitinglerde söyledikleri gün gibi ortada, duyanların tüyeri diken diken oluyor. Bölücü başını her planda ön plana çıkaran, onu lider olarak gören ve Türkiye’yi bölmeye yönelik, toplumu galeyana getiren sözlerinin nedenini hâkime anlatmak zorundalar.

Her zaman hukukun üstünlüğünden, kuvvetler ayırımından söz edilir ya… O zaman hukuk üstünse, yargı kararını adil verecekse, sözlerinin her zaman ardında durduklarını belirten bu milletvekilleri yargıya hesap vermek zorundalar.

Yargıya gitmemekte, ifade vermemekte direnen milletvekillerine, 29 Aralık’a ertelenen mahkemeye polis zoruyla getirilmelerine karar verilmiş ve gerekli tebligatlar yapılmış… DTP ise mahkemeye gitmeme kararlı görünüyor.

Ankara’nın siyasi karmaşasında şimdi de yeni bir sayfa açıldı. Kimi gitmeliler, kimi dokunulmazlıkları var gitmez derken, TBMM Başbakanı meclise gelecek polis milletvekillerini alamaz gibisinden sözler söylüyor. Bu konuda asıl söz sahibi olan Başbakan, henüz bir şey söylemiyor.

Bu olay demokratik açılımı engeller mi? Avrupa acaba ne der?

Konu dönüp dolaşıp milletvekili dokunulmazlığına gelip takıldı. Her seçim öncesi dokunulmazlıklar kaldırılacaktır diye ortaya çıkanlar, seçim bildirgelerinde buna yer verenler, nedense seçim sonrasında bu sözlerini, dosyalarını hep rafa kaldırırlar.

Dokunulmazlık nedir?

Kimler dokunulmazlık zırhına bürünmüştür?

Milletvekili ve bazı kamu görevlilerin dokunulmazlığı ile imtiyazlı bir sınıf mı yaratılmış?

Dokunulmazlık yargı karşısında yürütmenin durdurulduğu bir sistemdir. Bunun bir bakıma hak eşitsizliği olduğunu ileri süren hukukçular da vardır. Dokunulmazlığın amacı milletvekillerinin yasama çalışmalarında baskıdan uzak, yargıya karşı bir nevi anayasal kalkan olmaktır. Anayasamızın 83. maddesine göre milletvekilleri meclisteki söylemlerinden ve onları meclis dışında tekrarlamaktan sorumlu tutulamazlar. Ancak milletvekillerinin işledikleri herhangi bir suçtan ötürü sorgulanması veya yargılanmaları, tutuklanmaları için öncelikle dokunulmazlıklarının kaldırılması gereklidir.

Dokunulmazlığın kaldırılması da yasalara göre öyle kolay bir işlem değildir. Cumhuriyet savcıları suç oluşturulduğuna kanaat getirdikleri dosyaları öncelikle Adalet Bakanlığına gönderirler. Adalet Bakanlığı Başbakanlığa, oradan da suç dosyası Meclis Başkanlığına iletilir. Bunun ardından Anayasa Karma Komisyonu, Hazırlık Komisyonunu kurar. Bu komisyonda gönderilen fezleke incelenir, itham edilenini savunması alınır sonra da üst komisyona iletilir. Üst komisyon ya dokunulmazlığın kaldırılmasına karar verir veya dönem sonuna erteler. Her iki durumda da Meclis Genel Kurulunun kararı önceliklidir.

Buradan da anlaşılıyor ki, bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması şıp diye olacak iş değil, engellerle doludur. Öte yandan 4483 sayılı Memurların ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun’a göre memurların görevlerinden ötürü işledikleri suçlardan soruşturulmaları için idari makamların izin vermeleri gerekiyor. Soruşturma izni yalnızca görevle ilgili suçlarda geçerli. Hâkim ve savcılarda görevle ilgili olası suçlarda Adalet Bakanlığı; öğretim üyeleri içinde YÖK’ün kararıyla soruşturma başlatılabiliyor. Bu da gösteriyor ki, vatandaş dışında hemen herkes şöyle veya böyle dokunulmazlık zırhına bürünmüş durumdadır.

Abdüllâtif Şener’in Alman Die Welt Gazetesine verdiği bir demecin ayrıntılarını Rahmi Turan’ın yazısından öğreniyorum. Buna göre Meclis’te 300 suç dosyası varmış. Bunların ayrıntısına girmek istemiyorum ama okuduğumda benim de yüzüm kızarıyor. Onların ki kızarmış mıdır, bilemem…

DTP milletvekillerinin ifade verip vermemeleri, dokunulmazlık zırhının ne şekilde çözümleneceğine bağlı görünüyor. O milletvekilleri mahkemeye giderek haklarındaki suçlamalarla ilgili ifade vermeleri hukuksal yönden ayrıcalıklı olmadıklarını gösterir. Burada iş Meclis Başkanına düşmektedir. Ya bu milletvekillerini ifade vermeye ikna edecek ya da dokunulmazlığın kaldırılma işlemini başlatacaktır. Meclis’ten polis marifetiyle milletvekillerinin mahkemeye götürülmeleri, daha önce yaşanmışsa da yine de hoş bir görüntü değildir. Ancak gerekirse de yapılabilmelidir.

Bu olay dokunulmazlıkların, bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi yalnızca meclis kürsüsünde uygulanmalıdır. Yüz kızartıcı suçtan ötürü dokunulmazlık zırhına bürünmekle ayrıcalıklı bir sınıfı yaratılmamalıdır.

Siyasi parti liderlerine çok önemli işler düşüyor; milletvekili adaylarını seçerlerken öncelikle sabıkalarının olup olmadığına bakılmalıdır. Bugün devlet memuru dışında bile herhangi bir işe gireceklerden sabıka kaydı aranıyorsa milletvekillerinde de aranmalıdır. Günümüzde milletvekillerini delegeler veya halk değil de parti liderlerinin seçtiği bilinen bir gerçektir. Halka da liderlerin seçtiklerini onaylamak düşüyor. AKP ve DTP’nin son kongreleri liderlerin ne kadar güçlü olduklarını bir kez daha göstermedi mi?

DTP milletvekillerinin ifade vermemek için direnmeleri dokunulmazlığın sakıncalarını bir kez daha gözler önüne serdi; şimdi Aralık ayındaki duruşma gününü bekleyelim, bakalım neler olacak!..

Doğrudan halkın egemenliğine dayanan veya temsili bir organ aracılığı ile gerçekleştirilen demokrasiyi tam anlamıyla işletebilmek kolay bir iş değildir. Antik Çağın ünlü düşünürü Demosthenes’in dediği gibi; “Toplumun düzenini sağlamak için kanunların herkese aynı şekilde uygulanması sağlanmalıdır.”



erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 7 Ekim 2009 Çarşamba 14:27:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mehmet ersindigil IP: 88.76.88.xxx Tarih : 8.10.2009 15:07:00

Gene ders ve ibret alinmasi gereken güzel bir yazi olmus Hocam"Ellerine yüregine saglik.Dokunulmazlik kalkmadikca Türkiye Cumhuriyeti rahat edemez.Anayasa kanunlarini deyistirmek istiyorlar,Herhalde eninde sonunda bu degisimi yapacaklar.Anayasa,da politika kanunlarina eklemeleri gereken bu dokunulmazlik maddesini eklemeleri gerekir.Bu madde dokunulmazlik sadece Büyük Millet Meclisin catisi altinda olsun.Meclisten disari cikildi mi,Dokunulmazlik bitmis olsun.Yani Meclise girdin,mi dokunulmazligin var;Disari ciktinmi dokunulmazlik bitmis olsun.Ancak bu sekilde Türkiye Cumhuriyeti,nin önü acilmis olur.Tabiki bu benim düsüncem,Büyüklerimiz daha iyi düsünürler,Ve yaparlar. Simdi DTP Milletvekilleri,nin Mahkemeye cagrilmalarinin ve hatta gelmezlerse polis zoru ile götürülecegi basindan ve demeclerden ögrenmis olduk.Simdi elimizi vicdanimiza koyalim,Ve biraz düsünelim.Bu güne kadar dokunulmazligi olupta mahkemeler tarafindan cagrildi,mi.Bunu DTPli Milletvekillerin disindakiler icin söylüyorum.Ben inkilaplar ve darbeler disinda hatirlamiyorum.Eger öyle bir durum yoksa DTP li milletvekillerini mahkemeye dokunulmazliklari düsmeden davet etmek yanlis diye düsünüyorum.

Ha Türkiye hakkinda konustuklari ve liderleri cani olan atakürt dedikleri savunduklari ve tüm Türkiyede yasayan halkin düsmanini öcalana sahip cikmalarindan dolayi suclari vardir.Buda Anayasamizda,ki bazi bosluklardan yararlanarak yapmaktadirlar.

Türkiyeden terörün bitmesini istiyorsak eger,Yassiadadaki o katil mahluka her türlü ambargo konulmasi lazim.örneğim avukatları ile görüstürmemek basinla asla türkiyede kimi varsa irtibat kurdurmamak gibi ambargolar konulabilinir.Bu tür bir ceza idamdan daha iyidir.Ve bu gibi cezalar terör,de kendiliginden biter hale gelecek diye düsünüyorum.

Bunlari yapmak icin Hükümetimiz dis güclere karsi politika yürütmesi gerekir.AB ye ABD taviz vermemek kaydiyla.Cünkü bu tamamen Türkiye Cumhuriyetini ilgilendirir.Aslinda daha cok yazilmasi gereken konudur ama simdilik bu kadar yeter saygilarimla.

 


Teoman Törün IP: 88.241.145.xxx Tarih : 8.10.2009 16:56:03

Milletvekili dokunulmazlığının hikmeti birinci olarak Meclisde ifade ettiği siyasal görüşlerinin dokunulmazlığıdır. Düşünce ve bunun aktif hâli düşünceyi ifade özgürlüğü Dünyanın tüm demokratik anayasaları tarafından güvenceye alınmıştır. Bunu, artık sosyal demokratlığından iyice kuşkuya düştüğümüz Sayın Deniz Baykal bile kabûl etti. Millet Meclisi her türlü fikirin ifade edileceği; dertlerin anlaşılabileceği ; varsa uzlaşmaya ya da çözüme gidilebileceği saltık bir özgürlük arenasıdır.  Başda yüz kızartıcı suçlar olamk üzere her çeşit suç üzerinden dokunulmazlık kaldırılmalıdır. Fakat fikir ifade özgürlüğü üzerinden dokunulmazlık aslaaaa...


Gökhan IP: 78.175.26.xxx Tarih : 7.10.2009 23:04:52

Sayın Yücel, Türkiye Cumhuriyetini ortadan kaldırmak,kaldırılmazsa uydu devlet yapmaya and içmiş,başını İngiltere ve ABD nin çektiği emperyalist grup yüz yıldır aynı plan çerçevesinde hareket ediyor.Bir düşünün,biz Anadolu'dan düşmanı demokratikleşme paketleri ile atmadık,manda ve himayeyi kürt açılımları,demokratikleşme açılımları ile redetmedik.Tek ve sonsuza dek liderimiz kalacak Mustafa Kemal Atatürk,hem savaş meydanlarındaki askeri başarılar ile hem de ekonomik ve sosyal alanda millileşme politikaları ile tam bağımsız bir sistem kurdu.Onun amacı kul yapılmış bir halkı,gerçek insan hakları ve demokrasiyi içine sindirmiş kendine güvenen bir millet haline getirmekti.Devrimleri sürerken çok partili sisteme geçmek istemesi bu yüzdendi.Ama gelin görün ki, çok partili döneme her geçiş girişiminde kurulan partiler ağalık, şeyhlikten, derebeylikten  kazançlarını kaybetmiş çıkarcıların ve mandacıların merkezi durumuna gelmiştir.Bugün de durum aynıdır.Olağanüstü şartlar olağanüstü önlemler ve hareketler gerektirir.Bu sırada batının (ABD ve AB) dayatmalarına boyun eğip demokratikleşme adı altında bölünmeyi körüklemek yeni bir SEVRES i ortaya koyar.Osmanlı'nın da çözülmesi ve çöküşü bu tür oyunlarla hazırlanmıştı.Islahat fermanının dayatılması azınlıklara haklar verilmesinin istenmesi ve toprak talepleri ardarda gelmiş ve Osmanlı nın verdiği her taviz yenisini getirmiştir.

 Düşünün bugün en önemli ihraç mallarımıza kota konuyor,vatandaşlarımız yurtdışı gezilerine gitmek için binbir eziyete katlanıyorlar.Oysa Avrupa nın işsizlik aylığı ile geçinen çerden çöpten ipten kazıktan kurtulmuşları ülkemize elini kounu sallayarak gelebilmekte.Bu aşağılanma değil de nedir?Bu anlamda Türk Milleti ne karşı Batı ile sıkı işbirliğinde olan bir partinin varlığı ve terör suçu ile hapiste yatan bir çete reisinin adının ikide bir çözüm önerileri ile anılması çok ağır bir hakarettir.


Yunus IP: 89.147.202.xxx Tarih : 11.10.2009 12:55:55

Milliyetci Goruslerle Yazilmis Tek Tarafli . Tek Amaci Dar Goruslulukle birlikte Karsindaki insanlari Demokratik Yonetim icinde Demokrasinin Genis Dusuncelerinden Kisitlamak icin Yazilmis bir Yazi Daha Okudum ... Tek Cumleyle Anlatacagim ... Turkiyede Yasayan Bir insanin Ben Kurdum Demesi Bile Kabul Edilmeyen Bir Cemiyette Yasarken Nasil Olurda Siz Bu Konu Hakkinda Yazi Yazabiliyorsunuz Bunu Anlamis Degilim ... Halkin verdigi oylarla Meclise gelmis Hangi grup olursa olsun hur irade ve sahsi goruslerini dile getirme hakki var .... 20 yili askin suredir devam eden savasta bu yazarlarin vede milletvekillerinin hicbirin oglu veya yakinlari olmedigi cok asikardir bence ... Akan kan Devam edecek anlasilan ... bu savasa destegi eksiltmeyen turk halkina minnetariz !  


Cevdet Üstündağ IP: 78.162.129.xxx Tarih : 9.10.2009 12:49:29

Sayın Yücel, yine güncel bir konuya değinmişsiniz, çok teşekkürler. Satırlarınızın en sonundaki Demosthenes'in; “Toplumun düzenini sağlamak için kanunların herkese aynı şekilde uygulanması sağlanmalıdır.” sözü, bizim anayasamızın 10. maddesiyle sabittir. İtalya Başbakanı Berlusconi'nin dokunulmazlığı İtalya Yüksek Mahkemesi tarafından dokunuldu... Ama bizim ülkede bizleri yönetenlerin içinde evrakta sahtecilik, vergi kaçakçılığı ve zimmet suçu nedeniyle, hakkında soruşturma yapılması gerekenler var! Aslı her türlü adli takibat karşısında çıplak olan milletin, vekilleri ise zırhlı... Böyle birşey olabilir mi peki? Aslı ne ise vekili de aynı haklara sahip olmalıdır. Kürsü dokunulmazlığı haricinde deniyor sürekli. Düşünce ve düşünceyi ifade etmeyi suç olmaktan çıkarırsak, zaten o zaman sorun kalmıyor. Yani aslı da, vekili de eşit hale geliyor. Şimdi, deniyor ki; bölücülük ve terör bağlantılı suçların isnat edildiği milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılsın. Böyle birşey olabilir mi? Peki o halde, zimmet suçu, evrakta sahtecilik ve vergi kaçakçılığı da, en az terör ve bölücülük kadar tehlikeli değil midir? Bizim ülkemizden başka, dünyanın hiçbir ülkesinde, hukukun ve sosyal statünün hiçbir alanında, vekil olan kişi asil olandan daha ayrıcalıklı değildir!..