16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Dünya Rakı Haftası !..


Dünya Rakı Haftası...

Kuşkusuz, durup dururken bu da nerden çıktı diyeceksiniz?

Son yıllarda bir çok haftaları toplum olarak kutlar olduk. Bunlara bir yenisi daha eklendi; Dünya Rakı Haftası !..

Bundan böyle Aralık ayının ikinci cumartesi günü “Dünya Rakı Günü” olarak 2006’dan bu yana kutlanıyormuş!..Bu hafta ile birlikte aslan sütü olarak isimlendirilen rakıyı sevenler meyhaneleri doldurarak Dünya Rakı Haftasını kutlayacaklar. Meyhaneye gidemeyenler ise evlerinde kadehlerini kaldırarak şerefe diyecekler.

Bazılarınız “Dünya Rakı Haftası” ilan edilmeden de ben kutluyordum diyecektir.

Deniz Gürsoy’un “Çilingir Sofrasında Rakı” isimli kitabında, geleneksel Türk içkisi olan rakı enine boyuna anlatılmaktadır. Ayrıca “ buyukkeyif.com” isimli sitede bu konu ile ilgili geniş ayrıntılara yer verilmiştir.

İnsanın aklına çeşit çeşit sorular geliyor...

Acaba AKP’li belediyelerin içkiye karşı ortak tepkileri mi?

Çankaya Köşkünde içki içilmesinin önüne geçmeye yönelik eşsiz, öğlenleri verilen resmi davetler mi?

Bilenmez...

Konumuzu dağıtmadan biz Dünya Rakı Haftası’na dönelim.

Dünya Rakı Haftası’nın Aralık ayının başında kutlanmasının nedenini soranlar olacaktır? Bazılarına göre Aralık ayında kutlanmasının nedeni Aralık ayı sözcüğünü içeren harflerin rakı yazılabilmesinden kaynaklanıyormuş!.. Başka bir iddiaya göre de “Dünya Rakı Haftası” bir bakıma yılbaşının bir provası niteliğinde imiş... Bazı rakı sevenlerin söylediklerine göre de bu hafta tarihteki en ünlü içkiciler piri Bekri Mustafa’dan geliyormuş!..Bekri Mustafa’nın kesin olmamakla beraber Aralık ayının ikinci cumartesi gecesi doğmasından kaynaklanıyormuş!..

Bekri Mustafa’nın ismini içkici taifesi kadar, içki ile ilgisi olmayanların, rakıyı günah olarak niteleyenlerin de bildiğini sanıyorum. Bekri Mustafa Sultan, Yorgancı Ahmet Efendi’nin oğlu olup, kayıkçılıkla geçimini sağlamış, Sultan IV.Murat devrinde (1623-1640) yaşamış, padişahın içki yasağına karşı koymuş, gizli gizli de olsa içki içmeyi başarmış, yakalandığında zekası sayesinde kellesini her seferinde kurtarmayı başarmıştır. Onunla ilgili anlatılan pek çok şey vardır. Rivayete göre; Sultan IV.Murat’a bile kayığında içki içirmiştir. Bu konuda eski yazarların, özellikle Reşat Ekrem Koçu’nun çok güzel anekdotları vardır. Ayrıca Necip Mirkelamoğlu’nun Rakınamesinde de ilginç deyişler vardır;

“Nükte, cinas anlayan, aheng-i bezme uyan, içip zırvalamayan. İşte onlardır rakı”

Dünya Rakı Haftası’nda ne yapılır diye düşünmeyin, diğer haftalardan farklı olarak bu hafta da rakı sevenler birbirlerine hediye olarak kuşkusuz, rakı verecek veya birbirlerini meyhanelere davet edecektir.

Konuya eğildiğimizde rakının bir muhabbet, dostluk, sohbet içkisi olduğunu görürüz. Gerçekte rakının bulunduğu sofra bir sohbet ortamıdır. Sırası gelmişken hemen belirteyim ki, bu sohbet masası rakıyı ağzı ile içenler içindir. Başka tarafı ile içenler bunun dışında kalır. Aynı zamanda rakıyı adam gibi içmek bir kültür işidir.

Bektaşi babasının “Rakı ağızdan değil kulaktan içilir. Biz ona içki değil dem deriz.” sözünde doğruluk payı vardır.

Rakının kitabını yazan Deniz Gürsoy rakının nasıl içileceğinden çok rakının nasıl içilmeyeceğini ileri sürmüştür. Ayrıca aynı sayfayı paylaştığım Yılmaz Ergüvenç de bu konuda ilginç notları bana gönderme lütfünde bulunmuştur.

Rakı öyle ulu orta zamanlarda içilmez. Onun da bir adabı vardır. Özellikle akşamcı dediğimiz kişiler rakıyı gün batmadan içmezler. Onun içinde vakti kerahat geldi denilir.

Rakının bir özelliği de yalnız başına içilmez. Daha doğrusu duvara veya çevreye bakılarak da içilmez.

Kederli ve dertli iseniz hiç içilmez.

Rakı gürültü patırtı çıkarmak isteyenlerle, bağıra çağıra konuşanlarla da içilmez.

Rakı bardağı su içer gibi başa dikerek içilmez. Küçük küçük yudumlarla demlenilir.

Rakı şakadan, nükteden nasibini alamamış olanlarla da içilmez. Bazılarına göre bayır turpları! ile hiç içilmez...

Rakı dostlarla birlikte sohbet için içilir. Aslında rakı yalnız başına içilen bir içki de değildir.

Şimdi gelelim bir kültür işi olan rakının nasıl içileceğine ve muhabbet masasının nasıl kurulacağına...

Meyhaneye, daha doğrusu içkili bir lokantaya gittiğinizde garson ne içeceksiniz diye sorduğunda rakı diye yanıtladıktan sonra eskilerin deyişi ile çilingir sofrası kurulur.

Rakı sofrasında fazla yemek yenmez. Rakı mezelerin eşliğinde içilir.

Ben akşamcıyım diyerek mezesiz bir kadeh içilip gidilmez.

Bazılarının yaptığı gibi rakı şalgam suyu veya soda ile içilmez.

Rakı sofrasında rakının yanında bira, şarap gibi içkilere yer verilmez.

Rakı sofrasında sigara küllüğüne zeytin çekirdeği, sıkılmış limon kabuğu gibi nesneler konulmaz. Sonradan içilen kahve fincanlarının tabağında sigara söndürülmez.

Rakı masasına aşka gelip avuç içi veya yumrukla vurulmaz.

Rakı sofrasında planlı programlı ciddi işler konuşulmaz. Daha çok havadan sudan, bugünkülerin deyişi ile geyik muhabbeti yapılır. Eski anılar tazelenir, yitirilmiş dostlardan söz edilir. Bazen edebi kültürel konularda ağırlık kazanır. Bu arada siyasetle ilgili konuşmalara geniş yer verilir, adaplı biçimde tartışılır. Zaman zaman hükümetler bu sofralarda yönetimden düşürülür, sonra yeni başta kurulur. Kuşkusuz, dedikodu da masadan eksik olmaz. Amaç seviyeli hoşça vakit geçirmektir. Bununla beraber rakı sofraları bir bakıma toplu bir eylem ortamı olarak da düşünülebilir. Başka bir deyişle ortam karşılıklı konuşmalara, fikir alışverişine yönelik olduğundan demokratik bir forum özelliği bile taşır. Rakı muhabbetinin grup terapisi olduğunu ileri süren psikologlar da vardır.

Nihavent ve rast makamında sanat musikisi eserlerinin de bu arada çalınması rakı sofrasına renk katar. Fasıl da rakı sofrasının çeşnisidir.

Rakının ayrı bir kadehi vardır. Ne yazık ki, günümüzde rakı kadehi yerini su bardağına bırakmıştır. Günümüzde eskiye yönelik pek çok şey gibi onunda adabından uzaklaşılmıştır.

Rakı kadehine önce rakı dökülür, sonra da üzerine su ve buz konulur. Eğer bu sırayı bozarsanız, her iki sıvı aynı oranda etkilenmediğinden alkol kadehin üstüne çıkar, böyle olunca da rakının hem tadı hem de keyfi kaçar. Asıl rakıcılar rakının içerisine buz koymazlar. Rakı şişesi buz kovası içerisinde kendiliğinden soğutulmaya bırakılır.

Rakı soğutulmuş şişeden kadehe veya bardağa çevrile çevrile dökülür. Böylece anason kokusunun etrafa daha çok yayılması sağlanır. Ayrıca rakının yarısı kadar bardağa su konulması da makbuldür.

Rakı sofrasında kadehler, “hoş geldiniz” amacıyla yalnızca bir kez tokuşturulur. Sonradan gelen olursa onun için bir kez daha tokuşturulabilir. Rakı masasında bulunan en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan diğerleri kadehlerine el atmazlar.

Rakıdan ilk yudum alındıktan sonra rakı bir süre ağızda bekletilir, dişlerin arasından bir nefes alınır. Böyle yapılınca da akciğerler de rakıdan nasibini alır.

Rakıdan hoşlanmayan bir organımız da karaciğerdir. Karaciğer rakıya tepki gösterir ve rahatsızlanır. Bu tepkiyi önlemenin çaresini bir süre beraber olduğum Edirneli dostlarımdan öğrenmiştim. Rakı sofrasına üzüm hoşafı kâsesi konulur. Karaciğer, rakının masaya gelişini hisseder ve rahatsız olur, “bunlar yine içecek” diye söylenir. Hoşafı görünce de biraz şaşırır. Edirneli dostlarım kendi tabirleri ile hoşafı bir dikişte kakarlar! Böyle olunca rakıyı bekleyen karaciğer beyin sarsıntısı geçirir (Özür diliyorum. Burada onların söylediği tabiri yazamıyorum.) Hoşafın ardından rakı gelince karaciğer mayışmış olduğundan beklenen tepkiyi gösteremez!..

Rakının kendisine özgü mezeleri vardır; beyaz peynir, kırmızı toz biberli koyun peyniri, barbunya veya taze fasulye başta olmak üzere zeytinyağlılar, yoğurtlu veya yoğurtsuz patlıcan kızartması, biber, yoğurtlu semiz otu bunların başında gelir. Başta turp olmak üzere ekşili mezelerde rakının kendine özgü nefasetini artırır. Eski İstanbul’un meyhanelerinde lakerda, topik, humus gibi Ermeni ve Rum mutfağının mezeleri vardı. Ancak lakerda dışında onlarda geçmişe gömülmüştür. Bu mezelerin dışında bir de göz mezesi vardır. Ancak göz mezesi çevredeki hanımlara bakmak değildir. Muhabbet masasında ehli keyifi olan gerçek akşamcıların meze seçiminde yabanice davranışta bulundukları görülmemiştir.

Göz mezesinin ne olduğunu Yahya Kemal Beyatlı’dan öğreniyoruz.

Yahya Kemal her akşam sofrasını kuş sütü eksik olmamacasına kurdurursa da çoğuna elini bile sürdürmezmiş... Bunların hepsini de hesabına geçirtirmiş. Bir gün şef garson sofrasına kırmızı turp koymayı nedense ihmal etmiş. Bunu gören Yahya Kemal garsonu çağırmış, nerede kırmızı turp diye sormuş

-Efendim, dikkat ettim her sefer ben koyuyorum, siz elinizi bile sürmüyorsunuz?

-Ben sofraya konan her şeyi yemek zorunda değilim. Onların bazıları benim göz mezem!..

Rakı sofralarının eski bir adabı da sakiliktir. Usul adap bilen ehli keyiflerden en genci sakilik görevini üstlenir. Masada oturanların bardaklarına rakı döker. Büyüklere ise hiçbir şekilde sakilik yaptırılmaz. Büyüklük anlamı masada daha bir anlam kazanır. Şişede kalan rakı masadakiler arasında eşit paylaştırılır. İstenirse yenisi garsondan istenir.

Rakının en büyük özelliği de ne zaman sarhoş olacağınızı beden diliyle size bildirmesidir. Rakının size yaptığı uyarıyı anladığınız anda, birlikte olduğunuz kişilere söylemeli veya izin isteyerek gidilmelidir. Ne var ki, sizin masadan ayrılmanız orada bulunanların da kalkmasını gerektiriyorsa, işte o zaman ölecek bile olsanız yerinizden kıpırdamamalısınız.

Meyhane kültürünün kendine özgü raconları vardır; bunların başında da yolluk! gelir.

Meyhanenin müdavimlerine, hesap kesildikten sonra ekstradan rakı gönderilmesi adettendir. Eskiden bu rakı küçük bir sürahi içerisinde gönderilirdi. Sonradan küçüle küçüle bir dubleye dönüşmüştür. Bazen meyhaneci yolluk göndermeyi unutur veya boş verirse o zaman akşamcı seslenir; hani benim yolluğum?..

Rakı sofrasının adabı da bunu gerektirir.

Hangi şaire ait olduğunu bilemediğim bir dizeyi sırası gelmişken dile getirmek isterim;

Önce kendine gel, sora meyhaneye...
Kalender ol da gir kalenderhaneye...
Bu yol kendini yenmişlerin yoludur...
Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye...

Dünya Rakı Haftası rakı sevenlere kutlu olsun...

Yarasın...


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 6 Aralık 2007 Perşembe 00:47:04
Güncelleme :9 Aralık 2007 Pazar 15:25:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Süreyya IP: 195.87.18.xxx Tarih : 6.12.2007 12:33:16

Valla Erdem Bey meyhaneye gidip beraberce rakı kadehleri tokuşturmak istedim. Sizede yarasın...


ibrahim Öztepe IP: 85.105.27.xxx Tarih : 9.12.2007 16:02:12

Erdem Abiciğim eline kalemine sağlık cok güzel bir yazı cok büyük zevkle okudum. Size okulu bitirdiğim yıllarda rahmetli babamla gezmeye gitmiştim törenleri beklerken aksam bir yerde oturalım dedi zaten son oturusumuz ve o sene son yılıymıs ömrünün yine bir akranbamızla birlikte bir lokantada yemek yiyecektik. Masaya rakı getirilmesi istendi garsonrdan tabiki 3 kişilik servis geldi. ben içmem dememe rağmen banada içirdiler ve o masa sohbetinde babam akrabamıza sordu: - Rakının mezesi nedir diye? cevap cok cesitli mezelerin isimleri olarak geldi. Babam sonunda acıkladı "rakının en güzel mezesi güzel dostlar ve dostluktur " masalarımızın mezesiz kalmaamsı dileğiyle saygılar sunarım..


erdal geyikçi(köçek)... IP: 88.254.123.xxx Tarih : 7.12.2007 12:26:29

MERHABA ERDEM ABİ..BUGÜNKÜ KÖŞENİZE ÜLKEMİZİN VAZGEÇİLMEZİ VE ŞİŞEDE DURDUGU GİBİ DURMAYAN"RAKIYI"KONU ALMIŞSINIZ.ANLATTIĞINIZA GÖRE DÜNYA RAKI HAFTASIDA VARMIŞ.VALLAHA BEN YENİ DUYDUM RAKI HAFTASINI..RAKI HAKKINDA BÜYÜKLERİMDEN DUYDUĞUM BİR SÖZÜ SÖYLEMEK İSTİYORUM"OTURUP KALKMASINI,KONUŞMASINI,DİNLEMESİNİ BİLMEYEN İNSAN RAKI İÇMESİN"DERDİLER..RAKIYI İÇİNCE BU SÖYLEDİKLERİ NASIL OLACAKTI MERAK ETMİŞTİM.RAKIYI İLK İÇTİĞİM GÜNÜ HİÇ UNUTMUYORUM.BİZİM BURALARDA DÜGÜNLERDE RAKI İÇİLİR ERDEM ABİ"AMA"BOĞMA RAKI..BOĞMA RAKIYI BİLİRSİNİZ ERDEM ABİ...İÇTİGİN ZAMAN YERİNDEN KALKMAYACAKSIN.KALTIĞIN ZAMAN,EVE KİMİN GÖTÜRDÜGÜNÜ HATIRLAMASSINIZ.BENİMDE İLK İÇTİĞİMDE KİMİN GÖTÜRDÜĞÜNÜ HATIRLAMIYORUM.AKŞAM 21,DE OTURDUĞUM MASADAN,SABAH DÜGÜN EVİNE GELİN GELİNCEYE KADAR İÇMİŞTİK"AMA" BENİ EVE KİM GÖTÜRDÜ ONU HATIRLAMIYORUM,SAĞ OLSUN ARKADAŞLAR GÖTÜRMÜŞ.BENDE KENDİMCE SÖZ YAZMAK İSTİYORUM ERDEM ABİ../YA ADAM GİBİ MASAYA OTUR/YADA UZAKTAN BAKMA MASAYA/YA GEL MEZEMİZİ YE/YADA GEL SAKİLİK ET/YA ÇEKGİT GÖZÜMÜN ÖNÜNDEN/YADA BANA ÖYLE BAKMA/YA BENİMLE KONUŞ/YADA ŞİŞEDE DURDUĞUN GİBİ DURMA/YA ARKADAŞLALIK ET BENİMLE/YADA BOŞ ŞİŞE GİBİ DURMA KARŞIMDA.....GARSON BİR ŞİŞE DAHA GETİR,BOŞ KALMASIN MASAMIZ..YARASIN........SAYGILARIMLA.ERDAL GEYİKÇİ(KÖÇEK)....!


mehmet ersindigil IP: 84.62.62.xxx Tarih : 25.12.2007 21:25:31

sayin Erdem abiciyim: Ister dünya raki haftasi olsun,ister yili olsun,ister haftasi olsun,ister günü olsun. Rakiyi raki gibi icene afiyet olsun. Ben 60 yasindayim ve aklim erdi ereli raki icerim,yaliniz oldugum zaman evde bir cay bardagi dolusu kadar icerim. Ama arkadaslar,la es dost oldugu zaman 2-3 cay bardagi kadar oluyor. su satirlarimi yazdigim,da bardagimi doldurdum iki duble yaparak icecem. ben almanyada oldugum icin assagi yukari her türlü ickiyi tattim. hic biri bizim ulusal rakimizin yerini tutmuyor,Rakiyi icmesini bilene ilactir,bilmeyene ise zehirdir. eyer sende iciyorsan afiyet olsun bende su dublemi sihhatine iciyorum haydi afiyet olsun selamlarimla hosca kal derim..