22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Ecyad Kalesi’nin Yerinde Lüks Otel!..


Kurban Bayramında gazetelerin birisinde ilginç bir haber vardı; “Kâbe’ye Nazır Yatak Odası”. Haberin ayrıntısında, toplam yedi kuleden oluşan, Kral Abdülaziz Kutsal Kent Hizmetleri Vakfı’na ait arazı üzerinde yapılmıştır. Zemzem Tower’in Kâbe’ye yönelik bu bölümünde “Stüdyo”, “Küçük”, “Büyük”, “Emirlik”ve “Kral Dairesi” olmak üzere süitler bulunuyormuş. Osmanlı’dan arta kalan, 350 yıllık Ecyad Kalesi’nin yerine dikilen Zemzem Tower’in Kâbe manzaralı süitleri 950.000 YTL ile 5.700.000 YTL arasında değişiyormuş. Bunun yanı sıra da Mina’daki şeytan taşlama bölgesi yeniden düzenlenerek, VIP konukları için altı katlı yollar, helikopter pistleri ile izdiham nedeniyle hacı adaylarının ölümlerinin de önüne geçilmesini ön gören projeler hazırlanmış.

Suudi’lerin bu girişimi ile İslamiyet’teki sosyal eşitlik ilkesinin ortadan kalkması bir yana, zenginler haç görevini eziyetsiz, diğerleri de bin bir cefa içerisinde eda edecekler. Kısacası Suudiler petrol zenginliğinin yanı sıra, Müslümanlığı ileri sürerek kazanç sağlamak peşinde oldukları da bir kez daha ortaya çıkmış oluyor. Bunun için de Osmanlı’dan arta kalan eserlerden Ecyad Kalesi de yıkılarak ortadan kaldırılmıştır. Tarihte Arap toplumunun saldırılardan korumak için kalede bekleyen askerlerin yerini, yüzyıllar sonra Kabe’ye yönelik odalarında, bir elleri yağda bir elleri balda keyif içerisinde Hac farizasını yetine getirecek yan gelip yatan zenginler alacak!..

Allah katında da bunlar hacı sayılacaklar!..

Ecyad Kalesi Osmanlılar tarafından Kâbe’yi korumak amacıyla yaklaşık 350 yıl önce yaptırılmıştır. Suudiler kalenin yıkılmasını bölgenin güvenliğinin kendileri tarafından sağlandığını, bu nedenle de artık kaleye gereksinim kalmadığını belirtmişlerdir. Ayrıca Ecyad Kalesinin kutsal bir kimlik taşımadığını da belirtmişti. Bu gülünç iddiayı ise Suudi Eğitim Bakanlığı Tarihi Eserler Dairesi, kalenin yıkımına gerekçe olarak göstermiş. Buna karşılık Arapları Osmanlılara karşı kışkırtan İngiliz casusu Th. Edward Lawrance’nin kaldığı Osmanlı evi restore edilip müzeye dönüştürülmüştür. Müzenin kapısındaki kitabede “Bu ev, Osmanlı’ya karşı bağımsızlık savaşı veren Suudilere yardımcı olan İngiliz Thomas Edward Lawrence tarafından karargâh olarak kullanılmıştır” yazılıdır. Oysa aynı Th. E.Lawrance “BilgeliğinYedi Sütunu” isimli anılarında Araplarla ilgili hiç de güzel sözler söylememişti. Yakın tarihlerde Cidde, Mekke ve Taif’deki Osmanlı evleri de yıktırılmıştır. Yine aynı şehirlerdeki Osmanlı şehitliklerinin üzerinden buldozerler geçirilmiştir.

Kısacası bütün bunlar UNESCO kararlarını hiçe sayan kültür yıkımlarıdır. Başka bir deyişle kültür soykırımıdır.

Suudi Kralı Fahd, Yavuz Sultan Selim’den itibaren Osmanlı hükümdarlarının kullandığı, Mekke ile Medine’nin hizmetkârı anlamına gelen “Hâdimu’l Harameyn-i Şerifeyn” unvanını sahiplenmişti. Murat Bardakçı’nın belirttiği gibi bu unvanı kutsal toprakların hizmetkârı olarak değil de hâkimi olarak hareket etmişlerdir.

Kuşkusuz, Ecyad Kalesinden sonra sıra neye gelecek diye düşünenler olacaktır. Kâbe’nin çevresindeki revaklar da Osmanlı eseridir. Kâbe örtüsünün altındaki yapı da XVII. yüzyılda Osmanlılar tarafından yapılmıştır. Sultan I.Ahmet, 1612’de Kâbe’yi yenilemiştir. O yıllarda hacdan dönen hacılar padişaha Kâbe’nin perişanlığını duyurmuşlar. Bunun üzerine Sultanahmet Camisi’nin mimarı Sedefkâr Mehmet Ağa ve Osmanlı usta ve işçileri o yıllarda Kâbe’nin Hz. İbrahim zamanından kalma temellerine kadar inmiş, duvarları yenilemiş ve bugünkü görünümüne getirmişlerdir. Bu arada Kâbe üzerindeki altın oluk da yerine yerleştirilmiştir. Kapıdaki gümüş kitabenin yerine de som altından kitabe yerleştirilmiştir. Bu konuda Ord. Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın “Risâle-i Mimâriye- Mimar Mehmet Ağa-Eserleri “ isimli makalesinde, Topkapı Sarayı arşivindeki “Zübdetü’t- Tevârih, Kâtip Çelebi’nin Fezlekesi bu konuda ayrıntılı bilgiler vermektedir.

Osmanlı eserlerini yok eden Suudiler, acaba Kâbe’yi de diğer Osmanlı eserleri gibi yıkacaklar mı?

Ecyad Kalesi başta olmak üzere Osmanlı eserlerine karşı bir tutum izleyen Suudiler’in bu davranışlarının ardında acaba Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın büyük dedesi Abdullah bin Suud’un İstanbul’da idam edilişinin payı var mı? Bilemiyoruz. Cevdet Paşa Tarihinden ve Murat Bardakçı’dan öğrendiğimize göre XIX. yüzyılın başında Osmanlı devletine isyan eden Abdullah bin Suud Mekke ile Medine’yi yakıp yıkmış, on binlerce insanı öldürmüştü. Bu isyan bastırılmış, yakalanan Abdullah bin Suud İstanbul’da üç gün boyunca sorgulandıktan sonra 27 Şubat 1820’de idam edilmişti.

Ecyad Kalesinin yıkımından sonra Türkiye Cumhuriyeti ne yaptı?

Dışişlerinin birkaç girişiminden sonra olay unutulup gitti. Tâ ki yerinde “Zemzem Tower” yükselene kadar. Birkaç yıl Hac görevi ertelenerek bu yıkım protesto edilebilirdi. Bunların hiç birisi olmadı, yapmaya da yürek ister... 




erdem@kenthaber.com
Yayın Tarihi : 7 Ocak 2007 Pazar 10:47:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
sayit kızılırmak IP: 194.27.149.xxx Tarih : 17.01.2007 12:03:07
BİR GÜN BUNLARIN HESABI SORULUR Nedir bu Türk düşmanlığı? Bu aziz milletin Allah aşkı, Peygamber sevgisi, ehlibeyt saygısı kadar.. başka millette var mı acaba? Şu kültür soykırımını okuduktan sonra neden kalp krizi geçirip ölmediğime şaşıyorum. Allah cezalarını versin.

Yılmaz Ergüvenç IP: 212.253.11.xxx Tarih : 8.01.2007 13:07:30
Sevgili Erdem. 'Osmanlı eserlerini yok eden Suudîler acaba Kâbe'yi de yıkacaklar mı' diye soruyorsun. Geçen yıl 'Kethaber'de 'Mimar gözü ile Kâbe' başlıklı yazımda belirttiğim gibi Hicretin 64. yılında, yani 686 yılında Yezid'in komutanı Hasan bin Nubeyr, Kâbe'yi kuşattı ve mancınıklarla yıktı. Ama artık bunlar altın yumurtlayan tavuğu kesmezler. Oralarda bulunmuş bir insan olarak da biliyorum ki, inançları gereği olarak o sırada ölen kralın kardeşine bile tören yapmadılar ve belirsiz bir mezara gömdüler. Sultan Abdülhamid'in restore ettirdiği ve kalem işleri ile süslettiği sahabe türbelerini de yıktılar. Yine Osmanlı'nın ihya ettiği Hz. Hatice'nin mezarını yıkarak üzerine otel yaptılar. Bunların mezhep inançları böyle. Bir de tarih ve kültür bilinçleri gelişmemiş, maddî çıkar uğruna her şeyi yapabilecek insanlar.

imaj optik IP: 85.98.222.xxx Tarih : 10.01.2007 13:19:05
ECYAD KALESİ HAKKINDA YAZINIZDAN VE OSMANLI ESERLERİNİN ÇIKARLARI UĞRUNA YIKILIP KENDİSİNE MENFEAT SAĞLAYAN SUUDİ YETKİLİLERİNİ CESURCA ELEŞTİRMENİZDEN DOLAYI SİZİ TEBRİK EDİYORUM. Kazım Hoşgör- ereğli

Teoman Törün IP: 88.224.129.xxx Tarih : 7.01.2007 14:12:31
İngilizlerin "Medine Kaplanı" dedikleri ileri yaşdaki Medine Kalesi Muhafızı Fahrettin Paşa, muhasaraya alındığında, Harbiye Nezaretinin "kaleyi teslim et" emrine karşın, Peygamber yadigârını gayrı müslim'e vermem diye Kur'an üzerine el basarak kaleyi İngilize bırakmamaya and içtiği zaman, İngilizlerin yanındaki Araplar kaleden çıkacak Türkleri linç etmeye hazırlanıyor idiler. Artık Suudî'den ne bekleyeceğiz?

K. Mükremin BARUT IP: 88.226.198.xxx Tarih : 7.01.2007 17:52:31
Peygamberimiz Hz. Muhammed; Kureyş kabilesinin baskıları sonucu Mekkeden, Yesrib'e (Medine'ye)* hicret etmişti. O tarihte Yesrib'de olan halkın tamamı yerleşik topluluklardı ve hepsi de Yahudi idiler (Birbirinden farklı üç Yahudi Topluluğu). Semavi inanca sahip bir topluluk bir başka semavi inancın öncülerine şehirlerini açmışlardı. Hz. Muhammed efendimiz bu yüzden Medinelilere ENSAR (dost/hoş gören ya da kabul eden) adını vermişti. Yine ilk müslümanlarla Medineliler arasında, karşılıklı güveni ve şehrin güvenliğini sağlamayı amaçlayan "MEDİNE SÖZLEŞMESİ" imzalanmıştı. Kuran ayetleri; nüzul(iniş)sırasına göre değil de Arap geleneklerine uygun olarak, büyük ayetten küçüğe doğru sıralanmıştır. İlk ayet; "IKRA(OKU) esirgeyen bağişlayan tanrının adıyla... " ayeti olmasına rağmen, onun yerini Medine'de nüzul olan BAKARA almıştık. Medine'de inmiş ayetlerin; bir çok konuda Yahudi şeriatı ile örtüştüğünü biliyoruz. Müslümanlar, Medinede oldukları sürece, bildiğim kadarıyla altı ay Küdüs yönüne doğru namaz kılmışlardır. Tüm semavi dinlerin atası HZ. İbrahimdir. İbrahim peygamber, cariyesi Hacer ve oğlu İsmail ile çölde susuz kaldıklarında, Allah tarafından Zemzem kuyusuyla mükafatlandırılmışlardır. Hz. İbrahim; tanrıya şükranını sunmak amacıyla buraya KABEYİ inşaa etmiştir. Müslümanların bu bilgiye ulaşmaları sonucunda, namaz yönü Kudüs'ten Kabe'ye dönmüştür. Akabinde, Hac farizasının da Mekke şehrindeki Kabe'ye yapılması şekillenmiştir. Bu aşamadan sonra Kureyş halkı müslümanlığı kabul etmişlerdir. Bazı yazarlar, Mekkenin ticari itibarının korunuyor olmasının anlaşılması üzerine; mekkelilerin Müslümanlık karşısındaki katı tutumlarının çözüldüğünü söylerler. Pek çok dini bütün müslüman kardeşimizde genelde, Arapları yüceltme eğilimi vardır. Fakat Arapların Türk düşmanlığı 1800'lerden çok daha eskiye dayanır. Bu gün Suudlu Araplar; dört hak meshep dışında olan VEHABİ meshebindendirler. Bu meshebin şekillenmesinde İngilizlerin katkısı oldukça fazladır. Ama bizim Bilinç altımızdaki Arap hayranlığı, bu meshebi sorgulamamıza müsade etmez. Aslında mademki kutsal toprakların bekçileri ve tanrı tarfından, Hac gelirleri dışında, petrol zenginliğiyle de kutsanmış Arap kardeşlerimiz bu meshebi benimsemiş, bizim de Vehabi olmamız gerekmez mi ? ECYAD kalesini ve ona yapılanları, Murad Bardakçı'nın yazılarında yakalamıştım. Sizin bu yazınızda da o bilgilerin üzerinde daha çarpıcı detayları yakalamış oldum. Fikrinize sağlık. Her Türk evladının Arapların, İngiliz emperyalizminin arkasına sığınıp, evladı vatana yaptığı cefayı bilmesi gerekir. Oyle kitap falan taramaya gerek yok. Batılıların Lavence ile ilgili olarak yaptıkları filmi görmeleri yeterli. * MEDİNE = MEDENİYET/MEDENİ 7 0CAK 2007-ANKARA