3
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Eli öpülesi öğretmenlerin çilesi!

Her mesleğin kendine göre ayrıcalıkları var. Öğretmenlerin ise diğerlerine göre çok daha fazla ayrıcalıkları vardır. Nitekim Atatürk İstiklal Savaşının kazanılmasından sonra “Asıl savaş şimdi başlıyor, o da cehaletle savaş” dememiş miydi?

Öğretmenlik, içlerinden pek az da olsa çürükler çıkmasına rağmen her zaman saygın bir meslek olma özelliğini korumuştur.

Sözlüklerin tanımlamasına göre öğretim; amaçlanan, bilgi, beceri ve alışkanlıkların edinilmesi için belli bir konumda ve belli bir süre içerisinde gerçekleştirilen etkinliklerin bütünüdür. Bunun için de belirli eğitim kurumlarında öğrencilere bilim, sanat veya teknik konuları kazandırmak isteyen kişilere de “öğretmen” denilmiştir.

Cumhuriyet yasalarının en önemlilerinden biri olan Tevhid-i Tedrisat Yasası bugün bile güncelliğini korumaktadır. Ne var ki, bunca yıl geçmesine rağmen, bu yasayı ucundan kenarından kırpan veya kırpmaya çalışan hükümetlerle ne yazık ki hala karşılaşılmaktadır.

Günümüzde öğretmenlik en cefalı mesleklerden birisidir. Eğitim ve diğer fakültelerden mezun olan öğretmen adayları yıllar yılı atama bekliyor, bazıları atanıyor, bazıları da eğitimini aldığı mesleğini atanamadığı için yapamıyor. Ancak atamalarda Din ve Ahlak öğretmen adaylarının öncelik kazandıkları gündeme geliyor. Son olarak onlara bir de yenileri ekleniyor. İlköğretimde seçmeli ders olarak Arapça da öğretilecekmiş… Dünyada evrensel dil olan İngilizceye ağırlık verilmesi gerekirken bizler tersine gidip Arapçayı ortaya koymaya çalışıyoruz.

Garip ama gerçek…

Mademki, Arapça önemliymiş; biz de o dilden onlara bir şey söyleyelim; “Cehl-i mürekkep gayrı kabil-i ıslahtır.”

Ekonomimiz büyüyor diye övünenler en azından eğitimin önemini kavramak zorundadırlar. Ne yazık ki, Güneydoğu ve Doğuda XXI. Yüzyılda bile egemenliğini sürdüren ağalar, aşiretlerin başında bulunanlar eğitimli gençlerin çoğalmasını istemezler. Bazı siyasiler de eğitimsiz toplumdan çok daha kolay oy alacaklarını düşünüler… Bu bakımdan kırsal kesimlerde imamlar öğretmenlerin daha önündedir. Geçmişe baktığımızda Emevi halifeleri memleketlerinde çok sayıda camiler yaptırmış ve kendi yandaşlarını imam olarak görevlendirmişti. O imamlar halifenin yüceliğinden, başarısından söz ederken, diğerleri hükümranlıkların keyfini çıkarmışlar.

PKK terör örgütü askerlere, polislere yönelttiği saldırılara bu kez kadınları, bebekleri ve öğretmenleri de ekledi. Köy öğretmenlerinin evlerini basarak onları korkutup sindiremeyince öldürmeye ve kaçırmaya yöneldi. Son haftalarda on iki öğretmenin kaçırıldığı söyleniyor. O zaman haklı olarak insan düşünüyor, silahsız öğretmenler neden kaçırılıyor?

Cehaletlerini gidermek için dağlardaki sığındıkları inlerde okul kurmayı düşünmediklerine göre amaçları, çocukların ve ailelerinin Türkçe öğrenmelerini engellemek olabilir mi?

Cahil bırakılmış yoksul insanı kandırabilmek kolaydır. Eğitimsiz çocukların eline taş ve Molotof kokteyli verip onları güvenlik güçlerine saldırtmak kolaydır? Kadınları da onların yanına katmak…

Kurasına çekerek yeni atanmış, öğretmek hevesindeki genç öğretmenleri korkutarak, sindirerek onları saf dışı bırakarak meydanı boş bulup istedikleri gibi at oynatmak çok kolay…

Oysa o öğretmen ne zorluklar içerisinde eğitimini tamamlamış, atanmış ve memleketine faydalı olabilmek için ne umutlar ve ne uğraşlar vermiş. Devlet öğretmenini haydutlara karşı koruyamıyorsa burada suç kimin? O zaman saldırganlara karşı koyamayan onlara yataklık eden köylülere de kızmamalı…

Doğunun yetersiz koşullarında öğretmen olabilmek kolay değil. Soğukta, karda, kışta hem kendilerini hem de çocukları ısıtmaya çalışıyorlar… Okul malzemelerini, köylerden gelen öğrencilerin servis ücretlerini ceplerinden karşılayanlar da var. Kürt kökenli çocukları eğitmek ve onlara Türkçeyi öğretmek için canla başla çalışan, her türlü güçlüğe karşı koymaya çalışan gencecik öğretmenlerimizin elleri öpülmelidir…

Basından öğrendiğimiz kadarıyla PKK telsizlerinde öğretmen sözcüğü sık sık geçiyormuş… İçlerinden birisi öğretmen kaçırma olaylarından ötürü karakollarca uyarılmışlar.

“Ne yapabiliriz ki… Ancak korkmuyoruz. Çünkü ben gitmezsem o gitmezse bu çocuklar ne olur? Bu ara ülkedeki durumlar karışık olduğundan biraz endişeliyiz tabii… Ama öğrencilere belli etmiyoruz” diyorlar…

Bizler yanı başımızdaki yoksul, giysisi, ayakkabısı ve yiyecek aşı olmayan “kendi yoksul” çocuklarımıza yardımın uluslararası düzeyde reklamı yok… Buna karşılık, Somali, Afganistan ve Filistin’in var…

Ne garip dünya değil mi?

erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 13 Ekim 2011 Perşembe 11:16:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
bir anı (Dr. S. A) IP: 78.161.235.xxx Tarih : 13.10.2011 22:02:37

Mezun olduktan yirmi sene sonra Ankara-Kızılay'da karşılaştığım lisedeki fizik öğretmenim, benim onu çıkartmama fırsat vermeden "-sen, benim öğrencim idin !"  dedi. Dalgınlığımdan hemen sıyrılıp onu tanıdım ve gözlerim yaşararak ellerine sarılıp öperken, heyecan ve sevinçten titreyen ses tonumla "-Reşide Sancar hocam !" diyebildim. Hangi meslekten olduğumu sorduktan sonra devam etti; "- karşılaştığım öğrencilerimle birlikte ben de sizler gibi doktor, mimar, mühendis, avukat ve de öğretmen oldum; duyduğum bu hislerimin yanı sıra beni ziyadesiyle müsterih eden ve mutlu kılanı ise, sizleri milliyetçi olarak yetiştirmem oldu !"   Gözlerinden yaşlar akan öğretmenimin ellerini bir kez daha öptüm. Kendisiyle tekrar görüşmek olanağı bulamadım ise de, bu anım hiçbir zaman silinmedi. Allahtan temennim hâlen kendisinin hayatta olmasıdır.


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.0.xxx Tarih : 13.10.2011 18:57:23

Ellerine saglik Hocam"Evet buyurdugunuz gibi,Ögretmenlerin eli daima öpülmelidir.Ögretmenler olmasaydi,sana bu yorumu,mu yazamazdim.Hangi dili konusurak,yazarak ögrenmissek,bu ögretmenlerimize borcluyuz.Meshur bir söz vardir,cennet analarin ayagi altinda deriz.Bu terim ayni sekilde , ögretmenlerimiz icin,de olmali.Cünkü her neyi okuyorsak veya yazip ciziyorsak muhakkak bir ögretmene ihtiyacimiz vardir.

Cehalet ise aga usakligi demektir,Hicbir aga,yöresindeki halkin okumasini yazmasini istemez.Buna karsi gelen olursa,PKK devreye girer ve bertaraf edilir.Kacirilan ögretmenlerimiz büyük ihtimalle kendilerine yapilan tehditleri cesaretle ve hayatlari pahasina karsi geldiklerinden dolayi baslarina ögle bir hadiseyle karsilasmislardir sanirim.

Eger agalik olan yerler,uzaktan degil,de biraz yakindan takip edilse,herkes o agalarin neler yaptiklarini ortaya cikarilir.Ne yazik,ki oy ugruna bunlar hepsi göz ardi edilmektedir.Aga,da istedigi tarafa atini sürüp,jirit atmaktadir.Ve her türlü zorbaligi,da yapar.Cünkü aga alismistir,Halki köle gibi kullanmayi,elbetteki okumus egitilmis insan istemez.Halk okursa,cehaletten kurtulup agaya karsi gelmekten korktugu icin,cahil kalmasini ister.

Bu son zamanlar,da Ülkemizde olan,Terör olaylarini göz önünde bulundurarak her türlü okullarimizi koruma altina alinmalidir diye düsünüyorum.Bunu yapmadigimiz müddetce,Filistine,Afganistana,Somaliye,ve benzeri yerlere yapilan yardimlar hayir kazandirmaz.Önce can sonra canan,demisler Atalarimiz saygilarimla.


Dr. S. A. IP: 78.161.235.xxx Tarih : 13.10.2011 23:15:02

Sayın Erdem Yücel; "bir anı" rumuzuyla köşe yazınıza yaptığım göndermeden sonra, öğretmenim muhterem Reşide Sancar hakkında internetten araştırma yapmak gereğini duydum. Reşide hocam, Türk milliyetçiliğinin ileri gelen savunucularından Rahmetli Nejdet Bey'in eşidir ve kendisi de, eşiyle birlikte aynı amaç doğrultusunda gayret göstermiştir. Ankara Atatürk Erkek Lisesi'nden 1967 yılında mezun oldum. Reşide öğretmenim ile karşılaştığım zamanın, "mezuniyetimden yirmi yıl sonra olduğunu" belirterek tarihi bir yanılgıya düşmüş olabilirim; bu süreç tahminime göre on sene sonra da olabilir, bu hususta affınıza sığınırım. Araştırmalarımda sayın öğretmenimin hâlen hayatta olup-olmadığı konusunda da bir sonuca varamadım. Gençlerimize yol gösteren yazınızın beni çok duygulandırdığını ifade eder, en içten saygılarımı sunarım.