2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Emek Sineması sizlere ömür!..

Gün olur, kütüphanemdeki eski kitaplarımı karıştırırım; bunlardan bazılarını elimden hiç düşürmem. Cumhuriyetimizin XX. yılı anısına yapılan “Güzelleşen İstanbul” isimli kitap onların başında gelir. İstanbul Vali ve Belediye Reisi Dr. Lütfi Kırdar zamanında yapılan bu değerli eserin sayfalarını çevirip resimlerini izlerken geçmişin o güzel günlerine yönelik hayal âlemine dalar ve doğanın bizlere bahşettiği bu güzel tarihi ve mistik şehrin 1950’lilerden bu yana nasıl yok etmeye çalışıldığını acı acı düşünürüm.

Günümüzde modernleştiriyoruz, güzelleştiriyoruz adı altında yerden bitercesine ortaya çıkan müteahhitler, şehrin tarihi dokusunu bilmeyen yöneticiler bu şehrin her geçen gün biraz daha ırzına geçmektedirler. Büyük bir istilaya uğrayan İstanbul’un eski sakinleri ise çoktan bu güzel şehri terk edip gittiler ve yerlerini çakma yeni İstanbullulara (!) bıraktılar. Böyle olunca da çıkar hesapları öne çıktı ve şehrin tarihi yapıları da kurban edilmeye başladı. Bunun son örneklerinden birisi de artık “Bey”i kalmayan Beyoğlu’ndaki Emek Sineması oldu.

Bu güzel şehre gönül verdiği kadar çok iyi bilen Atilla Dorsay’ın başını çektiği bir avuç insan direndi ve sonunda yenildiler. Bugün artık şehrin tarihiyle bütünleşmiş Emek Sineması’nın bulunduğu blok artık yok…Yerinde yükselecek, Beyoğlu ile bağdaşamayacak yeni yapı kim bilir kimlerin zenginliğine zenginlik katacak!..

Yakından tanıma onuruna eriştiğim mimar, turist rehberi, yazar, Sinema Yazarları Derneği’nin kurucusu ve onursal başkanı Atilla Dorsay, 20 Aralık 2011’de gazetesinde “Emek yoksa ben de yokum” diyerek Emek Sineması’nın yıkılmaması için tepkisini koymuştu. Emek Sineması’nın yıkımı gerçekleştiğinde saldırıya uğramış ve son olarak “Veda Zamanı” başlıklı yazısıyla yazılarına son vermiştir. Kısa bir süre önce bu yıkımı protesto eden gerçek sanatçıların başını çektiği bir grup her zaman olduğu gibi güvenlik güçlerinin (!) biber gazlı, sopalı, su tazyikli saldırıya uğramışlardı. Yalnız onlar değil Beyoğlu’nun birikiminden, yaşamından bir parça daha dağıldı…

Emek Sineması Beyoğlu Yeşilçam Sokağı’nda “Melek Sineması” ismiyle Scognamillo’un belirttiğine göre 1924’de Serkl Doryan (Cercle d’Orient) binasının bir bölümünde açılmıştı. Onun hemen yanı başında da “İpek Sineması” vardı. Sinemanın bu ismi almasının nedeni de sahnenin iki yanında yer alan art nouveau üslubundaki iki melek tablosuydu. Sonradan bu tablolar bilinmeyen bir nedenle yok edilmişti. Sinemanın olduğu yerde daha önce “Skating Palace” diye bilinen şehrin ilk buz pateni sahası bulunuyordu.

Sinemanın ilk sahipleri A.Saltiel ile H. Arditi isimli iki vatandaşımızdı. Melek, İpek ve Sümer sinemalarının (bugün onlardan hiç biri yok) yönetimini iflas edene kadar yürüttüler ve sonra “Türk Umumi Tiyatro Anonim Şirketi” adına bir süre daha devam ettiyse de sinemalar önce İstanbul Belediyesi’nin, ardından da Emekli Sandığı’nın mülkiyetine geçti. Melek ismi de Emek olarak değiştirilmişti.

Emek Sineması aynı zamanda mimari yönden de önemli bir yapıydı. Çift fuayesi, Barok ve rokoko üslubunda bezemeleri, salonun ortasındaki görkemli avizesinin yanı sıra izleyicilerin koltukları perdeye paralel düzenlenmişti. Sinema 1993 yılında orijinaline sadık kalınarak onarılmıştı. İstanbul’un kültürlü kesiminin adeta buluştuğu bu yerde Hollywood’un MGM; 20th Century Fox, Warner Bros ve Colombia yapım şirketlerinin filmleri gösterilmiştir.

Mimari, sanat tarihi, sinema tarihinin önemli bir yapıtı olan bu binayı yok edenler, çıkarcılar acaba Burçak Evren’in “Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi”ndeki “Emek Sineması” maddesini, Mustafa Gökmen’in “Eski İstanbul Sinemaları”nı, Selahattin Giz’in fotoğraflarını, Ali Özdemir’in metni ile “Beyoğlu 1930”unu, Özdemir Kaptan (Arkan)’ın “Beyoğlu”nu, Salah Birsel’in “Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu”sunu, Atilla Dorsay’ın “Benim Beyoğlum” , Mustafa Cezar’ın “XIX.Yüzyıl Beyoğlusu” nu ve son olarak da Çelik Gülersoy’un “Beyoğlu’nda Gezerken” ve bu konudaki makalelerini bilirler mi? Hiç sanmıyorum…

Emek Sineması İstanbul’un mimari, sanat tarihi yönünden çöküşünden arta kalan bir örnekti. Şimdi o da çöktü ve yok oldu. Kentsel yenileme cilasıyla çıkarcıların rantına kurban edildi. Umur Talu’nun deyişiyle “Yeni iştahlı arsız ve arsız sermaye” buraya el attı. Emek sinemasının başına gelenler bir bakıma Türkiye’nin başına gelenler…

Başka söyleyecek ne kaldı ki? Emek Sineması da sizlere ömür!..


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 8 Mayıs 2013 Çarşamba 18:11:13


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Yılmaz Ergüvenç IP: 88.251.125.xxx Tarih : 8.05.2013 20:38:45

Bizler, bir avuç sanat muhibbi, sanat kültürü almamış kitleler önünde azınlıkta kalıyoruz. Bu ülkede her daim yenik düşmemiz mukadder... Orhan Veli'nin deyişi ile, ''Bu dünya böyle mi gidecek / Pireler filleri yutacak... Bu gidişle daha ne Emek'ler yıkılacak...