2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Emin Çölaşan Depremi


Deprem kuşağı içerisindeki Türkiye’de olası bir deprem beklenirken, asıl deprem basınımızdan geldi!..

Hürriyet Gazetesinde 22 yıldır yazan, çeşitli kitaplara imzasını atan Emin Çölaşan’ın beklenmedik şekilde gazetesinden ve daha doğrusu okurlarından koparılışı bir bakıma basında tam bir depremi beraberinde getirdi. Bu yazıyı, basınımızın bu çirkin olayını çok daha önceden yazmalıydım. Ne var ki, yıllık iznimin bir bölümünü geçirdiğimden PC’min klavyesine hemen sarılamadım.

Emin Çölaşan’ı gazetesinden kimler kopardı?

Olayı yakından bilenler ve bilmeyenler, hepsinden öte aklı selim sahibi okurlar Çölaşan’ın tepeden gelen emirle işine son verildiğini biliyorlardı? Başbakan açıkça olmasa bile Kanal D’deki Uğur Dündar’ın programında Bekir Coşkun’a yüklenirken bunu hissettirdi. Bu çirkin olaya Basın Konseyi ve Başkanı Oktay Ekşi’den tıss çıkmayışı ise daha da acı oldu.

Önümüzdeki günlerde bunun kimlerin emriyle yapıldığı tüm açıklığı ile ortaya çıkacaktır. Emin Çölaşan’ın yeni gazetesinde veya yazacağı yeni kitabında bu çirkin olayın detaylarını daha net biçimde görecek ve öğreneceğiz. Bu olay bir kez daha gösterdi ki, yazılı ve görsel basının büyük çoğunluğu yavaş yavaş iktidar partisinin patron çıkarları uğruna güdümüne girdiğinin en açık örneğidir. Ancak Sedat Simavi’nin 1950 yılında kurmuş olduğu Hürriyet’in bu gibi baskılara boyun eğişine söylenecek tek bir söz vardır; hazin!.. Kuşkusuz, Sedat Simavi belki de mezarında ters dönmüştür. Oğlu Erol Simavi, basının duayeni Sedat Simavi’nin gazetesinin kimlerin eline geçtiğinin belki de üzüntüsü içerisindedir.

Gazetecilik yaşamı boyunca çeşitli yolsuzlukların üzerine giden, devletin soyulmasına karşı çıkan, Atatürk ilkelerinden hiçbir şekilde ödün vermeyen, vatanın yararı için kalemini çekinmeden oynatan Çölaşan, Türk basınında haklı bir iz bırakmıştır. Ankara’da dünyaya gelen, Ankara Koleji ve ODTÜ İdari İlimler Fakültesini bitiren, Devlet Planlama Teşkilatında, Maliye ve Ticaret Bakanlıkları ile Pektim’de çalışan, ardından Milliyet Gazetesinde 1977’de gazetecilik yaşamına başlamış, 1985 yılında da Hürriyet Gazetesinde yazılarını sürdürmüştür. Bir Dönemin Perde Arkası ve Turgut Nereden Koşuyor kitapları ile Türkiye’nin olumsuz yıllarının iç yüzünü ortaya koymuştur.

Geçmişe yöneldiğimizde vatanın yararı için yazdığı yazılardan ötürü çeşitli baskılara uğrayan, ezilen, sıkıntılara sokulan, sefalete düşen pek çok yazarı görürüz. Bugün basın tarihimizde onların isimleri altın harflerle yazılmış, isimleri geçtikçe saygıyla anılmışlardır. Ya onları ezenler, çıkarcılar ne oldu? Hiç birinin cisimleri ile birlikte isimleri de yok oldu. Basın cengaverleri denilen bu yazarlar arasında kimler yok ki; Şinasi, Namık Kemal, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Cevdet, Ahmet Emin Yalman, Ahmet İhsan, Ahmet Rasim, Ali Suavi, Arif Oruç, Sabahattin Ali, Kemal Tahir, Necdet Sevinç, Ali Yörükoğlu, Abdülkadir Billurcu... Ve isimlerini şu anda anımsayamadığım bir yığın satılmamış, kiralanmamış yazar...

Hürriyet Gazetesinin hangi menfaat karşılığında bu işi yapmış olduğu, gün gelecek ortaya çıkacaktır. Gazetenin magazinleşmesinde büyük payı olan, Magazin Gazeteciler Derneği üyesi olmakla övünen Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök yaşamı boyunca bunun vebalini sırtında taşıyacaktır. Ertuğrul Özkök’ün bu ayrılış nedeniyle, adeta günah çıkarırcasına yazdığı gerekçeler arasında gazetemizin politikası gibi sözleri inandırıcı olmaktan çok uzaktır. Kaldı ki, Hürriyet Gazetesi her geçen gün biraz daha tiraj kaybına uğramaktadır. Geçen günkü düşüş 75.000 idi. Merak edip tanıdığım bayilere sorduğumda aldığım yanıt hep aynı oldu; gazete satışında büyük düşüş var. Emin Çölaşan’ın ayrılışından sonra onun yanı sıra Bekin Coşkun, Tufan Türenç ve Doğan Hızlan’ın yazıları nedeniyle aldığım Hürriyet’i ben de terk ettim. Diğerlerinin yazılarını ise internetten okurum diye düşündüm.

Şimdi Hürriyet’te topun ağzında kimler var?

Sanırım bunda önceliği Abdullah Gül için benim cumhurbaşkanım olmayacak diye yazan Bekir Coşkun geliyor. Televizyon kanalında Başbakan, “Öyle ise vatandaşlıktan çık” diyor, Bu söz gösteriyor ki, iktidara yağdanlık olan köşe yazarları baş tacı diğerleri tu kaka...Türkiye’den bile kovuluyor. Bu olaylar bize Sultan II. Abdülhamit dönemi ile Demokrat Parti’nin son günlerinde basına yapılan baskıları anımsattı. İnşallah onlara benzemezler...

Türk basını ne yazık ki, son dönemlerde gazetecilikle ilgisi olmayan tröstlerin, holdinglerin yönetimindedir.Gazete patronlarının çoğu çeşitli çıkarlar uğruna dönemin hükümetleri ile iş birliği içerisine girmiş, bir kısım yazarlar emir kulu gibi köşelerini yazarak aferin aldıkları bir yana gibi ceplerini de para ile doldurmaktadır. İş takipçiliği ise olağan hallerden olmuştur. Köşeler çıkar uğruna yazılmaya başlanmıştır. Reha Muhtar’ın deyişi ile her sabah kimi yalayacaklarını, yıkayacaklarını düşünür olmuşlardır. Oysa gerçek gazeteci sahibine göre kiralanmamalıdır.

Basında önemli olan kiralanmamak, satılmamaktır. Emin Çölaşan da kiralanmayan, satılmayan kalem erbabındandır. Öyle olmasaydı eşiyle birlikte gittiği bir restoranda herkes ayağa kalkıp onu alkışlar mıydı? Bu durum ve Hürriyet’ten ayrılmasından sonra arkasından yazılanlar ve hala yazılmakta olanlar, kuşkusuz Ona verilecek nişanların en yücesidir. Sanırım Ona da bu yakışır...

Arkasından sevinenler, belediye bayraklarını yarıya indirelim diyenler gün gelecek, bir gün unutulacak ve Emin Çölaşan yüzyılın satılmamış, kiralanmamış, dini siyasete alet edenlerin, din baronlarının, vurguncuların karşısına çıkan, tekerlerine çomak sokan, toplumsal sorunların yazarı olarak anılacaktır.

erdem@kenthaber.com  

Yayın Tarihi : 22 Ağustos 2007 Çarşamba 23:27:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
EK. IP: 88.244.148.xxx Tarih : 24.08.2007 14:25:02
T.C.'ye yeni bir gazete gerek! Söyle yazarlarinin kendilerini Demokles'in kilici altinda hissetmiyecekleri, cesur, Atatürkcü ve temiz gecmisli bir vatan evladi patronun sahibi oldugu. Saygilarimla.

Süleyman KARAEL IP: 85.97.25.xxx Tarih : 24.08.2007 00:57:31
Öyle bir düzen içerisinde yaşıyoruz ki; "Doğruyu Söyleyeni Dokuz Köyden Kovuyorlar" maalesef. Birilerine yalakalık yapanlar ise birgün düşecekleri halin farkında olmadan, günü kurtardıklarını zannediyorlar ve daha da tutuluyorlar nedense! Kafamıza göre hazırlanmış kanun hükmünde kararnamelerin havalarda uçtuğu, Atamızın laik ve demokratik düşüncelerle, ülkemizin refahı için hazırladığı Anayasamızın, menfaatler uğruna her geçen gün orjinalinden biraz daha uzaklaştırıldığı şu memlekette, muhakkak ki bir gün gelecek, devran dönecek. İşte o zaman Emin Çölaşan, doğruyu söylediği için haksızlığa uğrayan şerefli yazar Emin Çölaşan onuncu köyden de seslenecek.

Musa Erkan IP: 87.167.191.xxx Tarih : 24.08.2007 14:09:34
Laik Cumhuriyet kazanimlarinin yilmaz,satilmaz bekcisi,toplum cikari ve menfaatlerini hep kendi cikari önünde tutmus gücün iktidarin usagi degil dogru bildiklerinin savunucusu unurlu adam gibi adam sayin Emin Cölasan gibiler yüzyillarca unutulmayacak. Usaklar ise birgün iktidarlar´la birlikte yok olup gidecekler.