22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Emin Çölaşan ve Melih Gökçek Kozlarını Paylaştılar mı?..


Türkiye’nin ünlü yazarlarından Emin Çölaşan ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Melih Gökçek arasında TGRT-Haber televizyonunda yapılan tartışma, toplumun belirli çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. Bazı gazeteler televizyonda büyük düello diye sözünü ettiği bu program sonunda fos çıktı. Kısacası dağ doğura doğura fare doğurdu... Bu programdan ve basından öğrendiğimiz kadarıyla Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı sürekli Çölaşan’ı ekranlarda tartışmaya çağırıyor ve bazı belgeleri açıklayacağını, bunun sonunda da gazeteciliği sona erdireceğini söylüyormuş. Bu arada Çölaşan’ın servetini açıklayacağını ileri sürüyormuş...

Kısacası televizyondaki tartışma oldukça ilginç olacağa benziyordu. Bu bakımdan pek çok kişi gibi ben de televizyona kilitlendim.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı öyle çarpıcı belgeleri açıklayacaktı ki, bunları öğrenmek her aydınının hakkı olmalı diye düşünmüştüm. Öncelikle ünlü yazarın rezil olması işten bile değildi. Dokuz milyon dolarlık servetinin hesabı sorulacak, yurt dışından gelen havalelerin kaynağı öğrenilecekti.

Emin Çölaşan televizyona çıkmayıp kendisini savunmasa bu ithamların altında ezilmesi işten bile olmayacaktı. Aksi durumda kendisini muhatap almadım dese o da olmayacaktı. Merakla bekledik Türkiye’de bir ilk acaba gerçekleşecek miydi? Daha doğrusu Türkiye’nin en ünlü yazarının ipliği o gece pazara çıkarılıp işi bitirilecek miydi? Belediye Başkanı yazar hakkında elli civarında dava açmış, bunun ikisi dışında hepsini kazanmıştı.Yargıdan böyle bir karar alan elbette televizyondaki tartışmada da üstünlük sağlamalıydı!...

Türkiye’de bir başka ilk o gece gerçekleşti. Basın her zaman kamuyu yönetenlerden, kamu görevlilerden yaptıkları işlerden ötürü hesap sorar, toplumu bu yönde aydınlatmaya çalışır, yapılan bir yolsuzluk varsa onu gün ışığına çıkarmaya çalışır. Oysa bu tartışma programında işler tersine dönmüş, Belediye Başkanı gazeteciden hesap soruyordu... Olacak iş değildi ama olmuştu...

Konuşmada ilk sözü alan Çölaşan, kendisine Ankara Büyükşehir Belediyesi kanalından gelen itham edici yazıların özetini verdi. Bankadaki hesabını açıkladığı gibi kendisine yurt dışından gelen havale olmadığını, bir bankadaki hesabının bir diğer bankaya nakledilirken uluslararası sistemden ötürü yanlış anlaşıldığını anlattı. Bunun ardından da “benim hakkımda bildiğin ne gibi iddia varsa belgeleri ile açıkla da ben kamuoyunda rezil olayım, gazeteciliği bırakayım” dedi. Ne var ki, ortaya belgeli somut bir iddia konulamadı, öyle söyleniyor, duyum gibi sözlerle bu iddiaların gerçek dışı olduğu anlaşıldı. Söylenenler dedikodudan, yalan yanlış iddialardan, demiş kilerden, bana öyle söyledilerden öteye gidemedi. Çölaşan’ın defalarca açıkla diye sorması da yanıtsız kaldı. Demek ki, açıklanacak ciddi bir suçlama ortada yoktu. Gerisi laf-ı güzaftı...

Kısacası Emin Çölaşan aklanmış, televizyonlarda da bir ilke imza atılmıştı!...

Bunun ardından yapılan karşılıklı konuşmalar sadece laf olsun torba dolsun örneği sürüp gitti. Belediye Başkanının servetlerimizi değişelim, bunun için bir taahhütname hazırlattım sözü ise ciddiyetten çok uzaktı. Oysa Ankara Büyükşehir Belediye başkanından çok daha ciddi sözler, belgeli ithamlar beklenirdi, ama olmadı...

Kimse gücenmesin, bunun ardın gelişen diyaloglar bize Hacivat Karagöz’ü anımsattı. Bir taraf kazandığın tazminatları ne yaptın diye sordu. Ardından da ekledi Belediye bütçesine mi, yoksa gazeteye mi verdin diye sordu. Kazanılan tazminatlar ne belediye ve ne de gazeteye gitmiş. Gitmesi de doğru değildi zaten açılan davalar kişiseldi. Belediye Başkanının kazandığı davalardaki tazminatlarla Ankaralı çocuklara döner ekmek ve balon alınmış!..

Televizyon başındaki izleyicilerin bu tartışmada bekledikleri önemli konular vardı; Ankara’da yapılan kavşaklar, yollar, kesilen ağaçlar, ihaleler, belediyenin yandaş şirketleri, harcamalar dile getirilmeliydi. Ama bunların hiç birisi olmadı, yaklaşan seçimlerden önce bazı şeylerin ters yüz olduğu da açıkça görüldü. Böylece Cölaşan’ın “Haksız olduğun zaman yapacağın savunmaya güvenme” sözü bir kez daha açıklanmış oldu.

Sırası gelmişken antik çağ düşünürlerinden Aristotle’nin bir sözü ile yazımı noktalamak isterim;

“Dürüstlük bir hazineye benzer, ortaya çıktığında taraftarları çoğalır; yalan ise gizli ateşe benzer, yanmaya başlayınca kötülükler ortaya çıkar.”


erdem@kenthaber.com  

Yayın Tarihi : 3 Nisan 2007 Salı 11:54:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
sehap Akın IP: 88.242.157.xxx Tarih : 5.04.2007 12:01:28
Başlıkta bir yanlışlık var ! Emin Çölaşan'ın İ.Melih ile bir kozu yok ki. Bu kişisel bir sorunmudur ki böyle ifade ediliyor.Emin Çölaşan yolsuzlukları ortaya koyan ve buna rağmen ne yazık ki,yeterince tepki vermeyen duyarsız bir kamuoyu ile karşı karşıya.Yani,bu millet "bak sen şu belediye başkanına,neler yapıyormuş? Vay,üçkağıtçı" demekten öteye bir şey yapmadı ki bu güne kadar. Yani,bizler galiba soygunu,sahtekarları,üçkağıtçıları o kadar benimsemişiz ki ve diğer konularda da öyle,sesimiz çıkmıyor artık.Olağan görüyoruz olanları sanki.Emin Çölaşan milleti uyarıyor,rezillikleri anlatıyor ama sanki kimse duymuyor ya da görmüyor. Yoksa gerçek rezil olan ve hakkeden bizler miyiz? Melih Gökçekler de bundan cesaret alarak daha da cüretkarlaşıyor.Sanki o söz her defasında doğrulanıyor "toplumlar layık oldukları şekilde yönetilirler"

K. Mükremin BARUT IP: 85.99.76.xxx Tarih : 4.04.2007 21:50:50
SAYIN ERDEM YÜCEL ÜSTADIM. İYİKİ ANKARA'DA DEĞİLSİNİZ. SİZDEN AJANDANIZA ANKARA İLE İLGİLİ BİR İKİ NOT DÜŞMEMNİZİ RİCA EDECEĞİM. ANKARA İLK İMAR PLANLARINDAN BERİ, KUZEY- GÜNEY YÖNÜNDE TEK ANA ARTER OLARAK TASARLANMIŞTIR. O DA; ULUS’TAN ÇANKAYAYA ÇIKAN ATATÜRK BULVARIDIR. BU CADDE ULUS’TAN DIŞKAPI’YA ÇANKIRI CADDESİ OLARAK UZANIR VE ORADAN HAVA ALININA DEVAM EDER. DAHA SONRA YAPILAN İMAR PLANLARINDA DA (UYBADİN-YÜCEL 1955) BU HATA GİDERİLMEMİŞTİR. ANKARA'NIN TRAFİK SORUNU HEM ZEMİN GEÇİTLERLE ÇÖZÜLECEK KADAR KOLAYDIR. YOLLAR GENİŞTİR. BÜYÜK ŞEHRİN BAŞINDAKİ BEYZADEMİZ TEKNİK BİR İNSAN OLMAKTAN FERSAH FERSAH UZAK BİR İNSANDIR. BU NEDENLE TRAFİK SORUNUNU KATLI KAVŞAKLARLA ÇÖZECEĞİNE İNANMIŞTIR. ANKARA KENTİ HIZLANDIRILMIŞ ARAÇ TRAFİĞİNE GÖRE ŞEKİLLENİYOR. KENTİN ÖNÜMÜZDEKİ ELLİ VE YÜZ YILLIK GELECEĞİ KARARTILMIŞTIR. KENT İÇİ KAZALAR ÖLÜMLERLE SONUÇLANMAKTADIR. DÜNYANIN NERESİNDE BÖYLE BİR KENT YÖNETİMİ ANLAYIŞI VAR ? AYNI BEYEFENDİNİN BİLİNÇ ALTINDA, TEKNİK İNSANLARA KARŞI CİDDİ ÖN YARGILAR BULUNMAKTADIR. MİMAR VE MÜHENDİSLERE "KADROLU EYLEMCİLER" DİYECEK KADAR ÜSLUBUNU BOZMUŞTUR. TEKNİK BİR İNSANI OLMAMASININ YANINDA İYİ BİR "MANGER" DA DEĞİLDİR. MÜHENDİS VE MİMARLARLA İŞBİRLİĞİ YAPMAK VE ONLARI İSTİHDAM ETMEK YERİNE ONLARA CEPHE AÇMIŞTIR. AMA MALESEF EMİN ÇÖLAŞAN DA ANKARA'NIN SORUNLARI VE PROJELERİ İLE İLGİLİ BİRİ DEĞİLDIR. YOLSUZLUKLARA VE ALDI-VERDİ İŞLERİNE YOĞUNLAŞMIŞTIR. ANKARA’DA BUNCA KATLI KAVŞAĞA RAĞMEN MESAİ BAŞLANGIÇ VE BİTİŞ SAATLERİNDE TRAFİKTE ESKSİNE KIYASLA BİR RAHATLAMA OLMAMIŞTIR. HALK GÖRMEDİĞİ İÇİN BU PROJELERE İTİRAZ EDEMEMİŞTİ. ŞİMDİ HALK ŞİKAYETÇİDİR. BAKANLIK KAVŞAĞINA MİMARLAR ODASI İTİRAZ ETMİŞTİ. BURADA SİNYALİZASYON PROBLEMİ VARDI. KIRMIZI IŞIK DAKİKALARCA YANIYORDU. SALT ANKARALILAR BU KAVŞAĞA ONAY VERSİN DİYE. ŞİMDİ İSTİYORSA ÖLÇTÜRSÜN. DİKMEN KAVŞAĞINDAN MEŞRUTİYET AYRIMINA BİR ARABA KAÇ DAKİKADA ULAŞIYOR ? DEĞİŞEN HİÇ BİR ŞEY OLMAMIŞTIR. BİR GÜN GELECEK VE PROJESİZ PLANSIZ YAPILAN VE ÖLÜM TUZAĞI OLAN BU KATLI KAVŞAKLAR YIKILACAKTIR. LÜTFEN BU BİLGİYİ NOT EDİNİZ. AMA NE YAZIKKİ OLAN, MİLLETİN HEBA OLAN PARASINA OLACAKTIR. BİR DE GİDEN CANLAR ASLA GERİ GELMEYECEKTİR. VEBALİ GÜNAHI SORUMLULARIN BOYNUNA. SAYGILARIMLA. Kemal Mükremin BARUT 04 NİSAN 2007 - ANKARA NOT: BİR FİLE GIDA YARDIMI İÇİN OYUNU SATAN YOKSUL VAROŞ HALKI KENTİN GELECEĞİ İLE İLGİLİ ÖYLESİNE DERİN BİR KAYGI YAŞAMAZ. AMA HER FIRSATTA ONLARA DA ANLATIYORUM. SÖYLEDİĞİM ŞU : “BU KENTE ÇOCUKLARINIZ DAHA İYİ İMKANLARLA YETİŞSİN DİYE GELDİNİZ. HOŞ GELDİNİZ. AMA UNUTMAYIN Kİ KENTLER KÖYLERE DÖNÜŞÜRSE BURAYA GELMENİZİN DE BİR ANLAMI KALMAZ”