20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Endazesiz Sözler!..

Son günlerde bazı siyasilerin sürekli gündeme taşıdığı bölücülükten yana sözlerinden ürkmek mi yoksa üzerlerine gitmek mi gerekir; bir türlü kestiremiyorum…

Söyledikleri ya endazesiz ya da desteksiz atışlar…

Bilindiği gibi endaze, Osmanlıların kullandığı 65 cm uzunluğunda ölçü birimi… Fazla abartıldığında veya ölçü kaçırılınca “endazesiz söz” deriz…

Endazesiz konuşanlara bazen desteksiz atıyor da deriz… Herhangi bir desteğe dayanmadan ateşli silahla sağa sola kurşun yağdıranlar için de bu sözcük kullanılır. Aynen günümüzde olduğu gibi…

Yıllar öncesi bir mahalle bakkalımız vardı, dükkânına “Önce duşun (düşün olacak) sonra konuş” diye bir levha asmıştı. Allah rahmet eylesin, cahil bir adamdı ama müşterilerini ikaz etmek için bu sözü levhaya dönüştürmüştü.

Şimdi bakıyorum BDP’nin bağımsız adaylarından bazıları (nasıl bağımsızlarsa!) söylemlerinde endazeyi kaçırıp, bu milleti hesaba katmadan desteksiz atıyorlar… Gerçekte düşünmeden değil de iç yüzlerini, kafalarındakini dışa vuruyorlar. İktidarın bir türlü kaldırmadığı yüzde on barajından ötürü, BDP adaylarını bağımsız olarak seçime katıyor, sonra da aynı parti altında birleşiyor... Böyle olunca da Seçim Yasasını çok kolay aşıp meclise giriyorlar. Nasıl oy aldıkları ise başlı başına bir konudur. Cahil halkı kandırarak mı, korkutarak mı?

Belirli sürelerde toplumu kışkırtmak için meydanlarda söylemedik söz bırakmayanlar şimdi, seçim propagandası ismi altında açık açık bölünmeden, haksızlığa uğradıklarından söz ediyorlar. Verilen her taviz sonrası ise ortaya yeni yeni istekler atıyorlar. Siz ne kadar taviz verirseniz verin, isteklerinin ardı arkası gelmiyor…

Açılım, saçılım diye tavizler verilip, Habur’dan yurda giriş yapan PKK’lıların davul zurnayla karşılanması, onlara özel çadır mahkemeleri kurulmasının bir işe yaramadığı açıkça görüldü… Aynen pişmanlık yasasında olduğu gibi… Kürt sorununun isminin demokratik açılım olarak değiştirilmesi de hiçbir işe yaramadı. Belki bazılarına şirin görünmek istendi ama desteksiz atışlar ters tepti.

Kürtçe yayın yapan televizyon kanalı, yer isimlerinin değiştirilmesi, üniversitelerin bazılarında Kürtçe bölümün açılması, derneklerin ise, işe yarayıp yaramadığı da ortada. Sonunda hükümet de açılımın Türkiye için felaket olacağını anlamış olmalı…

Güzel şeyler olacak denildi ama çıkan fatura ağır oldu; 2002 yılında 20 şehidimiz vardı, terör bitti deniliyordu. Kürt açılımının başlatıldığı 2009 yılından bu yana 193 şehit verildi. Evlere ateş düştü. Son dokuz yılın şehit bilançosuna baktığımızda 628 askerin, 58 polisin, 96 korucu ve 295 vatandaşın yaşamını yitirdiğini görüyoruz…

Gerçekten çok acı bir tablo...

Neredeyse İmralı tutuklusunu peygamber ilan edecekler…

İmralı’nın ömür boyu tutuklusu, yine avukatları aracılığı ile tehditler savuruyor; “15 Haziran son tarihtir. 15 Haziran’dan sonra ya anlamlı bir müzakere başlar ya da kıyamet kopar” diyor… Kimse kendisine sen tutuklu mahkumsun diyemiyor!..

Hükümet onunla müzakere yapıyor mu? O tam net değil… Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gazetecilere “ O adamın adını ağzıma almak istemiyorum” diyor!..

Laf-ı güzaf!..

Bölücü örgüt, devletin imamları arkasında namaz kılmayın çağrısı yapıyor…

Başbakan, Muş’taki konuşmasında; Kürtlerle Türklerin kardeşliğini vurgulamış; Kürt sorunu diye bir şeyin kalmadığını, kendisi için Kürt sorununun bittiğini, Apo’yu peygamber ilan edenlerle işinin olmadığını söylüyor… Makul görünse bile bölücü terör örgütüne bu sözler pek bir şey ifade etmiyor. Kastamonu Ilgaz saldırısının ardından askere silah çekerken ölenlerin cenazelerinde terör estiriyorlar… Her zaman olduğu gibi önde kandırılmış çocuklar, gençler ve kadınlar… Güvenlik güçlerinin elleri kolları bağlı, su sıkarak, göz yaşartıcı araçlar kullanmakla yetiniyor, kalkanlarının ardında kendilerine atılan taş ve Molotof kokteylerinden korunmaya çalışıyorlar…

Bakıyorsunuz, son günlerde Ayna yine sahne almış; eskisinden daha ağır konuşuyor. “Seçim sürecinde eğer Başbakan düşmanlığı devam ettirirse ne Kürdistan (!), ne de Türkiye seçime giremez” diye bar bar bağırıyor, tehdit ediyor… Açıkça hayali Kürdistan’dan, bölünmeden söz ediyor… Öte yanda Diyarbakır eş Belediye Başkanı Baydemir “Dersim’de bu halk yedi canını yitirdi. O yedi can nasıl canımızdan ve yüreğimizden bir parça alıp götürdüyse, Kastamonu’da yitirdiğimiz can da yüreğimizden bir parçayı alıp götürdü” diyor. Hiç olmazsa hain saldırıda şehit polisimizi hatırladığını gösteriyor!..

Hakkâri Bağımsız Milletvekili adayı Selahattin Demirtaş’ın gerginliklerin yaşandığı Yüksekova’da düzenlediği mitingde yine terör elebaşının posterleri, sözüm ona bayraklarının önünde PKK lehine sloganlar atılıyor. Bir grup ise Hakkâri’nin ismini Colemerg’e (!) çevirmiş, “Colemerg gençliği Kastamonu’daki eylemi selamlıyor” pankartı açıyor. Milletvekili adayı Demirtaş bunları görmüyor, durun ne yapıyorsunuz diyemiyor!.. Diyememesi son derece normal; “Kendi topraklarımızda kendimizi özerklikle idare edeceğiz. Kürt halkı özerk yönetime kavuşacak” sözleriyle o güruhu galeyana getirmeye çalışıyor…

BDP’nin desteklediği bağımsız adaylardan Aysel Tuğluk, Cumhurbaşkanına nazire yaparcasına adeta halkı ayaklanmaya teşvik eder sözler söylüyor; “kötü şeyler olacak, Kürt halkı kendi demokrasisini kuracak kadar örgütlüdür, Suriye, Mısır gibi oluruz” diyor. Bu söz, daha çok kan dökülecek terör artacak anlamına mı geliyor? Ardından da söylediklerim yanlış anlaşıldı diyerek, sözünün arkasında duramayıp, çark ediyor!.. Bir başka aday “Elazığ’da seçimi boykot ederiz” tehdidini savuruyor!.. Meclisteki son toplantılardan birisinde BDP milletvekili Sevahir Bayındır, benim kimliğim bu diye elindeki koltuk değneğini AKP sıralarına sallamamış mıydı? Bir başkası da susun diye aynı sıraları azarlamamış mıydı?

Bu söylenenler, kaçak gösterilerde ön saflarda yer alan, ayaklanma provaları yapanlar yasalara göre suç işlemiyorlar mı? Taviz üzerine taviz verilerek, devletin görevlisi bir komisere tokat atacak kadar işi ileriye götürenleri bu hale kim getirdi? Şimdiye kadar birlikte yaşayan, aralarında sorun olmayan Türk ve Kürt vatandaşlarımızı birbirine düşürmeyi kimler istiyor?

Başka bir gerçek de PKK ve onların siyasi yandaşları tek bir merkezden mi, yoksa bağımsız gruplardan mı oluşuyor? İç ve dış odaklar ayaklanma olaylarında ne derecede etkililer?

Benim merak ettiğim bir husus da endazesiz, desteksiz atanlar acaba merak edip İstiklal Savaşı sonrasında mübadele ortamında acılar çeken her iki taraf insanlarının yaşadıklarıyla ilgili hiçbir şey okumadılar mı?

 

erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 15 Mayıs 2011 Pazar 00:06:40


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet E. IP: 84.62.37.xxx Tarih : 15.05.2011 13:47:44

Ellerine saglik Hocam"Cok güzel bir baslik olmus.Aslinda endazesiz demememiz lazim,Endaze,nin ölcü ile ilgilidir.Fakat BDP nin yaptigi ayarla ilgili degil.Tamamen Türkiye Cumhuriyetini yikmakla mesguldur,Bunada Vatan hainligi denir.Halkimizin bir cogu cahil görülse,de ben bu cümleye karsiyim.O cahil gördügümüz insanlar bir cogu seytandan dokuz gün önce dogmus halleri vardir.Insanlari dereye susuz götürür susuz getirir cinstendirler.

Oysa cahil olan biri ise bir köseye oturur konusmacilari dinler ve bir seyler ögrenmeye calisir.Burda gerek iktidar Partiler gerekse muhalefet eden partiler agza alinmiyacak kadar ileri gidip birbirlerine kötü ithamlar yapmalari Halka,da yansimaktadir.Ülkeyi yikip parcalamak istiyenin talepleri asla bitmez.Siz ne kadar iyi niyet göstermek isteseniz,Onlar daha fazlasini isteyip propaganda yapip bakin Hükümeti susturduk,Artik sesleri cikmiyor derler.

Halkta bu arada susmaktan baska korkudan ve baskidan onlarin isteklerini istemiyerek desteklemek zorunda kalmaktadir.Cünkü Halki koruyacak herhangi bir merci yok denecek kadar azalmistir.Türkiye,de ceza kanunu bazi insanlara özel ceza sagladigi müddetce bu böyle devam edecektir.Iktidara gelen her hükümet ilk ihracati af kanunu saglamaya calisirlar.Bu da hapishanelerde yatanlarin bazilari cikar pilanlari yapip kimi daha öldüreceklerin listesini yaparlar.

Bazi mahkumlar icin hapishaneler bes yildizli ötellerden daha iyidir.En iyi sekilde korunduklari gibi Türkiyeyi etkiliyecek yikim kararlari da almaktadirlar.Özgür ve hür iradeden konusup dururuz,Hangi birimiz hür veya özgürdür.Hic birimiz,Vatani koruyanlarin en üst mertebeden en alt kademesine kadar onlarca koruma ile gezerlerken,Bunun neresinde özgürlük veya hürriyet var,Diyebilirmiyiz bu imkansiz.

Simdilikten endilesmeye basladik,15 haziranda acaba ne olacak bu arada secim dolayisiyle Hükümetin boslugundan faydalanip gercekten kiyamet mi kopacak yoksa imrali mahkumu Peygamber ilan edenlerin bayrami olup serbest mi birakacaklar.Gönlüm arzuluyor,ki onu yakalamasaydik.Türkiyenin basina bela oldu,Belki bakimsizliktan ve kahrindan simdiye kadar ölürdü. Gülermisin aglarmisin halimize diyecem,Aklima bir türkünün laflari geldi kendim ettim kendim buldum türküsü.Biz ne cekersek hak etmisiz demektir, Anliyan anlamistir ne demek istedigimi saygilarimla.