15
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Erbakan Yine Yaptı Yapacağını!..

Meşhur sözdür; huylu huyundan vazgeçemez…

Erbakan Hoca’ya tıpatıp uyan bir sözcük… Meşhur trilyon davasının hesabını veremeyip mahkûm olduktan sonra Altınoluk’taki yazlığında ev hapsini (!) geçirirken, kocamışlığından ötürü Cumhurbaşkanının lutfuyla, cezası kaldırılınca yaptıklarına nadim olup köşesine çekileceğini sanmıştık...

Yanılmışız…

Hocanın mahkûmiyeti kaldırılmadan önce de Cuma namazları sonrası haber arayan gazetecilere demeçler vererek eski öğrencilerine göndermeler yapıyordu. Yaşlılığından ötürü olacak eski talebeleri onun söylediklerini hesaba katmıyor, yanıt bile vermiyorlardı… Hocanın mahkûmiyeti kalkar kalkmaz, Saadet Partisi ve diğer dini toplantılarda konuşmaya başladı. Kendi deyişiyle eski talebelerine akıl vermeye, yol göstermeye kalkıştı… İlerlemiş yaşına rağmen koluna girenlerin yardımıyla yürüyor, koltuğa oturur oturmaz bir anda eski günlere dönüyordu… Adli tıbbın sürekli hastalık raporu vermesine rağmen İran’a bile gitmiş, eski cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi ile bir araya gelmişti. İran’da iki ülke arasındaki ilişkileri, İslam dünyasındaki gelişmeleri ele aldıkları söylenmişti. Bütün bunlar Hoca’nın aktif siyasete yeniden soyunacağının sinyalleriydi. Sonra da 1970’lerden kalan isimleri bir araya toplamış, ihtiyarlar heyeti gibi yan yana dizilerek poz vermişler ve bir de basın toplantısı düzenlemişlerdi. Büyük olasılıkla bu toplantıda Saadet Partisinin yükselen yıldızı Numan Kurtulmuş’un altına resmen dinamit koymuşlardı.

Ne iflah olmaz hırsmış ama!..

Saadet Partisinin, Numan Kurtulmuş’un genel başkanlığa seçilmesinden sonra büyük bir gelişim göstereceği açıkça görülüyordu… Nitekim o günlerde bir gazeteye verdiği röportajında şunları söylemişti;

Türkiye’nin en büyük sıkıntısı, siyasi geleneklerin zor sürdürülmesi. 12 Eylül’ün Türkiye’ye yaptığı en büyük kötülük budur. Bizim Milli Görüş geleneğimizin üç temel koordinatı var: Medeniyetimizi, inançlarımızı önemsemek. İkincisi yeniden büyük Türkiye. Üçüncüsü de yeni ve adil bir düzen içerisinde mücadele etmek. Bu üç temel koordinattan asla vazgeçmeyiz. Ama 1970’lerde MSP’nin ağır sanayi hamlesinden bugün bahsetmemizin hiçbir anlamı yok. Yine o zamanki gibi dünyaya kapılarını kapatmış onurlu bir dış politikadan bahsedemeyiz. Siyasal dilde kavgacı, biz ve onlar diye ayırıp farklılıklar üzerinden siyaset geliştiren üslubu Türkiye taşıyamaz.”

Numan Kurtulmuş, bu sözleriyle Milli Görüş çizgisinden ayrılmadığını, ancak eskiye yönelik bir politika da izlemeyeceğini, Hocanın gölgesinde yürümeyeceğini üstü kapalı da olsa ima etmişti. Kuşkusuz bu sözler kendisine hep biat edilmesinden yana olan Hoca’nın hoşuna gitmemişti… Numan Kurtulmuş, Recai Kutan gibi parti başında göstermelik olmadığını da açıkça dile getirmişti.

Kurtulmuş’un ileriye dönük mesajları, Saadet Partisi’nin önümüzdeki seçimde bir hayli yol alacağını, AKP tabanının oylarını toplayacağını da gösteriyordu. Böylesi bir durumda Hoca Efendi’nin her şeyi bilen ve kendisine danışılacak adam, daha doğrusu ombudsman gibi olacağını sananlar bir kez daha yanıldılar.

Saadet Partisi’nin son kongresinde görüldüğü gibi Hoca el altından ve el üstünden partiyi yönetmek istiyordu. Bunun için parti yönetim kuruluna artık dinozorlaşmış eski kader arkadaşlarını ve veliahdı olan oğlu ile kızını da sokmak istemişti. Ne var ki, Numan Kurtulmuş’un listesinde onlar kendilerine yer bulamadılar. Böyle olunca da Hoca yaşından beklenmeyecek şekilde Kurtulmuş’a karşı hücuma geçti…

Mahkûmiyet ve affa uğramasının kendisine vız gediği anlaşılıyordu… Başbakan iken Başbakanlığa topladığı sarıklı cübbeli şeyhler için uğradığı tenkitleri, Kaddafi’nin çadırında aşağılanmasını ve Başbakanlıktan istifaya zorlanmasını unutmuş…

Numan Kurtulmuş, Milli Görüşten gelmiş ve aynı doğrultuda bir kişi olabilir... Genel Başkanlığa seçildikten önce ve sonra söyledikleri, çökmüş son seçimde barajı aşamamış ve ilerisi karanlık partiyi kurtarabilecek nitelikte olduğunu açıkça gösteriyordu… Milli Görüş doğrultusundan çıkan bir gurubun zenginleşmesi, diğerlerinin olduğu yerde kalmaları, Onun ilk seçimde ortaya atacakları da olabilirdi. Kısacası önümüzdeki seçimde Milli Görüş kanadında büyük kavgalar olacağını da açıkça gösteriyordu. Kurtulmuş, Saadet Partisinin başında kalabilseydi AKP’nin tabanından büyük oy toplayacağı da açıktı… Bu bölünme şimdi belki de AKP’nin işine yarayacaktır.

Saadet Partisi Kongresinden sonra Kurtulmuş’a yapılan saldırılar kongre sonrasında, her geçen gün biraz daha arttı, partililer ile yaptığı iftar yemeğinde saldırıya uğraması, üzerine çatal bıçak atılması bardağı taşıran damlalar oldu... Bu taşkınlığın arkasında kimler vardı?

Bilinmez…

Kongre sonrasında Kurtulmuş ve ekibinin İslami çizgiden uzaklaştığı ileri sürüldü ve parti yöneticilerine şiddetli bir baskı uygulanmaya başlandı. Erbakan’ın direktifiyle yeni bir kongre düzenlenmesi için imzalar toplandı ve sonunda yargıyla gidildi. Partideki çekişme büyüyünce de yargı partiyi kayyuma teslim etti. Saadet Partisi kayyum eliyle yeni bir kongreye gidecek ve büyük olasılıkla da Kurtulmuş ekibinin Erbakan destekli kongreye katılıp katılmayacağı tartışılırken de Numan Kurtulmuş istifasını verdi.

Yeni kongre düzenlenmesini, başta oğlu olmak üzere yakınlarını yönetime sokacağı umudu içerisindeki Erbakan; “Yeni bir kongre ile birlik, beraberlik ve kardeşliğin milletimize gösterilmesi milli bir görevdir.” Diyerek sevincini de belli ediyordu...

Bu hafta sonu Erbakan ekibi, Kurtulmuş’un ayrılmasından sonra yaşanan istifalardan sonra Saadet Partisi’nin yeni kongresini yapacaklar. Merakla beklenen ise Hoca’nın gölgesinde yeni emanetçi başkanın kim olacağıdır. Başka bir deyişle de emanetçiliği kim hazmedecektir?

Büyük olasılıkla da kongrede veliahdını başkanlığa hazırlamak arzusundadır!..

Önümüzdeki seçime güçlü gireceği sanılan parti bir anda ikiye bölünmüş; azınlığı Hoca’dan, çoğunluğu ise Kurtulmuş’tan yana…

Saadet Partisi Genel İdare Kurulu’nun ardından İl Başkanları ve Belediye Başkanlarının büyük desteğini alan Kurtulmuş’a 74 Belediye Başkanından 67’si “Kurtulmuş ne derse o”, “Biz kendisinin vereceği kararlara uyacağız” demişlerdi… Bunun ardından partide istifalar oldu. Saadet Partisinin yayın organı Milli Gazete yönetimi bile ikiye bölündü... Kurtulmuş’un ardından Genel Başkan Yardımcısı ile Kocaeli, Ardahan, Ordu, Bitlis, Erzurum, Yozgat, Bursa ve Gaziantep teşkilatları da istifa ettiler. Milli Gazete’nin sahibi görünen Erbakan’ın yeğeni de Numan Kurtulmuş ile birlikte hareket etme kararını aldı. Saadet partisinden en büyük kopmalar İstanbul’da yaşandı. İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan istifa ederken, İstanbul’da 2.275.00 kişinin de ayrıldığını ileri sürdü.

Numan Kurtulmuş, Hoca ve çevresindeki eski partililerle mücadele edip kan kaybetmektense yeni bir parti ile yola devam etmeyi daha uygun gördü... Yıllarca Hoca’nın yanında yer almış bazı partililer de bu kez Kurtulmuş’un yanında yer aldılar. Yeni partinin seçime yetişeceği ve kuruluş dilekçesini de 25 Ekim’de vereceği, basına sızan haberler arasında.

Kurtulmuş basına verdiği demeçte yeni oluşumla ilgili bilgiler verdi; “Çok hızlı bir şekilde bir taraftan Anadolu’ya açılmak bir taraftan bizimle birlikte yürüyecek arkadaşlarımızı tespit etmek için çalışıyoruz.”

Saadet Partisini neler bekliyor?

Numan Kurtulmuş yeni partisinin seçimde şansı ne olur?

Erbakan destekli Saadet Partisi eski, yaşlanmış, dinozorlaşmış politikacılar ve oğlu ile seçimde yol alabilir mi?

Körü körüne partiye bağlı seçmenleri şimdi ne yapacak?

Milli Görüş doğrultusundaki seçmen oylarını hangi yönde kullanır bilemeyiz ama seçimde her iki kanadın da alacağı oylar barajı geçmeye yetmeyecektir. Bu durumun tabanından oy kaybına uğraması olasılık dâhilindeki AKP’nin işine yarayacağı da açıktır.

Numan Kurtulmuş’a karşı çıkanlar, ortaya attığı gelişim sürecini umursamayan, daha çok Erbakan’a körü körüne biat edenler veya hala vesayeti altında olanlardır.

Kısacası; Numan Kurtulmuş’un Saadet Partisine yeni ve daha ileri bir görüş getirmesi bazı dinozorların işine gelmemiş, önü kesilmiştir. Böyle olunca da Hoca’nın Saadet Partisi bir kez daha tökezlemiştir. Bunun neye mal olacağını önümüzdeki yıl yapılacak seçimde hep birlikte göreceğiz. Hoca, ilerleyen yaşına ve devlete olan parasal borçlarını nasıl ödeyeceğini düşüneceği yerde, hala siyasette kendisine ve veliahdına yer ayarlamak istiyor!...

Bu arada Maliye Bakanlığı da kayıp trilyonu geriye nasıl alacağını düşünüyor mu? Bu paranın takipçisi mi?

Onu bilemeyiz…

Çoğu siyasetçinin dilinden düşürmediği “Tüyü bitmemiş yetimin hakkı” ne olacak?

Onu hiç bilemeyiz…

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 13 Ekim 2010 Çarşamba 13:27:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Karikatürist Ramize IP: 88.231.81.xxx Tarih : 14.10.2010 00:00:19

İçimde bir ukde kaldı; şu hocanın "altı-üstü kızarmış kadayıfını" bir türlü yiyemedim !


Mehmet E. IP: 84.62.41.xxx Tarih : 13.10.2010 17:03:46

Ellerine dert görmesin Hocam"Yanilirsin Hocam yanilirsin"Meshur bir Ata lafimiz var,Su uyur düsman uyumaz diye.Türkiyede rant pesinde kosan Siyaset yapiyor edasiyle nice trilyonlarin pesinde olduklari Halk arasinda konusuldugu gibi bilinmektedir.Hele Devlet mali, Halkin zar zor vermis oldugu vergiler,Tüyü cikmamis yetim hakki yiyen olunca mezara kadar aktif politika yürütürler.

Bunun adi,da kendi ifadeleri ile adil düzendir.Sayin Numan Kurtulmus'un Partisinden ayrilisi kendi düsünceme göre Sayin Erbakan binmis oldugu dali kendi eliyle kesmis oldu.Sayin Erbakan belki Veliahti parti baskani olabilir ama o yetmisli yillarin oyunu asla alamiyacagi gibi rüyasinda bile göremez.Ha benim istedigim veliahti,mi partinin basina getirdim diyebilir,Belkide bunda,da övünebilir bunda diyecegim bir sey yoktur  saygilarimla.