22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Erkan Mumcu Mesut Yılmaz’a Neden Karşı?


Türkiye’de 22 Temmuz seçimlerinin şimdiye kadar yapılmış olan seçimlerden çok daha fazla önem taşıdığını Kenthaber’deki köşemin dışında bazı televizyon ve radyo kanallarında dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım.

Seçime hazırlanan, meydanlara inen partilerin yanı sıra aday adaylarının listelere girebilme telaşı içerisinde büyük bir yarışta olduğu basından izleniyor. Oysa yaşayan bilir; asıl yarış parti içerisindeki çekişmeler kadar listede iyi bir yer edinebilme mücadelesidir. Bu çekişmelerin çoğu su yüzüne çıkmaz, kırılan kol yen içerisinde kalır örneği sevinenler ve küsenler bazı olayları dışarıya yansıtmazlar. İşin garibi de önümüzdeki seçimde alacağı oy sayısının ne olacağı, barajı aşıp aşamayacağı bilinmeyen partilerde de bu tür çekişmelerin sıkça görülmesidir. Bugünkü yazımda, YTP ile ANAP’ın birleşmesi ile oluşturulan Demokrat Parti içerisindeki Erkan Mumcu ile Mesut Yılmaz arasında esen soğuk rüzgarlara değineceğim.

Ayrı ayrı seçime girmiş olsalardı bu iki partinin alacakları oy alacakları pek iç açıcı olmayacaktı. Bu nedenle de alacakları oy sayısı belirsiz olan her iki partinin birleşmesi ve güç birliği yapması kadar doğal bir şey olamazdı. Dünya siyasi tarihinde bir parti kurulur, yükselir ve sonra misyonunu kaybederek silinir. Bu siyasetin bir cilvesidir. Nitekim DYP Süleyman Demirel ile yükselmiş, bir süre bu durumu Tansu Çiller sürdürmüş ve sonra da büyük bir hızla inişe geçmiştir. Aynı durum ANAP için de söz konusudur. Turgut Özal ile birlikte grafiği yükselen, Mesut Yılmaz ile bir süre misyonu devam eden parti her seçimde büyük oy kaybına uğramıştır. ANAP ve DYP’nin temeli, uzun bir tarihi misyonu da yoktur. Bütün özellikleri 1980 ihtilalinde kapatılan siyasi partilerin yerini doldurabilmek için kurulmuş olmalarıdır. Bir bakıma etkiye tepki partileridir. Kuruluşlarındaki asıl şartlar ortadan kalkınca da oy kaybına uğramaları kaçınılmaz olmuştur.

DYP ile ANAP’ın daha önce Melih Gökçek’in denemesini yaptığı Demokrat Parti ismi ile birleşmesinin olumlu bir sonuç vereceğini sanmıyorum. Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın kurdukları Demokrat Parti’nin ismi altına sığınmak, hiç de şık değildir. Yeni kurulan bu partiyi sırtlayacak, liderlik özelliklerine sahip kurucular partide bulunmuyor. Ne Mehmet Ağar ve ne de Erkan Mumcu’nun partiyi öne çıkaracağı, ağırlığını hissettireceği pek değil hiç sanılmıyor. Mehmet Ağar, geçen seçimde olduğu gibi Elazığ’dan yine bağımsız olarak meclise girebilir. Aynı şeyi Erkan Mumcu için söyleyebilmek çok zordur. Öle olsaydı ANAP’ı kapatıp Ağar’ın yanına sığınmazdı.

Günümüz Türkiye’sinde nedense lider vasfına sahip kişilerin ortaya çıkması da çok zorlaştı. Son seçimlerde partisinden ve siyasetten ayrılan Mesut Yılmaz’ın bu kararından vaz geçerek siyasete dönmesi bazı çevrelerde olumlu olarak görüldü. Turgut Özal’ın hükümetinde Dışişleri, Kültür Bakanlığı yapan Mesut Yılmaz’ın bu konuda yeterli bilgi, iki yabancı dili ve tecrübesi hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir.

Mesut Yılmaz’ın siyasete dönmesini Erkan Mumcu hiçbir zaman hoş karşılamadı, daha doğrusu yerine geçmesinden ürktü. Ne gariptir ki, Erkan Mumcu’yu çok genç yaşına rağmen ortaya çıkaran, ANAP yönetiminde görev veren, Genel Başkan Yardımcısı ve Bakan yapan yine Mesut Yılmaz olmuştur. O dönemde Mesut Yılmaz’ın yakınındakiler Mumcu’nun sürekli Yılmaz’a saygılı ve çevresinde dolaştığından söz etmişlerdir.

Çoğu yazar gibi bende Vefa’nın İstanbul’da bir semt, bir futbol kulübü ve bir lisenin ismi olmadığını söylemişimdir. Sözcüklere göre vefa; sevgide ve dostlukta bağlılıktır. Dostluğuna ve sevgisine bağlı olana da vefalı denir. Ne yazık ki, siyasi alanda vefaya, vefalıya çok zor rastlanır oldu. Çoğu insan kendisine yapılanları çabucak unutup geçmişi hatırlamak bile istemiyorlar. Ancak dışarıdan olayları, olup bitenleri izleyenler notunu veriyor ve bu not da bir daha da kolay kolay da silinmiyor. Hafıza-i beşer nisyan ile mamûldür diye bir söz de belki de bu yüzden siyasi literatürümüze girmiştir.

Mesut Yılmaz ile Erkan Mumcu arasındaki çekişme de aynen böyle oldu...Mesut Yılmaz’ın siyasete dönme kararından sonra, Mumcu’nun partiye dönmemesi için bir takım engeller çıkardığı da söylenmektedir. Mesut Yılmaz, kendi memleketi olan Rize’den bağımsız aday olmaya karar vermesi üzerine Mehmet Ağar Demokrat Parti listesinden bağımsız olarak yer almasından yana oldu. Mesut Yılmaz’ın Rize’deki gövde gösterisinin yanı sıra konuşması son derece etkiliydi.Büyük bir kalabalığın izlediği konuşmasında Yılmaz, “Rizeliyim diyen gelir buradan adaylığını koyar” demesi son derece manidardı.

Mesut Yılmaz’ın bu konuşması Rize’de vefa duygusu olduğunu bir kez daha gösterdi. Rize Mesut Yılmaz’ı ne şekilde olursa olsun TBMM’ne gönderecektir. Ne var ki, Mesut Yılmaz’ın DP listesinden bağımsız aday olmasına tepki beklenmedik şekilde yine Erkan Mumcu’dan geldi.

Mumcu; “ Aynı partiden aday olup olmayacağımızı bilmiyorum. Bu konuda hiç kimseye görüş bildirmedim. Görüşüm sorulduğunda Ağır’a söyledim. Bence 2002 yılındaki seçimin tasfiye ettiği kadroların siyasete geri dönmesi doğru değildir. Türkiye’nin talebi de bu değildir.” Oysa Mesut Yılmaz’ın DP katılması partiye zarar değil güç verecektir.

Mesut Yılmaz, haksız olarak Yüce Divan’a gönderilip karar çıkıncaya kadar siyasetten uzak kalmıştır. Aklanınca da en doğal hakkını kullanarak siyasete dönmek istemektedir.

Kaldı ki, Erkan Mumcu son anda diğer bazı siyasilerle birlikte Mesut Yılmaz’ı terk edip bakanlık uğruna AKP’ ye geçmeseydi bugün o da kendi deyişi ile 2002 seçiminin tasfiye ettiklerinden olacaktı. Son seçimde Mesut Yılmaz en yakınları tarafından, sözcüğün tam anlamıyla arkasından hançerlenmiş bir siyasetçidir.

Erkan Mumcu’yu 2007 seçimi tasfiye mi edecek yoksa başa mı getirecek? Bekleyelim ve görelim...

Mesut Yılmaz, DP listesinden veya bağımsız olarak Rize’den seçilir. DP listesinden seçilirse parti kazançlı olur, ancak parti barajı aşamazsa Yılmaz’a yazık olur. Bağımsız olarak Rize’den aday olması bence çok daha yerinde bir karardır. Onu da bekleyelim ve görelim...

Mesut Yılmaz Türk siyasetinde devrini kapamış bir siyasetçi mi?

Yoksa daha uzun yıllar yararlanılacak bir siyasetçi midir ?

Başlangıçta Turgut Özal’ın yanında edindiği siyası tecrübesinin yanı sıra, Başbakanlığı, Başbakan Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığındaki deneyiminin yanı sıra almış olduğu mükemmel eğitim ve iki yabancı dili ana dili bilmesi ile Mesut Yılmaz kenara atılacak bir politikacı olmadığını göstermektedir. Bu bakımdan Türk siyasetinin ona her zaman ihtiyacı vardır. Aleyhinde konuşanlara, bize olumsuz yorum yazanlara sormak isterim; Mesut Yılmaz’ın niteliğinde TBMM’de kaç siyasetçi gösterebilirsiniz?


erdem@kenthaber.com.

Yayın Tarihi : 30 Mayıs 2007 Çarşamba 00:44:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 88.241.148.xxx Tarih : 31.05.2007 10:03:48
Mumcu'nun haşarı, zevzek çocuk uslûbu, havalı, hırçın vurgulamaları çabuk gaza getirilen genişçe bir grup yurttaşlarımızı bir süre cezbeder ama iktidar için henüz olgunlaşmamış olduğu da kısa sürede anlaşılır. Mesut Yılmaz'ın en azından kendi hemşehrilerine yararlı olması için, tam bağımsız olmasında gerçekden yarar var.