18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Fetih 1453’teki tarihi yanlışlar…

Ülkemizde büyük bir kesimin tarih bilgisinin yeterli olduğunu sanmıyorum. Bunun nedeni de okullardaki tarih derslerinin tek düze kalıplar içerisinde verilmesinin yanı sıra, biraz da toplumun ilgisizliğinden ve okuma alışkanlığının olmamasından kaynaklanmaktadır.

Geçen yıl yayına giren ve halen devam eden “Muhteşem Yüzyıl” dizisi beklenilenin üzerinde ilgi çekti. Bunu fırsat bilen bazı yazar ve yayınevleri “Kanuni” dönemini içeren kitaplar yayınlamaya başladılar. Okuma alışkanlığı yok dediğimiz toplumun bir kesimi bu yayınları alıp okumaya başladılar. Bu durumda, tarihi topluma sevdiremediğimiz ortaya çıkmış oldu.

“Muhteşem Yüzyıl” isimli dizinin reytinginin yüksek oluşu, birçok dizi yapımcısını Osmanlı tarihinin belirli dönemlerini yansıtan diziler yapmaya yöneltti. Nitekim önümüzdeki günlerde TRT1’de yine Osmanlı dönemini içeren “Kıyam” isimli bir dizinin başlayacağını, tesadüfen zap yaparken gördüğüm tanıtım filmiyle öğrendim. Ancak ortada olan bir gerçek var. Bir dizi tutulduğunda yapımcıların anlamsız olayları senaryo içerisine katarak diziyi uzatma yoluna gitmeleridir. Bunun en tipik örneğini “Muhteşem Yüzyıl” da görüyoruz. Konu saptırılarak Harem’deki kadın çekişmeleri, paşaların aşkları, meşkleri ile uzatılmaya çalışılıyor. Böyle olunca da dizinin keyfi kaçıyor, tarihe meraklanan izleyicisini hem yanlış bilgilendiriyor, hem de bıktırıp diziyi izlemekten vazgeçiriyor.

Osmanlı Tarihi’nin önemli bir bölümünü İstanbul’un fethi oluşturur. Rumeli ve Anadolu arasında kalan Constantinopolis’in (İstanbul) ele geçirilmesi şarttır. Yüzyıllar boyunca önce Araplar sonra da Osmanlının ilk yıllarında bu şehri ele geçirebilmek için büyük uğraş vermişlerdir. Onlardan önce Latinlerin IV. Haçlı Seferi bir süre şehre hâkim olmuş, daha doğrusu soyup soğana çevirmişti.

Türk sinema tarihinin şimdiye kadar yapılmış en pahalı filmi olarak gösterilen “Fetih 1453” yoğun bir ilgi çekti. İstanbul’un fethini perdeye yansıtan film üzerindeki yorumlar daha gösterime girmeden başlamıştı. Eleştiriler yapımcılar ve tarihçiler olarak iki noktada toplanmıştı…

Faruk Aksoy’un yönetimindeki filmin kurgusunda olaylar belirli bir düzende anlatılmaya çalışılmış. Savaş sahnelerinin çekilmesine büyük özen gösterilmiş. Teknik ve çekimlerin başarılı olduğunu söylemeliyiz. Ancak bazı sahnelerin karanlık ve sisler içerisinde çekilmesi olası yanlışların gözden uzak tutulmasından kaynaklanmış olmalıdır. Bu arada birbirine kılıç sallayanların abartılı bağırtıları hiç de hoş değil. Yeniçeriler ve Bizans askerinin feryat figan ederek savaştıklarını hiç sanmıyorum. Küçük sinema salonlarının yüksek volümü aşırı yüksek sesi insana bayağı rahatsızlık veriyor. Yapımcı, filmin gösterileceği salonların ses düzenini dikkate alarak ona göre davranmış olsaydı çok daha hoş olurdu.

Tarihçi gözüyle baktığınızda bir takım abartı ve yanlışlıkların olduğu da gözden kaçmamalıdır. Her ne kadar bu bir belgesel değil kurgu denilse de tarihin akışını değiştiren bu tür olayları filme konu edinirken gerçek tarih de dikkate alınmalıdır. Fetih 1453’deki tarihi yanlışların hangi birinden söz etmeli diye düşünüyorum. Öncelikle yapımcı surları iyi etüt etmeliydi. Surların önünde iki sıra halinde geniş su hendekleri vardı. Oysa filmde yeniçeriler bir anda surların dibine kadar geliyorlar, hendeklerin nasıl aşıldığı izleyiciye gösterilmeliydi. Fatih Sultan Mehmet at üzerinde surlardan içeri girerken yolun kenarında Bizans İmparatoru XI. Konstantinos Palaiologos’un cesedi gösterilmiş… Bu büyük tarihi bir yanlış; İmparatorun ne cesedi ne de mezarı o günden bu güne kadar yapılan araştırmalarda bulunamamıştır. Günümüzde de arkeologlar surlara yakın yerlerde İmparatorun mezarını aramaktadırlar.

Filmin ana karakterini oynayan Ulubatlı Hasan ve Venedikli şövalyelerin başı olan, aynı kadına aşık Guistiniani’nin, saçlı-sakallı, birbirine benzeyen tiplerden seçilmiş olması da bir başka yanlıştır. Özellikle cenk sahnelerinde, çekim de karanlık olarak gösterildiğinden aşağı yukarı aynı giysiler içerisinde savaşanlardan hangisinin Hasan, hangisinin Guistiniani olduğunu seçebilmek zor…

Filmin kahramanlarından Ulubatlı Hasan üzerinde biraz araştırma yapılmış olmalıydı. Ulubatlı Hasan isimli yeniçerinin filmde Urban’ın kızıyla olan aşkı çok fazla öne çıkarılmış. Birçok dizi ve sinema filminde gördüğümüz yatak sahnelerine, kadınların gebe kalmalarına burada da yer verilmiş. Yeniçeri Hasan’ın surlarda ölürken sevgilisinin karnını okşaması da bir tuhaf… Cinselliğe, gayrimeşru çocuklara yer verme alışkanlığından burada da vaz geçilmemiş…

Önemli bir tarihi yanılgıya değinmek isterim; tarihte Ulubatlı Hasan isimli bir yeniçeri yaşamış mıdır?

Tarihte olsun, film ve dizilerde olsun, ille de bir kahraman yaratacağız diye düşünürseniz söyleyecek bir sözüm olmaz. Ne var ki, Ulubatlı Hasan ismi, ilk kez 1477 veya 1570’lerde yazılan bir Bizans kaynağına dayanıyorsa da, bazı kaynaklarda eserin orijinalinde böyle bir ismin geçmediği belirtiliyor. İstanbul’un fethinden yüz yıl sonra Ulubatlı Hasan ismi ortaya çıkıyor. Bazı tarihçiler de surlara ilk çıkan yeniçerinin Balaban Bey olduğundan yana. Tarihçiler ve toplum Ulubatlı Hasan’ın yaşamış olduğuna ve surlara ilk bayrağı diken kişi olduğuna inanarak onu efsaneleştirmiş. Bunu değiştirmek bence artık anlamsız…

Ortaçağda savaşacak orduların kralları veya komutanları ortaya çıkarak konuşurlar, anlaşamayınca da savaş başlar. Burada da yapımcı ondan etlenmiş olacak ki, Fatih Sultan Mehmed ile Bizans İmparatoru XI. Konstantinus’u karşı karşıya getiriyor!.. Oysa tarihte böyle bir olay yaşanmamıştır. Filmde, Halil Paşa her an boynu vurulma korkusu içerisinde gösterilmiş. Fatih’in başkanlık ettiği toplantılarda paşalara sürekli bey denilmiş, toplantıda bulunanların Hünkârın önünde birbirleriyle tartışmaları da Osmanlı teamülüne tamamen ters düşen bir olaydır. Bir başka yanlış da, Şahi topları döken Macar asıllı Urban, kuşatmanın ilk günlerinde bir topun infilak etmesiyle ölmüştür. Oysa filmde Urban’ın ölümü fetihin sonlarında gösterilmiş… Ayrıca, Fatih Sultan Mehmed ile Akşemseddin’in Hz.Eyyub’un mezarını bulmaları fetihten sonra olmuştur. Bulunduğu yer ise eski bir Bizans ayazmasıdır.

Benim görebildiğim tarihi yanlışlar bunlar; gözümden kaçmış olanların olması da doğaldır. İstanbul’un fethi benim çocukluk yıllarımda, o günün koşullarında çekilmişti. Bu filmle o film birçok yönden karşılaştırılamaz. Ancak o filmde Fatih Sultan Mehmed rolünü üstlenen Sami Ayanoğlu’nun bugünkünden çok daha hünkâra yakıştığını hala anımsarım… Ruhu Şâd olsun.

Fetih 1453’ün gişe rekorları kırdığı söyleniyor. Topluma tarihi sevdirmesi açısından önemli bir olay. Tarihi yanlışlara gelince, zamanla düzelecek, çekimlerden önce tarihçilerin, sanat tarihçilerin görüşlerine yer verilecek ve her şeyin daha iyi olacağına inanıyorum.

erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 4 Mart 2012 Pazar 00:15:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Çiğdem Kaya IP: 24.56.46.xxx Tarih : 5.03.2012 09:40:29

Bir tarihçi olarak çok güzel bir konu secmissiniz hocam. Fetih 1453 filmini henüz seyredemedim ama Muhteşem yüzyıl dizisinden çok rahatsız olmaya başladım. Keske belgesel tadında ve kısa süren bir is olsaydı daha tadında olurdu diye düşünüyorum. Koskoca yükselme devri padişahı anlatılıyor ki neredeyse ömrü seferlerde gecmis  bizim yapımcılar sagolsun haremden cikartmiyorlar Kanuni yi. Açıkcası koskoca cihan padişahı diye anılan bir hükümdarın sex düşkünü  biri olarak gösterilmesini hoş bulmuyorum insanlara tarimizi yanlış aktarıyoruz. Zaten oldukça okumaktan yoksun bir toplumuz. Tarihimizi dizi filmlerden öğrenenir hale geldik üstelik yalan yanlış.yapimcilarimizin daha kapsamlı araştırmalar yaparak daha güzel isler yapmalarini temenni ediyor ve kaleminize saglık diyorum. 


Muhammet Ali Yildirim IP: 178.1.68.xxx Tarih : 4.03.2012 12:33:02

Sevgili Erdem hocam, çok güzel açıklamışsınız. Şahsen filmi seyretmek daha nasib olmadı ama seyredenlerden ve siz gibi değerli yorumcuların yazılarından film hakkında baya fikir edinmem mümkün oldu. Ayrıca fagmanda da ecdadımızın/osmanlıların bir çok sahnede başlık örtmemelerini de yapımcıların büyük bir hatası olarak görüyorum. Kesinlile yapımcılar, gerekli ve yeterli araştırma yapmadan insanımızın Osmanlıya olan büyük merakını kısa yoldan para kazanma taktiği olarak görmüşler. En acı hadiselerden biri de Fatih`in istanbul`u fetih sebebinin islama ve islam için olduğu değilde hırsı için gibi gösterilmesi, yapımcıların ne kadar ORYANTALİST VE AVRUPA düşünce kafa yapısı ile olaya dıştan baktıklarına bir delil olsa gerek. Ama inşaAllah zamanla daha güzel yapımlar bizi tatmin eder diyorum.Saygılarımla


Muhammet Ali Yildirim IP: 178.1.68.xxx Tarih : 5.03.2012 15:00:07

Dün Fetih 1453 filmini seyretmek nasib oldu. :) Çok şükür... ama hayal kırıklığı yaşamadım da değil... buna rağmen filme verilmiş özen ve emekte beni olumlu etkiledi. Yalnız yapımcıların biraz, inanın birazcık olsun islamı, Osmanlıyı bilen kişilerden olmasını çok arzu ederdim.

Hakikaten o sahne, insan bildiğimiz sabah namazını kerahat vaktinde, güneş doğduktan/veya doğma esnasında Osmanlıya hemde cemaatle kıldırır mı... bire bunaklar! :) Hemde Akşemsettin gibi bir zatın olduğu cemaat saflarında. :)

Filim özenilerek yapılmış, burası kesin bunu derken abartmış da olmam sanırım AMA hatalar yok değil hatta çok.

Bazı sahnelerde aceleci davranılmış. Mesela Ulubatlı Hasan`ın bir Bizanslı askeri mızrakla öldürdüğü sahnede mızrağın askerin boğazından çıktığı tarafının yamuk oluşu, sahne daha güzel yapılabilirdi.

Sonra Gree-box veya Blue-box olan sahnelerin bazı yerlerinde fazla kesim yapılmış, bu sahnelerde arka planın sanal olduğu baya belli oluyor.

Savaş ve dövüş sahnelerinde çok büyüleyici sahnelerin olmasına rağmen doyurucu değil, yani Osmanlı karakterlerinden uzak... bir seyirci olarak zaferde bile sevinemiyorsunuz... Fatih`in oğluna sarılma sahnesi belkide en güzel en duygu dolu sahnelerden biri diyebilirim.

Fatih`in ve Ulubatlı Hasan figürlerinin hiç mi ama hiç karizmatik olmamaları, bir Osmanlıdan çok berduş, meyhane tiplemeleri, hatta terli pis oldukları sahneler, sakal ve bıyıkları giyim ve kuşamları islam ve bildiğimiz müslüman Osmanlı görünümünden çok uzak. Karakterlerin, askerlerin hayatları az denilecek kadar az anlatılıyor... Bu yüzden ölen biri için bile üzüntü duyamıyorsunuz... Her tarafta her sahnede Ulubatlı, Peygamberin övdüğü o kutlu asker hem fuhuş yapıyor hem sıfır kol, hem tek zırhsız savaşan asker ve de hem kesilmemiş kol altı kıllarıyla bir bizans askerinden farksız ve değersiz.

Sonra Fatih`in o islam dışı hırsı... neden istanbul`u Feth etmek istiyor? Amacı ne? Resullahın o güzel müjdesine nail olmak mı? Yoksa hırsı mı, kendini kabul ettirme mi yoksa atalarına olan düşkünlüğü mü? Bu hırsın filimde islam olarak gösterilmediği kesin!

islam topraklarında, mesela Edirne sokalarında bile doğru düzgün kapalı bir kadın yok... Herkez dekolte... Ulan avrupada bile adamı keserlerdi siz kime ne anlatıyorsunuz hem de 14. yüzyılda memelerin yarısı dışarda? Muhteşem yüzyıl sapıklığından kopamamışsınız hemde Fatih gibi bir evliyatullahın hanımını bile dekolteli gösterecek kadar ahmak ve saygısız bir çalışma olmuş.

Sonra mübarek Akşemsettini peltek konuşturmak, hakkatten işin daniskası.

Valla ne diyeyim? Muhteşem Yüzyıl saçmalığının devamı ama Sahne, Kamera, Animasyonlar genel itibariyle profesyonel ama bana ecdadımı anlatamamıyorsa benim için hiç mi ama hiç kıymeti yok.


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.12.xxx Tarih : 4.03.2012 12:27:23

Hocam bu güzel tarih sayfasini isledigin icin tesekkür ederim,ve ellerine beynine Allattan saglik dilerim.Evet buyurdugun gibi bu son zamanlarda Osmali tarihi ile ilgili filmler seriler yapilmaya ve yayinlanmaya baslanmistir.Acaba diyorum yeniden bir osmanli imparatorluguna dogrumu gidiyoruz.Fetih 1453 te olmustur sene 2012 yani aradan 559 sene gecmistir,ve halen onu konusuyoruz.

Osmanli torunlari oldugumuz bir ülkede,tarihimizi bilmedigimiz asikardir,ve sahsen üzüntü icindeyim.Nasil oluyor kendi öz tarihimizden bu kadar uzak kaldik diye.Ulubatli Hasan konusunda cesitli kaynaklar vardir.Bunlardan biri Ulubatli Hasan bir yeniceri tarihte yasamistir.1428 de Bursa,nin ulubat köyünde dogdugunu kaynaklardan ögrenmis durumdayim.Tabiki bu bilgileri aldigim kaynaklardan ögrenmis bulunmaktayim.

Sultan Mehmet Han kumandasindaki orduya,Hümayun,a Asker olarak istanbul kusatmasina katilmis,ve 1453 te büyük taarruz sirasinda istanbul surlari üzerine ilk Türk Sancagini dikerken sehit oldugunu rivayetler vardir.Istanbul 53 gün mühasara altinda kimi 21 kimi 23 yasindayken genc Padisah ve dahi kumandan II Mehmet Han bu süre icerisinde gösterdigi akil almaz askerlik mücizelere,Bizanslari saskina cevirmistir.

Ulubatli Hasan,Ordunun ikinci bayraktariydi,Birinci bayraktar sehit düsüyor ve Hasan sancagi kapip tasimaya basliyormus.ve yanina bir kac yigitte kendini takip etmistir.Hasan en önde,bir elinde kilicini salliyor bir elinde,Hilälli sancagi gözlerini diktigi burca dogru ulastirmaya calisiyor.Ulubatli Hasan egrikapi tarafindaki burcun üzerine cikmayi basariyor.Sancagi dikerken ve o burcun üzerindeyken ayni anda mancinikla atilan büyük tasin agirligi altinda dizleri üzerine düsüyor.

Ulubatli Hasan dogrulmaya calisiyor,fakat ayni anda atilan belki 30 belki 40 ok birden üzerine yagiyor.O anda sehit düsüyor,düserken burctan iceriye düsüyor ve ilk giren kisi,Ulubatli Hasan olarak  gösteriliyor.Kaynaklar ne kadar dogru oldugunu bilmek biraz zor.Fakat sinama ve televizyon serileri gibi reytink pesinde olmadiklarina kanaat etmekteyim.Birde su siralarda Türkiyenin Fetih günleri,nin filmi olursa yararli olur sanirim saygilarimla.