14
Haziran
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Gaf Genel Müdürüne Bak!..


Hangi yabancının sözü olduğunu tam olarak anımsayamıyorsam da ne demek istediğini tam olarak biliyorum;

Bizler tesadüfen ölürüz, sizler tesadüfen yaşıyorsunuz!..

Yerden göğe kadar yerinde ve doğru söylenmiş bir söz...

Savaştaymışçasına her gün trafikte verdiğimiz kayıplara alıştık; olağan olaylar olarak niteliyoruz artık!..

Yeni yılın ilk günü öylesine bir olayla karşılaştık ki, adeta umursamazlığımıza, aymazlığımıza, daha doğrusu her şeye tuz biber ekti...

Yeni yılı birlikte karşılamak için, kim bilir ne hayallerle bir araya gelen Bilkent Üniversitesinden pırıl pırıl yedi genci vurdumduymazlığın bir örneği olarak yitirdik. Kuşkusuz, bu gençlerin her birisinin ayrı ayrı idealleri vardı. Üniversitenin çok iyi bölümlerinde öğrenim görüyorlar ve kendilerine imkân sağlanacak olursa memleketimize faydalı birer insan olacaklardı.

Ama olmadı, olamadı; vurdumduymazlığın, aymazlığın ve işini adam gibi yapmayanların kurbanı oldular.

Kısacası, umutları ile 2009 yılını göremeden, ailelerine büyük acı vererek bu dünyadan güçtüler.

Bunun sorumlusu kim veya kimlerdi?

Bu gençlerin ölümlerini hazırlayanlar kimlerdi?

Ankara, Çankaya’daki eve gelen Doğalgaz yetkilileri karbon monoksit gazı sızıntısının ölümlere yol açtığını saptadı.

Rezalet ve aymazlık bundan önce başlamıştı ama kimse farkında değildi...

Yedi gencin doğalgazdan zehirlenmesi tüm Türkiye’yi yasa boğarken, Ankara Başkent Doğalgaz AŞ’nin Genel Müdürü bir basın toplantısı yaparak, elinde tutuğu boru ile faciaya kombiden bacaya bağlantı sağlayan fleks borusundaki yırtılmanın neden olduğunu ve şirketinin bunda bir ihmali olmadığını söyleyerek hem savunmaya hem de yaşamını yitiren gençlere duygusuzca saldırıya geçti!... Bu arada gaflar birbirini izledi; basında kendisini eleştiren haberlerin şirketin piyasa değerini düşüreceğini, eleştiri yapılmamasını söyledi!..

Bir gazetecinin sorusu üzerine;

“O hadiseyi hiçbir insanın görmesini istemiyorum. Gençlerden her birisi bir tarafa düşmüş, kimisi yerde kimisi de yüzükoyun, kimisi de belden üstü yarı çıplak” dedi. Anlaşılan ne oldukları belirsiz hurafeci varak parelerin (gazete demeye dilim varmıyor) etkisinde kalmış!... Oysa Emniyetteki bilgilerde kapıyı açan çilingirin söyledikleri ile polis tutanakları genel müdürü yalanlıyordu. Televizyonlar da bu sözleri defalarca yineledi. Sözleri ertesi günü tepki ile karşılaşınca “Haşa yok öyle bir şey. Yarı çıplak dediğim gömleği açıktı” demek istemiştim diyerek aklınca geri adım attı.

Cuma namazını kaçırmamaya özen gösteren bu adamların ölüye bile saygıları yok.

Müslümanlığın önde gelen özelliklerinden yalan söylemeyin, gıybet etmeyin, kimseye iftira atmayın hükümlerinden bile habersiz!..

Her baktıkları yerde cinselliği, içkiyi düşünen kendilerinden olmayanları yok sayan insanlar...

Televizyon ekranlarındaki adamın görüntüsü bir genel müdüre hiç benzemiyordu. Üzerinde spor bir ceket, yaka bağır açık, kravatsız bir genel müdür!..

Doğalgaz konusunda bazı gerçekleri gizleyerek suçu borunun üzerine atan bir genel müdür... Aynı borunun İstanbul ve Bursa Büyükşehir belediyelerinde yasak olduğunu gizleyen bir genel müdür...

Basın toplantısını bir an önce bitirmek için yanında el pençe divan duranlara “saat kaç, ezan okundu mu” diye soruyordu.

Meğer derdi ne basın toplantısı ne de ölen gençlermiş... Sonunda cumaya gideceğim!.. Hadi hepinize iyi cumalar diyerek toplantıyı bitirdi. Çıkarken de bir gazetecinin neden kravatınız yok sorusuna pişkince “Kravat hediye edin takayım” gibisinden yanıt verdi...

Bu dönemin tipik bir bürokratı...

Kılık kıyafet evlere şenlik, kravatsız, her vesile ile Müslüman olduğunu belirten, birilerine “Bak ne Müslüman adam. Bana sahip çıkın” sinyalleri gönderen bir genel müdür!..

Toplantıda kendisini hem polis hem savcı ve hem de yargıç yerine koyan bir adam...

EGO Genel Müdürü olacak kişinin bir teknik eleman olması gerekir. Oysa bu adamın bu göreve gelişi de biraz tuhaf!..

Başkent Doğalgaz Genel Müdürü 1999 yılında Ankara İlinde Mahalli İdareler Kontrolü olarak görev yaparken o dönemde Fazilet Partili olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile ilgili soruşturma dosyalarını incelemekle görevlendiriliyor. Soruşturma dosyalarının soruşturmaya gerek olmadığına karar veriyor. Bundan sonra da ikbal dönemi başlıyor; önce Ankara Büyükşehir Belediyesi Teftiş kurulunda görev alıyor, ardından Portaş’ın başına getiriliyor. Onu Başkent Doğalgaz A.Ş Genel müdürlüğü izliyor. Oysa bu görevi yapacak kişinin teknik uzman olması gerekir. O ise İktisadi İlimler Akademisi mezunu!

Ankara’da yaşamını yitiren gençlerin ölüm nedeninde başında bulunduğu kurumun suçu var mı yok mu diye konuşacakken köy imamı edasıyla konuşuyor.

Büyük olasılıkla partisine zarar verdiğinden ötürü istifaya zorlanıyor ve kendi arzusuymuş gibi istifa ediyor!..

Belki de Ona biraz kenara çekil, sular durulsun sen yine başımızın tacısın denilmişti!..

Şimdi bu facianın sorumlusu kimler?

Yedi genç insanı ölüme götüren doğalgaz kimlerin elinde?

Öncelikle doğal gaz konusunda teknik bilgisi, eğitimi, liyakati olmayan bu genel müdürü oraya kim atadı?

Müşterek bacalara kombi bağlanır mı?

Bunlarda TSE damgası var mı?

Bunların denetimini belediyeler yapıyor mu?

Teknik standartlara uygun olmayan yerlere gaz verenlere ne gibi işlemler yapılıyor?

Ankara’daki faciada ve diğer kaçak binalara gaz verenlere soruşturma yapılıyor mu?

Kombi boruları teknik yönden uygun değilse bunlara neden gaz veriliyor?

Başkent Doğalgaz A.Ş Genel Müdürünün üzerindekiler neden sessiz kalıyor ?

Yedi gencin ölümünün ardından bir başka facia da İstanbul’da yaşandı; bir anne ile kızı bacalı kombiden sızan gazla zehirlendi. Ardından Ankara’da bir başka facia daha yaşandı, üç kişilik aile zehirlendi ve ne yazık ki, içlerinden birisi kaybedildi. Eski Genel Müdür Yardımcısı Ethem Uludağ “Böyle giderse 20-30 kişinin öldüğü günler gelecek” diyor...

Son olaylar bir kez daha gösteriyor ki, siyasi kadrolaşma sonucunda bazı görevlere getirilinler insanların canlarıyla oynuyor. Kısacası cehaletin bedeli ödeniyor...

Başkent Doğalgaz A.Ş Genel Müdürünü televizyon ekranlarında izlerken rahmetli dayım Y.Müh. Fahrettin Ergüvenç’i anımsadım. Bugünkü Doğalgaz A.Ş Genel Müdürünün lojmanında 1960-1965 yıllarında EGO Genel Müdür Yardımcısı olan Fahrettin Ergüvenç oturmuştu. Her ikisi arasında uçurumlar vardı. F.Ergüvenç, II. Dünya Savaşı başlarında kazandığı burs ile Almanya’ya gönderilen öğrenciler arasındaydı. Yanında Kuran, Atatürk’ün resmi ve Türk Bayrağını götürmüştü. Münih Üniversitesinde elektrik y.müh olarak mezun olmuş ve bir süre sonra da EGO’da görev almıştı. Her ikisinin görünümleri, giysileri ve konuşmalarıyla karşılaştırmak abesle iştigalden de öteydi. O günlerde bürokratlar arasında bizden, sizden ayrımı olmadığı gibi tarikatların da esamisi okunmuyordu...

Türkiye ileriye mi yoksa geriye mi gidiyor? Ben değil siz söyleyin... 




erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 8 Ocak 2009 Perşembe 00:10:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Selim Namer IP: 88.238.12.xxx Tarih : 10.01.2009 23:38:14

SN:Erdem BEY yazınıza tek bir yorumum var. Yıllar evvel yurt'dışından yetkililer memleketimizi ziyarete gelip,ölümler çok oluyor diye inceleme yapmışlar. Sonuç:Dünyada insanlar şans eseri ölür ,TÜRKİYEDE şans eseri yaşar demişler. TEŞEKKÜRLER


mehmet ersindigil IP: 84.62.1.xxx Tarih : 11.01.2009 11:21:14

Sayin Erdem Hocam; izin dolayisi ile uzun bir aradan sonra dün Sabah geri döndüm. Ve ilk isim izin dönemimde yazmis oldugun tüm yazilarini dikkatle okudum,Yazilarin hepside mükemmel ellerine saglik.Izindeyken görsel ve yazili basindan hepsini takip ettim,Dahasida var.Bütün bu yazdiklarina aynen a,dan z,ye kadar katilyorum.Bu yazilarina ek olarak aklima gelen bir fikrayi yazayim dedim.Adamin biri ogluna her defasinda oglum sen adam olmazsin dermis.Oglu,da okumus her ne yapti ise günün birinde ülkesinin Padisahi oluvermis.Himayesindeki bazi kimselere emir vermis gidin Babami getirin demis.Gitmisler Babasini alip Padisah olan oglunun huzuruna cikarmislar.Padisah olan oglu Babasina bakmis ve hani ben adam olmazmisim demis. bak adam oldum ve su an ülkenin en büyüyüyüm Padisah oldum demis.Babasida dönüp oglum Padisah olmussun ama gene adam olamamissin diye cevap vermis.Oglu nasil olur bundan daha büyük adam olunur,mu diye karsi gelmis,Babasi,da eyer adam olmus olsaydin Babani huzuruna cagirmazdin sen gelir beni ziyaret eder hal hatir sorardin diye cevap vermis.Izindeyken edindigim izlenimler aynen yukardaki fikrayi andiriyor.Türkiyenin kaderi bu,Ne yazik,ki yakinda Belediye secimleri vardir,Adaylar birbirleri ile yarisyorlar.Zehirli kömür dagitiyorlar sehirlerin ici kömür kokusundan gezilmiyor,her taraf zehir saciyor en ufak önlem yoktur.Neden acaba cünkü secilecek Belediye Baskani tipki Fikradaki Padisahin yaptigi gibi yapacaktir. Bu sirf yerel secimler icin söylemiyorum.Her dalda ayni oyunlar oynaniliyor.Benim görüp okudugum isittigim,den edindigim görüslerimdir saygilarimla.


Gökhan IP: 85.100.81.xxx Tarih : 9.01.2009 18:20:00

Sayın Yücel,yazı için söylenecek birşey yok elinize sağlık.Ama küçük bir ekleme yapmak isterim hoşgörünüze sığınarak.Gaf istemeden ve asıl hedefi dışında söylenmiş sözdür yanılmıyorsam.Ama bu müdürün söyledikleri,kendisini o koltuğa oturtanların ve kendisinin genel düşünce sistemini ağzından kaçırmak olmuş.


Yılmaz Ergüvenç IP: 85.96.211.xxx Tarih : 8.01.2009 11:51:43

Sayın yazarın dayısı, benim ağabeyim olan Y.Müh. Fahrettin Ergüvenç'in böylesine elim olaylar dolayısiyle de olsa anılması, beni Türkiye'nin eski güzel günlerine götürdü. Müteveffa, üstün zekâsı ve yetenekleri yanında yurt sevgisi, dürüstlüğü ve etik erdemleri ile anılan ve sevilen bir insandı. İnanıyorum ki, haleflerinin bu zavallılıklarını görse idi, kahrından bir kere daha ölürdü.