26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Gavur İzmir, İmana mı getiriliyor?..

Köşe yazılarımı günlük yazmadığımdan bazı konular güncelliğini yitiriyor. Ancak güncel olan bazılarının yine de yazılmasında yarar var diye düşünüyorum.

İzmir’e atanan yeni müftünün tepki çekmesi üzerine etrafı yumuşatmak veya aldığı emir doğrultusunda, geçtiğimiz günlerde bu şehri ziyaret eden Diyanet İşleri Başkanı’nın söylediği sözlerin üzerinde durulmalıdır: “İzmir’in dindarlığı farklı İzmir’e irfan geleneğine ihtiyacı var.”

Ardından da Diyanet İşleri Başkanlığı hizmetlerinin sürdürülmesinde İzmir’in ihmal edildiğine işaret etmiş (!) bu yüzden de duyduğu mahcubiyeti dile getirmiş (!).

Başkan devlet memuru gibi değil de bir parti sözcüsü gibi konuşmuş, sözleriyle partisinin yerel ve genel seçimde kazanması için çalışacağını ima etmiş.

İzmir’e irfan gerekir sözü tam bir fiyaskodur. İzmirliler onlardan daha çok irfan sahibi ve kültürlü bir topluluğu oluşturmaktadır. Ancak onların anladığı irfan kültürel değil, dinsel anlamda ise söylenecek söz yoktur. İzmirlilerin irfandan mahrum olduğunu söylemek çok büyük bir yanlıştır. Sanırım ki İzmirliler kültürel yönden onları sulu götürür, susuz getirir.

Acaba başkan bu sözleri ile Gâvur İzmir’i Gâvurluktan kurtarıp dine döndüreceğiz mi demek istiyor?

“Gâvur” sözcüğü İzmir’e bilip bilmeyenler tarafından yakıştırılmıştır. Ne yazık ki, bunu söyleyenler yalnızca cahil ve bağnaz olmayıp, içlerinden siyasiler bile çıkmıştır.

Gâvur sözcüğü çirkin olduğu kadar bunu söyleyenler “Mendi Kıpti şecaat arz ederken sirkatini söyler” kabilinden kendi cehaletlerini ortaya koymaktadırlar. Ne yazık ki, bazı bağnaz ve cahil Müslümanlar kendi dinlerinden olmayanlara bu çirkin sözcüğü yakıştırırlar.

Gâvurdan türetilmiş bazı tanımlamalar günümüzde de kullanılmaktadır: Bu konuda üretilmiş ve kullanılmış sözcüklere dilimizde yer verilmiştir. Örneğin; Gâvur etmek, Gâvur eziyeti, Gâvur icadı, Gâvur inadı, Gâvur olmak, Gâvur orucu, Gâvur ölüsü, Gâvura kızıp oruç yemek gibi...

Bazıları İzmir’e Gâvur İzmir derken orada yaşayan, çatma değil gerçek İzmirlileri rencide ettiklerinin farkındalar mı?

İzmir’e neden Gâvur İzmir denilmiş? Bunu söyleyenler bunun nedenini biliyorlar mı?

Bu konuya daha önceki yıllarda yazdığım yazılarımda değinmiştim; bilmeyenlere bir kez daha hatırlatmakta yarar var sanırım. Kuşkusuz bu yazımı okurlarsa; Gâvur İzmir kavgasının arkasında hiç kimsenin üzerinde durmadığı, kültürümüz açısından acı bir olay vardır; O da İzmir’in tarihini bilmemektir.

İzmir’e “Gâvur İzmir” denilmiştir. Ama kim demiştir bilir misiniz?

XIV. Yüzyılın başında Büyük Menderes’ten itibaren Tire, Ayasuluk ve Birgi bölgesinde kurulan bir Türk Beyliği olan Aydınoğulları bu sözü İzmir için kullanmıştır. Orta Çağ’da İzmir, Avrupa’dan Kudüs’e giden Haçlı ordularının yol güzergâhı üzerindeydi. Haçlılar bugünkü Kadifekale’de toplanır, kale çevresinde yaşayan Rumlardan izzet-i ikram görürlerdi. Çevrede ise, yöreyi baskı altında tutan, onlara korku salan Türk Beyliği Aydınoğulları vardı. Haçlıların, eski ismi Kaydefa olan Kadifekale’de toplanmalarından ötürü Aydınoğulları Beyliği de buraya “Gâvur” ismini yakıştırmıştır.

Bir söz söylemeden önce biraz tarih karıştırmamızın önemini bir türlü öğrenemedik. Bunu yapmayınca da gaflar birbirini izliyor, pot üzerine potlar kırılıyor. İzmir’in XIX. Yüzyıl tarihini Soner Yalçın “Efendi” isimli kitabında gözler önüne sermiştir. İlk kez Avusturya-Macaristan İmparatorluğu İzmir Başkonsolosu Dr. Karl von Scherzer l873’de Viyana’ya gizli olarak gönderdiği raporunda “Türkler, İzmir vilayetinin ticari yaşamında gözükmemektedir” demektedir.

O günlerde İzmir’in nüfusu 155.000 olup, bunun 75.000’i Rum, 45.000’i Türk, 15.000 Yahudi,10.00’i Katolik, 6.000 Ermeni ve 4.000’i de diğer yabancılardan oluşuyordu. XIX. Yüzyılda Türkler İzmir’in ticari yaşamında söz sahibi olamamış, çoğunlukla kırsal kesimde yaşamış, tarım ve hayvancılıkla geçinmişlerdi. Bunun yanı sıra İzmir’e yerleşmiş yabancılar ile Osmanlı tebaası ekalliyet ticaret ve komisyonculukla uğraşıyordu. Tanzimat’ın ve Islahat Fermanı’nın getirdiği haklardan yararlanan yabancılar vergiden muaf tutuluyor ve herhangi bir suç işlediklerinde de kendi konsolosluklarında yargılanıyorlardı. Tanzimat’ın ilanı ile Islahat Fermanı’nın biraz da Avrupa çıkarlarına yönelik olup olmadığı da tartışılacak bir konudur. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Avrupa’ya verilen kapitülasyonların uzantısıdır. Ne yazık ki, bunun üzerinde de tarihçilerimiz yeterince durmamışlardır. Bu dönemde yabancı devletler; başta İngiltere, Fransa ve İtalya olmak üzere İzmir’de konsoloslukları vardı ve bunlar şehrin yönetiminde söz sahibi olup, kendilerine ters düşen valileri değiştirme gücüne bile sahiptiler. Nitekim İzmir Valilerinden Ahmet Rasim Paşa, Mehmet Hurşit Paşa, Hacı Naşid Paşa eski sadrazamlardan Abdurrahman Nureddin Paşa bunların başında geliyordu. Bu dönemde İzmir’de Evliyazadeler, Yemişçizadeler, Kapanizadeler, Osmanizadeler, Şerifzadeler, Caferizadeler, Uşakizadeler, Mussulluzadeler, Kilimcizadeler, Tuzcuzadeler, Helvacızadeler ve Giridlizadeler gibi zengin Türk aileleri de yaşıyor ve ticareti yabancılarla birlikte ellerinde tutuyorlardı. Bu aileler yabancılar ile birlikte ticaret yapıyor, şehrin ayrı bir kesiminde Tilkilik (Dönertaş) ve Karşıyaka gibi semtlerde yaşıyorlardı.

İzmir’deki yabancı egemenliğinin nedeni ise, Osmanlı yönetiminin yanlış tutumunda aranmalıdır. Osmanlı yönetimi Osmanlı’yı yalnızca İstanbul olarak düşünmüş, Anadolu başta olmak üzere tüm topraklarının sosyal ve ekonomik yönüne ilgi göstermemiştir. Nitekim bunun acı sonuçlarını daha sonraki yıllarda Türkiye çekmiştir. Atatürk, Cumhuriyet ile birlikte Anadolu’nun sorunlarını çözmeye çalışmış, Anadolu’yu batının sömürülecek topraklar düşüncesinden kurtarmıştır. Ne yazık ki, daha sonra gelen devleti yönetenlerin Onun yolundan yürüdüklerini söyleyemeyiz.

XIX. Yüzyılın ikinci yarısında İzmir’de farklı bir sosyal yaşam vardı. Üst tabakada yaşayanların evleri fayans sobalarla ısınır, abajurla aydınlanır, küvetli banyolarda yıkanırlardı. Bunlar o günlerin Anadolu yaşantısıyla taban tabana zıttı. Salonlarındaki koltuk takımları yemek masaları, duvarları kaplayan büyük aynalar, duvar saatleri ile farklı bir yaşam sürülür, piyano sesleri her evden duyulurdu. Deniz kıyısında iki katlı evlerde yaşamak moda idi. Ayrıca şehirde C.Whittall and Co. ve Levant Co. İsimli yabancı şirketler kurulduğu gibi, onların devam ettiği Smyrna Races Club başta olmak üzere özel kulüpler vardı. İzmir sosyetesi at yarışlarında bir araya gelirdi. Bütün bu Levantenler İzmir çevresindeki Aydın, Manisa gibi yerlerdeki incir, üzüm gibi ürünleri toplar, batıya gönderir ve komisyonculuk yaparlardı.

İzmir’de batının sosyal ve ekonomik yönden egemenliği 9 Eylül’de Türk ordusunun İzmir’e girişine kadar sürdü. İzmir’in kurtuluşu ile birlikte ezilen yerli halk kendi benliğine kavuştu ve kendisini sömürenlerden kurtuldular.

Şimdi sormak gerekir. İzmir’e “Gâvur İzmir” bu yüzden mi denilmiştir? Yoksa Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren çağdaşlaşmanın bir örneği mi olmuştur?

Cumhuriyetin ilanından sonra İzmir her zaman aydınlığın bir sembolü olmuştur. Benim büyükbabam Cumhuriyetin ilanından sonra İzmir’e atanan ilk hâkimlerdendi. Cumhuriyetin ilk yıllarında en görkemli baloların burada verildiği, halkın ve özellikle kadınların çağdaş giysileri benimsediğini söylemiştir. Kısacası İzmir aydınlanmanın ve çağdaşlaşmanın örneği olmuştur.

İzmir’i üzen iki önemli nokta olduğunu da burada sırası gelmişken belirtmekte yarar vardır; bunların başında Yunan işgali ve Cumhuriyetin ilanından sonra yakınındaki Menemen’de Kubilay’ın şehit edildiği yobaz isyanıdır. Ayrıca Yunanlılara atılan ilk kurşun yine İzmir’de olmuştur. İzmir’in bugünkü aydın ve çağdaş görünümü bazı kişilerin işine gelmemiş, bağnazlık da buraya sızmamış olabilir. Nitekim 1954’den beri yapılan seçimler de bunu göstermiştir.

İzmir “Gâvur İzmir” olmadığı gibi, bugün çağdaşlaşmanın, aydınlanmanın uygarlığın sembolüdür. Eğer uygarlık ve aydınlanma “Gâvurluk” ise, bu konuda bizim söyleyecek bir sözümüz yok...


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 13 Nisan 2013 Cumartesi 09:57:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet Ersindigil IP: 84.62.48.xxx Tarih : 14.04.2013 09:25:04

Hocam ellerine saglik"Cok güzel bir sunum yazisi olmus,sagol.Genellikle güncelesen olaylar,veya deyisler Türkiyede cok cabuk unutuluyor.Fakat senin sayende biz okurlarina hatirlatip sundugun icin bir daha tesekkür ederim.Su siralarda Türkiye,de vuku bulan olaylar,gün gectikce cogalmaktadir.siz degerli yazarlar hangi konuyu secip okurlariniza sunmak icin vermis oldugunuz caba takdire sayandir.

Türkiyemizin deyerli ili izmiz icin,irfandan mahrum bahanesiyle,gönderilen din ile alakali,mi degim,Hoca,mi diyim,Müfti,mi degim,yoksa iktidar partinin reklamcisi,mi degim,sahsen hangi sifati kullanacagimi bilmiyorum.Amma kanimca en son kullandigim iktidar partinin reklamcisi olsa gerek.Cünkü hakiki bir din adami anlamini bildigi icin gavur kelimesini kullanmaz.Daha dogrusu bir insan icin gavur kelimesini kullanmak cok günahtir.

Buyurdugunuz gibi günümüzlerde güncellesmis bir sözcüktür.Nedense biz elhamdülüllah müslümaniz diyen insanlarimiz sikca kullanmaktadir.Belkide bu kelimeyi kullanan kisi,kullandiginda önce kendisini gavur kelimesiyle itham ettiginin bilmedigini sanmaktayim.Hiristiyan diyebilirsin,gayri müslim diyebilirsin ecnebi diyebilirsin,Vs.Vs.fakat gavur diyemezsin.Tabi,ki bu kelimenin anlamini bilmeyenler icin,büyük günah din hocalarindir.Fetva verirlerken bu kelimenin anlamini anlatmadiklari icindir.

Burda yorum yazan arkadaslara ayri ayri tesekkürlerimi sunuyorum.Sayin Yilmaz Ergüvenc,in yorumu cok güzel ve hosuma gitti,böyle güzel yorumlara sikca ihtiyac var diye düsünüyorum.Sayin M.H.Gültekin,ile Dr.S.A.yorumcu arkadaslara,da tesekkürlerimi sunar,yorumlarini biraz daha detayli ve uzun yazmalarini rica ediyorum,tabi mümkünse saygilarimla.


Dr. S. A. IP: 95.15.239.xxx Tarih : 13.04.2013 18:35:05

Sayın Yılmaz Ergüvenç; Muhteşem bu sunuma karşı yaptığınız eklenti karşında şu an kadehimi bu kentin ve de sizin şerefenize "İzmir usulüne" göre kaldırıyorum ve "akiller" (!) den olmadığımın mutluluğu içinde sizlere en derin saygılarımı sunuyorum. 


aslan IP: 82.231.126.xxx Tarih : 14.04.2013 12:53:35

 Burada Ataturk'e atfedilen bir hikaye geldi aklima: Izmir'in kurtulusundan hemen sonra alkol alinabilen bir mekanda rakisini yudumlarken garsonu çagirir Ataturk. "Soyle çocuk, Venizelos da buraya gelir miydi?" Cocuk "Evet" diye cevaplar. "Peki raki içer miydi?" "Hayir" der garçon. "Oyleyse ne halt yemeye almis Izmir'i?" der buyuk Komutan. Diyanet Isleri Baskani'nin sarfettigi cumle mide bulandirici. Boyle onemli makamlara oturtulmus kisilerin kasitli olarak bu tur soylemlerde bulundugunu dusunmemek elde degil. Izmir ve benzer bazi yorelerimiz Turk toplumunun, kulturunun ve din anlayisinin gercek ve olmasi gereken yonunu yansitmaktadir. Cunku Turk Islami ile Arap Islamindan farklidir. Kesinlikle Araplara benzemek zorunda degiliz. Gercek Izmirli isterse edebiyle, namusuyla rakisini da yudumlar, inandigi sekilde ibadetini de yapar. Zaten, ibadet ve inançlar "vitrinlik" için yapilacak sosyal davranislar degildir. 


Yılmaz Ergüvenç IP: 88.251.124.xxx Tarih : 13.04.2013 15:10:54

Her ne hikmetse Türkiye'nin geri kalmış bölgelerinde İzmir'e ve İzmililere karşı allerji vardır. Sizin de belirttiğiniz gibi fi tarihinden gelen ''Gâvur İzmir' tabirini, ister okumuş, ister cahil olsun, ikide birde gündeme getirmekten zevk alırlar. Ne var ki İzmirlinin namus anlayışı iki bacak arasında değildir; töre cinayetleriyle vahşet sergilemez. İnsanlara pusu kurup arkadan vurmaz, gereğinde mertçe döğüşür. Randevularına sadıktır, verdiği sözün arkasında durur, çalışmayı en büyük ibadet kabul eder. Çalışma sonunda paşa paşa içkisini de içer, yılbaşında çam da donatır, dar gelirliyse kokina alır. Bunların yanında dinine bağlıdır. Ama bağnaz değildir. Bütün bunlar gâvurluksa evet gâvuruz.


Dr. S. A. IP: 95.15.239.xxx Tarih : 14.04.2013 18:16:14

Sayın Mehmet Ersendigil; Kendinize özgü anlatımlarınız ile yaptığınız muhteşem yorumlarınızın takipçisiyim ve okudukça büyük mutluluk duyuyor ve müsterih oluyorum. Benim özelliğim ise, günümüzde gelişen olaylarını öz ve kısa olarak açıklamaya çabalamamdır. Sizler, benim anlatmak istediklerimi zaten gereğince açıklıyor ve de yerine oturtuyorsunuz; bundan dolayı müteşekkir olduğumu belirteyim. Benim düşüncelerime tercüman olacak yorumlarınızı bekler, İçten saygılarımı sunarım.     


M.H..Gültekin IP: 178.196.26.xxx Tarih : 13.04.2013 17:28:18

Izmir her yöniyle, bütün sehirleri sollar... medeni ve hosgörülü olup, Erdogan'a ders verecek kadar da halki bilgilidir......!!!!!!!