1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Görgü ve Görgüsüzlük Üzerine

Kısa bir süre önce bazı gazetelerde “Böyle görgüsüzlük görülmedi” başlığı altında ilginç bir haber yer aldı. Bu haberde Rusya’nın yeni petrol ve doğal gaz zenginleri, Arap şeyhlerini gölgede bırakarak görgüsüzlükte sınır tanımadığı belirtiliyordu. Meğer Rus zengin BMW marka otomobilini altın kaplatmıştı...

Gerçekten petrol zengini Arapların sergiledikleri görgüsüzlük örnekleri gün olmuş basına yansımıştı ama bu kez, ortaya çıkan Rus zengin onları gölgede bırakmıştı. Sovyetlerin dağılmasından sonra Rusya çeşitli mafyaların at koşturdukları bir memleket olmuştur. Rusya’ya gidenlerin anlattığına göre başta Moskova olmak üzere büyük şehirlerdeki Rus, Çeçen, Gürcü mafyalarının varlığı hissediliyor ve onların hiç birisi diğerinin ilgi alanına karışmıyorlarmış. Aynen 1920’li yıllarda Amerika’da gangsterlerin kol gezdiği gibi...

Kuşkusuz, BMW’sini de altınla kaplatan da bunlardan biri olmalı... Görgüsüzlüğün yalnızca Araplara özgü bir şey olmadığı da böylece ortaya çıkmış oldu. Osmanlı padişahlarının, batılı kralların da sofralarındaki altın yemek takımları olduğu bilinir. Günümüzde bunların müzayedelerde satıldıklarını görürüz. Yanılmıyorsam kısa bir sür önce de bizdeki bir müzayede firması Sultan II. Abdülhamit’in tuğralı, altın yemek takımların açık arttırmaya çıkarmıştı.

İhtişam, gösteriş başka görgüsüzlük başkadır. Belki de aralarında incecik bir çizgi vardır. Sözlükler görgüyü; bir kimsenin anlayış, seziş ve bilgisini arttıracak nitelikte olan, kişiliği üzerinde olumlu etkiler yapacak bir olgu olarak nitelerler. Toplumlar içinde terbiyeli ve nazik davranmak için tutulması gereken yollar, davranış töresi, davranış bilgileri vardır.. Bunun içinde eski dilde adabımuaşeret denilen bir takım görgü kuralları konulmuştur. Bunun aksi davranışlarda bulunan insanlar için de görgüsüz sıfatı yakıştırılır. Görgüden nasiplenememiş insan denilir. Görgüsüzlüğün en yakın kardeşi ise terbiyesizliktir. Sırası gelmişken hemen belirteyim ki, toplumun görgü kurallarına uyma diye bir hukuki bir yaptırımı yoktur. Kısacası görgüsüzlük hukuken suç sayılmaz. Ancak toplum bu tür insanları bencil, banal, kaba ve son günlerin moda sözcüğü ile maganda olarak tanımlar ve kınar.

Görgü aileden başlar desek bile, okullarımızın en büyük eksikliği görgüyü içeren bilgilerin yeterince verilmeyişidir. Böyle olunca da toplumda görgüsüz bireylerin çoğalması kaçınılmaz oluyor. Okullarda nasihat dışında bu tür bilgiler verilmeyişinin yanı sıra piyasada görgü konusundaki kitapların satışı nedir, onları alan olur mu diye hep merak etmişimdir. Benim çocukluk yıllarımda yazarını bilmediğim, ancak “Adab-ı Muaşeret” isimli bir kitap vardı. Günümüzde böyle bir kitap var mı diye merak edip internette araştırdım. Bakın neler buldum;

Akın Alıcı’nın Yeni Görgü Kuralları.

A.Nazad Odyakmaz’ın Çağdaş Görgü Kuralları ve Protokol.

Ayşenur Kurtoğlu’nun Nezaket ve Görgü.

Hasan Deniz’in En Yeni Görgü Kuralları.

Zeki Duman’ın Adab-ı Muaşeret.

Nevin Meriç’in Adab-ı Muaşeret: Osmanlı’da Gündelik Hayatın Değişimi.

Merak edilse; görgülü olmak isteyenlere yol gösterecek bir takım kitaplar demek ki, piyasada bulunuyor. Ancak onların yanından bile geçilmemiş olacak ki, görgüsüzlük toplumumuzda da diz boyu...

Yerimiz elverdiğince birkaç örnek vermek isterim;

Telefon konuşmalarımızda belli kurallarına uyuyor muyuz? Toplum içerisinde cep telefonu ile konuşurken, etrafımızdakileri hiçe sayarak bağıra çağıra argo sözcükler dahil söylüyor muyuz?

Toplum içerisinde başkalarını rahatsız edecek giysilerle dolaşıyor muyuz?

Yemek yeme kurallarına yeterince uyuyor muyuz? Örneğin dirseklerimizi sofrada masaya koyuyor muyuz? Ekmeği elimize alıp tabağı sıyırıyor muyuz?

Toplu nakil vasıtalarında, tramvay veya metrobüste sürekli mikrofonla ikaz edilmesine rağmen insanlar neden kapıların önünde kümelenir, boş yerlere yürümezler anlayamıyorum?

Cep telefonlarının yasak olduğu otobüslerde bağıra bağıra konuşanlara ne demeli?

İstanbul’un en mutena semtlerinde gelin alayları düzenleyip, mahalle sakinlerini düşünmeden klakson, sonuna kadar açılmış teyplerini çala çala geçenlere ne denir?

Geçtiğimiz günlerde Beylikdüzü’nde gelin alınacak bir apartmanın kapısında saatlerce davullar zurnalar çalınmıştı. O caddede yaşanların hastası, uyuyan çocuğu var mı diye düşünmek akıllarına bile gelmiyordu. Ardından gece elbiseleri içerisinde sokakta göbek atan düğün sahiplerine ne isim verilir?

Okul çıkışlarında bağıra çağıra toplu nakil aracına binen öğrencilerden yer bulup oturanların yaşlılara ve kadınlar yer vermemek için uyuma taklidi yaparlarken acaba kimleri kandırırlar?

Bir zamanların eski İstanbul’da bir terbiye, bir nezaket vardı. Biraz kabaca davrananlar, “Dışarlıklılar (!) başka İstanbul yok” diye ikaz edilirlerdi. Oya bugün ne o İstanbul ve ne de İstanbullu kaldı.

Toplumda her gün rastladığımız görgüsüzlük olaylarını yazmaya kalksam, sanırım yazım pehlivan tefrikasına dönüşecek. En iyisi sözü Nasrettin Hocaya getireyim. Nasrettin Hoca fıkralarında insan dürüstlüğü ve hoşgörüsü önde gelmektedir. Ayrıca bu fıkralarda ince ince görgü dersleri de vardır.

İşte onlardan biri;

Hocanın her sorunun altından kalktığını duyan bir adam, etrafındakilere benim soracağım soruya yanıt bulamaz dermiş. Nihayet bir gün sokakta karşılaşırlar;

-Hocam, söyler misiniz, sabah olunca insanlar evlerinden çıkınca ne diye kimi o yana kimi de bu yana gider?

-Yahu efendi, herkes aynı yöne giderse dünyanın dengesi bozulur!..

Nasrettin Hocanın dediği gibi acaba herkes görgülü olsa dünyanın dengesi bozulur mu?


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 11 Ağustos 2009 Salı 20:29:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Kadriye yilmaz IP: 95.14.44.xxx Tarih : 13.08.2009 13:16:31

Ben size zaten gönülden tesekkür etmistim yine ediyorum.Ben size Bakirköy banliyo treninde yasadigim bir rezaleti yazacagim.Biraz utaniyorum ama yazmam lazim,kazara biri okurda belki böyle olaylar azalir umuduyla yazacagim.Size Yücel agabey dememe izin verin .Saygilarimi gönderiyorum


Gökhan IP: 81.214.27.xxx Tarih : 13.08.2009 20:48:49

Sayın Yücel,bu yazınız da diğerleri gibi malesef toplumumuzun acı gerçeklerini göz önüne koyuyor.Görgüsüzlüğün nedeni eğitimsizlik,aile ilgisizliği ve okulların okul olmaktan çıkıp para basımevine dönmesinden kaynaklanıyor.Okullar üniversite ya da özel okullara hazırlık kurslarına dönüştürüldü.Öğrenci belli derslerden sınıf geçmek için gerekli notu alınca herşey bitiyor.Bu eğitim __aslında eğitimsizlik___ sistemi ile toplumumuz pek uzak olmayan bir tarihte çökecek. Eğitim sisteminde başıboşluk ve disiplinsizlik aldı başını gidiyor.Nedeni ise siyasidir.ABD ve AB nin Türk sosyal yapısını bozma planlarıdır.Eğitim ve sağlık da devlet yatırım ve desteğini kabul etmeyen IMF sadece bütçede eğitim ve sağlık kesintilerine sıcak bakıyor.

Bunun dışında tacize uğradığını belirten sayın yorumcumuza geçmiş olsun diyorum.O çocuklarda işledikleri suçun sadece yarısı aranmalıdır.Çünkü çocuk ve genç mermere benzer.Yontması bilinirse sanat eseri de olur bilinmezse sadece kaya parçası olur.O çoculara sormak lazım aynı şey anne veya kızkardeşlerine yapılırsa nasıl karşılarlar ?Düşünebilseler zaten eminim yapmazlar.Ama tüketim toplumu olma yolunda ne denli hızlı gittiğimizin kanıtı bu bozulmalardır.Saygılar...


mehmet ersindigil IP: 84.62.11.xxx Tarih : 13.08.2009 20:31:25

Beynine,Yüregine;Kalemine saglik Hocam"Bu yazin 11-8  Türkiye saati ile 20,29,24 internet araciligi ile okurlarina ulasmistir.Bende o tarihte ayni saatte tasadüfen denk gelip okudum.Ve iste budur benim arzu ettigim sekilde yazilmistir dedim.Büyük yanki yapar ve okurlarindan bol bol iyi veya kötü yorumlar yazilir diye düsünmüstüm.Işim oldugundan dolayi bende bu güne erteledim.

Ne kadar yanildigimi bugün 13-8 ve gene Türkiye saati ile saat 20 dir.Bir Bayanin disinda yorum yazmayan okurlarin duyarsizligini görmüs oldum.Ne yazik,ki biz Türkler iste böyle duyarsiz bir Milletiz.Görgü ve Görgüsüzlük üzerine yazmis oldugun bu muhtesem yazin icin sana saygilarimi sunarim.

Kendim görmüs ve tecrübelerime dayanarak bir iki konuya deyineceğim.Görgü Aile terbiyesinden gelir,Aileler yeteri kadar Cocuklari ile egitici sohbet etmediklerinden dolayi kaynaklaniyor.Örnek Akrabalik nedir,komsu nedir,Arkadas nedir,Vs, Ve bunlara karsi nasil sayginlik yapilir ve yapilmasi gereken nelerdir çogu çocugumuz bilmemektedir.

Ha Cocuklar okula gidiyor deyip ordan ögreniyor diyecekler,Bu tamamen yanlis bir tabir.Bildigim agac ufakken egilir büyüdüyünde egmek imkansizdir.O zaman kabahatin cocukta degil,de kendilerimizde aramak lazim,Yani Anne ve Babalarda.Cünkü Talebeler kac yasinda olurlarsa olsunlar bu tür egitimi asla okulda almiyorlar almadiklari icinde ahliksizlik kelimeleri daha fazla telefuz edip ahlaksizlasyorlardir.

Görgüsüzlüge gelince" Yeteri kadar egitim alinmadigi gibi,ANNE Ve Babadan bolca almis olduklari harcliklar sayesinde bol keseden atıp  karsisindakini assagilamak veya dalga gecmek icin yapilmaktadir.BU BÖYLE DEVAM EDINCE;DE Allah korkusu ikinci veya ücüncü plana atilmis oluyor.Böylelikle Büyüklere saygi ve hürmet bitmis oluyor,Cocuklara da sevgi gitgide büyükler tarafindan yok olup kayboluyor.Bu konuda cok sey yazilir ama benden simdilik bu kadar Kusur ettiysem af ola saygilarimla

 


Kadriye yilmaz IP: 95.14.57.xxx Tarih : 18.08.2009 08:05:48

Önce ERdem Yücel Beye,sonrada mehmet ve gökhan beye tesekkür ediyorum.

Haklisiniz egitim Anne karninda baslar vede devam eder.Iyi yetistirilmis bireyler ileride Ülkemizi temsil ederler.Bunun bilinci beyinlere yerlesmedikce,yüzeysel kaldikca havaya söylenmis olur bütün sözler.temennim umudum TÜRK  ANNESI BABASI ve DEVLET bu konuyu idrak etmeliler yoksa cok vahim bir hal almakta gittikce durum.Herseyin  Ülkemiz insaninin YÜCE  ATATÜRKÜN hitabesindeki gibi olmasini temenni ediyorum.Saygilar


kadriye yilmaz IP: 95.14.44.xxx Tarih : 13.08.2009 14:52:16

Erdem,bey-agabey! Çigliklarimıza ses verdiginiz icin hemcinslerim  adina size tekrar tesekkür ederim.Elinize ve kaleminize saglik.Umarim bu çigliklari birileri duyar ve medeniyetin bir kac harfini sadece telaffuz değilde,uygulamaya bile geçebilirler.Sadece ufacik bir hamle yeter aslinda.Ne olur yani deneseler değilmi?

Ben size bu banliyo olayini utanarak yazacagim.2008 yazinda Sirkeciden banliyo trenine itise kakisa binebildim.otumak imkansiz, kimse yer vermiyor zaten, findikzade de birkac liseli erkek talebeler bindi trene,bazilari öne gecti bir tanesi de benim arkamda kaldi.Yana çekilmeye çalistiysamda talebe ve baska yolcularin engelleri ile karsilasarak yerimde kalmaya mecbur birakildim,kisa bir  müddet sonra arkamdan garip sesler geldi,önüme gecen talebeler(yuh lan öküz)diyerek gülmeye basladilar.ne oldugunu anlamistim.Talebe inerken önüne cantasini kapatarak ve siritarak idi.Ben cok utaniyorum hala.Hepte utanacagim.Nerde gurur duyacagimiz genclik nerde?Bunlari yazmak hicte o,kadar kolay degil amma yazmam lazimdi yazdim,gec bile kaldim.Anneler Babalar cocuklarınız varsa onlarla sadece arkadas gibi olmayin,onlara gercekten  ANNE BABA olun.

Okumak icin gösterdiginiz sabir icin sizede teşekkür ediyorum.