20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Hacca Giden Vali, Bakanı Karşılamayınca!..


Beşer şaşar diye kim demişse doğru demiş...

İnsanoğlu garip bir mahlûk; beklemediği anda ikbali görünce önceki inançlarını, düşüncelerini bir kalemde silip atabiliyor ve adeta onları unutuyor. Çevresinde kendisini pohpohlayan insanları görmekten hoşlanıyor.

Hiç kimseye kızmamak lazım; Demek ki,Tanrı insanı böyle yaratmış!..

Bir zamanlar CHP Genel Sekreterliği yapan, en hakiki sosyal demokrat denilen, bugünün AKP’li Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da insanın kendisine has egosundan kurtulamamış... Bayram öncesi memleketi Ordu’ya, incelemelerde bulunmak üzere gittiğinde, kendisini il sınırında karşılayacak valinin yerine vali yardımcısını görünce küplere binmiş...

Tepkisini dile getirmiş;
-Vali bey nerede...
-İl dışında
-Hangi il?
-Ülke dışında
-Hangi Ülkede?
-Bilmiyorum.
-Vali vekili nerede?
-Bilmiyorum...
-Nasıl bilmiyorsun. En kısa zamanda öğrenip bana rapor yazıyorsun.

Vali yardımcısının bu konuda rapor düzenleyip Bakan beye arz edip etmediğini bilmiyoruz. Ancak protokol kaidelerinin! uygulanmasını isteyen Bakan, bu kez kendisi aynı kaideleri çiğneyerek valilik makamına gitmeyerek daha üstün gördüğü AKP İl Başkanlığına gitmiş!..

Ardından Giresun’a gitmiş, daha önce Ordu’da zılgıt yenildiğini görenler bu kez kendisini Giresun il sınırında tam kadro il yöneticileri karşılamışlar. Bu karşılanmadan son derece memnun kalan Bakan “Arkadaşlar devlet terbiyesini yerine getirdiler” diyerek memnuniyetini dile getirmiş. Bu arada Ordu valisinin hac farizasını yerine getirdiğini öğrenince de “Allah kabul etsin” demekle yetinmiş!..

Niye beni karşılamadı da hacca gitti diyebilir mi hiç?

Devir hangi devir?

Benim bu tür karşılamalar her zaman tuhafıma gitmiştir. Yıllar öncesi yeni yönetici olduğum sırada, Bakan karşılaması benim de başıma gelmişti. İstanbul’da küçük bir müzenin müdürüydüm. Bir gün İl Kültür Müdürü Aziz Coşkun telefon ederek yeni göreve başlayan Kültür Bakanının İstanbul’a geleceğini, müze ve kütüphane müdürlerinin Atatürk Hava Limanında bulunmasını istemişti.

Emir büyük yerden!

Hepimiz hava limanına gidip apronda sıralanmıştık. Bakanın uçağı indiğinde, Kültür müdürümüz hepimizi hizaya sokmuştu. O anda yeniden askerlik görevini yinelediğimizi düşünmüştük. Yalnız bir farkla içtima durumunda dikkatttt, hizaya gellll, hazır olll, sağdan sayy komutları gelmemişti.

Bakan Tevfik Koraltan, uçağın merdivenlerinden inerken gördüğü manzara karşısında şaşırmıştı. Bozuntuya vermemiş, hepimizin ellerini sıkmış, Kültür müdürümüzde görevini yerine getirmenin rahatlığı içersinde bizleri tanıtmış, sonra da dağılmıştık...

Rahmetli Tevfik Koraltan böyle bir karşılama istemiyordu; Bakanlıktan ayrıldıktan sonra kendisini Ankara’daki avukatlık yazıhanesinde ziyaret etmiştim. Bütün ısrarıma rağmen kendi elleriyle pişirdiği kahveyi ikram etmiş ve bu olayı gülerek konuşmuştuk.

Kısacası insandan insana nasıl fark olursa, bakandan bakana da fark vardır...

Sosyal demokratlıktan bir anda AKP kadrolarına tepeden inme geçiş yapan bugünkü Kültür Bakanının egosunda demek ki, böyle karşılanmalar yatıyormuş!..

Başka bir deyişle makam, koltuk debdebe ve çevresinde beşuş çehreli bir yığın insanlar!..

Son model araçların sağında oturacaksın, il sınırına gelince o ilin mülki erkanı hazır ol konumunda karşılayacak...

Yerlere serilen kırmızı halılar vs...

Çevreden yükselen “Sayın Bakanım” sözleri...

Hazır olda devlet memurları!..

Kim bilir bu sözle, bu görüntüler ikbal dönemlerinde kulaklarda ne güzel yankılanır...

Ola ki, yağmur yağıyorsa bir yöneticinin saygıyla tuttuğu şemsiyenin altında yürümek...

Sanki hiç yağmur altında yürümemişler…

Oysa ikbalin bir de inişi vardır. İşte işin en zoru da o zamandır. İnsanı ne karşılarlar, ne yerlere halı sererler...

Yağmurda da karda da yürürsün, kendi şemsiyeni kendin tutarsın... Çevrene bakıp sana gülücük atacak insanları ararsın…

Bürokraside yakından tanık olduğum karşılama törenleri nedeniyle işlerin elde olmadan nasıl aksadığına tanık olmuşumdur. Ankara’dan gelecek bir üst düzey kişinin hazırlıkları önceden başlar, devletin vatandaşın işleri bir kenara bırakılır, imza kartonların masalarda yığılır…

Vatandaş veya kurumun önemli bir işi günlerce atılacak bir imzayı bekler!..

Ne de önemliymiş bu imza!..

Bizim eski sosyal demokratlar veya ılımlı İslamcılar böylesine şark usulü şatafatlı karşılamalarla, upuzun bayram seyran tatilleri ile vakit geçirirken, batı ülkelerinde devleti yönetenlere vatandaşları gibi nakil vasıtalarına biniyor, sinema, tiyatro kuyruklarından biletlerini alıp alışverişlerini yapıyorlar…

Yeri mi değil mi; bilmem ama büyük düşünür Mevlana’nın bir sözü ile yazımı noktalamak isterim;

“Aya öfkelenmişim ben,
İşte böyle kapkaranlık bir gece olmuşum.
Padişaha kızmışım,
Çırılçıplak bir yoksul olmuşum.”


erdemyucel2002@hotmail.com  

Yayın Tarihi : 12 Aralık 2008 Cuma 00:18:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Gökhan IP: 88.241.187.xxx Tarih : 14.12.2008 01:57:52

Devlete,millete hizmet bu gibi şeylerden önce gelir.Vali bu planı için bir yıl önceden senelik izinini ayarlaması gerekirdi.


Selim Namer IP: 88.238.60.xxx Tarih : 14.12.2008 16:26:19

SN:ERDEM BEY Yazınız harika,Bakanların neler yaptığı gerçekten belli olmuyor,yıllar evvel anlatılan hikayeler gibi.Adamın biri pırlanta taş ile misket oynayan çocuga 10 altın vereyim sat demiş,oğlan satmam demiş aban devamlı altın miktarını arttırınca çocuk vermem diyormuş,sonunda çocuk veririm3şartım var dimiş,1horoz gibi öt demiş-adam ötmüş.2beni sırtına al eşşek gibi köyde gezdir demiş,oda olmuş çocuk deh,çüş diyerek köyde dolaşmış.3karşı kulübede köpek gibi havla demiş,admda havlamış Sonunda pırlantayı ver demiş,çocuk senin gibi hayvan bundan anlamaz deyip çekip gitmiş. Teşekkürler.


kemalözkan IP: 85.105.182.xxx Tarih : 14.12.2008 21:22:26

herkes bilir bir vali hikayesi vardır işde o hikaye insan herşey olabilir vali,öğretmen,doktor milletvekili bakan hatta cumhur başkanı bile olur ama adam olamaz çünkü onun okulu yok o içden gelen bir duygu ve düşüncedir ne oldum deyil ne olacağım düşüncesi önemlidir kişinin yapdıkları yapabileceğinin aynasıdır.


erdal geyikçi(köçek)...! IP: 78.186.14.xxx Tarih : 12.12.2008 11:41:13

merhaba erdem abi;köşenizde geçen konuyu haberlerde televizyondan izlemiştim.sn:bakanımız belkide haklıydı,görevi başında olmayan devletin amirinin nerde olduğunu soruyor.daha sonraki gittigi ilde de güzel karşılıyorlar.aklıma Nasreddin Hoca ve Balık fıkrası geldi erdeb abi:Hoca yolculuk sırasında mola verip bir hana girer, bu sırada hana bir başka yolcu daha girer ve ikisi birden hancıdan yiyecek birşeyler isterler. Fakat hancı yiyecek olarak sadece bir balık olduğunu söyler ve bunu paylaşmalarını önerir. Bunun üzerine Hoca : - Ben balığın sadece başını yiyeceğim der. Hancı bunun nedenini sorar. Hoca da : - Balık başı zekayı artırır, balık başı yiyen insan akıllı olur, der. Bunun üzerine diğer yolcu hemen atılır ve Hoca'ya : - Balık başını niye sen yiyeceksin, ben yemek istiyorum,der. Hocada itiraz etmez. Balığın koca gövdesini Hoca yer ve bir güzel karnını doyurur. Diğer yolcu ise sadece balığın başını yer ve Hoca'ya seslenir : - Sen koca gövdeyi yedin, karnını doyurdun ; ben sadece kafayı yedim, aç kaldım, der.Hoca da bunun üzerine şunu der : - Bak nasıl akıllandın!....galiba bizler balığın başını yiyoruz,neden karnımızın doymadığını şimdi anladım erdem abi:)))))saygılarımla.erdal geyikçi(köçek)...!.