25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Hainler İstanbul’da!..

Türkiye’de yaşayan hain ve canavarların dışında olanlar bir kez daha acı ile sarsıldılar. Katiller bu kez İstanbul’da Halkalı’daki askeri lojmanlardan çıkan personeli taşıyan, jammer’i olmayan üç otobüsten birini hedef seçtiler... Alçakça çıkan seslerini bir kez daha duyurdular, ancak milyonlarca insanın lanetini de aldılar…

Hain saldırıda üç askerimizin yanı sıra uzman çavuşun kızı Buse Sarıyağ da kendini babasına siper ederek şehit oldu... Bu acı olaya kadar 17 yaşında lise öğrencisi olan, üniversite sınavlarına hazırlanan Buse’yi yakınları ve arkadaşları dışında kimse tanımıyordu. Bugün artık Türkiye’nin büyük çoğunluğu Buse’yi tanıyor…

Aydın bir Türk kızı olan, Atatürk hayranı olduğunu öğrendiğimiz Buse, ne yazık ki şimdi yaşamıyor. Meğer İnternette “O Masmavi Gözlere bir kez olsun bakabilmek için neleri vermezdim ki” ismi altında 6.700 kişilik birde arkadaş grubu kurmuş... Orada “Ayağının tozu olsam o gurur yeter bana Atam” diye yazmış. Bir başka yazısında “En büyük hedefim sana ulaşmak” sözlerini klavyeye dökmüş…
İkinci bir yaşam varsa, Buse mutlaka Ata’sının yanındadır…

Toplumun aydın kesiminin “Kardelen Ayşe” olarak televizyonlardan tanıdığı, Güneydoğulu kızların eğitimi için verilen bursla sınıf öğretmeni olan 23 yaşındaki Elif öğretmen de aynı hain saldırıda uzman çavuş olan eşini kaybetti… İki yaşındaki kızı ile eşini yitirmenin acıları içerisinde pek çok şehit ailesi gibi yalnız kaldı… Eşinin cenazesinde söylediği sözlerin ne anlama geldiğini hain saldırıyı gerçekleştiren ve onları yöneten insan dışı mahlûklara bir şey ifade eder mi?

“Ben de kürdüm. Size mi kaldı hakkımızı savunmak? Bu bayrak inmesin hiç…”

Elif öğretmen pek çok arkadaşı gibi Muş ve Mardin’de öğretmenlik yapmış ama kadroya bir türlü geçememiş… Çok sevdiği mesleğini sürekli yapamamış; Milli Eğitim Bakanı Çubukçu şimdi yardım elini acılı kadrosuz öğretmenine uzatır mı bilemeyiz…

Şehitlerimizin sayısını tam olarak bilmediğimden yazamıyorum; her gün yinelenen hain saldırılar sonunda artıyorlar…

Hakkâri Şemdinli’deki şehit verdiğimiz on bir askerimizin ardından Diyarbakır Silvan’da teröristler iki jandarma karakoluna daha saldırı gerçekleştirdi ve Mardin Midyatlı Salih Onbaşı şehit olurken dört asker, dört de sivil insan yaralandı.

Türkiye’nin uğradığı hain terör saldırılarına karşılık siyasetçiler birlik olup, oy kaygısı dışında davranacaklarına yine ekranlarda esip gürlüyorlar. Daha doğrusu şehitlerin, sönen ailelerin ocakları üzerinden oy kavgası yapıyorlar… Basında acılı ailelerin görüntülerinin verilmesi de bazılarını rahatsız ediyor. Bu arada fırsat bulurlarsa verdikleri kararları beğenmeyen hâkimlere de veryansın etmekten geri durmuyorlar. Kısacası hâkim benim lehimde karar verirse cici, aleyhime karar verirse öcü misali…

Karşılıklı kavgalar başarısızlığı gizlemenin yöntemi mi yoksa acizlik ifadesi midir? Takdir sizlerin…

Ne acı bir tablo…

Kuşkusuz anlayana…

Meclis, Anayasa kavgası, güvenlik güçlerine taş atan çocuklara af getirilmesi veya erken seçim olur mu olmaz mı tartışmasını bir yana bırakıp artan terör olayları üzerine toplanmalı, akan kanı durduracak, çözüm üretecek tedbirleri almak zorundadır. Bu durum kaçınılmaz olmuştur… Ankara’da oturmakla Güneydoğu’da yaşamak arasında fark vardır. Öncelikle AB uyum yasalarını bir kenara bırakıp Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanına verdiği dosyanın üzerinde durulmalıdır. AKP’nin karşı olduğu OHAL’in mutlak geri getirilmesi, vatan hainlerine karşı Ağustos 2002’de kaldırılan idamın uygulanması artık şart olmuştur. İnsan hakları nedense hep teröristlere uygulanıyor. Bazı aklıevvel akademisyenler bile televizyon ekranlarında insan hakları ve hukuku savunma adına kendilerine prim yapmaya çalışıyor… Oysa şehitlerimizin ve yakınlarının insan haklarına ne oluyor?

Ütopik olarak düşünüyorum; milletvekilleri yaşanan olayları, askerin ve o bölgede yaşayan köylülerin sıkıntılarını yerinde görebilmek için sınır karakollarına birkaç gün gözlemci olarak kalmış olsalar acaba nasıl olur?

Şehit yakınları; vekillerin, siyasetçilerin çocukları da dağda askerlik yapsın diyorlar. Onların acılı feryatlarına hak vermemek elde değil. Ortada bir ikilem yok mu düşünenler de bu ülkede yaşıyorlar… Bedelli, kısa dönem askerlik parası veya arkası olanlara ayrıcalık sağlamıyor mu?

Milletvekilleri başta olmak üzere devletin üst düzey, asker-sivil ayırımı yapılmadan yönetenlerin oğulları veya yakınları askerliklerini bu bölgelerde yapsalar nasıl olur? Böyle yapılırsa toplumun büyük kesiminin bu yöndeki tepkisinin de önü kesilmiş olacaktır. Ne demişer; elle gelen düğün bayram…

Teröre arka çıkan devletler veya taşeronlar da artık açıklanmalıdır. Bu teröristleri kimler yetiştiriyor, kimler eğitiyor ve kimler ellerine silah veriyor? Türkiye’ye karşı yapılan ihanet açıkça ortaya konulmalıdır. Bir zamanlar Yunanistan, Suriye ve Filistin kamplarında eğitim yapıldığını bilmeyen yok… Şu anda da Dışişleri bakanımızın kardeşim dediği Barzani’nin egemen olduğu K.Irak’ta eğitim gördükten sonra Türkiye’ye gönderiliyorlar…

Meşhur sözdür sivrisinekleri öldürmek yerine bataklık kurutulmalıdır.

Bu arada İmralı’dakinin oradan direktif vermesi, mesajlar vermesi ve yol göstermesinin önü de kesilmelidir. Legal veya illegal terör örgütü sözünden çıkmıyor; işine geldiğinde durun, gelmediğinde de vurun diyor(!). Müebbet hükmü giymiş bir mahkûm bir örgütü oradan yönetmeye çalışıyorsa hükümete yol göstermeye kalkıyorsa, ona bağlı milletvekilleri de ondan yardım umuyorsa, Türkiye’ye meydan okuyorlarsa bu Türkiye için aşağılayıcı bir durumdur. Politikamızın ayıbıdır. Yoksa Avrupa ne der mi diye sesimiz çıkmıyor?

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 25 Haziran 2010 Cuma 12:42:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
C. Üstündağ IP: 85.105.190.xxx Tarih : 28.06.2010 11:24:02

Sevgili üstat, hainler sadece İstanbul'da mı? Çok kısa bir Atatürk sözü, sanırım herşeyi anlatan bir söz: "Gafiller, hainlerden daha tehlikeledirler. Çünkü, şerre ve fesada alet olurlar!" Hainler ve gafiller heryerdeler...