2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Hamileliği ayıplayan zihniyet!

Ramazan aylarında televizyonlara bilgili (!), âlim (!) denilen bir takım insanların çıkarılması ve onların din adına saçma sapan, abuk subuk konuşturulması adetten oldu. Böylece televizyon yapımcıları günü kurtarırlar ve bilgileri kendilerince menkul olan bu insanları konuştururlar. Bazıları çoğumuzun bilmediği ağdalı Arapça ile bir şeyler söyler, sonra da akıllarınca âlimliklerini (!) göstermek için yorumlar yaparlar. Söylediklerinin çoğu da ipe sapa gelmez. Bazı izleyiciler de benim gibi o tür insanlar konuşmaya başlayınca kanal değiştirir... Ancak bilgisi yetersiz olanlar ekrandaki adamların söylediklerinin yalan yanlış olduğunu fark edemez ve karışık olan beyinleri daha da karışır.

Geçtiğimiz günlerde böyle biri canlı yayında ekranlara çıkarılmış, hamile kadınların sokakta gezmesini ayıplamış. Hem de Başbakan’ın yeni evlilere üçer beşer çocuk doğurun dediği günlerde…

Bu hezeyanı yapan adam kendini tasavvuf düşünürü (!) ve din adamı (!) sanıyormuş… Meğer hukuk fakültesini bitirmiş, çeşitli şirketlerde müşavirlik yapmış, sonra da 1991’de Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Müziği Topluluğunda sanatçı-müdür olarak görev yapmış… Memleketimizde unvanlar bol kepçe dağıtılınca o da kendisine tasavvuf ve din âlimliğini seçmiş, adı kültür olan bakanlıkta bile görev almış… Gazetelerin birisi de bu zatın başında Mevlevi sikkesi, İspanyol Kraliçesi Sofia’nın elini öperken çekilmiş resmine yer vermiş.

Mevlevi sikkesini başına oturtmakla Mevlevi olunmaz. Mevlevilik bir kültür işidir. Tasavvuf ve gerçek din adamı olmak ise hiç kolay değildir… Garabete bakın ki çeşitli şirketlerin müşavirliğini yapan, kim bilir onların hangi yasa dışı işlerini örtmüş olması ihtimal dahilindeki avukat, tasavvufu bilen din adamı edasıyla ekranlara çıkarılıp fetvalar veriyor.

Ne yazık ki, Türkiye bu hallere düşürüldü.

Şimdi gelelim konumuza bu din adamı, tasavvuf âlimi (!) olan adam bakın neler demiş; “Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbimize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. Yedi sekiz aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşamüstü çıkarlar. Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir.”

Aklınca kadının hamile kalması konusunda kendince fetvalar veren bu adamın sözleri karşısında TRT I’e tepkiler gelmiş, kanalın telefonları kilitlenmiş, o yine konuşmuş: “Sözlerimin arkasındayım. Kanunda bile doğumdan önce anne adayına evinde otursun diye izin veriliyor. Sokakta gezsin diye değil. Ben evlendim hamile kaldım. İyi etinde… Bunlar böyle karnını salına salına yürümenin gereği olarak gösterilemez. Bunla muhterem şeylerdir. Muhterem şeyler saygı duyulacak şekilde saklanır.”

TRT Televizyonu canlı yayın kazası oldu diye kendini kurtarmaya çalışıyor. Devletin televizyonunda canlı yayın kazası olmamalı, hasbelkader ekranlara çıkarılan biri hezeyanlar sarf etmeye başlayınca, anında reklama girip sözünü kesmek akıllarına neden gelmedi?

Tasavvuf âlimi (!), din âlimi (!) ve de hukuk eğitimli jinekolog (!) konuştukça daha da batmış. Tasavvuf gibi engin, incelikleri olan bir kültürün Türkiye’de getirildiği noktaya bir bakın…

Twitter’da âlimimizin sözleri günün konusu oldu. Bu konuda atılan twitler toplumun tepkilerini gösteriyor. Ayrıca sosyal medyada örgütlenen kadınlar Taksim ve Kadıköy’de eylem yaptılar, karınlarına yastık koyan erkekler de onları destekledi. Anlaşılan bu kendinden menkul âlimimiz (!) her hamile kadını gördüğünde, onun cinsel ilişkiye girdiğini düşünüyor olmalı. Cinsel ilişkiyi de ayıp saydığından aman ilişkide bulunduğunu sakla evine kapan demek istiyor. Bir de estetikten söz ediyor ki, güler misiniz ağlar mısınız adama sorarlar; güzel sanatların önemli bir bölümünü oluşturan estetikten sen ne anlarsın diye… Yine adama sorarlar; Sana ne be adam. Sana mı kaldı millete edep, terbiye dersi vermek?

Başbakan; “Biz kimsenin özel hayatına karışmayacağız, yaşam tarzı dayatmayacağız” demişti. Sen Başbakanımızın sözlerine de mi karşı çıkıyorsun?

Bu âlimimizin (!) sözlerine tepkiler çığ gibi artınca Diyanet İşleri Başkanlığının yetkilileri “Böyle mucizevî bir olayın gizlenmesi gerekmez. Hamile kadın kendi görüş ve tutumlarıyla bağlantılı hareket edebilir “ demiş. Kısacası ne şiş yansın ne kebap…

Merak ettiğim Kur’an veya diğer kutsal kitapların neresinde hamile kadın eve kapansın otomobille gezsin diye bir hüküm var?

Jinekologlar “Eğer normal doğum istiyorsak ki, ideal olan anne adayının günde otuz kırk dakika açık havada yürüyüş yapmalıdır. Hastalarımıza özellikle deniz kenarı, park gibi yerlerde yürümelerini tavsiye ediyoruz” diyerek konuya tıbben en doğru noktayı koymuş…

Bir diğer öğretim üyesi ise ayıp diyenin kendisinin de ayıptan doğduğunu söylüyor. Hazretin otomobille gezsiler demesine söylenecek söz yok. Otomobili olmayanlarınsa yeni doğacak bebeğe öteberi, araba falan alacaklarına öncelikle kendilerine otomobil almaları gerekiyormuş!..

Her evli çiftin arabası mı var?

Bu âlimin sözlerinin altında yatan asıl gerçek; kadın evinde otursun, kocası ne zaman isterse onunla cinsel ilişkiye girsin, hamile kalınca da bunu herkesten gizlemek adına evde otursun, üçer beşer doğursun… Çocuk doğurmak, eşine hizmetçilik etmekten başka bir şeyi de düşünmesin… Malumunuz bu tür ailelerde kadının aklı hiçbir şeye ermez, her şeyi kocalar bilir!..

Kısacası anneliğin ayaklar altına alındığı ürkütücü bir tablo… Uyan Türk kadını demekten başka bir şey söylemekte elden gelmiyor

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 29 Temmuz 2013 Pazartesi 10:42:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?