Hepimizin bildiği gibi bizim memleketimizde olayları birileri peş peşe geliştiriyor ve gündemi öylesine değiştiriyor ki, biz de elimizde de olmadan yazmayı düşündüğümüz konuyu geriye bırakıyoruz. Aklınız hep o yazmayı istediğiniz konuya takılıp kalıyor… Bu yazı da onlardan biri…
Kısa bir süre önce, sabahleyin elime gazeteleri aldığımda çoğunuz gibi ben de şaşırıp kaldım; bu da nereden çıktı demekten kendimi alamadım. Gazetelerin ön sayfasının bir bölümü ile iç sayfalardan birinin tamamı İstanbul Büyükşehir Belediyesinin seçime yönelik ilanları ile doldurulmuştu. Anlaşılan, yerel seçimlere daha epey zaman olmasına rağmen İstanbul Büyükşehir Belediyesi atağa kalkmış, parayı esirgememiş, ilanları bastırmış… Yaklaşan yerel seçimler ve onun ardından genel seçimde büyükşehirleri kazanmak iktidar partisi için çok önemli. Büyükşehirleri alan siyasi parti büyük olasılıkla iktidar olacaktır. Böyle olunca da gazetelerdeki ilanlar belediyenin mi, yoksa iktidarın mı propagandasını yapıyor diye insan elde olmadan düşünüyor. Düşünmeyeler pek aldırmaz ama bu ilanların parası acaba kimin cebinden çıkıyor diye insan kafa yoruyor!..
Kuşkusuz belediye başkanının cebinden çıkmaz…
Nerden çıkar?
Ona da Rufailer karışır…
“Sevgili Hemşehrilerim” diye başlayan ilanlardan İstanbul’un daha hızlı, konforlu ve güvenli toplu ulaşım için dokuz yıldır aralıksız çalışıldığı, bugüne kadar 263 kavşak ve yol yapıldığı, Cumhuriyet tarihimizin yatırım rekorlarının kırıldığı, metroya hız verildiği, köprülerinin ortaya konulduğunu öğreniyoruz. Ardından metrobüs ile trafiğin tıkanan damarlarının açıldığı, 3 karayolu tüneli ile birkaç saatlik mesafelerin dakikalara düşürüldüğü de ilana ekleniyor. Güzergâhlar planlarla, çizimlerle halka anlatılmak isteniyor.
İlanın sonunda da Kadir Topbaş, inandık, planladık ve yapıyoruz dedikten sonra eklemiş; “Her Yerde Metro, Her Yere Metro”…
Sizi bilmem ama “Her Yerde Metro, Her Yere Metro” lafı bana Gezi Parkında başlatılan iktidara tepki olaylarında gençlerin ortaya attıkları “Her yer Taksim, Her Yer Direniş” sözünü hatırlattı.
Ne garip; “Her Yer Taksim” diye slogan atarsanız suç, “Her Yer Metro” derseniz suç değil!
Merak ediyorum gençlerden esinlenilen bu sloganı kimler buldu ve kimler beğenip ilanlaştırdı?
Acaba birinden kopya çekmek yerine kendilerinden bir şey katamazlar mıydı?
Helal olsun o gençlere; demek ki, attıkları sloganlarıyla bazılarını etkilemişler ki, onlardan esinlenerek oya yönelik (!) reklamlarda kullanmış!..
Cumhuriyet Tarihimizin en büyük yatırımları denirken, acaba Cumhuriyetimizi kuran Atatürk ve arkadaşlarına haksızlık yapılmıyor mu?
Emperyalizme son padişahlar başta olmak üzere boyun eğmiş, çökmüş, yolu yordamı olmayan bir imparatorluktan arta kalan Anadolu’yu ilk on yılda demiryolu ağlarıyla, yollarıyla, köprüleriyle, fabrikalarıyla kim ortaya koydu diye düşünmek neden bazılarının içinden gelmiyor?
Bu hırs, bu kindarlık veya bilgisizlik neden diye düşünüyor, yanıtını bir türlü bulamıyorum.
Yakın tarihimizi mi bilmiyorlar, yoksa biliyor da işlerine mi gelmiyor?
O günlerin imkânlarıyla Osmanlının yabancılara sattığı kurumları, tesisleri kim geri aldı ve bugün onlara ne oldu demek neden aklınızdan geçmiyor?
Bu arada “Sevgili Hemşehrilerim” diye hitap ettiğiniz gerçek İstanbullulardan kaç kişi kaldı diye düşünüyor musunuz?
Gerçek İstanbullular ne oldu?
İstatistiklere göre günümüz İstanbul’unda 20 milyon insan yaşıyor ve bu sayı sürekli artıyormuş…
Öldüler mi? Yoksa sıkıntıdan, eziyetten başka bir şey veremeyen bu şehirde bundan böyle yaşanamayacağını anlayarak çekip gittiler mi?
Yoksa yeni İstanbullularla karışıp asimile mi oldular?
İstanbul’un siluetini bozan gökdelenleri, bazı iş adamlarının rant uğruna yerden bitme kurdukları yeni yerleşim alanlarının bu tarihi ve güzel şehri yok ettiğini neden göremiyorsunuz?
Haliç’e oturtulan metro köprüsü garabetini görebilmek için şehirci veya mimar olmaya lüzum yok!..
Çamlıca Tepesi’nde cami yapmak, Taksim Meydanı’ndaki ilkel bir şekilde betonlaştırılan yer altı geçitleri bir yana övündüğünüz metroya acaba belirli saatlerde insanlar binebiliyor mu?
Hiç düşündünüz mü? Neden bazıları metrobüse çilebüs ismini yakıştırmış?
Oy uğruna İstanbul’a topladığınız, sayısı 20 milyona ulaşan insanlara ne yaparsanız yapın onları rahatlatamayacağınızı neden düşünemiyorsunuz?
Dünyanın en sıkışık şehirleri arasında İstanbul 161 şehir arasında ikinci sıradaymış, bu şehirde yaşayan sonradan gelme insanların bir yılda trafikte kaybettikleri süre 118 saatmiş…
Toplu taşıma da geçerli Akbil ücreti ise ayda 155 Tl imiş ve bu da asgari ücretin %20’sini buluyormuş…
Geçtiğimizi yıl maddi zararla sonuçlanan kazaların %34’ü İstanbul’da yaşanmış…
Özel arabası olanların çoğu, araçlarını zorunlu olmadıkça kazaya belaya bulaşmamak için kullanmaktan kaçınıyorlarmış.
Sirkeci-Halkalı, Haydarpaşa’dan Anadolu’ya giden demiryolu da artık yok. Osmanlıdan yana tavır koyuyorsunuz da neden o mirasa sahip çıkarak tarihi Haydarpaşa Garını Haydarpaşa Port’a feda etmeye çalışıyorsunuz?
Meşhur sözdür; bir ah çek bin dert dinle…
Ne gariptir ki, İstanbul’u terk edenlerin çoğu yeni İstanbullularla gelenek görenek olarak uyum sağlayamadı. Pazar sabahları gelin almaya gelen komşuların saatlerce süren davul zurnalarından rahatsız oldu, sokaklarda birbirlerine selam veren güleç yüzlü insanları göremedi. Saldırıya veya kapkaça uğramadan doğru dürüst kaldırımlarda yürüyemedi. Metrobüslerde elle veya sözle yapılan tacizlerden rahatsız oldular. El ele tutuşan öpüşen çiftlerden rahatsız olmadılar, sokaklarda çağ dışı kıyafetlerle dolaşanlardan rahatsız oldular. İçki sohbetlerinden rahatsız olmadılar ama olur olmaz yerde sıkılan kurşunlardan rahatsız oldular.
Sonunda ne oldu? Gerçek hemşehriler, siz metronuzla baş başa kalın, yeni İstanbullardan oyunuzu alın biz çekip gidiyoruz dediler. Sonra da operası, balesi, devlet tiyatroları, konser salonları, sinema salonları, plajları, daha doğrusu kültürel kimliği olmayan bu şehirde yaşanmaz dediler…
Ve gittiler…
Bir İstanbul masalı da böylece sona erdi.
erdemyucel2002@hotmail.com
Baştan sona kadar doğruları en veciz şekilde dile getiren bu yazıya ilâve edeceğim bir şey bulamadım. Yazarı içtenlikle kutluyorum...