1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Hoşgörü ve Tolerans Üzerine...


Çoğu kişi günlük konuşmalarında yerli, yersiz hoşgörüden veya toleranstan söz eder.Bazen “Hoşgörünüze veya toleransınıza sığınıyorum”diye söze başlayanlar, karşılarındaki kişiyi iğnelediklerini veya kibar göründüklerini sanırlar. Oysa birbirinin eşi sanılan bu iki sözcüğün yerinde kullanıp kullanmadıklarını da bilmezler.

Hoşgörünün sınırlarını felsefi düşünce tam olarak çizememiştir. Hoşgörünün nerede başlayıp, nerede biteceği de belirsizlik içerisindedir. Hoşgörü ile anlatılmak istenen, sonsuz iyimserlikten kayıtsızlığa, umursamazlıktan sorumsuzluğa mı uzanıyor, o da tam bilinmez...

Hoşgörü sözcüğü, en geniş tanımıyla başkalarının tutum, söz ve davranışlarına sert bir tepki göstermeden, ılımlı, anlayışlı olmamızı öngörmektedir. İnsan özgürlüğüne saygılı olan hoşgörü gün olmuş sevgi ile de karıştırılmıştır. Bu bakımdan hoşgörü biraz karmaşık bir sözcüktür. Hoşgörüyü yatıştırıcı bir ilaç gibi görenlerde olmuştur.Ancak bu ilaç hiçbir zaman tam derde deva da olmamıştır. Kısacası hoşgörü tek başına yeterli değildir.
Uygunsuz davranışlarda bulunanlara karşı, bağışlayıcı gibi görünen hoşgörü sahibi, çoğu kez kendisine söylenmese bile karşısındakinin gözünde küçülür.Bazen de oyuncak bile olur.

Hoşgörü ile tolerans çoğu kez birbirine karıştırılarak kullanılmış,iki ayrı anlamı olan sözcüktür.Tolerans Latince “tolelare” sözcüğünden üretilmiştir. Hoşgörü daha çok duygusal yaklaşımlardan kaynaklanmaktadır.Hoşgörü de karşıdaki kişinin sözlerinden, davranışlarından pek de haklılık payı aranmaz.Onun yanı sıra toleransta duygusallıktan uzak, bilimsel olarak konunun üzerine eğilinir.

Ünlü düşünür Voltaire bu iki kavram arasındaki farkı en güzel biçimde dile getirmiştir:
“Tolerans, insan olmanın en güzel yönüdür. Hepimiz zayıflıkla, yanılgılarla yoğrulmuşuz. Birbirimizin budalalıklarına karşılık olarak tolere edelim. Doğanın ilk yasası budur. Kendi düşünce ve inancını paylaşmadığı için insan, kendi kardeşine zulmeden her insan gibi canavardır. Söylediklerinizin hiç birini kabul etmiyorum, düşüncelerinizden nefret ediyorum. Fakat düşüncelerinizi savunma hakkını size kazandırabilmek uğruna ölmeye hazırım.”

Tolerans çoğu kez izin vermek, kullanmak, göz yummak, başkalarının kişiliğini tanımak, özgürlüğüne saygı göstermek, katlanmak anlamında da kullanılır. Bütün bunlara karşılık tolerans, insanı küçültücü bir davranış olarak da algılanmalıdır.

Özgürlüklerin yasalarla korunduğu ülkelerde, bazen fazilet anlamında da kullanıldığı olmuştur. Başka bir deyişle demokratik, laik ülkelerde aydınlanmış insanlara özgü bir kavramdır. Eğitimsiz bir insan, zihinsel evrimini yapamadığından, yalnızca kulaktan dolma bilgilerle aldığı inançlarına sarılmış olduğundan, kendi düşüncesinde olmayanlara karşı sürekli kuşkuludur. Bunda bazen öylesine ileri giderki, onları düşman veya dinsiz olarak da görür. İşte, böyle ortamlarda tolerans kendiliğinden ortaya çıkar, toplumdaki gerginliği, çatışmaları önleyemese bile bir dereceye kadar o tür insanları yumuşatabilir. Kültürel yönden biraz daha gelişmiş kişiler arasındaki görüş ayrılıklarında dengeyi sağlayabilir.

İngiliz devlet adamlarından, düşünür Thomas Monas, “Utopia” isimli eserinde tolerans kavramı üzerinde özenle durmuştur. Örneğin gerçek dışı bir adada, tüm inançların serbest olduğunu varsayarak, bireylerin birbirlerinin dinlerine saygı göstermelerini şart koşmuştur.Dinsizlik onun adasında hiç kınanmamış, ancak dinlerden birini aşağılamak, hor görmek suç olarak kabul edilmiştir. İşte bu laik düşünceyi sağlayan bir toleranstır.

Kişisel olarak kolay inanan, az düşünen, hiç okumayan veya anlamsız şeyleri okuyan, saçma sapan televizyon programlarını izleyen bir toplumda yaşamanın üzüntüsünü zaman zaman duymuşumdur. Büyük olasılıkla çevremde ve bazı yazılarımda kırıcı olmamın nedeni de belki de bundan kaynaklanmaktadır. Toplum olarak çok çabuk kızıyor, öfkeleniyor; yönetenlere, yönetilenler, Yoksullara, zenginlere, hortumculara, liboşlara kızmamızın nedeni hoşgörüden yoksun olmamızdan kaynaklanıyor.

İnsanın insana saygı duymasının yanı sıra duygularını, kültür birikimini hoşgörü ile birleştirdiğimiz zaman çağdaşlığa, aydın düşünceye çok daha yakın oluruz. Birbirimize sert ve katı davranmakla, bağnaz düşünceler toplumdan giderilmedikçe, sorunlar kökten çözülemez. Bunun kaçınılmaz sonuç olarak da mutlu toplu olabilmemiz çok zorlaşır.

XXI.yüzyıl da hoşgörü ve tolerans; çatışmalara, siyasete, ekonomiye ve kültürel sorunlara çözüm getirecek mi? Bu yüzyıla gireli daha altı yıl oldu, bakalım daha önümüzde uzun yılar var...

 

erdemyucel2002@hotmail.com


Yayın Tarihi : 21 Şubat 2006 Salı 13:01:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
nese vatansever IP: 85.96.248.xxx Tarih : 1.10.2006 21:58:59
oncelıkle boyle bır yazı yazdıgınız ıcın tesekkur edrım hem cok begendım hemde odevımı yapmamda cok guzel bır kaynak oldu.