21
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

İdealist öğretmen kaldı mı?

Ne zaman tıkırında giden bir işe şu veya bu nedenlerle çomak sokulsa, hemen aklımıza Arap saçı gelir ve o karmaşanın içinden sıyrılmaya çalışırız. Bizim Milli Eğitim de o hesap…

Alışkanlıkla Milli Eğitim dedimse de kusura bakmayın; Milli’si kalmadı yalnızca eğitim!..

Okulların açılmasına çok az bir zaman kaldı. Çocukları olan velileri bir telaş aldı. Yazlıkçılar yavaş yavaş evlerine dönerken şimdi kara kara düşünüyorlar. Yüksek öğretimde harçlar kaldırılacak denildi, yalnızca özgün öğretimde kalktı. Ya ikinci öğretim? Anlaşılan onlar ikinci sınıf vatandaş. Siz bakmayın Anayasanın eşitlik ilkesine…

Bu yıl zorunlu olarak okula başlayacak olan, aslında oyun çocuklarını da okullu yapıyoruz. Ailelerin büyük çoğunluğu kan ağlıyor; daha bizimkisi kakasını söyleyemiyor, nasıl okullu olacak diye…

Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 sistemine göre bu yıl okula başlama yaşını 60 aya çekmesinin bir başka örneği batı da var mı?

Meğer işin püf noktası varmış…

Çocukların gelişimini neden, niçin soru ilişkisi belirlermiş. Ellerine aldıkları topu beş veya altı defa sektirebilmeli, tek ayak üzerinde on saniye durabilmeliymiş! Bunu başarabilen, yeni okula başlayacaklara okul öncesi müfredat programı uygulanacakmış. Bu arada sek sek, beş taş gibi oyunlar öğretilecekmiş!

Veliler tepkili ve kızgın. Çocuğunu bu koşullarda okula göndermeyen, çocuklarına rapor almayan velilerden ise günlük hesabına göre ceza tahakkuk edecekmiş…

Rapor ise başlı başına bir komedi, defalarca yazmıştık. Üniversite sınavlarından önce liselerin son sınıfları boşalır, işini uyduranlar rapor alır, dershaneler para basar…

Öğretmenlerin işi oldukça zor…

Ders mers (!) bir yana önce bebeklikle oyun çocukluğu arasındaki küçüklere tuvalete nasıl gidilir, nasıl sek sek oynanır onu öğretecekler. Pskiyatrisler oyun çağında olan altmış altı aylık çocukların okul öncesi eğitim almalarını ruhsal, duygusal ve bilişsel gelişimini engelleyeceğini ileri sürüyor. Öte yanda atama bekleyen öğretmenler meydanlarda gösteri yaparak haklarını arıyorlar. Sayıları üç bini bulan öğretmen, atama mağduruymuş. Garabet örneği 4+4+4 sistemi kapsamında öğretmenlerin norm kadroları yeniden düzenlenmiş. Bu durumda da batı illerinin çoğunda kadro fazlalığı oluşmuş ve bu illere eş durumundan atamalar durdurulmuş. Böyle olunca da çok sayıdaki çift birbirlerinden ayrı kalmış…

Ortaya bir de haftada dört saatlik seçmeli ders çıkardılar.

Kuran-ı Kerim ve Peygamberimizin hayatı seçmeli ders oldu. Görüntüde öğrenciler bu dersleri almak zorunda değil!.. Öğrenci seçmeli olarak müzik, resim, teknoloji, güzel sanatlar, hukuk, çevre, tasarım gibi dersler seçecek. Ancak kazın ayağı hiç de öyle değil. Seçmeli dersin verilebilmesi için en az on iki öğrenci bu derslerden birini seçme zorunda. Ayrıca bu dersleri verebilecek öğretmenlerin bulunması da oldukça zor. Seçmeli derse giremeyen öğrenciler boş oturtulmayıp bu kez okul yönetimi mevcut seçmeli derslere yöneltilecek. Böyle olunca da Kuran-ı Kerim ve Peygamberin hayatını verebilecek öğretmen bolluğu olduğundan öğrenciler istemese de bu derslere yöneltilecek. Bu arada mahalle baskıları da göz ardı edilmemeli… Devlet memurlarının çocukları din ağırlıklı dersi seçmezse o ailenin başına geleceği de siz düşünün… Böyle olunca da vehbinin kerrakesi (!) ortaya çıkacak…

İnsan elinde olmadan düşünüyor; acaba birileri bu insanlarla dalga mı geçiyor diye…

Ne gariptir ki, bizim yapamadığımızı komşumuz Yunanistan yapmış; komşunun en çok satan gazetelerinden “Tanea” her hafta gazetenin yanında dünyayı değiştiren konuşmaları kitapçık olarak verecekmiş… Bunun başında Atatürk’ün Nutku geliyormuş…

Bu durumda beni aldı bir merak; orta öğretimde, yeni ders yılında Nutuk’u, Atamızın Gençliğe Hitabesi’ni, Cumhuriyetimizi ve Kurtuluş Savaşını gelecek nesillere yeterince anlatacak yürekli bir öğretmen kaldı mı diye…


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 4 Eylül 2012 Salı 11:20:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Erdel Geyikçi-Sanatcı.. IP: 88.226.123.xxx Tarih : 4.09.2012 12:40:32

Merhaba Erdeb ebi köşenizi okudum.Öncelikle senin yazdığın bir yazından aldığım yazıyı yazmak istiyorum (.Kenya’nın devlet başkanlarından biri söylemiş;“Afrika’ya batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı.”demiş.

Şimdi gelelim son yıllardaki eğitim durumumuza.Herzaman söylerim Biz İslamiyete inanıyoruz,Hiristiyan gibi yaşamaya çalışıyoruz.

Kültürü olmaya bir milletin egitimi olmaz.!Dünyanın ençok kültürüde Türkiye cumhuriyeti topraklarında oldugunu düşünüyorum.

Gelelim egitime.Öncelikle Milli egitim ismi kaldırılmalı.Nedenine gelince okulda egitim verilmiyor.Okullarda A dan Z ye okumak.4+4+4_12  EDER GİBİ matematik ve benzeri dersler.

Egitim ailede verilir.Bu egitimde kültüreldir.

Örflerimiz,Adetlerimiz,Geleneklerimiz,Bunlarda inandıgımız kuranı destekler.Bir çatı düşününki direkleri olmayan.Bu çatı çöker.!

Temelimiz sağlam olmayan binanın çökmesi gibi

Benim zamanımda din ve ahlak bilgisi vardı.Zamanla okullardan kaldırılmış.Egitime siyasetinde girmesiyle degişimlere ugramış.

EGER BİR ÜLKENİN DİNİ İNANÇLARINI ÖĞRETEN VE YAŞATAN GÖREVLİLERİNİ BİR YERLERDE YÖNETİCİLİGE GETİRİRSENİZ.O ÜLKENİN İNANCINI ANLATAN KİMSE KALMAZ.

Başta söyledigim gibi elimize başka kitaplar tutuşturulur...

Hep senmi kıssadan hisse yapacaksın Erdem abi:)))