17
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

İmam Hatip’ten Harp Okullarına!..

Türkiye’nin içinde ve dışında gündem sürekli değişiyor. Neyin ne olacağı hiç belli değil. Bazılarına göre kararın ne olacağı önceden belli olan Balyoz davasının sanıkları (!) cezalandırılırken, dikkati çekmeden zamlar yapıldı. Büyük olasılıkla Suriye karmaşasının hiç gereksiz bütçemize yansıttığı yükü hafifletmek (!) amacıyla bir gün önce indirilen akaryakıt, rakı, otomobillerden alınan vergiler ve tapu harçları zamlandı. Ekonominin iyi yolda olduğunu söyleyenler bütçe açıklarının neden verildiğini açıklayamazlar? Böylesi bir duruma beceriksizlik denmez mi? Bir gazete de haklı olarak başlık atmış; gerçek balyoz millete indi diye…

Bütün bunların yanı sıra yıllardır bazılarının arzuladığı eğitim sistemindeki değişikliklerle İmam hatiplilerin askeri okullara girmelerinin önünü açacak çalışmalar yapılıyor.

Meslek okulları özellikle imam hatipler ile klasik liseler arasındaki eğitim farklarını köşe yazarlarımızdan Nazmi Öner “Sisteme İmam Hatip Dayatması” ve A.Baki Karakol “İmam Hatiplerde Terörist Yetişmedi mi?” başlıklı yazılarında en güzel şekliyle açıklamışlardı. Onları bir kez daha yinelemeye gerek olmadığından onların yazılarını okumanız yeterli.

Başbakan yeni ders yılının başlangıcında Denizli Cedide Abalıoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesindeki açılış törenine katılarak uygulamaların ilk sinyallerini verdi: “Türkiye genelinde millet artık imam hatip okullarıyla kucaklaşıyor. Bu okullarda hasret bugün sona eriyor. Terörist yetişmediği, anarşist yetişmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız. Bu okullardan korkanlar, öcü gibi görenler maalesef bu okulların kapılarına kilit vurmuşlardı. Orta kısımlarını kapattılar, bununla yetinmediler, lise bölümlerine öğrencinin azalması için katsayı engeli getirdiler. İmam hatibin önünü kesmek için meslek okullarına vebalı muamelesi yaptılar. Bu zulme, bu baskıya, bu antidemokratik uygulamaya TBMM de son verdi.”

Buna karşılık bazı yazarlar imam hatiplilerden de suç işleyenlerin listesini anında vermekte gecikmedi.

Ne denir; İmam hatip okulları millete hayırlı ve uğurlu olsun!..

Ne garip ki, Milli Eğitim Bakanı bu yıl imam hatip okullarının orta kısımlarına az, liselere ise çok daha fazla başvuru olduğunu söylemek zorunda kaldı!..

İmam Hatip okulları aydın, kendi ve diğer dinleri bilen din adamları yetiştirmek için kurulmuş, buradan mezun olanların üniversitelerin ilahiyat bölümlerinde okumalarını amaçlamıştı. Bazılarının değişiyle de bir zamanların sağ-sol çatışmalarını, mezhep çatışmalarını önlemek için kurulmuşlardı. Ne var ki, durum beklenin aksine oldu. Bu okullara girenler din adamı olmak yerine klasik liselerin girdikleri bölümlerde okumak istediler. Kısacası imam hatipli doktor, avukat, hâkim, savcı ve idari bilimlerde görev almak istediler. İşin garip yönü de imam hatibi bitirenlerin gözleri daha başka yerlerde olduğundan hiçbirisi din adamı, imam, müftü olmak istemiyor. İmam hatip okullarına cevaz verenler ise nedense çocuklarını bu okullara göndermiyor. Yine garibanların çocukları imam hatibe gidiyor!..

Bu neden böyle oldu?

Okyanus ötesinden acaba talimat mı geldi? İmam hatipte okuyun ama devletin üst düzeylerine gelerek sistemi değiştirin mi demek istendi. Kuşkusuz, bazı siyasetçiler de bunlara ön ayak oldular.

İdari yönetimlerin yanı sıra hukuk, siyasal okuyarak yargıda, yönetimde ön planda oldular. İçlerinden bazıları vali, kaymakam, polis, hâkim ve savcı oldu. Şimdi de sıra Harp Okullarına, imam hatipli subaylara (!) geldi.

Milli Savunma Bakanlığında bu konuda çalışmalar yapılıyormuş. Meclis Dilekçe Komisyonu “Harp Okulu” raporunda Genelkurmay’a bağlı eğitim kurumlarına imam hatip lisesi mezunlarının alınmaması eleştirilmiş. Söz konusu raporda “Şartları taşıyan her öğrenci, hangi liseden geldiğine bakılmaksızın Harp Okullarına aday olabilmeli” denilmiş!.. Buna karşılık Milli savunma Bakanlığından olumlu görüş geldiği, Genelkurmaydan ise itiraz gelmediği belirtilmiş!..

Bu nasıl çözümlenir bilemiyoruz ama klasik liseler ile imam hatip liselerindeki dersler birbirlerinden öylesine farklı ki…

Ne gariptir ki, Genelkurmay Başkanının bu konuda sesi çıkmıyor? Tepkisi yok… Ya kendisini o makama getirenlere bir şey söyleyemiyor ya da imam hatipli subayların olmasından yana…

Günümüzde en iyi ve çağdaş eğitim veren harp okullarında imam hatipler ne yapabilir? Onu da kestirebilmek çok güç…
İmam hatiplilerin subay olduğunu düşünürsek; bir yanda klasik eğitim almış subaylar diğer yanda da imam hatipli subaylar. Böylesi bir durumda İran, Suudi Arabistan ve Katar gibi devletlerin ordularına benzemez miyiz? Bir yanda teknolojik bilgilerle donatılmış, askeri bilime dayananlar diğer yanda da dini bilgilerle donatılmış olanlar. Olası savaş ve tatbikatlarda hangi düşünceye ağırlık verecekler?

Tarihe baktığımızda Osmanlılarda 7-8 Hasan Paşa gibi eğitimsiz paşalar diğer yanda da askeri okullardan çıkmış paşalar vardı. İstanbul’un en buhranlı günleri olan 31 Mart vakasında alaylı ve mektepli subayların çekişmesi ön plana çıkmıştı. O günlerin anarşi ortamında yobazlar yoldan geçen subayları çevirip, alaylı mı yoksa mektepli mi olduklarını sormuşlardı. İşin en acı yönü de mektepliler sokak ortasında öldürülmüştü.

Bu karmaşa içerisinde toplum ne düşünüyor derseniz, o da tam netlik kazanmamış. Şimdilik tepkisiz veya bana dokunmayan bin yaşasın diyor! Veya konunun vahametinden haberleri yok…
 

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 27 Eylül 2012 Perşembe 00:06:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Nazmi Öner IP: 85.100.112.xxx Tarih : 29.09.2012 15:33:45

Sayın Yücel.
Halka zamlar yoluyla indirilen balyozun gerekçelerinden birisine öylesine sık tanık oluyorum ki, yazmamak için kendimi zor zapt ediyordum. Yazınıza yorum olarak da olsa kısaca söz etmek istiyorum. İsraf ve yolsuzluk TC’nin her zamanki hastalığı olmakla beraber, son yıllarda boyutları çok fazla büyüdü diye düşünüyorum. Bunun en belirgin örneğini de karayollarında görüyoruz.

Ben bu hükümetin duble yollarını en çok takdir edenlerdendim. Geçen yıl batı Akdeniz ve İran yolculuğumda Anadolu’nun gördüğüm her yerinde duble yol yapımı vardı. Yolsuzluğu olabilir, yol baştan savma yapılabilir; ama bence yine de çok büyük bir kazançtı ve ben bundan büyük bir sevinç duyuyordum. Her ne kadar bu yolların ilk asfaltları sağlam olmasa da ikincisinde hem yandaş müteahhit mükafatlandırılıyor ve hem de yollar daha iyi ve sağlam oluyordu.
Fakat bu ikinci kez yapılan güzelim sağlam asfaltların kazınarak bu sene yeniden asfaltlanmasını, cebimden paramın çalınmasının da ötesinde, kalbime hançer sokulur gibi bir acı ve üzüntüyle seyrediyorum. Yandaş müteahhit para kazansın diye, dünyanın en pahalı petrolünü satarak veya işsiz, aç vatandaşın zaruri ihtiyaçlarının KDV sini yükselterek topladığın paraların böylesine çar çur edilmesini, doğrusu hiçbir vidan ve insaf ölçülerine sığdıramıyorum.
Elbette ki, müteahhide devlet kesesinden verilen bu paranın belli bir yüzdesi, ihale yapanlara geri dönmektedir. Ama mademki müteahhidine devletten para aktaracaksın ve mademki aktardığın paranın bir bölümünü sen olacaksın, bari duble yollara devam edin veya yol yapılması gereken yerlere yeni yollar yapın ki, soyulduğumuz bir işe yarasın.
Son bir ay içinde hemen hemen batı Anadolu’nun tamamına yakınını gezdim. Öncesinde de Gürcistan ve İran yolculukları sırasında Kuzey ve doğu Anadolu’yu gezdim. Her yerde sağlam ve güzelim asfaltların yenilendiğini gördüm ve içim yandı doğrusu.

İmam ve Harbiyeli subay konusuna gelince, ordunun alaylı ve mektepli subay çekişmesini özleyenler 1912 Balkan Savaşlarını bir kez daha okusunlar. Osmanlının birinci dünya savaşına padişah ve parlamentonun bilgisi dışında sokuluşunu okusunlar. Ve Mustafa Kemal’in daha 1909’da bu olacakları görüp, boğazına dek siyasete batmış bir ordunun başarılı olamayacağını hatırlatarak, İttihat ve Terakki’den istifasını bir değerlendirsinler derim.
 


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.48.xxx Tarih : 28.09.2012 19:47:01

 Merhaba Hocam"Üc aylik izinden sonra güzel yazilarinla karsilasmak ve okumak cok zevkli birsey.Su an yalniz Imam Hatip´ten Harp Okullarina olan yazini okudum.Izin döneminde sohbetler esnasinda ögrendigim tek sey Türkiye Cumhuriyeti gün be gün eriyerek kaybetmekteyiz.yapilan yanlis ve acele alinan kararlar,komsularimizla dost degil kendimize düsman yapmaktan öteye gitmemektedir.

Bu durumda tarimla ugrasan ekicileri bir dukunsan bin isitirsin.Meyvelerin bir cogu ihracaat olmadigi icin agaclarin altinda cürümeye birakildigina gözlerimle sahit oldum.Bunun en büyük sebep olan,da yanlis yapilan politika,yi göstermektedirler.Suriye ile iyi olan iliskileri bozmamiz yararimiza degil zararimizadir.Kendi asayisimizi saglamamisken baska bir ülkenin asayisi ile ilgilenmemiz hic,te dogru degildir.

Türkiye,nin her kösesinden Sehit haberleri duyulmaktadir,Bunun caresini aramak varken bizim Hükümetimize yanlis istihbarat yapilip dis ülkelerimizin komsulariyla düsman yapmaktan öteye gitmemektedir.Türk Halki buna daha ne kadar dayanir bilmem amma hic hayra yorumlamiyorum.Simdilik bu kadar saglik ve afiyetler dileyerek saygilarimi sunarim.