22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Irak Savaşı'nın gerçek yüzü!...

Irak Savaşı’nın gerçek Yüzü Musul ve Kerkük petrolleri mi?...

ABD’nin Irak’ ı işgal etmesindeki gerçek amacının bir petrol savaşı olduğunu politikaya ilgi duymayanların bile bildiği bir gerçektir. Kuzey Irak’ta bir Kürt devletini kurma çalışmaları da yine aynı amaca yönelik olduğu sanılmaktadır. Geçmişe dönüp baktığımızda Musul ve Kerkük’ün Türkler ile çok yakın bağlantısı olduğu da açıkça görülmektedir.

Irak’ın kuzeyinde, Dicle Nehri’nin kıyısında yer alan Musul Türkiye’ye olduğu kadar Suriye’ye de çok yakındır. Yavuz Sultan Selim önemli bir tarım alanı olan Musul’u Mısır Seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına katmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağdat Seferinden (1535) sonra da Musul askeri bir üs konumuna getirilmiştir. O dönemde Osmanlı devletinin ticaret merkezlerinden olmuş, kısa süreli de olsa bir ara İran’ın işgaline uğramıştır. Hafız Ahmet Paşa Musul’u İranlılardan 1624 de geri almıştır. Bundan sonra şehir Osmanlıların denetiminde Abdülcelilzadeler tarafından yönetilmiş, 1733, 1744 ve 1777 tarihlerinde yeniden İran’ın saldırılarına uğramışsa da bu saldıralar başarılı olamamıştır.

I.Dünya Savaşında Arap kabilelerin Osmanlı’yı arkadan vurması sonucu İngilizler şehri ele geçirmek istemişlerdir. Ancak Osmanlı askeri İngilizlere direnmiş ve yönetim devam etmiştir. Ne yazık ki, Mondros mütarekesinden (30 Ekim 1918) sonra İngilizler şehri işgal etmişlerdir. İstiklal Savaşı’ndan sonra yapılan Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923) hükümlerinde de Musul’un geleceği açıklık kazanamamıştır.

İsmet İnönü anılarında bu konuya özenle eğilmiştir:

“Hudutlar, Boğazlar meselesi ve bunların içinde İngilizlerin birinci derecede alakadar olduğu Musul meselesi var. Musul meselesini konferansta birkaç defa görüştük. Mütareke olduğu zaman İngilizler Musul’a girmemişti. Mütareke günlerinde mütareke hükümleri bizim oradaki kumandana tebliğ olunmuş, fakat İngiliz kumandanına tebliğ olunmamış gibi davrandılar. İngilizler birtakım bahanelerle askeri harekatı devam ettirdiler ve bizimkiler mütareke emrini almış oldukları için bir müsademe yapılmaksızın, İngilizler Musul’u işgalini emrivaki halinde tahakkuk ettirmişlerdi. Biz o vakit mütareke olduğu anda işgal olunmamış bir yeri işgal ettiniz, hakkınız yoktur tarzında protesto ettik. Mütareke hükümlerine uygun olarak yapılmış bulunan bu işgali delil diye kullandığımız, istediğiniz zaman Mondros mütarekesi yoktur, istediğiniz zaman vardır, mütarekeyi böyle kullanıyorsunuz şeklinde tarizde bulunduğumuz zaman, karşılık olarak bunun kuvvetli bir delil olmadığı cevabını verirlerdi. Musul meselesini de konferansta birkaç defa görüştük. İngilizlerle aramızda bir hal şekline varmak için özel müzakereler yaptık. Bir anlaşmaya varmak mümkün olmadı.”

Türkiye ile İngiltere arasında, Musul anlaşmazlığını çözümlemek için toplanan Cemiyeti Akvam’ın genel kurulu,1925’te İngiltere mandası altında Irak’a bırakılmasına karar verdi. Ardından Türkiye ile İngiltere arasında imzalanan Ankara antlaşması ile de 5 Haziran 1926’da Musul, batılıların masa başında kurduğu Irak devletine bırakıldı. Bu arada Irak’ın Musul petrollerinden sağlayacağı kârın %10’nu 25 yıl süreyle Türkiye’ye verilmesi kararlaştırıldı.

Musul’un 140 km. güneydoğusundaki Kerkük de yaşayan Türkmenler asimle edilmeye çalışıldığı gibi Kürk kökenliler zorla buraya yerleştirilmektedir. Türkmenlere yapılan saldırılarla da bu topluluğun şehirden göçü zorlanmaktadır.

Tarihte Musul ile Bağdat arasındaki ticaret yollarının konaklama yeri olan ve Safevilerin elindeki bu şehri Kanuni Sultan Süleyman Osmanlı topraklarına katmıştır. Osmanlılar doğudan gelebilecek saldırılara karşı şehri önemli bir savunma merkezi haline getirmiştir. Bağdat ile birlikte bir ara Safevilerin eline geçen Musul’u Hüsrev Paşa 1630 yılında geri almıştır. Uzun bir kuşatmanın ardından Nadir Şah’ın eline geçen 1734’de geçen şehir Osmanlı-İran arasındaki 1746 savaşı sonunda yapılan antlaşma ile yeniden Osmanlı topraklarına katılmıştır. I.Dünya Savaşında Osmanlı ordusunun geri çekilmesiyle şehir İngilizler tarafından işgal edilmiş, ardından yapılan Ankara antlaşması ile Irak’a bırakılmıştır.

Musul ve Kerkük’ün İngilizlerin eline geçmesinde Arabistan ve Irak çöllerindeki yarı bağımsız aşiretlerin, emirliklerin büyük payı olmuştur. Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı isimli eserinde “Şeyh ve emirlere denizden İngiliz altını, karadan Osmanlı altını gider. Gelir kaynaklarından biri de gazve denilen baskın ve yağmalardır” demiştir. Anadolu çocuklarının kanıyla sulanan bu topraklarda askerimiz Peygamberin mezarını bile Arapların silahlı saldırılarına karşı korumuştur.

Atatürk, Lozan antlaşmasından sonra Misak-ı Milli’nin temel ilkeleri doğrultusunda yabancı gazetecilere verdiği demeçlerin her satırı üzerinde özenle durulmalıdır. Atatürk, “Arkada kalan ve sırf Türk olan her yeri ve her şeyi isteriz. Bu topraklar kurtarılmadıkça rahat etmeyeceğim” demiştir. Atatürk’ün bu sözlerinde Musul ve Kerkük’ü kastettiği açıkça ortadadır. Nitekim ABD’nin Uzakdoğu Fatihi olarak tanınan dört yıldızlı generali Mc.Arthur “Hatıralar” isimli kitabında Atatürk’ün bununla ilgili sözlerine de yer vermiştir: “Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve adaları geri alacağım.”

Atatürk’ün Ortadoğu politikası incelendiğinde Musul, Kerkük, Süleymaniye ve Erbil’i Anadolu’nun devamı olarak gördüğü sözlerinden çok net biçimde anlaşılmaktadır. Nitekim TBMM’de 1920’de okuduğu nutkunda “Hudud-u Millimiz İskenderun’un cenubundan geçer. Şarka doğru uzanan Musul’u, Süleymaniye’yi, Kerkük’ü ihtiva eder. İşte Hudud-u Millimiz budur.” demiştir.

Ne acıdır ki, Saddam’ı deviren, Irak’ı işgal eden, petrol bölgeleri ele geçirilen Irak Savaşı sonrasında yeni kurulacak devletler için planlar yapılırken Türkiye’nin düşüncesine yer verilmiyor.

Söylenecek tek şey büyük Atatürk’e her zamandan çok ihtiyacımız olduğudur.


erdem@kenthaber.com
Yayın Tarihi : 2 Şubat 2007 Cuma 10:55:26


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Süleyman KARAEL IP: 85.102.56.xxx Tarih : 2.02.2007 19:39:11
Maalesef Bizim Şimdiki Hudud-u Milli anlayışımız da AB Cenubundan geçiyor!!! Yavuz Sultan Selim'in, Kanuni Sultan Süleyman'ın kimler olduğunu bilmedikleri gibi, siz Değerli Yazarlarımızın yazıtları olmasa adlarını bile unutacak, unutturacak insanlar her geçen gün artıyor memleketimizde. Ulu Önder ATATÜRK'e bu ülkenin 10 Kasım 1938'den beri ihtiyacı var aslında ama elden ne gelir? "Allah Nasip Eder de, Ömrümüz Vefa Ederse daha neler neler göreceğiz kim bilir" Sayın Hocam:)

rayna çelik IP: 88.254.90.xxx Tarih : 20.09.2008 21:51:33

gerçekten birşeyler yapmamız lazım uyku saati geçti uyanma vakti