2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

İşin bokunu çıkarmak!..

Başlık biraz argo olduğundan okurlarımdan özür dilerim. Düşünüp taşındım yazacağım konuya cuk oturacak başka bir başlık bulamadım. Çoğunlukla içinden çıkılamayan, çözümü güç durumlarda bu sözcüğü kullananlarımız vardır. Sözlüklerde bununla ilgili, sövgü ağırlıklı epeyce deyime yer verilmiştir. Örneğin boka batmak, boka düşmek, bok atmak, bok boğaz, bok çuvalı, bok götürmek, bok püsür, bok yedi başı, bok sürmek, bok yoluna düşmek, boka sarmak, boktan, boku bokuna, boka nisbetle tezek amberdir, bokuyla kavga etmek… Osman Cemal de Argo Lügatinde onlara boktan künet’i, Mehmet Halit “İstanbul Argosu ve halk Tabirleri” isimli eserinde “bokunu çekmek, bokunda inci aramak” gibi sözleri eklemiştir.

Kuşkusuz, yeri yordamı değilken, dışkıdan yola çıkan deyimleri peş peşe neden sıraladığımı merak etmişsinizdir.

Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Hicaz Demiryolunun yapımına katkılarından ötürü Ulu Hakan (!) Sultan II.Abdülhamid’e onursal doktora (!) unvanını vermeyi kararlaştırmış. Böylece Türkiye tarihinde bir ilke imzasını atmış. Ulu Hakan (!) hayatta olmadığından bu unvan hanedanın en yaşlı üyesi Harun Osmanoğlu’na verilecekmiş. Üniversitenin hazırladığı törenin davetiyesinde de “Doğu ve batı medeniyetlerini buluşturan Hicaz Demiryolunun banisi, 34. Osmanlı Sultanı, 113. İslam halifesi cennet mekân Sultan II. Abdülhamid Han Hazretleri’ne, demiryollarına katkılarından dolayı üniversitemiz raylı sistemler mühendisliğinin teklifi ile senatomuzca verilen Onursal Doktora Takdim Töreni” yazılıymış…

Karabük Üniversitenin Sultan II. Abdülhamid’in batı ve doğu medeniyetlerini buluşturma sözü gerçeği yansıtmıyor. Abdülhamid tahtını koruyabilmek için sürekli batı uygarlığından zorunlu olmadıkça diğer padişahlar gibi kaçınmıştır. Hicaz demiryolu 1900-1908 yıllarında ileride başlayacak olan I.Dünya Savaşının planları içerisinde Almanlar tarafından yapılmıştır. I.Dünya Savaşının Ortadoğu’sunda gelişen olaylar, Süveyş harekatı ve Arapların Osmanlıyı baltalamasının üzerinde araştırmacıların bir ikisi dışında yeterince durmadığı da açıktır.

Hicaz Demiryolu’nun yapımındaki asıl amaç Almanların Berlin’den başlayarak İstanbul’u geçip Hicaz’a geçişi amacıyla yapılmıştır. O yıllarda Mısır İngilizlerin işgalinde, Süveyş kanalının kontrolü de yine onlardadır. Almanlar bu cephede açmayı düşündükleri cephede asker ve mühimmat sevkiyatı için bu demiryolunu yapmışlardır. Her zaman olduğu gibi bu cepheye yine Anadolu çocukları sürülmüştür.

Demiryolunun yapımını Alman mühendis Meissner üstlenmiş, 2666 kâgir köprü ve menfez, 7 demir köprü, 9 tünel, 96 istasyon, 7 gölet, 37 su deposu, 2 hastane ve 3 atölye yapılmıştır. Ancak demiryolunun yapımından sonra sıkıntılar başlamış, bu yolla Hacca giden hacılar Araplar tarafından soyulmuş, İngilizlerin kışkırtmasıyla Araplar demiryoluna saldırmaya başlamış, yerli halk da traversleri kendi işleri için söküp götürmüşlerdir. Arap çöllerinde savaş başladığından demiryolunu yeterince kullanamayan Almanların piyonu Osmanlı askeri zor durumda kalmış, bir yanda çöl, diğer yanda da Araplarla deve sırtında savaşmak zorunda kalmıştır.

II.Abdülhamid’e Karabük Üniversitesince Hicaz demiryolunun yapılmasından ötürü verilmek istenen doktoranın gerçeği bu…Yoksa Ulu Hakan (!), hacılarımız rahatça Mekke’ye ve Medine’ye gitsin, oradaki Arap vatandaşlarımıza gereken malzemeyi, gıdayı daha doğrusu uygarlığı götürelim diye bu işe girişmemiştir.

Son yıllarda onursal doktora payesi hemen hemen ayağa düşürüldü. Başka bir deyişle bu unvan dağıtımı üniversitelerin senatolarınca yağdanlığa dönüştürüldü. Pıtırak gibi çoğalan üniversiteler akademik personel yetersizliğinden bazılarının gözüne girmek amacıyla onursal doktoralar bankaların kredi kartları gibi bol keseden dağıtıyorlar.

Gerçek doktora nedir diye sorarsanız hemen açıklamaya çalışayım:

Doktoranın amacı bilimsel kişilere bağımsız araştırma yapma, bilimsel olayları geniş ve derin bir bakış açısı ile irdeleyerek yorum yapma, yeni sentezlere ulaşmak için gerekli, belirleme yeteneğini kazandırmaktır. Doktora programlarına başvurmak için lisans veya yüksek lisans diplomasına sahip olunur. YÖK’ün “Lisansüstü Eğitim ve Öğretim yönetmeliğine” göre bu özelliklere sahip olanlar üniversitelerin açtığı programlara başvurur. Yüksek lisans mezunu olarak başlanan doktora eğitimi toplam 21 krediden az olmamak koşuluyla en az 7 ders, yeterlik sınavı, tez önerisi ve tez çalışmalarından oluşur. Bunlar başarıyla tamamlandıktan sonra doktor unvanı alınır. Kısacası oldukça güç ve bilimsel çalışma isteyen bir unvandır.

Günümüzde yağdanlık olarak bol keseden verilen onursal doktoralara gelince; onun verilmesi biraz farklı olup saptırılmıştır. Onursal doktora, akademisyen olmayan, ancak bilimsel ve toplumsal konularda, sanatsal faaliyetlerde bulunanlara verilmesi üniversitelerin akademik kurullarının takdirine bağlıdır. Kısacası birikimleri, bilimsel çalışmaları, eserleri ile kendisini kabul ettirmiş, ancak üniversitelerde çalışmamış kişilere verilir. Bunun için de ince elenip sık dokunmalıdır.

Kendi dallarında söz sahibi olmuş, akademisyenlerin gerektiğinde danıştığı, eserleriyle yurt dışında ün yapmış, uluslararası düzeydeki bilimsel kongrelere tebliğlerle katılmış, pek çok bilimsel kişilerimiz var. Üniversitelerin bilimsel kurulları nedense bunları görmez, hiçbir eseri olmayan, uluslarası bilimsel alanda ismi geçmeyen, siyaseti meslek edinmiş kişilere bu unvan törenlerle, reklamlar dağıtılır.

Akıl alacak gibi değil…

İşin bokunu çıkarmak diye bundan başka neye denir ki?

erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 31 Mayıs 2013 Cuma 09:50:47


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 88.241.60.xxx Tarih : 1.06.2013 20:10:19

Akamete uğrayan gezi telaşı yüzünden Sayın Erdem Yücel'in benim gözümden kaçan "Arap ve Osmanlı Hayranlığı" başlıklı makalesine verilen yorumlardan beni son derece irrite eden biri hakkında, çok gecikmiş olmakla birlikde bir katkıda bulunmak istiyorum.

İstanbulun fethinden önceki tarihden bihaber, Rıza Nur tilmizi mürteci yorumcu Tarık Ceylan'a Ayasofya'nın, Hazret-i Muhammed'in İslam Dinini duyuruşundan 260 yıl önce Doğu Roma (Bizans) İmparatoru II.Konstantinus döneminde Megale Ekklesia (Büyük Kilise) adı ile inşa edildiğini, gene İslamın zuhurundan 2 asır önce 415'de aynı yerde İmparator Teodosiun emri ile mimar Rufinus tarafından  yeni bir kilise yapıldığını, gene İslamın zuhurundan 90 yıl kadar önce 532'de bu kez  İmparator I. Justinianus emri ile Miletuslu Isidor ve Trallesli (Aydın, Güzelhisarlı) Antemius tarafından en haşmetli şekli ile Atasofyanın inşa edildiğini öğretmemiz gerekiyor. Elbette tarih boyunca çeşitli tamirat ve yenilenmelere konu olması ayrı mesele... Fetihden sonra, o dönemlerin geleneği gereği ve yeni yerleşen Müslüman halkın ibadet ihtiyacının karşılanması için bu kilise camiye dönüştürülmüştür. Sinan dahil Türk mimarlarınca da gerekli revizyonlardan geçirilmiştir. 1935'de uygar görüşlü ve insanlık tarihine saygılı Yüce Atatürk'ün her zamanki gibi çok isabetli  kararı ile de müzeye dönüştürülmüş; bu büyük mimarî eserin tüm tarihî serüveni hakkında ziyaretçiler bilgilendirilegelmiştir. Yobazların hatırı uğruna bu uygar tasarrufdan vazgeçilecek değildir.


K. Mükremin BARUT IP: 78.162.187.xxx Tarih : 31.05.2013 10:09:18

BİR ÖZÜR TEKRARI: Sayın Mehmet Ersindigil. Sizin; samimi, içten ve yürekten YORUMLARINIZA ihtiyaç var. Ben istemeden sizi küstürmüş olmaktan korkarım. Lütfen yorumlarınızı yazmaya devam ediniz. Samimi ve dürüst insanlara fazlası ile ihtiyaç var. Siz de böyle bir insansınız. Kıymetleri ve değerleri olan ve bu değerleri kalemine yansıyan saygın bir insansınız. Fikrini yazıya döken insan sayısı da çok az. Bu nedenle yazmaya devam etmelisiniz. 

Ben sayın Erdem Yücel'in köşe yazılarını izliyorum. Son zamanlarda yorumlarınızı hiç göremedim.

Erdem Üstadım'da sanırım telefonuz var. Onun da sizi aramasını buradan rica ediyorum.Selam ve saygılar.

K. Mükremin BARUT

NOT: Benden yaşça büyük iseniz ellerinizden, yaşça küçük iseniz gözlerinizden öperim. Beni affedin. 


corrector IP: 58.172.236.xxx Tarih : 1.06.2013 10:34:21

 Barutlar daha cok yanlis-lik-lar yaptiklarini ayirt edecekler ama is isten gecmis olacak.Inaniyorsaniz dua edin de Afganistana benzemeyelim. Tas devrine sizin yuzunuzden donmeyelim. gerci kaybettikleri Iran'in yaninda bir de Turkiye'yi kaybetmek isteyeceklerini sanmam ama...21 yy daki ilkel, soven ve makyavelist Kurt milliyetciliginiz sayesinde seriata bile razi oldunuz ya…kendinizden de kuseceginizden emin olabilirsiniz.Keske bir referendum yapilsada -istemeye istemeye- de olsa ayrilsak…Su guzelim ve en modern Musluman Cumhuriyet kalmisti bokunu cikarmadiginiz…


Yılmaz Ergüvenç IP: 88.251.89.xxx Tarih : 31.05.2013 12:01:18

Sevgili Erdem, bu sârî hastalık üniversitelere kadar bulaştığına göre zaten kısır olan bilim dünyamızın bundan sonraki hâl-i pür melâlini varın kıyas edin.


zirtoz mutafyan IP: 88.244.175.xxx Tarih : 31.05.2013 12:08:05

 Hocam 2 yıl önce 5-6 ay  değişik zamanlarda suriye de kaldım  Orada gezdiğim tüm yerlerde özellikle ulaşım araçlarını kullandım. hep türkiye den gelen tren raylarını aradım. Tren istasyonu var . ama arka tarafına geçtiğinizde 2 tane tren rayı var. başka bir şey yok   yani o rayları bile yıllar önce hafıs esed tarafından iptal edilmiş sökülmüş. gar ise büyük ihtişamı ile ayakta duruyor.