1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

İsmet Paşa Fobisi!..

Türkiye’de ne zaman seçim yaklaşsa, gündemi sarsan herhangi bir haber olsa, siyaset karşılıklı suçlamalara dönüşse, İsmet İnönü üzerinden CHP’ye yüklenilmesi neredeyse gelenek oldu!.. Müflis tüccar eski defterleri karıştırır örneği!..

Halkın belirli bir kesiminin tarih bilincinden yoksun oluşunun, özellikle yakın tarihimizi bilmeyişinin bunda büyük payı vardır. Atatürk’ten sonra İsmet İnönü, Türk siyasetinin yetiştirdiği ender kişilerden birisidir. Nitekim Cemal Süreyya, Onun için ikinci adam sözünü kullanmış ve bir de üç ciltlik kitap yazmıştır. Bu hiç de boşuna değildir…

Bu yıl Lozan’ın yıldönümünde yine İsmet Paşa’nın isminin anılmasından kaçınıldı!..

İsmet İnönü, Atatürk’ün ölümünden sonra 1938–1950 yılları arasında cumhurbaşkanlığı yapmış, ondan sonraki Türkiye’nin darbeli, muhtıralı ve sancılı günlerinde daima çözüm üreten, demokrasiyi koruyan bir lider olmuştur. II. Dünya Savaşı sonrasında, dünyanın değişen koşullarından ötürü demokrasiyi benimsemek zorundaydı. Ancak çoğu kişinin dediğinin aksine demokrasinin önünü mecbur kaldığından değil, çağa ayak uydurmak isteğinden açmıştır. Hepsinden öte büyük bir fedakârlık örneği göstermiştir…

Son seçim öncesinde İsmet İnönü yine gündeme taşınmış, bugün aramızda olmayan, İstiklal Savaşı, Lozan ve Cumhuriyet kahramanı hakkında yersiz sözler edilmiştir. II. Dünya Savaşı yıllarını yaşamamış, Avrupa’nın kan ve ateş içerisinde kaldığı günleri bilmeyenlere olayları saptırarak anlatmak, bundan çıkar sağlamak da çok kolay olmalı diye düşünüyorum… Oysa o yılları küçük yaşlarda yaşamış, merak ederek onlarca kitap okumuş olan benim gibiler bu suçlamalara güler geçer…

İsmet İnönü’nün Milli Şef olarak tanımlanan cumhurbaşkanlığı yılları şimdi nelerle suçlanıyor? Önce onları bir sıralayalım, sonra da objektif olarak bilmeyenleri aydınlatmaya çalışalım… Kuşkusuz, anlamak ve öğrenmek isterlerse!..

İsmet Paşa, cumhurbaşkanı olur olmaz kâğıt ve madeni paralar üzerindeki Atatürk resmini kaldırdı deniliyor…

İnsanlar yiyecek bulamadı, ekmek, kefen bezi bile karneye bağlandı deniliyor…

Camiler ibadetten çıkarıldı, askere kışla, hatta ahır yapıldı deniliyor…

Dilin kemiği yok derler… Gerçekten doğru bir sözcük… Yalan söylemekle kim ceza almış ki, diyenler haklı söylemiş!

İsmet Paşa’nın cumhurbaşkanı olduktan sonra paralar üzerine kendi resmini koydurduğu iddiası doğrudur. Ancak bilinmeyen; yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda paralar ile ilgili yasaya göre cumhurbaşkanın resminin olması konusunda bir hüküm vardı. Bu hüküm sonraki yıllarda değiştirilmiştir. Bu bakımdan yürürlükte olan yasaya göre İsmet İnönü’nün resmi paraların üzerine konulmuştur.

Diğer suçlamalara gelince;

İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı dönemi, Türkiye için zor ve buhranlı bir dönemdir. II. Dünya Savaşı başlamış, her devlet kendi derdine düşmüştü… Mihver devletleri ile Müttefikler Türkiye’yi kendi saflarına çekebilmek için büyük gayret harcıyor, hatta tehdit ediyorlardı… Almanlar Trakya, Sovyet Rusya ise doğu sınırlarımıza dayanmıştı. İsmet İnönü bütün bunlara karşı koydu, göğüs gerdi ve Türkiye’yi savaşa sokmadı. Türkiye ekonomik yönden de çok zor durumdaydı, ithalat, ihracat hemen hiç yok gibiydi; kendi yağıyla kavrulmak zorundaydı. Yalnızca Almanya’ya krom ve nikel satabiliyordu…

Küçük yaşlardaki çocukların çok iyi gözlemci oldukları söylenir. O yıllar benim ilkokul öncesi ve sonrası yıllarımdı. Yaşadığım birçok olayı bugün gibi anımsarım. Kuzguncuk’ta Nakkaştepe’de oturuyorduk; mimar olan babam askere alınmış önce Kırklareli, sonra da Büyükçekmece’de köy evi kiralamıştı. Savaşın durumuna göre annemle bazen İstanbul’da bazen de oralarda yaşıyorduk. Almanların sınırımıza dayanması üzerine ordumuz İstanbul’u savunabilmek için Çatalca hattına çekilmişti. Radyolarda haberler “Alman Orduları başkumandanlığından bildirmiştir” diye başlardı. O yıllarda ordumuzda yeterince mimar ve mühendis olmadığından savaş boyunca babam yedek üsteğmen rütbesini taşıyordu. Büyükçekmece’den Saros Körfezi’ne kadar uzanan, Çakmak Hattını koruyan top ve makineli tüfek mevzilerini yapıyordu. Gerçekte korunması gereken bu eserlerin bazıları günümüzde de ayakta durmaktadır… Anımsadığıma göre babam bizim köy evine geldiğinde yalnızca manevra kayışını çıkararak paşanın kendisini çağırmasını beklerdi. Hemen her gece Korgeneral Kemal Balıkesir’in postası gelir ve babamı götürürdü.

Kuzguncuk’taki evimizin karşısındaki tepeye uçaksavar topçu birliği konuşlandırılmıştı. Bunlar ara sıra gelen Alman keşif uçaklarına ikaz ateşi açarlardı. Akşam hava kararınca dışarı ışık sızmaması için pencereler siyah muşamba perdelerle kapanır, ışık dışarı sızarsa bekçi ikaz ederdi. Boğaz üzerinde ışıldaklar sürekli gökyüzünü tarardı.

Trakya’da o yıllarda korkunç bir kış hüküm sürmüştü. Babamdan duyduğuma göre; askeri bazı ulaşımlar at arabaları ile yapılır, ayazdan arabada donmuş askerler olurmuş... Kısacası savaşa girmiş kadar zayiat verdiğimizden söz ediliyordu… Türkiye, teknik yönden eksik olmasına rağmen büyük bir orduyu beslemek zorundaydı. Bunun için de bazı gıda maddeleri karneye bağlanmıştı. Benim eski nüfus kâğıdımda ekmek, bez alındı diye damgalara baktığımda o zor günleri anımsarım.

Türkiye savaşa girseydi ne olurdu? Sözcüğün tam anlamıyla felaket olurdu. O günleri yaşamamış, okumamış insanların İsmet Paşa’yı tenkit etmeleri garabetin ta kendisidir. Yanılmıyorsam 1950 seçimi öncesinde bir kız çocuğunu İsmet Paşa’nın karşısına çıkarmışlar o da kendisine öğretilenleri tekrarlamıştı;

-Siz bizi aç bıraktınız!

Paşa da kızın yanağını okşamış ve tarihi bir yanıt vermişti;

-Sizi ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım…

Sonraki yıllarda dünyadan habersiz bir Demokrat Parti milletvekili meclis kürsüsünden Paşa’yı suçlayarak, “Siz milletin kahramanlık duygusunu körelttiniz” demişti!..

Türkiye’de ibadet hakkının yasaklandığı, camilerin ahır yapıldığı suçlamasına gelince; o yıllarda nüfus az olduğundan ibadet edenlerin de sayısı çok değildi. İstanbul halkı boşalmış, Anadolu’ya göçmüştü. Herkes can ve mal derdindeydi, ibadeti düşünecek zamanı bile yoktu… Buna rağmen ibadetin yasaklandığını ne gördüm ne de duydum… Bu yüzden bazı camiler birbirleri ile olan mesafelerine göre kadro dışı bırakılmışlardı. Ahır yapılan cami olduğuna inanmıyorum. Ancak iki milyonluk bir orduyu ayakta tutmaya çalışan hükümet bazı camileri kamu hizmeti olarak kullanmak zorundaydı. Orduyu doyurabilmek için silosu olmayan bir ülke, hububatı nerede koruyacaktı? Kaldı ki, İslam fıkıh âlimleri camilerin gerekli zamanlarda askeri nedenlerle kullanılabileceği konusunda hemfikirdirler… Böyle durumlarda ibadethanelerin kullanılması dine saygısızlık değildir. Ancak o günleri bilmeyen, bilmemekte ısrar edenlerin CHP’yi suçlamak için siyaset yapmaları gerçekten çok acıdır…

İsmet İnönü’yü faşistlikle suçlamak, Hitler ve Mussolini ile bağlantı kurmaya çalışmak, Onlara özenerek kendisine Milli Şef dedirtmek, hele hele Hitler’in bıyığı ile Paşa’nın bıyığı arasında bağlantı kurmaya çalışmak akıl alacak şeyler değildir.

CHP’nin taş üzerine taş koymadığı, tek bir çivi çakmadığı suçlamasını söyleyenler, acaba o günlerde iktidarda olsalardı ne yaparlardı. Taş üzerine taş koymadılar ama Demokrat Parti yandaşları taşı Milli Mücadele Kahramanı İsmet Paşa’nın başına atarak kullandılar!..

Kısacası tarihi bir kahramana vefasızlık gerçekten çok acı…


erdemyucel2002@hotmail.com  
 

Yayın Tarihi : 6 Ağustos 2011 Cumartesi 12:03:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet Ersindigil IP: 84.62.38.xxx Tarih : 6.08.2011 18:32:08

 Ellerine saglik Hocam"Cok güzel bir tarih sayfasi bizlere sundugun icin.Bir Atasözü vardir,Meyve veren agac taslanir derler.Cok dogru,Eger Ismet Inönü kendi egosunu düsünseydi,Cok partili sisteme gitmeyip DP yi kurdurmazdi. Ismet Pasa ikinci bir Atatürk olamaz,Ama büyük bir devlet adamiydi.Evet 2 ci dünya savasinda,Zaten fakir olan Türk halki,Karne ile ekmek almistir.

Ama zamanin nesli olan cocuklarin,Yetim birakmadigi,da dogrudur.Eger bu bir suc olarak,Ismet Pasaya yüklenyorsa,Yükleyen her kim olursa olsun yaziklar olsun derim.Oysa günümüzde Türkiye Cumhuriyetinde halen birler degil,Binler degil,Milyon insanimiz aclik icinde yasamaktadir.Kendi aclarimizi unutup,Tv lerde Afrikada,ki ac insanlarin yardim kampanyasi acilip toplanmaktadir.Biri sormaz,mi kardesim benim karnim acken komsuma nasil nasil yardim edebilirim,ki.

Bir rivayete göre,Ve ne kadar dogru oldugu bilmiyorum,Ama duymuslugum vardir.2 ci dünya savasinda,Hitler,Ismet Inönü,ye telefon edip un istiyormus.Herkes bilir,Ismet Pasa biraz agir isitir,Hitlerin ne istedigini anlamamazliktan gelir ve Hitlere yün gönderirmis.Yünü gören,Hitler küplere biner ve tekrar telefona sarilir,Ismet Pasaya ben senden un istedim,Sen bana yün göndermissin,

Bu savas,ta be yün,ü ne yapayim demis,Ismet Pasa,da havalar soguk oldugu icin sen yün istedigini anladim.Oysa sen un istiyorsun,Bende un ne gezer Halkim acliktan kiriliyor der ve olayi kapatirir.Yani böyle büyük bir Devlet adamini rahmetle anmamiz gerekirken,Bazi olur olmaz seylerle suclamak tamamen yersir diye düsünüyorum.Gerci bütün Devlet adamlarini suclamak yersizdir.Hepsi Vatan icin cirpinan insanlardir saygilarimla.


Teoman Törün IP: 88.242.100.xxx Tarih : 8.08.2011 19:18:47

Babanız Süreyya Eniştenin Savaş yıllarında subay üniforması ile (ben ilkokulda iken) bizi de ziyaret ettiğini çok iyi hatırlıyorum. Okumuş, teknik becerisi olan nüfusun çoğunluğu 6 harp yılını askerlik hizmetinde geçirmiştir. Nasıl bir kâbus geçirdiğimizi, ne vartalar atlattığımız onlardan dinlemek gerekti. Şimdi sırtında yumurta küfesi olmayanlar İnönüye nasıl da batarya ile ateş açıyorlar. Vicdansızlık, namkörlük diyeceğim ama o günleri görmediler ki!


haci ziya gülkanat IP: 77.239.55.xxx Tarih : 7.08.2011 12:56:23

Sayin Ustadim Ismet pasanin o günkü halini begenmeyenler,Bu günkü Teknik ve Refahin bilancosuna bir baksinlar,

Trafik canavarina verdigimiz kurbanlara bir baksinlar,Terore verdigimiz Sehitlere bir baksinlar,Neredeyse Ismet Pasanin zamanindaki Nufusumuzun sayilari kadar simdi Kurban veriyoruz.!!!¨Atatürk ile Silah Arkadaslarini Sevmiyenlerin basinda YUNANLILAR,BULGARLAR,INGILIZLER,ERMENILER,FRANSIZLAR, bunlar bizim Milli Kahramanlarimizi sevmezler,Bu Kahramanlarimizi sevmeyenlere Sormak Istiyorum .? Türk Pasaportu ve ya Türkiye Vatandaslik Kimligine Bürünmüs bu Topraklarin Düsmanlarindan Yukarida saydiklarimdan Hangisinin (Tabir caisse) Kanini tasidiklarini sormamizda hic bir sakinca görmüyorum,Baskalarini bilmem ama  Kani bozuklarinin kalintilari oldugundan süphem yok.!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!