Başbakan Erdoğan, Birleşmiş Milletler toplantısından dönerken, Anadolu kültürüne katkıda olacak çok hayırlı bir iş yaparak beraberinde Antalya’dan önceki yıllarda kaçırılmış olan Herakles heykelinin üst kısmını da getirdi. Herakles heykeli bir bakıma talihsiz bir heykeldi, alt kısmı Antalya Arkeoloji Müzesinde, üst kısmı da kaçırıldığı Boston Müzesinde bulunuyordu. Uzun yıllardır kendisini birleştirecek kurtarıcısını bekliyordu…
Anadolu mitolojisinin simgelerinden, başka bir deyişle kahramanlarından Herakles heykelinin kaçırılışına ve geri alınması için yapılan uzun mücadelelere değinmeden önce, mitolojiyi bilenler bilir ama ben yine de ondan biraz söz etmek istiyorum.
Tanrıların tanrısı Zeus bir gün şöyle söylemiş; “İnsanların ve tanrıların rahat etmeleri, ıstıraplarından kurtulmaları için eşiz bir kahraman yaratmalıyım. Bu kahraman, insanları bütün tehlikelerden, kederlerinden uzaklaştırmalı, onları mutlu kılmalıdır. Güçlü ve aynı zamanda faziletli, dünyayı kötülüklerden korumalıdır.”
Yunan ve Latin mythos yazarlarının esinlendiği efsanevi bir kahraman olan Herakles’i Romalılar Hercules (Herkül) olarak benimsemişlerdir. Hakkında pek çok eser yazılmış, görsel sanatların çoğunda da konu edinilmiştir.
Bazı mitoloji yazarlarına göre asıl ismi Alkides olup, Pythia kâhinleri kahraman sözcüğü ile bütünleşen Herakles ismini ona yakıştırmışlardır. Herakles, Zeus ile Thebai kıralı Amphitryon’un eşi, güzelliği ile ün salmış Alkmena’nın birleşmesinden doğmuştur. Zeus bu birleşmeyi sağlayabilmek için Amphitryon’un görünümüne girerek Almena’nın yatağına girmiştir!.. Bu olayı öğrenen Zeus’un eşi Hera acımasızca kıskançlık duygusuna kapılmış, Alkmena’nın ve yeni doğan Herakles’in peşini bırakmamış… Onlara her türlü eziyeti yapmaya çalışmışsa da başarılı olamamıştır. Yeni doğan Herakles’in beşiğine iki büyük yılan göndermiş, Herakles onları babasından aldığı tanrısal güçle boğmuştur!..
Herakles çok iyi bir eğitim almış; o zamanların gözde mesleği çobanlık yapmış, araba kullanmış, çok iyi ok atmış ve lir çalmıştır. Herekles’in maceralarına mitoloji geniş yer vermiştir. Özellikle kendisinden istenilen on iki çok zor görevi başarmıştır. Bunların başında Nemea aslanı ile Lerne ejderini öldürmesi, Erymanthos dağının korkunç domuzunu, altın boynuzlu tunç ayaklı Kyreneia geyiğini, kuduran Girit boğasını yakalaması, Stymphalos gölündeki insan etiyle beslenen kuşları yok etmesi, ne kadar temizlenirse temizlensin her gün eskisinden çok daha fazla kirlenen Augias’ın ahırlarını temizlemesi, Trakya Kralı Diomedes’in insan eti yiyen, ağızlarından ateş fışkıran atlarını ehlileştirmesi, Amazonlar kraliçesi Hippolyte’nin kemerini almak için onu öldürmesi, dünyanın öbür ucu sayılan Cebelüttarık boğazındaki sürülerini alması, Cehennem kapısının bekçisi üç başlı yılan kuyrukla Kerberos köpeğini ölüler ülkesinden kaçırması, dünyayı sırtında taşıyan Atlas’ı çektiği eziyetten kurtarması ve Hesperitlerin bahçesindeki altın elmaları alması…
Arkeolojinin ve Eski Çağ Tarihinin ana kaynaklarının başında antik çağ mitolojisi gelir. Latince mythologiae olarak tanımlanan mitoloji Antik Çağ tanrılarının, yarı tanrıların ve kahramanların bir bakıma masalımsı öyküleridir. Mitolojide çeşitli efsaneler vardır. Bunların başında dünyanın yaradılışı, insan-doğaüstü ilişkileri ele alınmıştır. Doğaüstü varlıkları, hayali olayları konu olan mitoslar eski çağ insanlarının sosyal ilişkilerini ortaya koyan bir bakıma edebi, bir bakıma da felsefi bir öğretidir.
Herakles’in öyküleri; Azra Erhat’ın “Mitoloji Sözlüğü”, Şefik Can’ın “Klasik Yunan Mitolojisi”, Cahit Begenç’in “Anadolu Mitolojisi”, Eckart Peterich’in “Küçük Yunan Mitologyası”, Rosa Agızza’nın “Antik Yunanda Mitoloji”, Yves Bonnefoy’un “Mitolojiler Sözlüğü” isimli eserlerinde uzun uzun anlatılmıştır.
Türkiye başta olmak üzere diğer ülkelerin arkeoloji müzelerinde çok sayıda Herakles heykeli ile kabartmaları vardır. Ayrıca siyah ve kırmızı figürlü pişmiş topraktan eserlerde yine Herakles’in maceralarına geniş yer ver verilmiştir.
Herakles heykellerinden önemli bir parçanın alt kısmı Antalya’nın Perge antik şehri kazılarını yürüten, üniversitede benim de hocam olan Prof. Dr. Jale İnan tarafından 1982’de bulunmuş ve Antalya Arkeoloji Müzesine teslim edilmişti. Jale İnan kazı alanında yaptığı araştırmalara rağmen heykelin üst kısmını bulamamıştı. Bulamayışı da normaldi; heykelin üst kısmı 1979’li yılarda tarihi eser koleksiyoncusu Shelby White ve Leon Levy çifti tarafından bulunmuş ve ABD’ye kaçırılmıştı. Heykelin üst kısmının 1982’de Boston Güzel Sanatlar Müzesi tarafından satın alındığı çok sonradan öğrenilmiştir.
Prof. Dr. Jale İnan Burdur yakınlarındaki Kibyra antik yerleşimlerinden Likya Balbura eserlerinin araştırmasını yaparken, Boston Fine Arts’da Herakles heykelinin üst kısmını görmüştür. Ardından arkeoloji konusundaki yazılarıyla tanınan, pek çok karanlık noktayı aydınlatan ve Türkiye’den kaçırılan eserlerin peşine düşen Gazeteci Özgen Acar tarafından konu gündeme taşımıştır. Prof. Dr. Jale İnan bu parçanın Perge’de bulduğu heykelin üstü ve çalıntı olduğunu kanıtlamıştır. Bunun için Antalya Müzesindeki heykelin alçı kalıplarını çıkararak, 1990 yılında Boston’a götürmüş ve her iki parçanın birbirine ait olduğunu ortaya koymuştur.
Önceki yıllarda yine kaçırılan “Karun Hazinesi” davasını kazanan, eserlerin çoğunu geri alan Kültür Bakanı Fikri Sağlar, ABD’de dava açarak heykelin geri verilmesini istemiştir. Böylece uzun sürecek olan bir hukuk mücadelesi başlatılmıştır. Buna karşılık heykeli Türkiye’den kaçıran Koleksiyoncu Leon Levy ve Shelby White çifti heykelin geri verilmesini önlemek için her çareye başvurarak eserin Boston Fine Arts Müzesi envanterine kaydedildiğini ileri sürmüşlerdir. Rastlantıya bakın ki, Türk hükümetinin açtığı dava sürerken, bu kez İtalya hükümeti Shelby White koleksiyonunda bulunan 15 objenin İtalya’ya iadesini istemiştir. Bunun üzerine White 9 parçayı hemen vereceğini kalanını da 2010’da iade edeceğini ileri sürmüştür. Bu durum Türkiye için emsal teşkil ettiğinden Türk hükümeti eserin iadesi için açtığı davayı kazanmıştır. Buna rağmen White çifti yirmi milyon dolara müzede özel bir galeri yaptırarak, Roma dönemine tarihlenen Herakles heykelini orada teşhir etmeye başlamıştır.
Türkiye’nin ABD’de açtığı dava sürerken Prof. Dr. Jale İnan “Kültür varlıkları yerinde güzeldir” sloganıyla toplumsal bir hareket başlatmıştır. Başlatılan kampanyada 30.000 imza toplanmış, Boston’da yaptığı toplantı ve gösterilerle tüm dünyanın dikkatini çekmeyi, sesini duyurmayı başarmıştır.
Herakles heykelinin geri verilmesi kampanyalarına yalnızca müzeciler değil sanatçılar da katılmışlardır. Sinema sanatçılarından Salih Güney bunun öncülüğünü yaparak, Prof. Dr. Jale İnan’ın katılımıyla “Kültür Varlıkları yerinde güzeldir” sloganını sürdürerek İzmir Fuarı Sanat Galerisinde, Antalya’da ve Ankara Devlet Tiyatroları Şinasi sahnesinde ve son olarak da İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezinde heykelin geri alınmasıyla ilgili sergiler açmış, basında bu konuda yazılar yazmış ve çeşitli televizyon kanallarında konuyu gündemde tutmayı başarmıştır. Bu bakımdan Salih Güney’in çalışmaları da hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Yrd. Doç. Dr. Neslihan Özgenç de heykelin tablosunu yaparak, geçtiğimiz yıl açtığı resim sergisinde bu yönde mesajlar veren bir başka sanatçı olmuştur.
Herakles heykelinin üst kısmı sonunda Başbakanın özel uçağı ile geri getirilerek Antalya Arkeoloji Müzesine teslim edildi. Böylece yapılacak bir çalışma sonucu heykelin altı ve üstü birleştirilerek en yakın zamanda teşhir edilecektir. Ne yazık ki, bu mücadeleyi başından sonuna kadar yürüten, Prof. Dr Jale İnan bu mutlu sonu göremeden yaşama veda etti. Aynı şekilde heykelin üst kısmını kaçıran Leon Levy ve Shelby White çifti de hayatta olmadıklarından kaçırdıkları eserin ana yurduna dönüşünü göremediler…
Kültür Varlıkları yerinde güzeldir sözü bir kez daha kanıtlanırken, emeği geçenlere şükran duyulmalıdır.
erdemyucel2002@hotmail.com
Kacirilan Herakles``öyküsü icin izah ve anlatisiniza tesekkürler Bir varmis bir yokmus evvel zaman icinde kalbur saman icinde bir memleket yasayan insanlar varmis daha evvelerindeki tarihlerde de bu memlekette yasiyanlarda varmis o tarihlerden bu tarihlere bazi yerlerde bazi tarihi eserler kalmis varmis o tarihtekiler bir sey yapmis kalanlar kala kalmis diger tarihtekilere sonra gelen tarihtekiler o kadar akilli avantaci imiski kendi kafalarina göre bunlari kimi cit yapmis kimi kirip duvar yapmis kimi bunun altinda icinde ne varmis merakindan kazma kürek her tarafina dalmis derken merken bir rivayete orada altin varmis ver yansin ederken ta uzaklardan birileri gelmis bu reziligi görmüs bunlarin tarihi eser oldugunu bilirmis arastirma yaparmis calisirmis bu hali görünce bazi bulduklarini buralara biraksa vah vah dermis alsa götürse daha iyi mi ne dermis ve alip götürmeye karar vermis götürdügü yerde bir güzel bakmis bir güzel yer yapmis ama bir yerde bu isler paraya dayanmis oda demis bunlari herkez gelsin görsün para versin demis iste oralari müze olsun demis o demis cocuklar duymasinin Tayyar"i o zamanlar yokmus o müze onun icadi degilmis gün gelir söylerse inanmayin(saka )evvel zaman icinden bu zamanlara gecilmis evvel zamanin insanlari simdi uyanmis yav bu bizim malimiz demis kimi o zamanda böyle götürmüs kimi uyaniklar söyle götürmüs tapusuda bizde kalmis bizde simdi bu götürenlerin hepsinede hirsiz caldilar diyor bu lafla sasirtmaya calisip korkutup belki malimizi geri verir le yanasiyoruz ama onlarda bu is icin o zamandan bu zamana bir ugras vermisler bu iste bir sürühkkimiz var diyorlar yasalarca buyrun alin demisler birde acaba bu simdiki zamanda yasayan insanlar da bunlari korurlarmi bir kenara atip kaderlerinemi terk ederler bununicinde altin vardiye belki kafasini kopardilar simdide yarim kalan gövdeyide parcalamasindan parcalarindanda yine duvara cite kulancaklardir diye cekinirlermis parada verseler genede acaba derlermis
Değerli hocam; herşey güzel de, bize gelen eserin kopya olmadığını kim ispat edebilir ya da iddia edebilir? Günümüz teknolojisi ile belirli kimyasallar ile her şey gerçeğinin bire bir aynısı gibi yapılabilirken bu tür haberlere bırakın sevinmeyi inanmak bile istemiyorum. Nerede ise tüm arkeoloji camiasının bildiği bir hikaye var biliyorsunuz, eski nümismat Bosch un başına geldiği söylenen. Bilmem kaç yıl önce onlar olabiliyorsa bugün her türlü numara döndürülebilir.Keşke ben yanılsam da özür dilesem...
1996 yılında Prf.Dr.JALE İNAN önderliginde başlattıgım www.kulturvarlıklarıyerindeguzeldir.com kampanyasının uzun,yorucu,üzücü,düşündürücü fakat inatla sürdürdügüm, çabalarımın sonucu HERKÜL ümüzün ANTALYA da bekliyen alt parçası ile bütünleşmesi atılan 30.000 imzanın ve tüm dünya basınında, gönülden istenilen çagrının, tüm evrenin arzusu oluşunun göstergesidir! Emegi geçen herkese şükranlarımı iletirken,syn ERTUGRUL GÜNAY ın şahsında anıtlar müzeler gnl.md.çalışan tüm yetkilleri kutlar ve bir ilke imza attıklarından dolayı saygılarımı iletirim,çorbada tuzum varsa na mutlu bana....sevgili YÜCEL , SHELBY ölmedi daha yaşıyor,JALE hnm.ebedi istirahıtnızda huzur içinde kalın,Artık bu muhteşem servetin üstünde yaşayanlar,kültür hazinesine sahip çıkmak olgunluguna erişiyor....
Merhaba erdem abi.Köşenizde geçen heykelin alanyada filmini Yönetmeni ve oynayan oyunculardan bir kaçı arkadaşımdı.Filmin adı"HEYKELİN SIRRI"(herakles).Filmin galası kırıkkalede olmuştu.Filmide izlemiştim.Heykelin bu kadar degerli oldugunu bilmiyordum.Filmin konusu müzeden çalınarak bir heykelin kaçırılma hikayesini anlatıyordu.Ülkemizde sanata ve sanatcıya ne kdar deger verildigida ayrı bir konu erdem abi.
Bende kendimce yaptığım sanatta ilerlemeye çalışıyorum.Haberin varmı bilmiyorumda,"Yeteneksizsiniz"yarışmasının ankara denemelerine katıldım ve istanbul elemelerine çağıracaklarını söylediler.Yaptığım sanat köçeklik oldugunu yakınan bilen birisin erdem abi.Geçen haftada Ankaradan 3 köçek arkadaşım yeteneksizsinize katıldılar.sonuçta elenmişler.Kafama takılan:Proğramın jürüsi Sn:Hülya avşar hanımın köçek arkadaşlara sordugu soruların saçmalığı oldu.Sn:Hülya Avşarın,Köçek arkadaşlara neden etek giyiyorsun demesi,sanattan anlamadığını gösterdi.Köçek arkadaşlarda galiba olumlu bir cevap verememişler.
Ben olsaydım soruya verecegim cevap:Eger sanattan anlasanız Sn:Hülya Avşar hanım,Öncelikle karşınızdaki insanın yaptığı sanatın kostümü oldugunu görürdünüz.Mecezi anlamdki cevabımıda söyleyim Bayanlar versin pantolonlarımızı,alsınlar eteklerini derdim:)))Bayanlar pantolon giymeye başladı,erkeklerde etek giymeye başladı erdem abi:)))
Türkiyede gerçekten sanattan anlayanlar gelmedigi sürece Degerlerimizi koruymayız ve sanata deger verenleride kaybederiz.Tıpkı yeteneksizsinizzin jürüsi Sn:Hülya avşar gibi sanatcının kostümüne verdigi cevap gibi...Bu yazımı okuduktan sonrada galiba beni yarışmaya çağırmazlar :)))
Kaybolan degerlerimizin birgün gerçek kişiler tarafında,gerçek olan yerine gelecegini düşünüyorum ...Saygılarımla.erdal geyikçi-sanatcı...
Hocam ellerine saglik"Sayende unutmus oldugumuz bazi tarih efsanelerini hatirlattigin icin ayriyeten tesekkür ederim.Bu güzel yazina benim sahsen fazla yazacak bir yorumum yok.Cünkü her güzel sey yerinde agirdir,Senin Arkeoloji ile ilgilendigini bildigim icin,Bundan daha güzel olamaz diyerek saygilarimi sunarim.