17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Kadın

     Kadın...
     Bazen başımıza taç yaptığımız, bazen yerdiğimiz, bazen kıskandığımız kadının çağlar boyu yeryüzünde kendine özgü bir yeri ve anlamı olmuştur.
     Kadın her zaman yanımızda... Gerçekten de öyle değil mi? Edebiyata, sinemaya, tiyatroya kısacası güzel sanatların hepsine birden bakın... Sonra da kadını onlardan soyutlayın... Geride ne kaldı? Eğer kalan bir şey varsa yaşam ne kadar da yavan.
     Bu kez mitolojiyi ele alalım. Mitolojiden Hera’yı, Athena’yı, Afrodite’yi, Demeter’i,  Hestia’yı çıkarın, geride ne kaldı? O zaman mitoloji çok eksik olmazmıydı?
     Evrensel tarihi ele alalım. Tarihin her döneminde ünlü pek çok kadının olduğunu görürüz. Gün olmuş kendi başına ortaya çıkmış, gün olmuş erkeğinin ardında... Erkeğinin ardında ama, onu yönlendirmiş...
     Troia’lı Helen...
     Troia Kralı Priamos’un oğlu Paris’in kaçırdığı, Isparta Kralı Menelaos’un karısı... Tarihi alt üst etmiş... Yıllarca süren Troia Savaşlarında binlerce insan ölmüş, mitoloji tanrıları bile bu olaylara karışmış. Bütün bunlar neden? Yalnızca bir kadın, Troia’lı Helen için değil mi?
     Çağlar boyu kadın denilince Anadolu mitolojisindeki kadın savaşçılarının oluşturduğu Amazonlardan söz etmemek büyük haksızlık. Arkeolojik buluntularda, tarihlerde hep onlardan söz edilmiştir. Kurdukları topluluklarda erkeklere yer vermemiş, anaerkil bir düzende yaşamışlardır.
     Tarihe baktığımızda pek çok ünlü kadının her dönemde var olduğunu görürüz. MÖ.VII.Yüzyılda yaşamış eski Yunan’ın büyük kadın şairi Safo, MÖ.69’da doğan ve koskoca Mısır’ı yöneten Kleopatra, Romanlı Messalina, Bizanslı Theodora, Zoe, Eireni, XVIII.Yüzyılda Rusya’da yaşamış Katherina, Leydi Hamilton, Madam Curi, Cumhuriyetimizin kuruluşunda adı geçen Halide Edip Adıvar tarihte isim yapmış ünlü kadınlardan yalnızca birkaç örnek. Nefertiti, Semiramis, Hürrem Sultan, Kösem Sultan, Kraliçe Victorya, Kraliçe Elizabeth için başlı başına eserler, romanlar, senaryolar yazılmadı mı?
     İnanç dünyasında da kadının ayrı bir yeri olmuştur.Kadın ve erkeğin ilk birlikteliğinin simgesi olarak  din kitaplarında yer alan Adem ile Havva, Meryem Ana, Azizeler, İslâmiyet teki kadın evliyalar yine kadının varlığını ve önemini dile getirmiyor mu?
     Tarih öncesi çağlarda, arkeolojik kazılarda ele geçen kadın idollerinde, kadının doğurganlığı, üretkenliği vurgulanmıştır. Anadolu’da Prehistorik çağlarda Ana Tanrıça Kültü ortaya çıkmıştır. Hitit döneminin Ana Tanrıçası Kubaba, Frig döneminde Kybles’e,  Klasik çağdan sonra da Artemis’e dönüşmüştür. Anadolu’nun çok renkli, zengin tarih öncesi merkezlerinde, özellikle Çatalhöyük’te, Hacılar’da, Can Hasan’da kadını simgeleyen ilginç buluntularla karşılaşılmıştır. Bunlar bazen duvar resimleri, bazen heykelcikler ve bazen de idoller olarak karşımıza çıkmıştır.
     MÖ.2000’den başlayan yazılı belgelerden, daha doğrusu tabletlerden kadının çeşitli sosyal sınıflarını, toplumdaki sosyal, politik ve dini konumlarını öğreniyoruz.
Osmanlı toplumunda da kadının önemli bir yeri vardır. Osmanlı hükümdarlarının yanında, padişahı etkileyen kadınlara tarih kitapları öylesine çok yer vermiş ki şaşmamak elde değil... Nilüfer Hatun, Kösem Sultan, Mihrimah Sultan, Turhan Sultan, Bezmialem Valide Sultan, Mihrişah Sultan, Pertevniyal Sultan yalnızca birkaç örnek... Bu ünlü Osmanlı kadınları erkeğinin yanında yer almış, yaptırmış oldukları dini ve sosyal yapıtlarla isimlerini günümüze kadar ulaştırmışlardır.
     Cumhuriyetin ilânı Türkiye’de bir bakıma kadın devrimi olmuştur. Tevhid-i Tedrisat Kanunu (1924), Medeni Kanun (1926), Kıyafet Kanunu (1925), Eğitim sisteminin laikleşmesi ile birlikte kadınlar erkeklerle eşit haklara kavuşturulmuşlardır. Ancak günümüz Türk toplumunda bazı kesimlerde baskı altında kalan kadının , Atatürk’ün sayesinde elde ettiği bu haklarının büyük bir kısmını yitirmesi için çalışılması, çağdışı kıyafetlere sokulması ve hepsinden öte kendilerini savunamamaları  üzerinde durulacak üzücü bir durumdur.
     Atatürk’ün bir sözü ile bu yazımı şimdilik sonlandırmak istiyorum:
    “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın”.  
 
erdemyucel2002@hotmail.com
Yayın Tarihi : 1 Ekim 2004 Cuma 13:04:39
Güncelleme :8 Haziran 2005 Çarşamba 16:11:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?