2
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Karun Hazinesinin Gündeme Taşıdığı Kaos !


Karun Hazinesi’nin bir bölümünün Uşak Müzesi’nde değiştirilmiş veya ABD’den sahtesinin gönderilmiş olabileceği konusundaki görüşümü sitemizin bana ayrılan köşesinde, daha önce dile getirmeye çalışmıştım. Bu nedenle önceki yazımın dışında fazla bir ayrıntıya girmek istemiyorum.

Basından öğrendiğimiz kadarıyla Uşak Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen 450 parçalık eser arasında başta Hippokampus Kanatlı Denizatı olmak üzere bazılarının sahteleri ile değiştirilmiş olmasıyla ilgili operasyonda, başta müze müdürü olmak üzere bazı kişilerin gözaltına alınmışlar. Konu soruşturma aşamasında ve yargıya intikal ettiğinden bu konuda yeni görüşlerimi şimdilik yazmayacağım. Yalnızca müze müdürünün bu işe bulaşıp bulaşmadığını bilmiyorum, ancak müzelerde uzun süre yöneticilik yapmış bir kişi olarak hiçbir müze müdürünün böyle bir akılsızlık yapacağını da sanmıyorum.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Interpol aracılığı ile değiştirilen eserlerin yurt dışında araştırılması için, daha önce çalınan her esere yaptığı gibi bununla da ilgili bir bülten çıkarmış, Türkiye’nin giriş ve çıkış kapıları ikaz edilmiştir. Üzülerek belirteyim ki, bu olay yurt dışında Türkiye’nin korumacılık yönünden güvenini de sarsmıştır. Daha doğrusu yurt dışına önceki yıllarda kaçırılan eserlerin geri alınma çabalarına bir bakıma set çekilmiştir. Nitekim New York Times Gazetesi, 2500 yıllık Karun Hazineleri’nin büyük bir bölümünün hukuk savaşının ardından Türkiye’ye getirildiğini ve bazı parçalarının çalınarak yerlerine sahtelerinin konulduğunu belirtmiştir. Bunun peşi sıra da bu hırsızlığın Türkiye yönünden utanç verici oluğunu İskoç Gazetelerinden Scotsman yazmış ve müze görevlilerinin bilgisi olmadan bu hırsızlığın gerçekleşemeyeceğini ileri sürmüştür. Bizim basında da Ertuğrul Özkök, sütununda; “Bu tarihi eserleri bizden istediniz, biz de verdik. Ama bakın onları koruyamayıp çaldırdınız. Yani sizler bu eserleri hak etmiyorsunuz demeye getirdiler” dedikten sonra soruyor; Haksızlar mı?

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü, basına verdiği demeçte ise Bakanlığın 95 müzesinden 32’sinde envanter sayımı ve sahte eser kontrolü yapacaklarını ileri sürüyor. Uşak Müze Müdürünün teftiş raporlarına göre suçlu bulunduğunu ve olayın yargıya intikal ettiğini belirtiyor. Bunun ardından da Bakanlığına bağlı 78 müzeden 23’ünde güvenlik sistemi yenilendi, güvenlik sistemi bulunmayan 15 müzenin dördünde de elektronik sistemin 2006 yılında yapılacağının planlandığını belirtiyor. Genel Müdürün söyledikleri ve yapmayı planladıkları son derece doğrudur, uygulama da yerindedir.

Kültür ve Turizm Bakanı “Hırsız evin içinde” diye bu üzücü olaya değiniyor. Sonra da müzelerin dış korumasından önce iç koruması önemlidir diyor. Bence bu söz büyük bir gaftır. Tüm müze yönetici ve uzmanlarını suçlayan bir ifadedir. Daha doğrusu bir Bakanın en son söyleyeceği bir sözdür.

Yönetimindeki müze camiasına bu şekilde güvenmediğini ileri sürerek, talihsiz bir sözle onları suçlarsan, müzecilerle nasıl birlikte çalışabilirsin? Üzerinde durulacak ve tartışılacak bir konu... Ancak müzeciler 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında olduklarından bu söze cevap veremedikleri gibi söylenenleri sineye çekmek zorundadır.

Ben bu yazımda müzelerin yeterince korunup korunmadığını bir kez daha irdelemek istiyorum. Bana ayrılan, çeşitli yayın organlarındaki sütunlarımda, dergilerde ve televizyon programlarında 1990’li yıllardan bu yana Türkiye müzelerinde büyük bir kaosun yaşandığını ve her geçen yıl sorumsuzluğun büyük boyutlara eriştiğini defalarca yinelemiştim. Genel Müdürün söylediği gibi elektronik cihazlar gerekli, ancak bununla da iş bitmiyor. Bugün müzelerde yönetici, uzman ve koruma görevlileri ve hizmetliler yönünden büyük bir sıkıntı yaşanıyor. Genel Müdür, müzeleri bekleyen gece ve gündüz bekçilerinin, koruma görevlilerinin sayısına bakacak olursa, acıklı tabloyu görecektir. Ayrıca müzelerde elektronik cihazları kullanabilecek kaç personel vardır ve cihazların onarımı nasıl yapılacaktır?

Türkiye müzelerinin altın çağı Atatürk ile birlikte başlamış, çekirdekten yetişen Hamit Zübeyr Koşay, Mehmet Önder, Hikmet Gürçay, Nurettin Yardımcı ve Alpay Pasinli gibi mesleğinin erbabı genel müdürler ve onların kurmuş olduğu kadrolar ile yakın zamanlara kadar gelinmiştir. Ondan sonra gemi karaya oturmuş, eskilerin yerini alacak nitelikte ne yazık ki, müzeci yetiştirilememiştir. Bu sözümle daha sonra gelenlerin yeteneksiz, başarısız olduklarını da söylemek istemiyorum. Eskilerin yerini alacak yönetici ve uzmanların önleri çeşitli nedenlerle kesilmiş ve bazıları da tasfiye edilmişlerdir. Bakanlık bugün müzelere atayacak müdür ve uzman bulunabilme sıkıntısı yaşanmaktadır. Bugün müzelerin büyük bir kısmı vekâletle yönetilmektedir. Bu arada 61 yaş emekliliğine takılanlar, müze bilgisi yetersiz müfettişlerin yapmış olduğu tahkikatlar sonucu, dünya çapında ün yapmış çoğu müzecimiz gönülden bağlı oldukları müzelerini terk etmek zorunda kalmışlardır. Bunlardan bazılara üniversitelere, bazıları da özel müzelere geçmişlerdi. Örneğin Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdür Başyardımcısı Çetin Anlağan Sadberk Hanım Müzesi’nde, Kayhan Dörtlük Akdeniz Araştırmaları Enstitüsü’nde, Dr. Nazan Ölçer Sakıp Sabancı Müzesi’nde, Dr. Filiz Çağman yine aynı müzede başarılı çalışmalarını sürdürmektedirler. Ayrıca Dr.Rıfat Ergeç, Prof. Dr.Haşim Karpuz ve Sabahattin Türkoğlu Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde ders vermektedir. Bodrum Müzesi eski Müdürü Oğuz Alpözen, Efes Müzesi eski Müdürü Selahattin Erdemgil’in de müzecilik çalışmaları ve yayınları ile hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Bugün onların yerleri de boş... İsimlerini şu anda hatırlayıp yazamadığım birçok değerli müzeciden de özür dilerim.

Birçok müze müdürü haksız ve yanlı teftişler sonucu görev yerleri değiştirilmiş, içlerinden üzüntüden, sıkıntıdan ölenler bile olmuştur. Antalya Müzesi eski müdürü Metin Pehlivaner ve Afyon Müzesi eski müdürü Ahmet Topbaş gibi... Bu sevgili meslektaşlarımı rahmetle anarken birer müze şehidi olduklarını da özellikle vurgulamak isterim.

Son günlerde her şey düzgünmüş gibi, bir de bazı müzelerin başına müze başkanı ismi altında müzecilikle ilgili olmayan kişiler getirilmeye çalışılmaktadır. Böyle olunca da müze müdürleri, doğal olarak ikinci plana itilmiş, müdür yardımcısı konumuna düşürülmüştür. Ne var ki, müze başkanlarının, müzecilik konularını bilemediklerinden olacak, müzelere uğramadıkları ve hiçbir işe karışmadıkları söyleniyor. Kaldı ki, bu müze başkanları ile ilgili yönetmelikler de bir türlü çıkarılamamış, bu durumda imza yetkileri olmadığı gibi sorumlulukları da bulunmamaktadır. Kısacası, isimleri var cisimleri yoktur. Buna rağmen bu uygulama müze müdürlerinin moralini sıfıra indirmiş ve çalışma şevkleri kırmıştır. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü üst yönetimine getirilenler de müze-bilim eğitimi almamış kişilerdir. Bunların müzeciliği bilmeleri doğal olarak olanaksızdır. Öğrenmeleri için yıllara ihtiyaç vardır. Bu bilim dalı öyle kolay kolay öğrenilecek gibi de değildir.

Müzelerdeki kaos ortamı düzeler mi?

Düzelmesine düzelir de, bu konuda akıl ve bilimden yana çalışmalar yapılmalıdır. Ayrıca bakanlığın danışmanlık müessesine işinin ehli müzeci danışmanlar atanmalıdır. Kuşkusuz, bu ortamda eski müzecilerin böyle bir göreve gelmek isteyip istemedikleri de ayrı bir konudur. Ancak gerçek müzecilik karşılık beklemeyen, çıkar gözetmeyen bir sevgidir. Bunu sonradan, bu eğitimi almadan, müzelerin havasını koklamadan atananların da pek anlayacaklarını sanmıyorum. Müzeci oldum, ben atandım demekle de bu iş olamıyor.



erdemyucel2002@hotmail.com


Yayın Tarihi : 3 Haziran 2006 Cumartesi 11:17:06


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ersin karapınar IP: 81.215.108.xxx Tarih : 10.06.2006 18:24:30
ben atatürk üniversitesi arkeoloji böl.2004 mezunuyum ne kadar çırpınsamda bi müzede görev almanın imkansız gibi bişey olduğunu gördüm bakanlık neye göre müzelere arkeolog ?(hırsızlarda var içinde) alıyor bilmiyorum ve benim gibi pek çok arkeologta bilmiyor ve yine benim gibi pek çok arkeolog arkadaşım bu işi en iyi şekilde yapacak kapasiteye sahiptir elaman bulmakta zorlanan bakanlarımızın bizim gibi bu işe kendini adamış arkeologlardan haberi yok galiba saygılarımla.

selim namer IP: 85.104.47.xxx Tarih : 7.06.2006 21:33:36
BÖYLE DEĞERLİ YAZARLARIMIZIN,BÖYLESİ GÜZEL YAZILARINA YORUM OLARAK YAZMAYA DEVAM EDİN HARİKA DEMEKTEN BAŞKA NE DENİR.. T E Ş E K K Ü R L E R

Leyla yılmazok IP: 85.106.217.xxx Tarih : 9.01.2007 01:03:03
müzelerle ilgili haberinizi okudum. Ben ve eşim geçenlerde müzeyi gezdiğimizde çok üzüldük ağaçlar kesilmiş bahçenin süsü hayvanlar gitmiş, oğlum sırf onlar için müzeye gitmek istemişti. hiç bir etkinlik hareket yok. Antalya'ya yakışmıyor