22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Kenan Evren’in Başlattığı Eyalet Tartışması


Türkiye’nin iç politikası ile dış politikasında konuşulacak, tartışılacak öylesine çok konular var ki... Siyasilerimiz, yazarlarımız bu konuların üzerinde duracağı yerde bakıyorsunuz, düşünmeden ayarsız bir söz söylemiş, çoğu kişi de ortada tartışılacak başka bir şey yokmuşçasına söyleyenin üzerine yükleniyor... Belki de geçmişten kalma kinlerini kusuyorlar. Adama sorarlar; O adam geçmişte güçlü iken sizler nerelerdeydiniz?

Bunları durup dururken neden yazıyorsun diyeceksiniz?

Türkiye’nin 7.Cumhurbaşkanı Kenan Evren ortada fol yok yumurta yokken gereksiz bir açıklama yapmış; Türkiye’nin eyalet sistemine geçmesi gerektiğini söylemiş. Ardından da Türkiye’nin hangi eyaletlere bölünebileceğini açıklamış... Eski Cumhurbaşkanı’na göre sekiz eyalet İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir ve Trabzon olabilirmiş!..

Eski Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerinin üzerine, her şey bir kenara bırakılıp Türkiye’de eyalet tartışması başladı!.. Eyalet sisteminin ne olduğunu bilen de bilmeyen de birden ahkâm kesmeye başladı. Bu nedenle eyalet sisteminin ne olduğunu bilmeyenlere, ansiklopedilere bakmayı bile bilmeyenlere bu konuda bir açıklık getirmek isterim.

Osmanlı devlet yapılanmasında beylerbeyleri tarafından yönetilen Rumeli ve Anadolu beylerbeylikleri vardı. Bunlardan Rumeli Eyaleti Sultan I.Murad (1362–1389); Anadolu Eyaleti de Sultan Yıldırım Bayezid döneminde (1389–1402) kurulmuştu. Osmanlı eyalet yapılanmasının içerisinde de çok sayıda paşa sancağı merkez olmak üzere, sancak ve kazalar bulunuyordu. Osmanlı toprakları genişledikçe de eyalet sayısı artmıştır. Nitekim XVII. yüzyılda eyalet sayısı otuzu aşmıştı...

Yönetim, askeri ve mali yönden yarı bağımsız olarak nitelenen eyaletler Osmanlı merkez sistemine bağlı olacak şekilde örgütlenmişlerdi. Osmanlı padişahlarının yetkilerini de almış olan beylerbeyleri aynı zamanda eyaletin en yüksek karar verme yetkisine sahip Eyalet Divanı’nın da başıydılar. XVII. yüzyıldan sonra Osmanlı eyalet sistemi toprak başta olmak üzere askeri yönden üç ayrı sisteme bağlanmıştır. Mali yönden yerel bütçenin fazlası devlet hazinesine gönderilirdi. XVIII. yüzyıldan sonra bu sistem Avrupa devletlerinin gelişmesi karşısında askeri ve ekonomik yönden bozulmuş, Tanzimat Döneminde yapılan geçici düzenlemelerin ardından Vilayet Nizamnamesi’nin 1867’de yürürlüğe girmesiyle kaldırılmış, onların yerini vilayetler almıştı.

Cumhuriyet döneminde ise bölge valiliklerinin kurulması düşünülmüştü. Nitekim 1921 tarihli ilk Cumhuriyet Anayasasının 22. maddesinde; “Vilayetler, iktisadi ve içtimai münasebetleri itibariyle birleştirilerek, umumi müfettişlik kıtaları vücuda getirilir” deniliyordu. İlk kuruluşunda kamu düzeninin korunması amacıyla illerdeki işlerin düzenli yürütülmesini sağlamanın yanı sıra merkeziyetçilikten uzaklaşmayı sağlayan, bugünkü anlamda bölge valisi olan Genel Müfettişliklerin formaliteleri arttırdığı, bazı güçlü yöneticiler ortaya koyduğu görülünce de İkinci Dünya Savaşı sırasında kaldırılmıştır.

Bu kısa açıklamadan sonra Türkiye’de eyalet sisteminin olup olamayacağı tartışmasına gelmek istiyorum.

Günümüz Avrupa’sında ve Amerika’sında bazı devletlerde eyalet sisteminin uygulandığı görülmektedir. ABD ve Federal Almanya bunun en açık örnekleridir. Örneğin Alman Konfederasyonu 1815–1866 yıllarında 38 küçük devletten oluşuyordu. Alman birliği 1871’de Bismark tarafından oluşturulmuştu. II. Dünya Savaşından sonra yeniden yapılanan Federal Almanya bu birliğin bir devamı niteliğini taşımaktadır. Onun yanı sıra İspanya ve İtalya’da küçük kent devletlerinin birleştirilmesinden meydana gelmiştir. Bu örneklerde görüldüğü gibi hiçbir devlet bölünmemiş, tam aksine eyaletleri birleştirerek bütünleşmişlerdir. Ancak o devletler ile Türkiye arasında toplumsal ve siyası yönden büyük farklılıklar vardır. Onların yapılanmasında bölücülüğe yönelik bir hareket görülmemiştir.

Türkiye’nin başında dışarıdan kışkırtılan bir Kürt sorunu vardır. Tarih boyunca Türk ve Kürtler birlikte yaşamış, birlikte dış güçlere karşı savaşmışlardır. Sultan II. Abdülhamit tarafından kurulan Hamidiye Alayları da bunun en açık örneğidir. Bu alaylar Türkiye’yi bölmeye çalışan Ermeni çeteleri ile Ruslara karşı kurulmuştur. Yakın tarihteki Şeyh Sait İsyanı ise Musul ve Kerkük üzerinde Türklerin Lozan Antlaşması hükümlerine karşı hak iddia etmemesi için İngilizler tarafından çıkarılmış bir komplodur.

Kenan Evren’in belki de yaşının gereği söylediği rasgele bir söz üzerine DTP Genel Başkanı,”Darbe yapmış birinin bunları söylemesi, eyalet sistemini de bir olasılık olarak dile getirmesi olumludur. Kenan Evren de gerçeği ve çözüm yolunu görmüş görülüyor” demesi, ardından Eski DEP Milletvekili Selim Sadak’ın “ Türkiye, Kenan Evren’in bile gerisinde kaldı. Bizi Kenan Evren savunacaksa vay halimize” sözleri ortaya atılan eyalet sisteminin ne denli tehlikeli boyutlara ulaşabileceğinin en açık göstergesidir.

Bugün Türkiye, Güneydoğu olayları ve onun üzerinde oynanan dış kaynaklı oyunlardan ötürü son derece rahatsızdır. Milliyetçi tutumun her geçen gün biraz daha yükseldiği görülmektedir. Internet gazetemize gelen ve çoğunun prensiplerimize uymaması, suç ve hakaret içermesinden ötürü yayınlayamadığımız okuyucu yorumları, bazı siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin davranışları bunu açıkça göstermektedir. Nitekim MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye’nin sekiz eyalete bölünmesini öneren 7.Cumhurbaşkanı Kenan Evren’i ihanet ve şer cephesine katılmakla suçlamıştır. Ardından da “İhanet ve şer cephesinde ne hazindir ki eski istihbaratçılar ve kamu görevlilerinin yanı sıra sanayiciler, sözde sanatçılar ve aydınlar ile son olarak fikri pusulasını tamamen kaybettiği anlaşılan, Atatürk’ün Çankaya’sını bir dönem meşgul etmiş eski bir ihtilal komutanı da yer aldı. Hangi mihrakların sözcülüğüne soyunduğu anlaşılamayan bu zat, sözde eyalet sisteminin sayısını ve merkezlerini bile tespit edecek kadar ileri gitti” demektedir. Oysa Devlet Bahçeli’nin bu sözleri oldukça ağırdır. Kenan Evren’in eyalet üzerine düşüncelerini açıklamasını, şer odaklarına katılmak olarak algılanması yanlış ve talihsiz bir yorumdur. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer “Neymiş efendim, bölge valiliği istemişmiş. Kenan Evren’in kafası karışmış. Otur oturduğun yerde”; CHP Genel Sekreteri Önder Sav, “ O hala kendisini 12 Eylül paşası zannediyor” sözlerini ise aydın geçinen bu siyasilere doğrusu hiç yakıştıramadım. Bu arada bazı köşe yazarları da Onun hakkında dava açılması gerektiğini ileri sürmektedirler. Peki, bu kişilerin savunduğu ifade özgürlüğü kavramı ne olacak? Nitekim Kenan Evren de basına verdiği bir demecinde sözlerinin yanlış anlaşıldığından yakınmış, federasyondan söz etmediğini, bölge valiliği esasına dayanan bir eyalet düzenini kastettiği açıklamasını yapmıştır. Aslında Evren’in düşüncesini tam olarak yansıtamadığını düşünüyorum. Mesleğinin ve devlet yapılanmasının en üst zirvesine ulaşmış bir kişinin böyle bir yanılgıya düşmesi olanaksızdır. Acaba Evren federal sistemi mi, eyalet sistemini mi, yoksa yerel yönetimlerin daha güçlenmesini mi söylemek istiyor? Daha doğrusu kanımca düşündüklerini sözcüklere tam olarak yansıtamamış...

Türkiye’ye eyalet sistemini getirmeye yönelik ilk açıklamayı Turgut Özal yapmış, ardından hemen bu düşüncesinden çark etmiş veya etmek zorunda kalmıştır. Bu sistemin Türkiye’nin yapısına uygun olmadığı açık olduğu kadar bölünmeye de yöneliktir. Kuzey Irak’ta Kürt Cumhuriyeti kuruldu mu kurulmadı mı tartışması yapılırken, ABD Dışişleri Bakanı Kürdistan derken Türkiye’de eyalet sistemini tartışmak yersizliğin, gafletin de ötesindedir. Kenan Evren bu oyuna alet mi oldu, yoksa bilinçsizce mi konuştu? Tartışılır...

Kenan Evren’in tam olarak anlaşılamayan, belki de talihsiz sözlerinden kârlı çıkmaya çalışanlar olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Öncelikle TBMM’ne girebilme olanağından yoksun kalmış bazı partilerin yöneticileri ile basında isminden artık söz edilmeyen, devrini kapamış siyasiler bu sayede isimlerini verdikleri demeçlerle duyurmayı başardılar. Belki de kendilerince yaklaşan seçimlerden ötürü siyasette biz de varız demek istediler. Bu arada konu yokluğu çeken kimi köşe yazarlarına da Evren’in sözleri ilaç gibi geldi... Bazıları da bu konuda ne kadar allame oldukların göstermek için kitaplar bile tavsiye ederken, terbiye sınırlarını aşarak zırva sözcüğünü kullanmaktan bile kaçınmadılar.

Türkiye bulunduğu coğrafi sınırları içerisinde ve çevresindeki komşuları dikkate alındığında üniter yapısını hiçbir zaman bozamaz, bozmaya da hiç kimse cüret edemez...

Atatürk’ün dediği gibi; Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur...


erdem@kenthaber.com

Yayın Tarihi : 7 Mart 2007 Çarşamba 00:16:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?