26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Kim Bilir Neler Düşünecekler?

Kuşkusuz, yirmi ikinci yüzyıl insanları arasında da düşünenler, yazarlar ve geçmişi irdeleyen tarihçiler olacaktır. Belki de onlar bizim yaşadıklarımızın çoğunu yaşamayacak veya yüzyılımızı hatırlamakta bile zorluk çekeceklerdir. İnsan ömrünün kısa veya uzun olup olmadığı her zaman tartışılmıştır. Dinsel kitaplara göre varlığı kabul edilen, bazı düşünen insanlara göre yoktur denilen, öteki dünya ile ilgili neler düşünecekler?

Gerçekten çok merak ediyorum; bu konuyu… Yüzyıllardır sürüp giden bazı çelişkiler onların zamanında da sürecek mi?

Bilemeyiz?

Büyük olasılıkla yirminci ve yirmi birinci yüzyıl insanlarının neler yaptıklarını, hiç yoktan bazı devletlerin aralarında veya kendi insanlarına sorunlar yarattığını hayretle izleyeceklerdir?

Belki de yirminci ve yirmi birinci yüzyılda yaşamış insanlarla ilgili araştırmalar, akademik çalışmalar yapmak isteyecekler, bunun için gelişen teknolojinin arşivlerine dalacaklardır. Ancak çoğu zaman da bugünün dünyasında önde gelen insanlarla ilgili gerçek bilgilere erişmekte zorlanacaklardır. Her gün yazılı, görsel ve internet basınında görmeye alıştığımız insanların gerçek yüzlerine ulaşmakta da zorluk çekeceklerdir. Bizden önceki kuşakların sıkça kullandığı “kazip” şöhret tabirini onlar da anlayacaklardır. Yaşadıkları dönemlerde ünlenmiş veya ünlendirilmiş bazı insanların yirmi ikinci yüzyılın hazırlanışında her türlü alt yapıyı hazırlamaktan uzak kalmış olduklarını göreceklerdir. Televizyon ekranlarında veya topluluklar önünde söylediklerine bunca insanın nasıl kanmış olduğuna belki de şaşıracaklardır. Her söylenene inananların IQ derecelerini araştıracak, daha da gelişecek tıbbın düştüğü açmazların üzerinde durulması da olasıdır.

Yirmi birinci yüzyıl insanının çelişkiler içerisinde bocaladığını anlayacak olurlarsa, sanırım en çok da bazı yazar geçinenlerin yazdıklarına şaşacaklardır. Bir gün ak dediğine bir süre sonra kara diyenlere, peşinden kitleleri sürükleyen bazı yazar-çizer takımının günün koşullarına göre sonradan nasıl değiştiğini hayretle göreceklerdir. Bir yüzyıl öncesi vatan haini denilen, yazılarının ve şiirlerinin okunması bile suç olan şairlerin yirmi birinci yüzyılda farkına varıldıktan sonra yere göğe sığdırılmadığını, hakkında methiyeler düzüldüğünü görerek, hayretler içerisinde kalacaklardır. Bu ne yaman çelişki diye!…

Bazılarının ben değiştim, artık eskisi gibi değilim diyerek bazı insanları nasıl kolayca kandırabildiğini de göreceklerdir. Belki de gerçekten insanları hangi etkenler değiştiriyor veya değişmiş görüntüler sergiliyor diye bunun bile araştırmasını yapacaklardır.

Belki de bizim yaşadığımız yüzyılın en güzel biçimde anatomisini çıkaracaklar, üniversitelerinde ders niteliğinde okutacaklar, bizlerle ilgili ciltler dolusu kitaplar yazacaklardır. Bir veya iki yüzyıl önce yaşamış bazı insanların hala Ortaçağdaki düşüncelerden nasıl sıyrılamamış, gelişememişler diye hayretten hayrete düşeceklerdir… Arkeoloji, antropoloji ve insanlığın tarihini bilmeyenlerin yaradılış üzerine yaptıkları tartışmaları, Darvin teorisini reddedişlerini mizah kitaplarında yorumlayacaklardır.

Yirminci yüzyılda çıkan insanlığın büyük bir kısmını yok eden iki büyük dünya savaşının ardından soğuk savaşları, silah yapımcılarına, silah pazarlayanlara büyük rant sağlayan bölgesel savaşlar üzerinde neler düşüneceklerdir? Bu savaşların bazılarını zengin ettiğini, bazılarını da nasıl fakirleştirdiğinin nedenlerini çoğu insanın düşünemediğine de şaşıp kalacaklardır. Ortadoğu’da trajedi ile komedinin birlikte yaşandığını ve bunun nasıl olup ta anlaşılamadığını, ilgisi olmayanların bu işlere oy uğruna karıştığını, ilgilenmesi gerekenlerin ise keyif sürdüğünü de ibret olarak ele alacaklardır. Yirminci yüzyılda, bölgede yaşanlardan satın alınan topraklarda yeni bir devletin güç kazanıp komşularını sindirdiklerini nasıl yorumlayacaklarını ise gerçekten çok merak ediyorum. Lüks yolcu gemisi ile yardım götürenlerin “Allah için şehit olmaya gidiyoruz” sözlerini nasıl algılayacakları bir yana aralarında bir buçuk yaşında bir bebeğin oluşuna ise sanırım hiç anlam veremeyeceklerdir.

Herkesin, her devletin demokrat olmakla övündüğü ülkelerde, demokrasi adı altında parti lideri oligarşisinin yaşandığına, halkın temsilcilerinin liderlerin isteği doğrultusunda seçildiklerine, vefa borçlarını da liderin isteği doğrultusunda oy vererek ödediklerini kim bilir nasıl yorumlayacaklardır? Sanırım en çok şaşacakları da yirminci veya yirmi birinci yüzyıllarda krallıkla yönetilen ülkelerde demokrasinin, demokratız diyenlerden çok daha fazla demokrasiye inanmış olmalarıdır.

Bazı ülkelerde yaşadıkları toplumun meclisinde ülkesinin bölünmez bütünlüğü üzerinde yemin eden kimi parlamenterlerin ülkeyi bölmek için uğraş verdiklerini görünce yemin denen kavramı belki de sözlüklerinden çıkaracaklardır. Bir ülkeyi kan gölüne çeviren bir bölücünün yakalanıp enterne edilmesine karşı hapsedildiği yerden liderlik yaptığını, o ülkeyi yönetenlere yol haritaları çıkardığını okuduklarında belki de hukukun zafiyeti üzerinde duracaklarıdır. Hukuktan kaçmanın en kolay yolunun seçilmek olduğunu, dokunulmazlık zırhına bürünen bazı insanların nasıl yakayı kurtardıklarını görünce acaba biz de mi yapsak diye düşünenler çıkabilir mi?

Bilemeyiz…

Din kitaplarına son derece bağlı, inançlı insanların nedense dinin asıl emrettiği hususları önemsemediğini göreceklerdir. Örneğin tüm dinler insan öldürmenin, çalmanın, hırsızlığın, dolandırıcılığın, yalan söylemenin, kandırmacanın karşısında olmasına rağmen bazılarının bunları ısrarla yapmış olduklarını görünce acaba çelişkiye düşecekler mi?

Büyük olasılıkla bizim aklımıza gelmeyen veya olağan gördüklerimiz üzerinde kafa yoracak, bazen çözüm bulacak bazen de karmaşa yumağının içerisinde bunalacaklardır. Kısacası bizlerin yaşadığı dönemlerin sosyolojik araştırmasını yapacakların işleri gerçekten çok zor… Bu işin içerisinden nasıl çıkacaklar, doğrusu çok merak ediyorum. Hepsinden öte kim bilir neler düşünecekler bizler için…
 

Yayın Tarihi : 21 Temmuz 2010 Çarşamba 11:15:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Dr.S. IP: 88.252.168.xxx Tarih : 23.07.2010 00:14:05

Sayın Erdem Yücel; İşte, en büyük ideal budur ! Bugün ceremesini çektiğimiz olayların, bizden sonra gelen kuşakların yaşamaması için çaba göstermeye çalışan bir kişiyim. İnancım şudur ki, gelecek kuşak, yaşadığımız bugünkü tarihi lânetle anacak, kendi siyasi  çıkarları doğrultusunda dinleri-ırkları-dilleri istismar etmeyen düşünenlerin yarattığı BÜTÜN DÜNYANIN BİRLİĞİ İÇİNDE huzur içinde yaşayacaktır.